Sesinde pırıl pırıl bir aydınlık ihtiva eden bir sarkıcı, söz yazarı ve besteci... Gitar zaten, ruhuna doğan sözleri fısıldadığı sırdaşı. Kemanıyla öylesine bütünleşmiş ki, zamanla 'iç sesi' haline gelmiş adeta! Alternatif popun kısa sürede kendi kitlesini bulan; efkarın, hüznün ve bazen yerli yersiz delice bir neşenin 'nişan'ını duyabildiğimiz, kendine has şarkılara imza atıyor Melisa Uzunarslan. Ondaki bu cevheri görmüş olacak ki, Türkiye'nin fenomen seslerinden, şarkı yazarlarından ve kimseciklere öyle kolay kolay şarkı vermeyen Mazhar Alanson da keşfetti onu yakın dönemde. İki şarkı sözünü verdi Melisa'ya, o da besteleyip söyledi... Biz de kendi kuşağının usta seslerinden Uzunarslan'la hem hikayesini konuştuk hem de hayatın her sokağına daldık...
- Üç yaşında Pink Floyd şarkısı çalarmışsınız klavyede. O zaman aile rock'çı...
- Babam müthiş bir müzik dinleyici ve evet rock müzik çok sever. Onunla VHS kasetten Pink Floyd'un 'The Wall' filmini izlediğimizi bile anımsıyorum. Evde küçük bir orgum vardı, çok oynarmışım onunla. Annemler 'The Wall' melodisini sık sık çaldığımı ve doğru da tınladığını anlayınca müzik kulağım olduğunu ve yönlendirmek için ne yapmaları gerektiğini düşünmeye başlamışlar. Annemin de babamın da kulağı çok iyidir ama ailede benden başka müzisyen yok.
- Enstrüman olarak kemanda karar kılmanızın altında hangi sebepler var?
- Sınavda parmaklarımı ince ve uzun buldukları için hocalarım "Piyano mu, keman mı?" gibi bir şey sormuşlardı o an ben neden bilmiyorum "Keman" demiştim. İyi ki de demişim, çünkü yaylı çalgılara aşığım. Şimdi yıllar sonra "Keman sana ne anlatıyor?" derseniz tek cümleye sığdıramam. Keman çalmak aşk gibi. Tutkulu, hep ilgi bekleyen, öfkelendiren, sevindiren, haz alabildiğiniz, moral bozabilen ama vazgeçemeyeceğim bir şey benim için.
- Şarkılarınızda, sesinizde insanı sarıp sarmalayan, iç dünyamıza dokunan bir hal ve tavır var. Bunu neye bağlıyorsunuz?
- Çok teşekkür ederim. Bir arkadaşım bana "Keman çaldığın gibi şarkı söylüyorsun" demişti, bu da benim çok hoşuma gitmişti.
- 'Yak Canımı' şarkınız bana çok ilginç ve güzel geldi. Melodi ve sözleri yuvarlayışınız bizdeki halk ozanı geleneğinden izler taşıyor sanki... "Derdim oldu kimseye söylemedim" derkenki tavrınızda bir 'Aşık Melisa' tavrı var! Bizdeki aşık geleneği de sizi etkiliyor mu?
- Makam müziği beni her zaman çok etkilemiştir ve bestelerimde de kullanımına sıklıkla rastlayabiliyorum. Bizim aşıklarımız, ozanlarımız benim için çok değerli çünkü çok gerçek, çok nahifler ve benim hâlâ vaz geçemediğim usta-çırak ilişkisini de barındıran bir alan.
- Şarkılarınızda 'aşk ve dert' hep akraba gibi duruyor. Aşk sizi hep üzdü mü? Bir şarkı yazarı olarak aşk kavramı sizin için ne ifade ediyor?
