Şaşaası da, hüznü de, heyecanı da bol bir hayat öyküsü onunki... Osmanlı azınlık tiyatrosunun ilk profesyonel kadın oyuncusu... Aslında bir nevi Osmanlı'nın ilk kadın oyuncusu. Arusyag Papazyan adı... Afife Jale'lerin, Toto Karaca'ların, Bedia Muvahhit'lerin ve daha nicelerinin sahne yolunu açan, yalnız ve yorgun bir ruh... Şöhretten unutuluşa, zenginlikten sokakta yaşamaya, lüks evlerden akıl hastanesine uzanan hazin bir hayat öyküsü... Dünya zamanıyla 1841-1907 yılları arasında bir ömür sürmüş bu alemde... Ama içinden, ruhundan kaç ömür geçmiş kim bilir! Kaç farklı insanı bir arada yaşamış iç aleminde... Çok tanınmış, çok sevilmiş... Kolay unutulmuş... Pek çokları gibi...
İşte bu büyük sanatçının çileli hayat öyküsünü, işin içine biraz da kurgu katarak yazar Pınar Çekirge ve Burak Sürme kitaplaştırdı. Pınar Çekirge'yle konuştuk...
- Arusyag Papazyan'ın hayat hikayesini araştırmaya ve bu konuda bir kitap yazmaya sizi çağıran hissiyat neydi?
- Öncelikle Arusyag Papazyan ismini, yılladır Türk tiyatro ve sineması ile ilgili röportajlar, yazılar yazan, araştırmalar yapan biri olarak, 2021 Aralık ayına kadar hiç duymadığımı, itiraf istiyorum.Aslında Selim İleri'nin seneler önce okuduğum bir şiirinde ismi geçmişti... Demek yeterince farkında olamamışım.Yazar Burak Süme ile konuşurken ki, kendisi Rosali Benliyan hakkında hazırladığı makaleden bahsediyordu bana, Arusyag Papazyan'a getirdi sözü. Belki de o an, neden olmasın dedik ve Arusyag Papazyan'ı kitaplaştırma kararı aldık. Aslında Arusyag Papazyan da, tıpkı Akakiy Akakiyeviç gibi yalnızlıktan öldü Göksan Bey. Yalnızlık, soğuktan daha soğuktur çünkü.Unutuluş, hatıralardan silinmek, yoksayılmak da öyle.
- Papazyan'ın hayat hikayesi nasıl başlıyor? Nasıl şekilleniyor?
- Ne yazık ki çeşitli kaynaklar, çelişkili bilgiler içeriyordu. Örneğin iki çocuğu olduğu belirtilmişti, bir diğer kaynak bir kızı olduğundan bahsediyordu. Bir kaynağa göre anne-babası oyuncu olmasını desteklemişti, bir başka kaynaksa anne babasını küçük yaşta kaybettiğinden söz ediyordu. Hiç kuşkusuz, Boğos Çalgıcıoğlu'nun 'Arusyag-Maryam Papazyan' adlı makalesi asıl pusulamız oldu.1841'de İstanbul'da Kumkapı'da dünyaya geliyor Arusyag. 16 yaşında Naum Tiyatrosu'nda Srabyon Hekimyan'ın topluluğunda sahneye adım atıyor. Osmanlı'da, profesyonel anlamda sahneye çıkan, ilk azınlık tiyatrosu kadın oyuncusu oluyor. Yaklaşık 10 yıl boyunca önemli piyeslerde başrollerde oynuyor. Sonra sahneden çekiliyor... Mutsuz, yalnız, sefil zamanlar yaşıyor.1907'de hayata gözlerini kapıyor.
- Osmanlı'nın ilk kadın Ermeni oyuncusu diyoruz ama bir yandan da Osmanlı'nın ilk profesyonel kadın oyuncusu olabilir mi kendisi?
- Tespitiniz çok doğru. Öyle de diyebiliriz.
- Nasıl bir ailede büyüyor, tiyatroya onu ne çekiyor?
- Bilgiler çelişkili olsa da, amcası Kirkor Ağa tarafından büyütüldüğünü söylemek isterim. Mesela Kumkapı S. Lusavoriç mektebinde kısa da olsa, bir süre öğretmenlik yapıyor.
- Bir evlilik yapıyor... Çocuğu oluyor. Aşk ve evlilik ona neler yaşatıyor?
- Belki sahneye çıkarak eril dünyaya karşı geliyor... Ama eril dünyanın kuralları sanki bir zaman sonra onu yeniyor. Şair, heykeltıraş Sepon ile evleniyor, bir kızı oluyor... Zaman içinde, hiç kuşkusuz öne çıkması, ünlü olması, bir diğer ifadeyle adının olması muhtemelen aile içinde sorunlara neden oluyor... Terk ediliyor.
