"Travmatik olayların yakından takip edilmesi, benzer yıkıcı görüntülerin tekrar tekrar izlenmesi, detayların konuşulması, travmaya doğrudan maruz kalmayan kişilerin de benzer psikolojik olguları deneyimlemesine yol açarak travmatik deneyimin karakteristik özelliği olan gücünü ve çevre üzerindeki kontrolünü kaybetme duygularıyla karşı karşıya bırakır.." diyor psikiyatr Prof. Dr Cüneyt Evren... Yaşadığımız son büyük depremde, afetzedelerin ruh hali ve maddi manevi eksikleri, sorunları zaman içinde giderilecektir elbette. Devlet, sivil toplum, birebir insanlarımız bu konuyla yakından ilgililer. Kısa sürede yaraların sarılacağına dair inancımız yüksek. Çabaları görüyoruz. Ama bir de ikinci dereceden travma ya da 'ikincil travma' dediğimiz durum var ki, bu da direkt afetzede olmayıp, durumu yakından takip edenlerin, yani çoğumuzun muzdarip olduğu rahatsızlık... Afetzedelerle empati kurup biz de ayın hisleri yaşıyoruz. Kaygı bozukluğu, yaşama isteksizliği, çalışmanın, üretmenin anlamsız olduğunu düşünmek. Oysa tam da çalışmak, hayata eskisinden daha çok sarılmak durumundayız. Biz iyi olursak, başkalarına, afetzedelere ve deprem bölgesine, kısacası ülkeye daha çok katkı sunabiliriz... Peki içinde bulunduğumuz 'ikincil travma'dan çıkıp, nasıl psikolojik olarak feraha çıkacağız. Uzmanlarla konuyu enine boyuna konuştuk...
Aşırı empati depresyona sürüklüyor
"Bu duygular da temel ihtiyaçlarımızdan olan güven duygusunun sarsılmasına, zarar görülmeyeceği varsayımlarının yıkılmasına sebep olur. Travma mağdurlarını anlayabilme çabasının mağdur ve acısıyla özdeşleşme gerektirdiğine olan inanç nedeniyle bu duruma şahit olan, medyadan takip eden kişilerde de travmatik yaşantıyla ilişkili geri dönüşler, uyku problemleri ve depresyon gibi doğrudan travmanın neden olabileceği belirtiler ortaya çıkabilir." (Aktaran: Prof. Dr. Cüneyt Evren)
Zihnimizi meşgul edip daha çok üretmeliyiz!
Böylesine büyük bir afet, insanlarda tehlike ve güvensizlik duygusu uyandırdı. Olayın beklenmedikliği ve aniliği, ezici bir çaresizlik duygusuna yol açtı. Bu duygudan kurtulmanın ilk yolu bir şeylerle meşgul olmaktır. Günlük yaşamdaki rutinler bu açıdan çok faydalıdır ve zihnimizin sürekli rahatsız edici düşüncelerle meşgul olmasını önler. Bu nedenle kendimizi olabildiğince meşgul tutmamız gerekir. Bu açıdan, iş ve okul hayatına dönüş toplumun ruh sağlığını iyileştirmenin önemli bir yoludur." (Aktaran: Psikiyatr Cem Keçe)
'Empati yorgunluğu' nedir?
"Empati yorgunluğu dediğimiz bir kavram mevcut. Empati yorgunluğu kişinin fiziksel, duygusal, bilişsel çabasını ve dikkatini düzenli ve aşırı bir biçimde ötekinin iyiliği, mutluluğu, rahatlığı için kullanmasıdır. Sadece tek bir yere, tek bir olaya aşırı bir biçimde odaklanıp kalmak ve etkin olmayan bir biçimde gücümüzü orada tüketmek bir zaman sonra yorucu olabiliyor. Eğer empati yapılacaksa bu sağlıklı ölçüde ve işlevsel olmalıdır. (Aktaran: Psikolog Gökhan Ergür)
BERNA ŞAHİNGÖZ (PSİKOLOG)
Günlük hayatınız aksıyorsa psikolojik destek şart!
