6 Şubat'ta 11 ilimizi etkileyen büyük deprem felaketinin üzerinden neredeyse bir ay geçti. Depremi yaşayanlar, yakınlarını kaybedenler ve onlara yardıma bölgeye koşanlar için hayat asla eskisi gibi olmayacak. Biz de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesinde, bölgeye gözünü kırpmadan koşan kadınlardan bir kaçına mikrofon uzattık. Ankara merkezli, Anda Kardeşe Vefa Derneği'nin 300'e yakın kadın üyesinden sadece birkaçına 'Nasılsınız?' dedik. Biz onları dinlerken ve yanıtlarını yazarken çok zorlandık. Ama hep şükrettik; böyle asil, cesur ve gözü pek kadınların yer aldığı bir milletin fertleri olduğumuz için... Bugün arama kurtarma gönüllüsü dört kadını sayfamıza misafir ettik. Hem ANDA'da da, hem de Anadolu topraklarında bu kadınlardan çok var. Hepsine selam olsun.
KAN KARDEŞ ANDA!
Anda eski Türkçede kan kardeş anlamına geliyor. Birçok yardım faaliyetlerinde bulunan derneğin son dönemde öne geçen arama kurtarma faaliyetleri, 11 ilimizi etkileyen depremlerde gönüllüleriyle bölgeye çıkarma yapıp çok sayıda canlıyı enkazdan kurtarmıştır. Depremler dışında ülkemizde meydana gelen yangın, sel, kayıp vb olaylarda Anda Derneği müdahalelerde bulunuyor. Derneğin en önemli faaliyeti ise kurduğu iki yetim merkezindeki çocukların aylık masraflarının bağışçılar tarafından karşılanmasını organize ediyor.
BUSE ŞİMAL DAŞKIN
DESTEĞE İHTİYACIM YOK! ÇÜNKÜ ALLAH VAR GAM YOK
Buse Şimal Daşkın; 28 yaşında, Eğitim Uzman Yardımcısı olarak bir şirkette çalışıyor. ANDA Derneği ile başkanla 2018 yılında tanışınca yolları kesişmiş. Afetlere karşı her an hazırlıklı olunması gerektiğini düşündüğü için ilk ve acil yardım eğitimi almış, akabinde teorik ve teknik dersleri öğrenmiş. Arama kurtarma faaliyetinde bulunmasından pek hoşnut olmayan yakınları, onu bölgeye dualarla uğurlamış. Buse de yegane desteğinin Allah olduğunu söylüyor: "Deprem sonrası tüm yakınlarım sadece 'Allah gücünüzü artırsın' diyerek uğurladılar. Bu ilk görevim olmadığı için ve tepki gösterseler dahi gideceğimden emin oldukları için kimse aksi bir söz ve tavırda bulunmadı. Antakya'da görev yaparken bizden ilham alan, bizimle birlikte olmak isteyen çok fazla genç kızla tanıştım, konuştum.
Enkaz ve afetin büyüklüğünden kaynaklı çok fazla ölü ve çok fazla afetzede yakını ile karşı karşıya kaldım. Üzülerek söylüyorum ki, bu tip durumlarda metanetli olmaya alıştım, gördüğüm yüzlerin hiç birini unutmuyorum. Hepsi dualarımda olacak, yaşayan da yaşamayan da... Destek ihtiyacı duymadım, yegane desteğim önce Allah'a, sonra ANDA'ya olan inancım. İlk 36 saat hiç uyumadım, iki saatlik dinlenme sonrası tekrar 24 saat çalışmalara devam ettim. Uyku orda en büyük düşmanımız. İnsan canı saniyelik hareketimizle ince bir ipliğe bağlıydı. Ama ilk günlerde enkazdan çıkardığımız dokuz aylık Yakut bebek gibi mucizeler bize moral veriyordu. İlk 24 saat sadece yarım bardak su içerek devam ettim. Çünkü bulunduğumuz yerde tuvalet problemi vardı, ilk yemeğimi 30'uncu saatte küçük bir kek parçası yiyerek geçiştirdim. Zaten çok bile geldi. Yeterince yardım edebildim mi? Acaba daha fazla imkanımız olsaydı daha fazla yardım edebilir miydik diye vicdanımla baş başa kaldım. Her an aklımda olan soru hâlâ bu. Yetişebildik mi gerçekten?"