- Hepsinin hayatında pek çok dram var... Bu bir tesadüf mü sizce?
- Tiyatro sanatının ufkunu aydınlatırken paylarına düşen yıldız dramları oldu sadece. Tiyatronun azad kabul etmez kulları, köleleri olarak yaşadılar. Önlerinde bir role model de yoktu ki bu çok önemli. Ama onlar mücadelelerle kendilerinden sonra gelenler için örnek oluşturdular. Bir genç kadının sahneye çıkması kabul edilemez bir durumdu o yıllarda. Töresel değerlere, baskılara, sosyal normlara karşı geldiler. Bu topraklarda mücadeleci, hayallerinin peşine düşmüş, ihtirasını gerçeğe dönüştürmeyi başarmış kadınlardan biriydi Arusyag Papazyan, hiç kuşkusuz. Bir öncü olarak kısmen de olsa kimi tabuları, önyargıları yıktı. Herkes gibi olmak yerine oyuncu olmayı seçti.
- Bizden hangi oyuncuları etkiliyor? Tiyatromuza ne gibi katkılar sunuyor?
- Profesyonel anlamda sahneye çıkan ilk kadın oyuncu olarak, hiç kuşkusuz Mevdude Refik, Afife Jale gibi isimlere de yol açtı.
- Sadece bir kare fotoğraf çıkıyor karşımıza. Başka fotoğrafı yok mu? Ulaşamadınız mı?
- Olmalı... Ulaşamadık. Fotoğraf dediniz de, yıllardır Afife Jale adı geçtiğinde nedense Keriman Halis Ece'nin fotoğrafının kullanılmasını defalarca yazmama rağmen engelleyemedim. Göksan Bey, yakın bir gelecekte Arusyag Papazyan'ı ait olduğu yere sahneye emanet etmek gibi bir arzum var... Başarabilir miyim, bilmiyorum ama bir oyun yazma süreci içindeyim.
OYUNCU OLDUĞU İÇİN KİLİSEDEN AFOROZ EDİLDİ!
- Kiliseden oyuncu olduğu için mi aforoz ediliyor?
- Evet. Bir kadının sahnede olması pek hoş karşılanmıyor o dönem. Katı kurallar var. Hatta, rivayet odur ki, zenneler gerçek bir kadının sahnede olmasından hayli rahatsızlık duyuyorlar... Bunun da nedeni ekmek paralarını kaybetmek.
- Onu akıl hastanesine götüren sürecin öyküsü nedir?
- Sahneden, alkışlardan uzak kalmak, unutulmak, unutturulmak... Yerine geçen yeni kadın oyuncuların varlığı. Yoksulluk... İzninizle şu gerçeğe değinmek istiyorum Göksan Bey, sahne bir ev, bir yurttu Arusyag için, şüphesiz. Ait olma duygusunu sonuna kadar yaşadığı, ruhunun bedeniyle bütünleştiği, ona hayallerini geri veren tek yer. Sahne bir tür kurtarılmış bölgeydi onun dünyasında, kim bilir? Yıllar sonraya kalmaktı umudu. Kendini belki de böyle aldatmıştı. İç sürgünlerinde yaşamaya tutsak edildi zamanla. Dikkat ederseniz, Arusyag ve Afife, önerilen, dayatılan hayatlara karşı çıktılar.
HAYATA VE DÜNYAYA KIRGINDI
- Akıl hastanesi günleri nasıl geçiyor?
- Zor, acılı, hunhar zamanlar olmalı. Çok yalnız bırakılıyor... Aklını kaybetmekten korkuyor muhtemelen. O dönemde kadın rollerini oynayan erkek oyuncular da Arusyag'ı kendilerine rakip olarak görüyorlar. Eşi de sanatçı olmasına rağmen, onun mesleğini desteklemiyor bence. Belki onun bilinirliğini, ününü kıskanıp, bu durumdan rahatsız oluyor. Arusyag yaş almaya başladığında, ondan sonra gelen genç kadın oyuncularla da bir rekabete girmek zorunda kalıyor. Hem başarı baskısının, hem de toplumun yarattığı baskının sıkışmasını yaşıyor bu oyuncular. Psikolojik açıdan baktığımızda da, bazen şöhret kaldırılamayan bir yüke dönüşüyor. İç ve dış dünya arasında uzlaşmazlıklar çıkıyor. Kariyeri bittikten sonra maddi olarak da büyük kayıplar yaşadığı için, hayatını ne yazık ki yoksulluk içinde sürdürüyor. Unutulmuşluğu yaşıyor Arusyag. Sahnesine geri dönemiyor. Kırılıyor. Ama önce hayalleri...