Tophane'deki Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim ve Heykel Müzesi'nin önündeyim. Müzeye dışardan bakarken müze ve üniversitenin bünyesindeki resim ve heykel koleksiyonuyla ilgili yıllar içinde yaptığım sayısız haber aklıma geliyor. "Ne olacak bu müzenin hali, ne olacak koleksiyona" diye vakti zamanında bakanlara, başbakanlara çok soru sormuştum. Çünkü vaktiyle bu mesele, kültür sanat dünyasının en önemli sorunlarından biriydi. İşte o soruların cevabı niteliğinde karşımda duran müze...
Birazdan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Handan İnci ile müzeyi gezeceğim, ki bu müzenin açılmasında emeği çok büyük. Lakin Türkiye'de istenirse güzel şeyler yapılabileceğinin bir kanıtı da bu müze, naçizane benim için.
Müzeden içeri girince tam karşımda adeta bir ameliyathane gibi resimlerin restore edildiği bir bölüm dikkatimi çekiyor. Sonra köşeyi dönünce benzer bir bölüm daha olduğunu fark ediyorum. Burada da heykellerin restorasyonu yapılıyor. Acaba yıllar içinde koleksiyondaki eserler çok mu zarar gördü diye içimden geçiriyorum. Handan Hanım ile buluştuğumuzda da ilk sorum bu oluyor. Aldığım cevap karşısında içime su serpiliyor. "Her şeye rağmen eserlerin çok iyi korunması için herkes elinden geleni yaptı ve yapmış. Onun için sanıldığı gibi bir büyük kayıp söz konusu değil" diyor.
Üniversitenin elinde bulunan koleksiyon için Türkiye'nin görsel hafızası denilebilir. Yaklaşık 12 bin eser yer alıyor. Ve Handan Hanım'dan tekrar bir sayım yapıldığını ve bunun devam ettiğini öğreniyorum.
Eski bir antrepo olan müze, yapının ruhuna uygun olarak müze haline getirildi mimar Emre Arolat tarafından. Sonrasında birkaç sergi açıldı. Ama resmi açılışı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından geçtiğimiz günlerde yapıldı. Şu an için koleksiyondaki eserler sergileniyor. Türk resim ve heykel tarihinin yaklaşık 150 yıllık geçmişi krolonojik olarak anlatılıyor sergide.
Prof. Dr. Handan İnci, bu müze için çok emek harcandığını ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konuya özel ilgi gösterdiğini söylüyor. Pandemi olmasa daha erken açılacakmış. Ama işte salgın hali nedeniyle biraz es verilmiş.
Üç kata yayılan sergide, 34 salonda150 yıllık sanat tarihimizin koridorlarında dolaşıyoruz sergi sayesinde. Sanat tarihimizin seçkin örneklerini, büyük sanatçılarımızın başyapıtlarını görebiliyoruz. Ki böylesi bir sergi az bulunur bir durum sanatseverler için.
Müzeye gelirsek... Kafesi, kütüphanesi, okuma salonu, konferans salonlarıyla adeta yaşayan bir kültür merkezi olarak dizayn edilmiş. Handan Hanım ile konuşurken yan taraftaki konferans salonunda Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi öğrencilerinin ders aldığını öğreniyorum. Derste öğrendiklerinin karşılığını ders çıkışında müzede görebilmelerinin ne kadar büyük bir şans olduğunu düşünüyorum. Ki konferans salonu yakın zamanda sanat ile ilgili pek çok konunun konuşulacağı bir yer olacak.
Prof. Dr. Handan İnci sanatçılarla, koleksiyonerlerle, kültür sanat insanlarıyla iletişime geçtiklerini, onlara müzenin sonraki dönemlerle her türden iş birliğine açık olduklarını anlattığını söylüyor: "Büyük bir sevinçle karşılandı bu yaklaşımımız. Sonuçta burası akademi ve biz üniversite olarak Türkiye'nin sanat birikiminin korunması ve gelecek kuşaklara aktarılmasından sorumluyuz. Bunun için de elimizden geleni yapıyoruz" diyor.
Handan Hanım'ın bu çabasıyla müzenin, İstanbul'un en çok uğranacak sanat mekanlarından biri olacağını tahmin etmek güç değil. Müzeden büyük bir mutlulukla ayrılırken, Türkiye'de bir düğümün istenirse çözüleceğinin mutluluğu ile ayrılıyorum. "Teşekkürler emeği geçen herkese" diyorum içimden.
12 BİN ESERLİK KOLEKSİYON
Türkiye'nin ilk plastik sanatlar müzesi olan İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, 1937'de Dolmabahçe Sarayı Veliaht Dairesi'nde kuruldu. Açılışı Atatürk tarafından 20 Eylül 1937 tarihinde yapılan müze Güzel Sanatlar Akademisi'ne (günümüzde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) bağlandı, müdürlüğüne da akademi hocalarından ressam Halil Dikmen atandı. 1937'de koleksiyonunda 320 eser bulunurken zaman içerisinde bağış ve satın alma yoluyla koleksiyondaki eser sayısı yaklaşık 12 bin civarına ulaştı.
Lakin müzenin ve koleksiyonun tarihi daha eski. 1882'de Türkiye'nin sanat alanında ilk yükseköğrenim kurumu olan Mekteb-i Sanâyi-i Nefise-i Şahâne (günümüzde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) açıldığında ressam, arkeolog ve müzeci Osman Hamdi Bey kurucu müdür olarak atandı. Osman Hamdi Bey'in ölümünden sonra müdürlüğe atanan Halil Edhem Bey, müzeyi kurmak için harekete geçti ve koleksiyon oluşturmak amacıyla Mebuslar Meclisi'nden yıllık bin lira ek ödenek verilmesini sağladı. Müze'nin ilk koleksiyonu için tablo satın alınmaya ve Avrupa'daki müzelerden bazı eserlerin kopyaları yaptırılmaya başlandı. Elvâh-ı Nakşiye adı verilen ilk koleksiyon bu şekilde oluştu. 27 Ekim 1915 tarihinde Elvâh-ı Nakşiye Koleksiyonu, Sanayi-i Nefise Mektebi'nin büyük salonunda sergilendi. 1931'de 87'si yerli 10'u yabancı ressam tarafından yapılan tablolar ile 44 kopya eserden oluşan 141 parçalık koleksiyonun giderek büyüyeceği öngörülünce kalıcı bir sergileme mekanı arayışı başladı. 18 Temmuz 1937 tarihinde Dolmabahçe Sarayı'nın Veliaht Dairesi, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi mekan olması için Atatürk tarafından Güzel Sanatlar Akademisi'ne tahsis edildi.