GÜLSEVIM TEKELİ
EVİMİZE DÖNSEK DE BİZ HÂLÂ ENKAZLARIN ÜSTÜNDEYİZ!
"Adım Gülsevim Tekeli, 1983 İzmir doğumluyum. SGK'da çalışıyorum. ANDA'dan üç sene önce arkadaşlarım aracılığıyla haberdar oldum, dahil olmam uzun sürmedi. Bu afette Antakya'da görevliydim.
Korkunçtu... Sahada görev almanız için çok sabırlı, kararlı, disiplinli ve özverili olmak lazım.
Bunu bilerek bu işe girmek lazım. Yani gecenin bir yarısı bir mesajla bulunduğunuz ortamı terk edip çantanızı alıp bir olaya gidebilirsiniz, bu her zaman mümkündür.
Sabah 6 sularında, afeti öğrenir öğrenmez ailemi aradım, 'Ben bölgeye gidiyorum' dedim, il bile belli değildi. Tek sözleri, 'Allah yardımcınız olsun' oldu. Bölgede iletişim sorunu vardı ama o an ailemi düşünecek durumda değildim.
Anadolu insanını bilirsiniz, söz konusu vatansa kendimizden vazgeçeriz.
Psikolojik desteğe belki ileride ihtiyaç duyacağız ama şuan her şey daha çok taze. Kafa olarak hâlâ enkaz üstündeyim, iş makinesi sesleri, alandaki sesler hepimizin kulağında ve rüyalarımızda. Elbette bugünleri birbirimize sarılarak aşacağız. Ağır inşaat işçiliği gibi düşünün, enkazı ellerinizle ayıklıyorsunuz, moloz dolu ağır kovalar, iş makinelerini taşımak zorundasın.
Bedenen çok yorucu bir süreç... Uyku mu?
Bazen birbirimize yaslanarak birkaç saat.. O da hep tetikte olarak! Evime döndüğümde ilk işim duşa girmek oldu çünkü bölgede tuvalet, duş imkanımız yoktu. Duşta sıcak suya kavuştuğumda sürekli şükür ettim, 'Çok şükür' diye diye duş aldım. Sonra yatağa uzandım yine onlarca kez şükür ettim. Ama insan aldığı duştan uzandığı yataktan utanır mı?"
ASLI ARSLAN
HEMEN DÖNECEĞİM ÇÜNKÜ HATAY ATA'MIZIN DA DEDİĞİ GİBİ HEPİMİZİN ŞAHSİ MESELESİDİR
Aslı Arslan, 41 yaşında; Çankaya Oran'da muhtar. Eskişehirli, mert, vatanperver. Bağrı yansa da yaşadıklarını anlatırken gözünü kırpmıyor. Tıpkı deprem çağrısı sonrası sırtına çantasını geçirip "Hadi bana eyvallah" deyip ailesini Ankara'da bırakıp giderken yaptığı gibi.
"Eşim asker. Biri 20 yaşında kızım, diğeri 12'sinde oğlum var. Deprem olur olmaz sırt çantamı hazırladım ve eşimi arayıp gidiyorum deyince "Ne olursun bekle, komutanlar toplantıda. Biter bitmez yıllık izin alıp yanına geleceğim" yanıtını verdi. O da, arama kurtarma eğitimi aldığı için benimle olmak istedi. 12 yaşındaki oğlumu ablasına emanet ederek evimden ayrıldım. Ancak kızım da ANDA Derneği'nde görevli olduğu için ilk dört gün eve uğramamış bile. Bölgeye sürekli lojistik desteği verdikleri için 20'ye yakın TIR çıkarttılar. Bu süreçte oğlumuza sağ olsun komşularımız bakmış. Biz eşimle yıllardır bu işin içinde olduğumuz için evlatlarımızdan tepki almak değil, teşvik gördüğümüzü söylemeliyim. Onlar da vatan millet sevgisiyle büyüdükleri için her an göreve hazırlar.
HÂLÂ İNSANLARLA KONUŞAMIYORUM!
