Ergen asidir... İnişli çıkışlıdır ruh hali. Çocuklukla yetişkinlik arasında bir kesişim kümesinde takılır. Ne çocuktur ne yetişkin. Yaşamın kurallarının alt üst edildiği bir dönemdir. Ergen düştüğü yerden kalkmasını bilir. 'Acımadı ki, acımadı ki!' diye... Toplumun dayattığı normlara başkaldırı zamanıdır ergenlik... Cemiyetin ona biçtiği 'öğrenci', 'erkek', 'kadın', 'anne', 'baba', 'adam' rollerine dil çıkartır ergen... Hobileri, tutkuları yaşamını belirler...İşte özellikle kimi erkekler ergenliğini hayatlarına yayıyor. Resmen, ergenlik çağına demir atıp orada kalmayı tercih ediyorlar. 50'sinde kaykaya binen, ergenlikte sevdiği müziklerden, çizgi romanlardan, o dönem kurduğu hayallerden vazgeçmeyen +40 kronik ergenler var. Hayata bakışları, klasik anlamda 'adam olmamak' ve büyümeye direnmek üzerine kurulu. Niye özellikle erkekler diyoruz peki? Çünkü tüm araştırmalar, erkeklerin kadınlardan 10-15 yıl daha geç olgunlaştığını söylüyor. Psikoloji uzmanları ise kronik ergenlerde 'sorumluluk alma' duygusunun çok gelişmediğini söylüyor ama bunu bir felsefe olarak yaşayanlara onların da saygısı var. "Kimse toplumdaki şablonlara göre yaşamak zorunda değil" diyorlar... Kronik ergen olduğunu itiraf eden isimler hem ruh hallerini, hem yaşamlarını hem de manifestolarını SABAH Pazar'a anlattı.
ONLARI 'YETİŞKİN' YAŞITLARINDAN AYIRAN ÖZELLİKLER!
Ergenlikte görülen en sık davranışlardan biri toplum normlarına itiraz etme, kendi benliğini çevresine kabul ettirmeye çalışma olarak gözlemleyebiliyoruz. Kronik ergenler ise toplumun dayattığı kavramlara karşı çıkarak kendi istek ve arzularına uygun bir şekilde yaşamaya çalışmaktadırlar. Bu bireyler toplum içerisinde bazen farklı bakışlara, farklı sözlere maruz kalabilmektedirler. Çünkü toplum olarak alışılmışın dışında davranışlar sergileyebilmektedirler. Örneğin kendi yaşıtları olan iş arkadaşları iş çıkışında eve gidip dinlenme veya ailesiyle film izleme hayali kurarken bu bireyler akşam olduğunda sahilde bisiklete binerek yarış yapma, kaykaya binme gibi hayaller kurabilmektedirler. Bu isteklerini çevresindeki bireylerle paylaştıkların ise 'sen ne zaman büyüyeceksin' gibi sorulara maruz kalmaktadırlar. Toplum normlarında bisiklete veya kaykaya binmek ancak çocuk ve ergenlere özgü bir davranışmış gibi algılanmaktadır. Yetişkin bireylerde bu tarz davranışlar gözlemlendiğinde 'adam gibi davran! Kaç yaşına geldin hâlâ nelerle uğraşıyorsun?' gibi sözlerle karşılaşıp, kişinin istek arzularını yok sayan cümlelere maruz kalabilmektedirler. Bu bireyler bir süre sonra kendileri gibi davranan arkadaş çevresi edinerek, eleştirel topluma karşı daha güçlü bir başkaldırma eylemi gerçekleştirebilmektedir." (Aktaran: Psikolog Tuğçe Betül Şenel)
Kimisi sorumluluktan kaçıyor, kimisi için hayat felsefesi!
TUĞÇE BETÜL ŞENEL (PSİKOLOG)
- Erkekler neden kadınlardan daha geç büyür psikolojik olarak?
- İngiltere'de yapılan bir araştırma erkek ve kadın beyinlerinin olgunlaşma süreçlerini inceledi. Bu araştırma sonucunda erkek ve kadın arasında olgunlaşma açısından 11 yıl fark olduğunu fark ettiler. Bu araştırma bizlere kadın beyninin 32 yaşında olgunlaştığını ortaya koyarken bu rakamın erkekler için 43 yaşına kadar çıktığını gösterdi.
- Bir psikolojik olarak büyümeye direnç gösteren bir de hayat felsefesi olarak 'kronik ergenlik'te karar kılmış insanlar var. Bu ikisini birbirinden ayırarak nasıl tarif edersiniz?