"Günlük rutininde psikolojik olarak herhangi bir sorun yaşamayan bireyler depremden sonra travmatize olmuş bir şekilde başvuru yapmaya başladılar. Yani evet, depremden sonra danışan sayıları arttı. Bahsettiğim "travmatize olmuş şekilde" başvuran danışanların çoğu kendi önceki travmaları ile ikincil travma yaşayan kişiler. Ancak tabiî ki de sadece bu profille değil; günlük rutinlerini boş vermeye başlayan, her tıkırtıda deprem olduğunu veya olacağını düşünen, hayatın boş ve aslında o kadar da uğraşmaya gerek olmadığı bir yer olduğunu söyleyen kişilerin sayısı da bir hayli fazla. Bu süreçte kişilerin bu şekilde düşünme ve hissetmeleri normal.
Çünkü büyük bir felaket yaşandı ve yukarıda da belirttiğim gibi kendimize uzak olmayan bir felaketti bu. Haliyle kişiler ikincil travmanın belirtilerini yok etmek yerine; neler düşündüklerine, neden bu şekilde düşündüklerine, hissettikleri duygulara odaklanarak ve bu duyguları yok saymadan yaşamaya çalışarak kendilerinin farkına varabilir ve bu süreci daha sağlıklı atlatabilirler Eğer günlük rutin hayatlarını devam ettiremeyecek bir boyuta gelindiyse bir uzmandan destek almakta fayda var."
AYSU ÇELENOĞLU (PSİKOLOG)
Sosyal ilişkilerinizi sürdürün, hareket çaresizlik duygusunu azaltır!
"Çaresizlik duygusunun panzehiri, harekete geçmek; suçluluk duygusunun panzehiri ise sorumluluk almaktır! Böyle durumlarda şikayet etmek yerine, çözüm odaklı olmamız gerekiyor.
Günlük rutine dönmek, sosyal ilişkileri sürdürmek, kapasitemizin, sınırlılıklarımızın, güçlü ve zayıf yanlarımızın farkında olmak, aşırı zorlandığımız zamanlarda kendimize dinlenme hakkı tanımak, sağlığımıza ve özbakımımıza özen göstermek, düzenli uyumak, dengeli beslenmek, bedensel egzersiz, nefes ve gevşeme egzersizleri yapmak, rahatlatıcı faaliyetlerde bulunmak (sanat, hobiler...), alkol ve diğer uyarıcı maddelerden uzak durmak durmak, yardımlaşma sürecini devam ettirmek, birlik ve beraberlik duygusunu kaybetmeden sürdürmek, sahip olunan şeylerin kıymetini fark edip şükretmek, gerekirse profesyonel destek almak duygusal olarak ayağa kalkabilmenin çözümü olabilir."
PROF. DR. CÜNEYT EVREN (PSİKİYATR)
Mutlu hissetmekten utanç duyuyoruz!
"Deprem felaketinde yaşananlar, ölüme tanık olma, yaralanma riski, çaresizlik, suçluluk ve utanç hissi gibi olumsuz nedenlerle, yalnızca olayı yaşayanlar ile sınırlı kalmayıp, toplumun büyük çoğunluğunu farklı derecelerde etkilemiş ve halen de etkisini sürdürmeye devam etmektedir.
Travmaya ikincil olarak maruz kalmış bireyler de travmatik olayın odak noktası olan kişilerin deneyimlediği gibi, yeniden yaşama, kaçınma, artmış uyarılma belirtileri gösterebilir ve günlük hayatlarını sürdürmekte zorluk yaşayabilirler. Olağandışı bir olaya gösterilen normal tepkiler olarak değerlendirilebilecek bu belirtilerin belirli bir süre ve şiddeti aşması durumunda klinik bir durum olarak ele alınması gerekir."