Görev yaptığınız bölgedeyken kendinizi asla düşünmüyorsunuz. Önceliğimiz oradaki insanlar oluyor. Ben mesela yüz felci geçirmişim, hiç fark etmedim. Dönünce çevremdekiler söyledi. Hastaneye gidince nörolog bana, 'Hiç mi hissetmediniz?' dedi. O kadar çok hissediyorsunuz ki, kendinizle ilgili hisleriniz köreliyor. Hemen tedaviye başladık, bir süre daha devam edecek. İnşallah geçecek. Bunun dışında elbette psikolojik destek şart. Orada gördüklerimiz, yaşadıklarımız, herhangi bir insanın kaldırabileceği bir yük değildi. Enkaz çalışan tüm arkadaşlarımız destek alıyor. Biz bir olgunluğa eriştik ama bünyemizde çok fazla gencimiz var. Onlar kaldıramayacağı yüklerin altına girdiler. Hemen psikolojik destek almaları için çalışmalara başladık. Ben halen insanlarla konuşamıyorum. Sadece bölgeye gitmiş insanlarla iletişim kurabiliyorum."
BEYZA KÖSEN
ERKEKLER İÇİN DE İLHAM KAYNAĞIYIZ
İsmi Beyza Kösen. ANDA Derneği'nin Kahramanmaraş İl Temsilcisi... 33 yaşında bir avukat. O da, iş güç düşünmeden, "Önce vatan" diyerek saniye bile düşünmeden bölgeye gitmiş. Bize ANDA Derneği ile buluşmasını ve depremde yaşadıklarını anlattı. "2015 sonuydu, üniversite öğrencisiydim. İnsan olduğunu insanlık adına bir şeyler yaptıkça idrak eden bir yapım var çocukluğumdan beri. Kendimi faydasız hissettiğim zamanlarda yaşadığım bunalım dönemlerimden biriydi.
Derneğimize 2016 Ağustos ayında resmiyet kazandırdık. Tüm yol arkadaşlarımızla birlikte içimizde yara olarak kalmış telafisiz bir kaybımız vardı: Muhsin Yazıcıoğlu. Böyle bir acıyı bir kez daha yaşamaya cesaretimiz yoktu. Bunun yanında ülkemizin her türlü afete gebe bir coğrafi bölgede olduğunu biliyorduk. Hepimiz kadere iman eden, kendi sorumluluğunda olanı da kaderin üzerine yıkamayacağının bilincinde insanlarız. Bütün görevlerimize de Muhsin Başkan'ı arama heyecan ve disipliniyle, 'Hep Seni Arar Gibi' mottosuyla çıkıyoruz.
Dar enkaz alanlarına ekipteki erkek arkadaşlara nazaran daha kolay giriyor olabilmemiz, fıtraten daha nahif yapıda olduğumuz için enkaz altındaki insanların dışarıda bekleyen yakınlarını teskin etme becerimiz, zaman zaman yine yaradılışımızdan kaynaklı olarak erkeklerden farklı bakış açılarımızla alternatif çözümler üreterek işleri kolaylaştırmamız, sadece genç kızlar için değil, bu alanda bu zamana kadar geride durmuş erkekler için de ilham kaynağı olmuş gibi görünüyor.
Fiziksel olarak bu işte erkeklere göre bir adım geride kalan arama kurtarmacı kızlarımızın verdiği mücadeleden etkilenerek, 'Keşke bu felaketten önce vazife alsaydım, eğitimim olsaydı, kenarda beklemek yerine bir işin ucundan tutabilseydim' şeklinde pişmanlıkların ifade edildiği, bundan sonrası için yanımızda yer almak istendiği yönünde bilhassa erkekler tarafından kurulmuş çok sayıda cümle duydum.
Maraş'ta ekip arkadaşımızın üç yaşındaki oğluna yetişemedik. Hatay İl Temsilcimizin eşine ve üç çocuğuna derman olamadık. Yine Hatay ekibimizden Selahattin kardeşimizi kurtaramadık. Her cana ayrı yandık ama ekip arkadaşlarımızın kaybetmek bir başka etkiledi bizi. Dinlemeye henüz fırsatımız olmadı. Psikolojik desteğe ihtiyaç duymuyor olsak da acıları yaşamayıp ertelemenin bedeli ağır olacak."