- Büyümeye direnç olarak nitelendirdiğimiz durum belki de sorumluluklardan kaçma veya başarısız olma korkusudur. Toplumumuzun bize dayattığı 'adam ol' kavramı altında birçok anlam yatmaktadır. Burada bireyin gerçekte istediği şey o oyuncaklar, çizgi filmler olmayabilir. Birey burada 'mutlu ben' kavramını aramaktadır. Huzurlu olduğu günlerde yaptıklarını tekrarlayarak büyümenin sorumluluklardan farkında olmadan kaçma çabası içerisinde olabilir.
- Sizce her erkek toplumun dayattığı şekilde bir 'adam' bir yetişkin olmak zorunda mı sizce? Bir 'adam ol' baskısı var üzerimizde.
Ne dersiniz bu konuda?
- Çok küçük yaştan itibaren erkeklere 'adam ol' sözü çok ciddi bir sorumluluk vermektedir. Bu sorumluluklar karşısında birey kendini yeterli güçte hissetmeyebilir. Bu yetersizlik duygusuyla baş etmekte zorlanan bireyler kendilerini suçlu, başarısız veya problemli olarak etiketlemeler yapabilmektedir. Bu durum aslında bize toplum tarafından baskılanan normların insanlara psikolojik olarak ciddi zararlar verebileceğinin bir kanıtı niteliğinde olabilmektedir.
Adam olmak istemiyorum!
ORKUN TUNÇ (MÜZİSYEN-YAPIMCI)
Orkun Tunç'u rock camiası, ünlü punk grubu Rashit'in davulcusu olarak tanınıyor. Ama kendisi aynı zamanda uluslararası başarılara imza atan bir prodüktör... 45 yaşında. Rashit'le, tam da mevzumuz olan kronik ergenliğe selam çakan Adam Olmak İstemiyorum diye bir albümleri de var.
- Punk bir geçmişten geliyorsun... Toplumun dayattığı bir yetişkin, 'adam olmuş' erkek tanımı var. Bu tanımlar farklı yaş dönemlerinde sana ne hissettirdi, bugün ne hissettiriyor. Ne kadar yakınsın, ya da uzaksın bu tanımlara? Örneklerle, hayat felsefenle, hayata katılma biçiminle anlatabilir misin?
- Çok küçük yaştan itibaren normal bir hayat yaşamayacağıma, sistemin dışında bir çocuk olduğuma kendimi inandırmıştım. Okulda öğretmenlerim için klasik bir öğrenci değildim, arkadaş gruplarımda hep kenarda oturan, izleyen, gözlemleyen biri oldum. Annem ilkokul öğretmeni, babam da inşaat mühendisi idi. Hayallerindeki ders çalışan, eğitim ile arası iyi olan çocuk hiç olmadım. Şu anda onlar iyi ki kafamın dikine gittiğimi söylüyorlar. (Gülüyor) 45 yaşındayım, 12 yaşında davul çalmaya yeni başlamış, punk çocuktan çok uzakta değilim. Hâlâ 'yabancıyım' çoğu insana göre ama artık internetin de sayesinde ben normal kaldım. (Gülüyor) Ama 20li yaşlarındaki çocuklarla iyi anlaşıyorum.. Dayatılan erkek imajının hep dışındaydım ve hâlâ da öyleyim. Öte yandan mahalle kültürü gördüğümden, hayata bakış açım hep 1-0 önde oldu, çoğu benim gibi kolejli, 80ler çocuğuna nazaran...
- Kendi 'Kronik Ergen' manifeston nedir diye sorsam... Seni bilindik anlamda 'büyümeye' uzak tutan hisler, durumlar neler?
- Hâlâ oyuncak görünce heyecanlanıyorum. Action figürleri, veya benzer şeyler. Biriktirmeyi çocuksu bulanlar var ama ben çok seviyorum.
Moda anlayışım hâlâ 80li, 90lı yıllar estetiğimin bir devamı. Vans giymeyi seviyorum yanda belime bir ekose gömlek bağlamayı.
Yırtık kot giymeyi... Nostaljik biri hiçbir zaman olmadım, hep ileriye bakarım. Geçmişle çok ilgilenmem ama beslenirim ara ara. Arkadaşım Teoman (rockçı olan evet) ile en son konuştuğumuzda "Büyümeyi istemeyen çocuklar gibiyiz müzikle ilgilenirken" demişti. Gerçekten öyle, reddediyorum. Tabii ki sorumluluklarımız var ama genel olarak çevremdeki erkeklerin aşırı sıkıcı hayatları var. Buna tahammül edemiyorum. Sanırım normal olan şeylere karşı hep mesafeliydim. Futbol, spor, arabalar vs, hep bana uzaktı. Bana sıradanlığı yitirten her şey hoşuma gidiyor. Saçma sapan amaçsızca sokaklarda gezmek veya eskiden sevdiğim bir filmi 58. kez izlemek. O ilk andaki hazzı belki yaşatırsa diye.
