Türk moda tasarımcılarının dünya çapındaki başarılarına her gün bir yenisi ekleniyor. Yaptıkları iş birlikleri, giydirdikleri ünlü isimler, markalarının bilinirliğiyle hepimizin göğsünü kabartıyorlar. Bunun son örneğini bu hafta yaşadık. 30 yıldır moda sektörü içinde yer alan, Leydi Gaga, Kylie Minogue, Liz Hurley, Elie Goulding gibi birçok ünlü isimle çalışan Zeynep Kartal, dünya devi Londra merkezli tedarik şirketi Li&Fung için bir kapsül koleksiyon hazırladı. 1906 yılında kurulan ve 50'den fazla ülkede 230'dan fazla mağazaya sahip olan bu şirket ile iş birliği yapmak demek, bir tasarımcı olarak koleksiyonunun dünyanın dört bir yanına yayılması ve isminin tüm dünyada duyulması demek.
Ancak bu hafta muhteşem bir defileyle tanıtılan bu kapsül koleksiyonun bir başka çarpıcı özelliği daha vardı. LF Fashion by Zeynep Kartal koleksiyonunun defilesinde İngiliz Kraliyet üyesi Leydi Amelia Windsor podyumda yürüdü!
Evet yanlış okumadınız. Londra Moda Haftası'nın İngiltere'de 300 yıllık bir geleneğin simgesi The Royal Ascot'tan ilham alınarak hazırlanan Noblesse Oblige (Asalet Kuralı) isimli koleksiyonun defilesinde, Galler Prensi William ve Prens Harry'nin kuzeni Leydi Amelia Windsor podyuma çıktı.
Kraliçe II. Elizabeth'in kuzeni Kent Dükü Prens Edward'ın torunu olan Leydi Amelia, defilede üç farklı tasarımla modaseverlerin karşısına çıktı. Bu iddialı iş birliği ve koleksiyonla ilgili olarak hem Leydi Amelia hem de geçtiğimiz yıl The Royal Ascot'un Moda Kurulu Başkanı görevine gelen Kartal ile konuştuk.
- Çok etkileyici bir defileydi. LF Fashion by Zeynep Kartal defilesinde siz de podyumdaydınız. Neler hissediyorsunuz, bizlere biraz anlatabilir misiniz?
- LEYDİ AMELIA WINDSOR: Zeynep Kartal'ı uzun zamandır tanıyorum. Sürdürülebilirlik konusuna odaklanan, daha iyi bir dünya için çaba gösteren, severek takip ettiğim bir tasarımcı. Yeni koleksiyonunda 15 yıllık kumaşlarına ikinci bir şans vereceğini duyduğumda hiç düşünmeden bu amaç için podyuma çıkma teklifini kabul ettim. Koleksiyonun ilhamının Royal Ascot olması da çok güzel bir detaydı. Her şey çok spontane gelişti.
- Peki genel olarak koleksiyonu nasıl buldunuz?
- L. A. W: Koleksiyonun hazırlama sürecinde ben de yer aldım, o süreci bire bir deneyimledim. Defilede giyeceğim parçaları kendim seçtim. Bu röportaj vasıtasıyla Kartal'a bir kez daha çok teşekkür ediyorum. Koleksiyonun tüm tasarımları çok fresh, modern ve zamansız... Hatta defilede giydiğim yelek– pantolon takımdan bir tane kendi dolabım için siparişim verdim bile...
TARİHİNDEKİ İLK TÜRK BAŞKAN
- Orada özel bir göreviniz var onu anlatabilir misiniz?
- Z.K: Royal Ascot'ta Alexander McQueen ve Stella Mc- Cartney gibi isimlerin başkanlık yaptığı kurulun tarihinde bu göreve seçilen ilk ve tek Türk olmaktan dolayı büyük bir mutluluk duyuyorum. Royal Ascot, uzun soluklu, yoğun tempolu ve fedakarlık gösterilmesi gereken bir yolculuk. Genç tasarımcılarla atölye çalışmalarında bir araya gelmek, bu simge etkinliğin sürdürülebilir olması için farklı çalışmaları hayata geçirmek ve onlara mentörlük yapmak herhalde görevimin en değerli parçası...
- İngiltere'de bulunan bir Türk tasarımcı olarak başarınızı neye bağlıyorsunuz?
- Z.K: 30 yılı geride bıraktığım moda yolculuğuma baktığımda markanın organik bir şekilde büyüdüğüne tanıklık ettim. Meslek hayatımda zorluk yaşadığımda ya da kendimi iyi hissetmediğimde pozitif düşünmeyi kucakladım, işime olan tutkumu, topraklarıma olan özlemimi ve sevgimi hiçbir zaman bırakmadım. Yeniliklere açık olmanın ve öğrenmenin her zaman faydasını gördüm. Emek vermenin, çalışmanın ve işinize olan inancınızın kariyerinizi bir adım ileriye taşıdığını deneyimledim. Tabii ki bu serüvenimin arkasında bana destek olan ailemin ve dostlarımın manevi desteğini hissetmek her zaman motivasyonum oldu.
