Daha önce pek çok komedi filminde oynayan ünlü radyo programcısı Ali Şentürk (Afrikalı Ali), bu kez yapımcılığını üstlendiği bir filmle çok önemli bir sorunu gündeme getirdi. Önceki gün vizyona giren Dokunma Hurdacının Kızı filmi, gerçek bir hayat hikayesine dayanıyor. Afri Yapım tarafından çekilen ve Afrikalı Ali'nin yakın arkadaşlarının ücret talep etmeden rol aldıkları film, çocuk istismarını yaşanmış bir olaya dayanarak etkileyici bir dille beyaz perdeye taşıyor. Galada bir araya geldiğimiz Afrikalı Ali çok heyecanlı olsa da, zaman ayırıp sorularımızı yanıtladı.
- Çocuk istismarı gibi hassas bir konuda film yapmak nereden aklınıza geldi?
- 30 yıllık radyocuyum, 18 filmde oynadım. Bir ikisine hem yapımcı hem oyuncu olarak dahil oldum. Hepsi komedi filmiydi. Artık benim çekeceğim bir filmim olmasını istedim. Bir ara Türkiye'deki radyoculukla ilgili bir film çekmeyi düşünmüştüm. Belki radyoculuğun getirdiği bir gizem olsa gerek, hep kamera arkasında olmayı istedim. Derken iki yıl önce bir öğretmenle tanıştım. Bana çocukken yaşadığı talihsiz bir taciz olayından bahsetti. 40 gün boyunca tüm başına gelenleri detaylarıyla anlattı. O an; ne onun ne benim aklımızda film yapmak yoktu. Ancak hikaye bana çok ilginç geldi. Olayı kaleme aldım ve senarist Erdal Babür ve Hülya Kılıç'a ileterek, "Bu yazdıklarımı senaryo haline getirebilir misiniz?" dedim. Hikaye çok etkileyici bir hal aldı. Yönetmen Serdar Erken ile belgesel gibi çekmeyi düşünürken oyuncu arkadaşlarım bu senaryonun film olması gerektiğinde ısrar etti. Ve proje başka bir boyut kazandı.
- Filmin yönetmeni Hakan Gürtop sektörün ağır toplarından. O da sizin gibi mütevazı yapısıyla tanınıyor. Onu nasıl ikna ettiniz?
- Birçok yönetmenle tanışırım, çoğuyla da çalıştım. Hakan Gürtop ile hukukumuz çok eskidir. Projeden bahsedince okumak istedi. Sonrasında "Çocuk istismarı konusunda üzerime düşen neyse, yapmaya hazırım" dedi. Kendisi İstanbul'dan uzak yaşıyor ama bu proje için kalktı geldi.
- Salonda film biterken alkışlar yükseldi ama perdeye düşen bir yazıyla bir anda irkildik. "Siz bu filmi izlerken her 10 saniyede 1 çocuk/kadın cinsel istismara uğradı." Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
- Bu sayılar kesin değil çünkü karakola ya da adli makamlara ulaşmadan örtbas edilebilen vakalar da var. Kimsenin haberi olmayan istismar, tecavüzler de yaşanıyor. O yüzden kesin bir sayı vermek mümkün değil. Keşke daha azdır diyebilsek ama film dolayısıyla yakınımdaki insanlar bile, benzer vakaların çevrelerinde olduğunu ancak açığa çıkmadığını söylediler.
- Salon sessizliğe büründü, utandık ama asıl utanması gerekenler sokakta dolaşıyor. Ya da takım elbise giyip cezadan yırtmaya çalışıyor. Siz filminizle toplumda nasıl bir farkındalık oluşmasını istersiniz?
- Biz bu sapıkları durduramıyoruz. Bazen delil ve ispatın yeterli olmaması, bazen de şahit bulunmaması sebebiyle, bu ahlaksızlar elleri kollarını sallaya sallaya dolaşıyorlar. O zaman bizim yapmamız gereken çocuklarımızı bu konuda eğitmek. Bu filmde yapmak istediğim, gündeme taşımayı arzuladığım konu bu. Evlatlarımıza, iyi dokunuşu kötü dokunuşu dikkatli bir üslupla anlatabilirsek en azından onları korumak için bir adım atmış oluruz. Onlara yaklaşanlara karşı nasıl davranacaklarını onlara anlatmalıyız.
- Filmde belki de en zor rolü taciz mağduru bir çocuk oynuyor. Onu bu role hazırlamak elbette kolay olmamıştır. Kendisi nasıl karşıladı, nasıl tepkiler verdi?
- Film boyunca bir pedagogla çalıştık. Evladımız Zeynep Doğan'ın çekimlerinde pedagogun direktifleri doğrultusunda hareket ettik. Ayrıca oyuncu koçu da vardı. Bir ara "Canlandırdığım kız, ne acılar çekmiş" diyerek hislerini bizimle paylaştı.
- Filminizde Erkan Petekkaya, Ferhat Göçer, Betül Şahin gibi ünlü isimler de rol aldı. İlk görüşmelerinizde konuyu öğrenince tepkileri nasıl oldu?
- Hepsi yakın dostlarım. Hikayeyi öğrendikleri an hemen kabul ettiler. Buna bir sosyal sorumluluk projesi olarak bakıp bir kuruş bile talep etmediler. Bunu da özellikle belirtmek isterim. Bu arada kız çocukları kadar erkek çocukları da tacize uğruyor. Ne yazık ki, bunları duyuyoruz. O yüzden lütfen anne babalar, pedagoglara danışarak çocuklarına doğru bir lisanla tacizi, istismarı anlatmalılar.
- Afişte annenin çocuğunun ağzını kapattığını görüyoruz. Yıllardır tacize uğrayanlar sanki kendileri suçluymuş gibi sessiz kalırdı. Bu film bu sessizliğe de bir isyan mı?
- Maalesef bu olaylar hep yaşanır ve insanlar susmak zorunda kalırdı. Ancak son dönemde sosyal medyanın da etkisiyle bu çirkin olaylar daha çok ve çabuk duyuluyor. Sosyal medyada yargılanıp rezil olabiliyorlar. İnsanlar da artık sessiz kalmıyor, tepkilerini daha yüksek sesle dile getiriyorlar. Bu filmimizin de etkisiyle daha çok sesimizin çıkmasını istiyorum. Bu arada şunu da belirtmeliyim. Taciz ya da istismar illa fiziki olarak dokunarak yapılmaz. Toplu taşıma aracında oturuş şekliyle, imalı bakışlarla, iş yerlerinde mobingle de olabilir. Biz bunların hepsine karşıyız ve toplum olarak sesimizi yükseltmeliyiz. Herkes gücü yettiği kadar; ben sinema filme çekerek, siz haber yaparak, öteki tweet atarak tepkisini göstermeli.