KAYKAY VAZGEÇİLMEZİM!
- Uğraşların, hobilerin seni hayata bağlayan zevklerin ergenlikte de sevdiğin şeyler miydi? Benim genelde öyle mesela, ergenlik zevklerim, uğraşlarım hayatımı belirledi ve pek çok çoğu hala benimle? Bir nevi o zevklere, o döneme demir atmış gibi hissediyorum. Sen ne söylersin bu konuda?
- Hâlâ benzer şeyler var. Plak toplamak çok eski bir hobimdi, sonra profesyonelliğe dönüştü. Bisiklet özellikle BMX çok severdim ve kaykay, bu yaz gene güzel bir bisiklet almak istiyorum... Bir araba almayı hiçbir zaman hayal etmedim. Ehliyetim de yok zaten. 80 sonlarında Galleria açılmıştı, en sevdiğim şey harçlıklarımla kendime ziyafet çekmekti. Hâlâ bunu rituel gibi yaparım. Dünya yok olacaksa, 'N'olacak boşver' tavrım hep var.
- Grubun Rashit'le Adam Olmak İstemiyorum diye şahane ötesi bir albüm yapmıştınız. Bu ismin ilhamını ve fikrini nasıl açıklar, anlatırsın?
- Adam Olmak İstemiyorum ikinci albümümüz. Bahsettiğin ergenlikten koca adam(!) olmaya geçişi simgelemesi gerekirken, reddettiğimiz bir albüm oldu. Naif, çocuksu duygularla yaptığımız bu albümün kapağına da sapanlı bir çocuk koymamız da bundandı. Dinleyiciye taş atmak üzere olup kendine getirmek isteyen bir punk çocuk! Kendi adıma, o çocuk hâlâ içimde bir yerlerde olmasa bugünlere gelemezdim.
Ben kimseyi garipsemiyorum, siz de beni garipsemeyin!
ŞÜKRÜ KARAKAN (GRAFİKER)
"46 yaşındayım. Kendi zevklerim, hobilerim var. Çoğu ergenlikten kalma. Perksüyonlarım var, gitarlarım var. Bisiklet topluyorum. Ergenlikte sevdiğim her şey bugün hayatımdma. Onlar hayatıma yön veriyor. Klasik anlamda bir yetişkin olmak zorunda değiliz hiçbirimiz ve bu çok normal bence. Ama benim anlayamadığım başkalarının beni neden garipsediği! Kendime şu soruyu sorup durdum. Neden onlarınkine ben uyuyorum da her ne kadar hayat felsefemi onlara yansıtmak istemesem de garipsiyor beni! İnsanın hayata katılma biçimi kendi olduğu gibi olmalıdır, merak etmelidir, araştırmalıdır. Kendi vicdanından geçtiği gibi olmalıdır. Kendiyle barışık olmalıdır ama topluma da saygılı. Kendi 'Kronik Ergen' manifeston nedir diye sorsanız, o da kendim olmaktır. Kendi farklılığımı yaşamıma yansıtmaktır. Beni ben yapan şeylerdir. Bu da özgürlük bulduğum yerdir benim."
Bin tane oyuncağım var, onlar hobi değil, benim ergen ruhum!
BATURHAN BOYACILAR (DERGİ EDİTÖRÜ)
"Anadolu'nun misafirperverliği, samimiyeti, dostluğu ve yardımseverliği dünyaya örnek olacak kadar güzeldir ve ünlenmiştir. Ancak bazen toplumun benimsediği sert kurallar, örf ile adetlerimiz olarak yaşamın önüne geçebiliyor. 'Adam olmuş erkek' tanımı da bunlardan biri olabilir ve bu kavramda bana oldukça uzaktır. Benim için iyi ve faydalı bir insan olmak önemli. Diğer bir değişle kimsenin gönlünü (kalbini) kırmadan, kul hakkını yemeden kendi çizgimde hayatımı sürdürüyorum. Hayatta kalma felsefemde otomobiller ve otomobil minyatürleri de ön plana çıkıyor." "Toplamda 1000'in üzerinde oyuncağım var ve çocukken otomobillere olan merakım oyuncak otomobil almamı sağladı. Oyuncak aldıkça yeni otomobil markalarıyla tanıştım, yolda farklı bir araç gördüğümde minyatürü varsa alırdım. Aslında oyuncak ile gerçek otomobil arasında büyük bir bağ vardı ve iksii birbirini tetikledi.