RANA KUTVAN (PSİKOLOG)
Ruhsal öz bakım bencillik değil, ihtiyaç!
"Çoğumuzun düştüğü bir hata var. Fiziksel sağlığımıza, psikolojik esenliğimizden daha çok önem veriyoruz. Bir yerimiz ağrıdığında doktora gidiyoruz ama psikolojik bir sorunumuz olduğunda bunu göz ardı ediyoruz. Ancak ruh, beden ve zihin bir bütündür. Bedenimize gösterdiğimiz özeni zihinsel ve psikolojik sağlığımız için de göstermeliyiz. Bu tavrımızı maalesef içinden geçtiğimiz bu zorlu günlerde de sergiliyor, ve ruhsal sağlığımızla pek ilgilenmiyoruz. Oysa bu zor zamanlarda ruhsal öz bakımımıza zaman ayırmak bencillik değil ihtiyaçtır."
ÖNCE BİZ İYİ HİSSEDELİM, BOŞ BARDAKTAN SU DÖKÜLMEZ!
"Boş bir bardaktan su dökemeyiz. Deprem bölgesindeki insanlara destek olabilmemiz için psikolojik sağlamlığımıza özen göstermeliyiz. Bazı insanlar bu tavsiyeyi sanki 'deprem bölgesindekileri umursamayıp hayatımıza devam edelim" şeklinde oldukça yanlış algılıyorlar. Uçaklardaki o meşhur anonsu anarak örnek verecek olursak oksijen maskesini önce kendimize takalım ki başkalarına faydamız olabilsin."
GÖKHAN ERGÜR (PSİKOLOG)
Hayat, saygı ve yas duygusuyla ama kaldığı yerden devam etmeli!
"Elbette ki ötekine yardım edebilmem için benim ayakta durmam, sağlıklı olmam ve kendimi korumam gerekir. Fakat deprem zamanı gördüm ki bu kendini koruma dediğimiz şey bir bencilliğe dönüşmüş vaziyette.
Ülkenin bir yanında insanlar enkaz altındayken benim nefes egzersizi yaparak işe daha sakin gitmem ne kadar insanî bilmiyorum. Ama tekrar ediyorum, depremden etkilenen insanların daha iyi olması, daha iyi koşullarda yaşaması için bundan sonra hepimizin güçlü, ayakta ve sağlam durması gerekecek. Elbette ki hayat da devam edecek, etmeli ama belirli bir saygıyla ve yasla. Binlerce kişinin hayatını kaybettiği bir yıkımdan 1 hafta sonra eğlence sofralarından fotoğraf paylaşarak sürdürdüğümüz bir hayattan bahsetmiyorum. Daha empatik ve daha saygılı bir hayat."
TUĞÇE BETÜL ŞENEL (PSİKOLOG)
Üretkenliğimize geri dönmek, psikolojik ve sosyal refahın anahtarıdır
"Eskilerinde dediği gibi sen iyi olmazsan kimseye iyi gelemezsin... Aslında çabalarımız genelde bu yönde oluyor. Maddi ve manevi destek için ülke olarak elimizden gelenin daha fazlası için çabaladık ve çabalamaya devam ediyoruz. Biz depremi bizzat yaşamamış insanlar olarak hem oradaki depremzede vatandaşlarımız için hem de ülkemiz için yapmamız gereken birçok şey var ancak önemli bir nokta var ki sizin iyi olmanız ardından diğer bireylere yardım etmeniz gerekir.
Ekran başında bir şey yapamadan bu durumları izlemek bize kendimizi çaresiz ve suçluluk duygusu içinde hissettirebilir. Bu olumsuz duygulardan kurtulmak için birtakım çabalar içerisine girmemiz gerekmektedir. Bunlardan bir tanesi de üretkenliğimize geri dönmek olabilir. İşimizin başına geçerek maddi manevi olarak kazanç elde etmeli ve bu kazanç ile insanların hayatına olumlu yönde dokunmak bizim de ruh sağlığımıza da iyi gelecektir. Keza içinde bulunulan yardım arzusunu gidermek hem de oluşan yas sürecinin sağlıklı bir şekilde sonlanması için uzaktan destek vermek iyi gelebilir."
