Kimi insanlar, uğraştığı iş her ne olursa olsun, ona ruhunu katar... Onunla bütünleşir... Konu sanat olunca ise bu durum daha da büyük bir anlam kazanır. Sanatçı, kendini ifade ederken kullandığı materyalle de bağ kurar. Bu bağ ne kadar kuvvetliyse, ortaya çıkan eserin sahicilik dozu da artar... İşte, Büşra Kölmük de böyle bir sanatçı... Ana malzemesi metal! O artık metalle konuşuyor, onun dilinden, ruhundan anlıyor... Metal; sert, soğuk ve keskin yapısıyla şekil verilmesi en zor elementlerden biri olarak biliniyor. Genellikle zırh yapımı gibi savunma sanayi ve güvenlik alanlarında kullanılan bu yüksek ağırlıklı element, metal sanatçısı Büşra Kölmük'ün ellerinde adeta narin bir sanat eserine dönüşüyor. Ağır sanayi fabrikalardan çıkma metallere ufak çalışma atölyesinde hayat veren Kölmük, yarattığı eşsiz estetiğin yanı sıra vermek istediği mesajlarla da dikkat çekici eserlere imza atıyor.
METAL ÖZGÜRLÜK DEMEK
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde eğitimini tamamlayan metal Büşra Kölmük, eserlerinin ağır sanayiden ince rötuşlara uzanan hikayesini SABAH Pazar'a anlattı: "Hayalimde ressam olmak vardı ama üniversitede metalle tanışınca 'Tamam, işimi buldum' dedim kendime. Aksi düşünülse de metal çok özgür bir malzeme, doğaçlamaya çok açık. Metali kesersiniz, eritirsiniz, döversiniz, bükersiniz kaynatırsınız... Mesela taş heykelde yapabilecekleriniz çok sınırlıdır ama metalde sınırları ben belirlerim. Özellikle de metalde zıtlaşmayı çok seviyorum, onun keskin ve sert yapısını organik formlara dönüştürüyorum."
HER ÇALIŞMADA YANIYORUZ
Sanatçı, çalışmalarında nasıl bir süreci takip ettiğini ve sanatının bazı risklerini ise şöyle anlatıyor: "Ben materyallerimi genellikle ağır sanayi fabrikalardan alıyorum. Oradan aldığım metal plakaları atölyemde işliyorum. Soğuk dövme yapıyorum, eziyorum, kesiyorum, büküyorum, eritiyorum, kaynatıyorum... Her türlü işlemi yapıyorum aslında. Bunları yaparken de sürekli yanıyorum. Her çalışmada bir yerlerim yanıyor. Bunun dışında kaynak yaparken ister istemez metal tozu yutuyorum ister istemez. Ciğerlere çok zarar veriyor ve bağışıklık sistemini zayıflatıyor. Birçok zorluğu var metalin ama bana yavaş yavaş zarar verse de metali çok seviyorum."
METALE KULAK VERİYOR
Kölmük, sanatıyla, sanatının malzemesi metalle öylesine bütünleşmiş ki artık bu elementin sırlarına vakıf olmuş: "Ben eserlerimi metali dinleyerek hazırlıyorum. Bir parçayı kaynatmak istediğimde metal bunu kabul etmiyor ve kaynamıyorsa asla zorlamıyorum. 'Demek ki sen buraya kaynamak istemiyorsun diyorum ve tasarımı değiştiriyorum. Çalışmanın sonunda ne çıkacağını bildiğim bir eserin çıkmasından çok yapım aşamasında şekillenen bir eser beni daha çok heyecanlandırıyor. İş bittiğinde ortaya çıkan eser bana da sürpriz olabiliyor ve aslında metali bu yüzden çok seviyorum."
KÜL, YÜKSELİŞİN SİMGESİ
Kölmük, eserleri arasındaki en dikkat çeken 'Kül' isimli çalışması hakkında ise "Kül'ü pandemi sürecinde yaptım. Pandemi süreci benim için çok zor geçti. O dönemde parkta yürümek bile lükstü, ben de kendimi içime kapattım. Her şey kötü olacak gibi bir sürü komplo teorileriyle mücadele etmeye çalıştım. Kül de tam bu dönemi anlatıyor. 'Küllerimden doğuşumu' simgeliyor, eserin formu da kendi içinden dönerek yükselişe geçiyor" ifadelerini kullanıyor.
ESERLERİ VİNÇLERLE TAŞIYOR
"Metal ile çalıştığım için dezavantajları da oluyor. Eserler çok ağır oluyor. Mesela Anka Kuşu isimli çalışmam bir buçuk tonu aşkın ağırlığa ve 7 metre derinliğe sahipti. Tam 13 günde bitirdim. Kül ise 700 kilogram ve 3 metreye yakındı onu ise 2 buçuk ayda tamamladım. Eserler büyük olunca müzelere taşınması da zor oluyor. Vinçle bile taşımakta zorlanıyorum."
ELEŞTİRDİĞİMİZ KİŞİLİKLERE DÖNÜŞÜYORUZ
Birçok eserini toplumsal eleştiri üzerine kurgulayan Kölmük; "Toplum olarak eleştirdiğimiz kişiliklere dönüşüyoruz ve bu beni çok rahatsız ediyor. Ben de sanatla ulaşabileceğim hedef kitlemdeki çarpıklıkları eserlere dönüştürüyorum. Plazalarda kadın çalışanlara topuklu ayakkabı giyme zorunluluğu dayatanlara, laboratuvar ürünü cins köpek satın alan hayvan severlere, yemek israfına ve savurganlığa, sosyal medya bağımlılığına... Benim sanatım 'rahatsız ediciler' aslında" diyor.