Minyatür otomobil kavramı da ölçeği, üreticisi ve otomobilin özellikleri düşünüldüğünde sonsuz bir tutku olarak karşımıza çıkıyor.
Ben de çocukken aldığım oyuncaklar veya sonradan aldığım araçlarla geçmişe gidiyorum bazen hep orada kalıyorum. Aslında her bireyin içinde az veya çok olan bir çocukluk duygusu vardır. Tıpkı ünlü sanatçı ve yaşayan efsane Ferdi Tayfur'un Ah Bir Çocuk Olsaydım' şarkısında olduğu yaşımız büyüse de beynimziin bir ölümünde çocukluğa olan özlemimizden kopamıyoruz."
10 yaşımda 'büyükler gibi olmayacağım' diye kendime söz verdim!
BÜLENT ÜSTÜN (KARİKATÜRİST)
Türkiye'nin son çeyrek yüzyılının en ünlü çizerlerinden biri o.
Ünlü Kötü Kedi Şerafettin tipinin yaratıcısı Bülent Üstün de kendini 'kronik ergen' olarak tanımlayanlardan.
"Ergenlik biyolojik anarşistlik dönemi gibi. Çocuksu sevimliliğini yitirdiğin, okulu, sistemi, aileni, ait olduğun topluma yabancı gözlerle, soru soran bir kafayla baktığın, çocuklukla yetişkinlik arasında kalan bir arafta oluş. Yetişkinlerin muhafazakar hantallığından uzak, yeni olanı denemek adına iştahlı ve yaratıcılık dolu bir dönem. Huzur yerine kafa karışıklığı ve kaosun içinde kumarbazca bir maceraperestliği tercih eden enerji. Böyle hareketli bir var oluşu yitirmek istememekle de kronikleşebiliyor durum.. Büyümeye direnmek konusunda benim şansım mizah dergiciliği gibi yaratıcılık ve neşe gerektiren bir meslekte uzun yıllardır üretiyor olmaktı."
BENİMKİ KONTROLLÜ DELİLİK!
"Başka hiç bir müzik tarzında ölümsüzlükte direten 'Punks not dead' (Punk'lar ölmez!) gibi sloganlaşmış bir motto yok. Aslında meali punk müziğin değil, punk ruhunun ölümsüzlüğüne vurgu yapar. Punk ruhu bir 'asi'lik ruhu. Belki o körpe anarşistler de büyüyecek, olgunlaşacak, esnekliğini yitirecekler ama alttan hep yeni gençler gelip bu orduya katılarak o asi ruhu baki tutacak. Ben punk estetiğinin karikatürizeliğini ve kontrollü deliliğini üretimlerimde bir teknik olarak kullandım.
Sanatçılığın da biraz sürdürülebilir ve disiplinli delilik olduğunu düşünüyorum.
Picasso'nun dev tespitindeki gibi: 'Çocuk zaten yaratıcı doğar, yaratıcılığımızı büyüdükçe unuturuz.'"
NEŞE YOKSA BEN YOKUM
"Büyüyünce büyükler gibi olmayacağım diye içimden geçirirdim dokuz onlu yaşlarımda.
Olacaksam da TV'de izlediğim çizgi filmleri yapanların çocuklar olmadığını bilirdim, çocuklar için çabalayan, çocuğun, gencin dilinden anlayan bir yetişkin olmayı isterdim. Yaratıcık ve samimiyet duygusuna mesleğim gereği hep ihtiyacım oldu, üretkenliğimin temeli olan bu duyguların körelmemesi için adam olmaya direnmekten kaynaklı bir kronikleşme yani. İçinde mizah duygusu barındırmayan, yeri geldiğinde kendisiyle de dalga geçebilecek neşe ve özgüveni olmayan ideolojilerden de uzak durdum."
'ERGEN'İ AŞAĞILAMAK İÇİN KULLANANLARA KILIM!
"Bir de 'ergen' terimini genç insanları aşağılamak için kullanma modası oluştu son yıllarda. Yaşları ilerleyip oturaklı adam oldular, biraz para da kazandılarsa sıra geldi gençleri beğenmemeye. Ama onlar da haklı zira 'Büyüklerinden öyle gördüler'. Her şeyi bilen abiler genç oldukları zamanları unutmanın bedelini keyif kaçıran tiplere dönüşerek ödediler."