İstanbul'un en işlek iş merkezlerinden Eminönü'ndeyiz... Tarihi çarşıları, cıvıl cıvıl dükkanları, harıl harıl işleyen atölyeleriyle tarihi yarımadanın göbeğindeyiz... Bu şehrin kültür tarihine pek çok katkısı var semtin. Sobacısından sandıkçısına bugüne kadar devam eden pek çok mesleği, esnafı barındırıyor hâlâ... Hamallık da, yaklaşık iki asırdır bir Eminönü mesleği... Yüzyıllardır dünyanın her yerinde yapılan bu iş, Eminönü'nde bir gelenek... Tarihi büyük postanenin hemen arkasında dev bir hamal heykeli... Sarıya çalan bir renkte. Vaktiyle belediye "Bu bölge hamallarındır" dercesine, bir saygı duruşu olarak yaptırıp, koyuvermiş buraya. İşte bu heykel ve çevresi Eminönü hamallarının 'iş merkezi'. Arkalık da diyorlar, semer de... İşte hamalların ekmek teknesi bu aparatlar heykelin önüne ve yan tarafına sıralanmış. Eminönü'nde hamallık askeri bir sistem gibi işliyor. Her grup kendine 'bölük' diyor. Yedi bölük var. Bizim yanlarına misafiri olduğumuz grup Çarşıcı Bölüğü... Her bölükte de bir bölükbaşı, diğer tabiriyle hamalbaşı var. İşleri, kimin ne taşıyacağını, nereye gideceğini o belirliyor. 40 yaşındaki Hacı bu bölüğün başında.
YEDİ HAMAL BÖLÜĞÜ VAR
Büyükçe bir kamyon gelmiş... Büyük bir koşturmaca var. Son zamanlarda daha çok Eminönü, Tahtakale ve Laleli civarına tekstil ürünü taşıyorlar. Kamyondan koli koli, çuval çuval kumaş indiriyorlar. Hacı, yaşları 50-70 arasındaki hamallara bölüştürüyor yükleri... Yükünü alan, yola koyuluyor. Sabah saat 10.00 civarı. Yoğun saatleri... Bölükbaşı anlatıyor: "Bizim meslekte para havuzda toplanır. Oradan bölüştürürüz... Günde 200 kazandığımız da olur, 300 de. Her bölüğün başında biri vardır. Ben bu bölüğü yönetiyorum. Malatyalıyım. Baba mesleği bizde bu. Köyde çobandım... 17 yaşından beri de İstanbul'da hamallık işindeyim. Eskisi gibi yoğun olmasa da işler, hâlâ bu civarın dar sokaklarına, yokuşlarına motorlu araç giremediği için biz varız. Vaktiyle bizim bölükte 150'ye yakın hamal vardı. Şimdi 45 kişiyiz. Eminönü'nde toplam yedi bölük var. Şimdi hepimizi toplasak 150 kişi varız, yokuzdur. Hamalbaşı seçimle belirlenir. Herkesin güvendiği, işinde adil olan, iş bağlayan ve eşit bölüştüren kazanır. Biz de kimsenin yüzünü kara çıkartmamak için uğraşıyoruz. Bölükbaşının yükü büyüktür, organizasyon, kimin nereye gideceği, işi ayarlamak, müşteriyle bağlantı falan hep bizdedir."
ALIN TERİNİN TEPE NOKTASI
Mehmet Bey de bu bölüğün hamallarından. 50 yaşında. Adıyamanlı... 20 yıldır bu işi yapıyor. Vaktiyle konfeksiyonda çalışmış. Çocuklarını hamallık yaparak okutmuş, ailesini geçindirmiş, geçindirmeye devam ediyor: "Çoluğum, çocuğum işini kurdu, ekmeğini eline aldı çok şükür. Bizim mesleğin parası helaldir... Emeğin olduğu her iş helaldir ama alın teri derler ya. Hamallık alın terinin en tepe noktasıdır. Akşam eve gittiğimizde bir yatak özlemiş oluruz ki sormayın... Yatak çeker bizi, yorgunluğumuzu uzaktan tanır. Ama bir de insan yorgunken hemen uyuyamaz. En çok da ona üzülürüm. Bütün gün hayalini kurduğum o yatak bile o kadar yorgunluğu kaldıramaz, hemen kabul etmez bizi..." Adulkadir Bey 60 yaşında. 40 yıldır hamal. Adıyamanlı... "En büyük sorunumuz sigorta" diyor. "Vaktiyle dernek vardı. Artık yok. Esnaf ve Sanatkarlar Odası'na bağlıyız. Sigortamızı kendimiz ödemek zorundayız. Çoğu hamalın sigortası yoktur, ödeyememiştir. Benim de yok. Çoluğumuz, çocuğumuz büyür. Yuvasını kurar, eli ekmek tutar. Biz o zaman rahat yüzü görürüz... Dünyayı taşırız sırtımızda ama yine kimseye yaranamayız. Eskiden bir saygınlığı vardı bu işin. Şimdi insanları bizi görünce yolunu değiştirir oldu. Ekmek kazanmanın en yorucusudur hamallık. Eski insanlar bunu bilirdi, itibarımız vardı. Şimdiki insanlar anlamıyor bunu. İnsan ne başka bir kimseden üstündür, ne de aşağıdadır. Ben böyle bildim, böyle yaşadım..."
GENÇLER TERCİH ETMİYOR, BİZDEN SONRASI YOK!
Abdullah Bey, 65 yaşında. 50 yıllık Hamal. Babasından devralmış işini: "Artık gençler tercih etmiyor bu işi. Sadece parasından değil. Kolaya alışmışlar. Çok yorucu geliyor. Bugün burada 40 yaşın altında çalışan yok. En yaşlımız 75 yaşında. Bizden sonra bu iş kolay kolay devam etmez. Eskiden gençler erkenden bir meslek sahibi olurdu. Ailelerine de fazla yük olmazlardı. Bir meslek öğrenirlerdi. Şimdi üniversitesi, iş araması, mesleğe başlamış derken 30 yaşına doğru çalışmaya başlıyorlar. O yaşa kadar da anababa bakmak zorunda. Şimdiki ailelerin işi daha zor. Bizim çocuklarımız erkenden meslek sahibi oldu. Evlendiler, barklandılar... Üzerimizden onların yükü erken kalktı. Şimdi çocuk yetiştirmek de zor..."
VAKTİYLE SEMER PARASIYLA EV ALINIYORDU!
Eminönü hamallarından Mehmet Bey anlatıyor: "Vaktiyle semer almak için (bir nevi plaka almak gibi) bir ev parası veren vardı. Çünkü hamalların işi çoktu. Burası daha kalabalıktı. Beyaz eşyayı hamallar taşırdı. Şimdi çok şükür ara sokaklara araç giremiyor diye biz çalışabiliyoruz hâlâ... Eski iş, eski paralar yok. Ben 20 sene önce, hamallık yerimi için 8 bin lira ödedim. Şimdi semerini, yerini satmak isteyen bile müşteri bulamıyor. Genelde Adıyaman ve Malatyalılar bu işi yapıyor. Her isteyen giremez hamallığa burada. Tanıdığın olacak, akraban olacak. Sana güvenecekler..."