Haber ve görüntüleri çok sık takip etmeyin!
"Travmatik olayların yakından takip edilmesi, benzer yıkıcı görüntülerin tekrar tekrar izlenmesi, detayların konuşulması, travmaya doğrudan maruz kalmayan kişilerin de benzer psikolojik olguları deneyimlemesine yol açarak travmatik deneyimin karakteristik özelliği olan gücünü ve çevre üzerindeki kontrolünü kaybetme duygularıyla karşı karşıya bırakır. Bu duygular da temel ihtiyaçlarımızdan olan güven duygusunun sarsılmasına, zarar görülmeyeceği varsayımlarının yıkılmasına sebep olur. Travma mağdurlarını anlayabilme çabasının mağdur ve acısıyla özdeşleşme gerektirdiğine olan inanç nedeniyle bu duruma şahit olan ,medyadan takip eden kişilerde de travmatik yaşantıyla ilişkili geri dönüşler, uyku problemleri ve depresyon gibi doğrudan travmanın neden olabileceği belirtiler ortaya çıkabilir." (Aktaran: Prof. Dr. Cüneyt Evren)
'İkincil travma' belirtileri
Yoğun olarak hissedilen üzüntü, kaygı
Fiziksel ağrılar
İsteksiz olma hali
Artmış uyarılmışlık yani uykuya dalmakta zorluk çekme, rangergin ve sıkıntılı olma, öfke patlamaları yaşama gibi belirtiler
Aşırı irkilme tepkisi
Suçluluk, yetersizlik duyguları
Uyku ve yeme düzeninin bozulması başta olmak üzere, sıklıkla ortaya çıkan belirtiler şu şekilde:
Sürekli isteksiz olma hali,
Yoğun olarak üzüntü ve kaygı hissetme,
Bedende kasılma ve ağrılar,
Geçmiş travmaları istemsizce anımsama,
Kabuslar görme,
Travmatik olayı hatırlatacak durum, duygu ve düşüncelerden kaçınma,
Artmış uyarılma belirtileri,
Gündelik yaşamı sürdürmekte zorlanma sık gözlemlediğimiz durumlardan bazılarıdır. Not: Kişi yaşadığı psikolojik sıkıntılarla yalnız başa çıkamayacak hale geldiğini düşünüyorsa travma konusunda deneyimli ruh sağlığı uzmanlarına başvurmalarında fayda va.r İkincil travmatik streste kullanılan psikoterapi yöntemlerinin başında EMDRT erapisi, Şema Terapisi ve Bilişsel Davranışçı Terapi gibi yöntemler gelmektedir.
Karamsarlığımızın afetzedelere bir faydası yok!
İkincil travmatik stresi arttıran sebepler arasında, mağdurun acısına maruz kalma, empatik ilgi/şefkat, empati becerisi ve bu becerinin ortaya çıkardığı empatik tepki değişkenlerinin bir araya gelmesiyle oluşan empatik tutumdan bahsedilebilir. Özellikle deprem felaketinin ortaya çıkmasıyla birlikte ilk aşamada yaşanılan şok devresinde yaşanılan çaresizlik, hayatta kalma, beslenme, barınma, hijyen gibi temel ihtiyaçları karşılayabilmenin getirdiği utanç ve suçluluk fikirlerinin yaşanan acıya ortak olabilme düşüncesiyle yazılı ve görsel medyadan olayları sürekli takip etme isteği doğurması olasıdır. Oysa bu yakın takibin olayın mağdurlarına bir faydası olmadığı gibi ikincil travmatik strese yol açarak etkilenen kişilerin hem maddi hem manevi olarak destekte bulunma olasılıklarını azaltmaktadır. (Aktaran: Prof. Dr. Cüneyt Evren)