- Aşk, muhteşem bir şey. Üzer de, sever de, yorar da, bağlar da... Acıdan beslenmiyorum ama çok mutluyken söz yazamıyorum. Dert dersek dünyanın şu yaşadığımız zamanında, her yerinde dert bulabiliyoruz. Bazen kendi dertlerimi bazen başkalarının dertlerinden hissettiğim yaraları anlatıyorum ama dedim ya kişisel şeyler yazıyorum, işte bir şeyler anlatıyorsam mutlaka yaşamışımdır.
MAZHAR ABİ, BANA KAYBETTİĞİM DAYIMI HATIRLATIYOR!
- Ve tabii ki Mazhar Alanson... Kolay kolay kimselere şarkı sözü vermeyen Alanson'un iki sözünü bestelediniz. Öncelikle şunu sorayım, sizin bir şarkı yazarı olarak Mahzar Alanson maceranız nedir? Alanson bir şarkı yazarı ve şarkıcı olarak size neler kattı bugüne kadar?
- Mazhar Alanson benim için erken kaybettiğimiz dayımı hatırlatır bana. Arabasında giderken "Mazaretim var asabiyim ben" diye keyifle eşlik ederdi, o günden beri kalbimde yeri sağlam olmuştur MFÖ'nün. Açıkcası evet çok değerli isimlerle çalıştım, Sezen Aksu, Teoman, Nil Karaibrahimgil... Ama sanki "Mazhar Alanson'la tanışacaksın" deseler pek inanmazdım, sanki beni ciddiye almaz işi başından aşkındır diye düşünürdüm ama eğer yaptığınız işte ısrarcı, çalışkan, üretken olursanız bir şekilde sesiniz ulaşıyor ustalara daki benim hayatımda bu hep böyle oldu. Zamanı geldiğinde beni duydular:) Mazhar abi beni en mutsuz dönemimde tanıdı. İyi ki de tanıştık, o kabul eder mi bilmem ama özlediğim ustam o benim, ben de çırağı olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Ondan çok şey öğreniyorum. Söz yazma konusuyla ilgili teknik mevzuyu bitirdiğimi sanırdım meğer hâlâ öğrenecek şeyler varmış.
BEŞ 'DAKKADA' DEĞİŞİR BÜTÜN İŞLER!
- Sizde en çok yer eden beş Mazhar Alanson dizesi nedir diye sorsam?
"Bütün kabile kızar bana/ Derler, bu adam çalışmaz mı?/ Bu adam hep düşünür mü? Bir kuş ölmüş diye üzülür mü?" ('Sanatçının Öyküsü')
"Elveda sana yeter tamam/ Bitsin artık bu dram, bu fotoroman/ Ham meyveyiz hâlâ, koparmışlar dalımızdan" ('Benim Hâlâ Umudum Var')
"Beş dakkada değişir bütün işler" ('New York Sokakları')
"Seni görebildiğim yer, rüyalar artık. Deli diyorlar bana, ah bu ayrılık" ('Yandım')
KİBRİN OLDUĞU YERDEN SAFLIK KAÇIYOR!
- 'Tanıdığım En Güzel Deli' şarkınızda, "Kime dert yansam elini tutsam kibirli" diyorsunuz... Sizce kibir modern çağ insanında nasıl bir yerde duruyor? Hayata ve insana kafa yoran bir müzisyen olarak bu konudaki gözlemleriniz neler?
- Kibri sevmem. Kibirli insan da sevmem. Artıyor mu bu durum bilemiyorum çünkü hep olmuş kibirli insanlar. Kibrin olduğu yerde şefkat olmuyor, sevgi olmuyor, sarılmak olmuyor, insanı insan yapan şeyler olmuyor. Sertlikler, kabalıklar, bencillikler bunlar beni çok yoran şeyler ama sonuçta bu da insana dair bir durum. Kibir olmasaydı alçak gönüllülüğün ne kıymetli bir şey olduğunun farkına varamazdık. Hepsi dengede olunca güzel.