Ortaköy'ün tam ortasında 1550'de Sadrazam Kara Ahmet Paşa'nın kethüdası tarafından Mimar Sinan'a inşa ettirilen Kethüda Hamamı'ndan içeri girince, zaman bir an duruyor. Ki bu Mimar Sinan'ın eserlerinin önemli bir özelliği. Dışarıda 21. yüzyılın zamanı akıp giderken içeride zamanın arafında kalmış gibi hissediyorsunuz. Belleğimden süzülüp gelen şarkı sözleri de ne hikmetse (!) Fikret Kızılok ve Bülent Ortaçgil şarkısı olan Değirmenler'in ilk mısraları: Zaman düşer ellerimden yere/ Oradan tahta boşa/ Saatler çalışır izinsiz hep bir sonraya... Ne tesadüf ki karşımda bir saat var. Esra Gülmen'in bir eseri. Normalden daha hızlı ilerliyor yelkovan. Akrebi de olanca hızıyla ittiriyor. Adeta post modern zamanların telaşını vurgularcasına akrep yelkovana yetişmeye çalışıyor. Mimar Sinan'ın hamamı her ne kadar zamana dirense ya da şimdiki zaman içerisinde biraz soluklanmamızı sağlasa da Esra
Gülmen'in eseri tam da günümüze uygun bir şekilde zamanın aceleciliğini hatırlatıyor acımasızca.
Kısa bir süre önce Everest Yayınları'ndan Çağdaş Sanat Var Mı? kitabı çıkan sanat eleştirmeni Ayşegül Sönmez'in küratörlüğünü yaptığı Time is Love-Bir Dünya Gezisi Sahnesi sergisindeyim aslında. Böylesi bir sergi için Mimar Sinan'ın inşa ettiği tarihi hamam pek uygun değil. Ne de olsa her türlü müdahaleye kapalı bir mekan burası. Sönmez de bu durumun üstesinden gelmek için kıvrak zekasını kullanıp tahtalardan yapılan paletleri kullanmış. Eserler paletlerin üzerine yerleştirilmiş. Böylece mekanın şimdiki zamana olan direncine ve Mimar Sinan'a zekice bir saygı duruşu gerçekleştirmiş.
Lakin Sönmez'in şimdiki zamanla ya da hani süslü söylersek zamanın ruhuyla derdi var. Zamanı kategorize edip ölçülebilir halini önemseyen modern zamanlarla da. Bunun için sergi için seçtiği eserler, hep Sinan'ın tarihi mekanıyla konuşarak zamanın genişliği içerisinde kendini konumlandıyor.
Kimlerin eserleri yok ki sergide? Suzan Batu, Gül Bolulu, Deniz Üster, Ali Borovalı, Serkant Hekimci, Cihat Burak, Ömer Uluç, Charles Fréger, Cengiz Tekin, Hakan Sorar, Ahmet Rüstem Ekici, Umut Yasat, Mahmut Celayir, Silvia Bener, Erdağ Aksel, Metehan Özcan, Cem Yardımcı, Emel Erdem, Murat Tosyalı, Doğa Ünyaylar, Seçkin Pirim, Pınar Marul, Antonio Cosentino, Tutku Bulutbeyaz, Mehmet Ali Boran, Fırat Gürgen, :mentalKLINIK, Yunus Belgin Quartet, Cem Çatık, Esra Gülmen, Cengiz Korucu, Burak Ayazoğlu, Şevket Sönmez ve Tayfun Pekdemir...
Kimi başka sergilerde gördüğümüz eserler aslında. Ama Time is Love sergisinin kavramsal bağlamıyla ve mekanla kurdukları ilişki eserleri de faklı bir boyutta değerlendirmemizi sağlıyor. Ama sürprizler de var. Mesela Ömer Uluç'un Meeting 2 adlı eseri. Türkiye'de ilk defa bu sergide görücüye çıktığını söylüyor Ayşegül Sönmez. Hemen yanında ise Cihat Burak'ın az bilinen iki tablosu yer alıyor. Ali Borovalı'nın Athos sergisindeki fotoğrafları mekanla kurduğu ilişkide adeta geçmiş ile şimdiki zamanın hem tam ortasında hem de zamanın dışında. Murat Tosyalı'nın kahraman ironisi yaptığı Comis Strip eseri ise bir yanıyla Yeşilçam'la bir yanıyla eski Beyoğlu'ya bir yanıyla da kahraman erkek mitiyle ilişki kuruyor. Hakan Sorar'ın Order of Life zamanın ruhunun aşırı parlak ya da reklam kokan yüzünü, Antonio Cosentino'nun Syrian Star adlı eserindeki transatlantik ise çürüşmüş yüzünü, mülteciler üzerinden hatırlatıyor.
Aslında bu sergi Horoz Lolijstik'in 80. yıl dönümü için hazırlanmış. Ayşegül Sönmez'e bu teklif gelince o da pandemiden beri zaman üzerine yaptığı düşünsel derinleşmeyi böyle bir sergiyle ete kemiğe bürümek istemiş.
bize ait olan en şahsi inşalardan birisi. Bir kimlik. "Hep onu örmek, kurmak, kurgulamak, birleştirmekle meşgulüz" diyor. Serginin de zamanın ruhunu yakalamak yerine ruhun zamanı üzerine düşünmeyi amaçladığını söylüyor. "Çünkü" diyor "Zamanın ruhunu yakalamak fırsatçılık olabilir. Ruhun zamanını yakalayabilmek ise sizi öncü yapabilir." Nihayetinde bir hamamdan çıkarken bir arınma duygusu sarar ya insanı, sergiden çıkarken de zamanla farklı şekilde hemhal olmanın verdiği arınma hissiyle çıkıyorsunuz sergiden... En azından şimdiki zamanın geçiciliği, anı yaşa dayatmasının sahteliğini anlamış olarak...