KOLEKSİYONUN TASARIM SÜRECİNDEN İTİBAREN BİR ARADAYDIK
- Kraliyete mensup biriyle çalışmak nasıl bir histi? Aklınızda kalan anılar var mı?
- ZEYNEP KARTAL: Leydi Amelia ile koleksiyonun tasarım sürecinden itibaren bir aradaydık. Kendisi sürdürülebilir bir yaşam aktivisti... Daha önce tehlike altındaki gorilleri koruma altına almak için hayata geçen Cross River Gorilla Project için kıyafetlerini satışa çıkaran, iklim aktivizmine özel bir tutkuyla bağlı olan bir isim... No More Plastic kuruluşunun elçisi görevini de sürdürmeye devam ediyor. Kraliyet üyesi olmasından daha çok, iyi koşullara sahip bir dünya için efor sarf eden, çalışan hayatını bu eksende sürdüren bir birey olması, doğal olarak iyilikleri ve güzellikleri de beraberinde getiriyor. Bu amaç için farkındalık yaratıp, defilemize çıkmasının çok değerli olduğunu düşünüyorum. Defile sırasında podyuma çıkarken yaşadığı heyecanı ve sonrasında bana sarılması hep aklımda kalacak.
- Çok büyük bir projeye imza attınız. Ayrıca bu projenin dünya lansmanı da çok etkileyici oldu. Bize bu projeden bahsedebilir misiniz?
- Z.K: Uzun zamandır üzerinde çalıştığım bu projenin çıkış noktası aslında Royal Ascot'un Moda Kurulu Başkanı olmamla beraber başladı. Son yıllarda özellikle sürdürülebilirlik konusuna odaklandım. Koleksiyonlarımı bu düşünce ekseninde daha iyi bir gelecek ve daha iyi bir dünya görüşünü benimseyerek tasarlamaya özen gösterdim. İngiltere'de 300 yıllık bir geleneğin bir parçası olmak, bu projenin çıkmasına ilham oldu. Bu geleneğin sürdürülebilir bir şekilde günümüze ulaşması fikriyle beraber, geçmiş koleksiyonlarımdan arta kalan kumaşlarla, bu yolculuğu bir şekilde yorumlamak istedim. Bu koleksiyonun temelinde daha yaşanılabilir bir dünya için farkındalık gayesi bulunuyor.
- Hong Kong firmasıyla nasıl bir araya geldiniz? Nasıl oldu ilk görüşmeler?
- Z.K: Ling&Fu, Hong Kong'da kurulmuş olan Londra merkezli dünyaca tanınan bir tedarik şirketi. Çevre sağlığını iyileştirmeyi amaçlayan bir DNA'ya sahip... Markanın İngiltere ve Avrupa Müdürü Destan Bezmen tarafından bir koleksiyon iş birliği teklifi geldi. Bu sürecin ardından, uzun bir süre görüşmelerimiz devam etti, sonrasında ise ortak bir amaç için güçlerimizi birleştirdik.
YAŞANABİLİR BİR DÜNYA İÇİN FARKINDALIK
- İçerisinde çevreci bir yaklaşım olan bir koleksiyon, bu konuyla ilgili detayları alabilir miyiz ?
- Z.K: Bu koleksiyon benim için çok özel bir yere sahip. Kariyerimin kilometre taşlarından biri olarak nitelendirdiğim Royal Ascot yolculuğumun bir başka iz düşümü. Yıllardır titizlikle sakladığım önceki koleksiyonlarımdan kalan kumaşları bir arada buluşturduğumuz ve yeniden kullanıma uygun bir hale getirdiğimiz bir koleksiyon kimliği taşıyor. Bu kapsamda 15 yıllık geçmişi olan kumaşlarımı etik boyama metoduyla yeni tasarımlara dönüştürerek, onlara ikinci bir şans verdik. Koleksiyonumuzun diğer önemli yanı ise yeni kaynak tüketimini minimuma indirgeyip sürdürülebilir bir geleceğe odaklanarak, daha yaşanılabilir bir dünya mesajını vermekti.
- Koleksiyonun ilhamı sizin de ifade ettiğiniz gibi Royal Ascot... Bize biraz koleksiyondan bahsedebilir misiniz?
- Z.K: Royal Ascot At Yarışları, etkinliğe katılım gösterenlerin kıyafet ve şapka tercihleriyle de adeta bir moda geçidini andırır. Geçmişte kraliyet mensuplarının yaz ayında sosyalleşme etkinliği olarak biliniyordu. Bu özel etkinliğin en önemli yanlarından biri ise yıllardır sürdürülen giyim kuralları... Royal Ascot'un giyim kodlarına dair ve giyim geleneklerinin sürdürülebilir olması için özel içerikler çıkarttığım dönemde bir nevi koleksiyonumuzun ana kaynağını oluşturmuştum. Koleksiyonda yer alan 30 parça gündüzden geceye taşıyabilecek tasarımlardan oluşuyor. Bu görkemli etkinliğin enerjisini koleksiyondaki parçalara taşımaya çalıştık.