Taksim Meydanı... Akşam saatleri... Genç bir kadın, arabeskin; tescilini halktan almış babalarından, Orhan Gencebay'dan bir şarkı söylüyor. Ağırbaşlı, oturaklı bir sesle. Hayatın acı-tatlı tortularını hissettiren Müslüm Gürses gibi, Bergen gibi yaşanmışlık kokan hüzünlü bir tınıyla: "Hepimizin hayatı iki kelime/Bir varmış bir yokmuş şu alemde..." Bu ses ve sözler Taksim Meydanı'dan havalanıp, İstanbul'un bütün dertlilerinin kalbine dokunuyor, "Yalnız değilsiniz' diyor sanki. Genç şarkıcı gösterişsiz, günlük kıyafetiyle "Bana değil, sesime gelin" dermiş gibi, şarkı söylerken... Hatice Kaya bir sokak şarkıcısı. Yanında taşıdığı minik anfisiyle, bir karaoke programının üzerine söylüyor şarkılarını. Öyle ahım, şahım bir ses düzeni de yok. Ama mevzu arabeskse ve en önemli teçhizat ruhsa eğer, fazlasıyla mevcut kendisinde. Videolarının izlenmesi milyonları geçiyor. Kaya, 12 çocuklu, Adanalı bir ailenin beş numarası. 1988 doğumlu. Altı yıl önce kaybettiği babası Kasım Bey –müzisyenler arasındaki lakabıyla Kavalcı Emin- Müslüm Gürses, Bergen gibi isimlere eşlik etmiş sağlam bir müzisyen. Hem ney hem kaval üstadı. Hatice'nin Antep'ten göçen annesiyle Adana'da evleniyorlar. İlk dört çocukları orada dünyaya geliyor. Eşlik ettiği sanatçılar İstanbul'a gelince Kasım Bey de ailesini toplayıp İstanbul'a göç ediyor... O zaman mahalle arasında düğünlerin, kına gecelerinin bile yapıldığı Cihangir'e. İlk Yardım Hastanesi'nin hemen karşısındaki sokakta bir eve yerleşiyorlar. Hatice, İstanbul'da dünyaya geliyor. "Doğma büyüme Cihangirliyim, ama şimdiki sosyetik Cihangir'i düşünmeyin. Mahalle, hatta köy ortamı gibiydi o dönem. Komşuluk vardı. Bugünkü hali de güzel ama artık orada bizim gibi, halkın içinden, halktan insanlar yok" diyor Hatice.
KARDEŞİM NAZAR'A, NAZAR DEĞDİ!
Huzur içinde, kendi yağında kavrulan ailenin üzerine, Hatice 10'lu yaşlarının başındayken kara bulutlar çöküyor. Baba beyin kanaması geçiriyor ve sağ tarafı felç oluyor. Müziği bırakmak zorunda kalıyor. Bir süre elde avuçta ne kaldıysa onunla geçiniyor aile. Hatice ve kardeşlerinin aklına bir geçim fikri geliyor sonra. Erkek kardeşinin bir klasik gitarı var. Üç, beş akor biliyor. İki tane de şarkı... Biri Akdeniz Akşamları, diğeri Artık Sevmeyeceğim... İstiklal Caddesi'nde, Oda Kule'nin hemen önünde, Hatice (13 yaşında o dönem) kardeşlerini de yanına alarak, tek gitar eşliğinde bu iki şarkıyı döndürüp döndürüp söylemeye başlıyor. Bir bakıyorlar ki, bu sevimli gruba para veren oluyor. Özellikle turistler bayılıyor bu çocuk grubuna. Eve ekmek parası götürebiliyorlar... Repertuvarları genişliyor zamanla. Böyle uzun süre devam ediyorlar. İsim de buluyorlar gruplarına: Beyoğlu Mızıkacıları... Hatice ticaret lisesini bitiriyor. Bir dönem muhasebecilik de yapıyor ama aklı hep müzikte, sokakta şarkı söylemekte. Kardeşler grup yerine artık sokakta ayrı ayrı müzik yapmaya başlıyor. Erkekler genelde rock çalıyorlar gitar, vokal eşliğinde. Kızlar arabeske meyilli, Hatice de dahil olmak üzere. Hatta ailenin en küçük kızı Nazar, 2014'te ünlü bir çocuk müzik yarışmasına katılıyor dokuz yaşındayken. Çok seviliyor... Ne yazık ki bundan üç sene önce kaybediyorlar Nazar'ı. Tam olarak teşhis edilemeyen bir hastalıktan... "Nazar'a nazar değdi diyoruz hep" diyor Hatice, göz yaşlarına hakim olamadan.
HER PERFORMANSI KONSER GİBİ
Babasını ve kardeşini peş peşe kaybetmek Hatice'nin ruh dünyasında derin yaralar açıyor. Bir süre sokağa çıkmıyor müzik yapmak için. Ama yine ekmek parası giriyor devreye. Kalabalık aile, yeğenler de var. "Çıkıp söyleyeceğim ama asla hareketli, neşeli şarkı söylemem" diye çıkıyor bu kez yola. Yaklaşık 10 yıldır tek başına sokak şarkıcılığı yapıyor Hatice. Arabeskin hitlerini kendi üslubuyla okuyor. Performansları konser gibi geçiyor. Hatice Kaya'yı sevenlere, takip edenlere bir de müjdeli haber verelim. Bu ayın sonunda bir albümü yayınlanıyor Hatice'nin. Yine arabeskin hitlerinden, Hatice'nin yorumuyla dinleyenlerin sevdiği şarkılardan oluşacak albüm. Yapımcı ve müzisyen Ersay Üner hazırlıyor... Albümü çıktığında da sokak müziğinden kopmak istemiyor Hatice. "Sokaktan ekmek yedim, aileme baktım, bakıyorum. Şöhrete çok güvenmiyorum açıkçası... Sokak müziğine albüm çıkınca da devam etmeyi düşünüyorum, şartlar el verdiği sürece..."
BAGAJA SAKLANIP GÜRSES'IN KULİSİNE GİRDİM
"Sekiz yaşımda falandım. Babam Müslüm Gürses'e Sarayburnu'nda bir gazinoda eşlik ediyordu. Babam ve müzisyen arkadaşlarının arabasının bagajına saklandım. Mekana geldik, enstrümanları almak için bagajı açınca beni gördüler, eve gönderemediler o saatten sonra. İçeri girer girmez Müslüm Gürses'in kulisine girdim. Deli gibi hayranıyım zaten, beni çok etkilemiştir. Beni gördü. İnanılmaz şefkatli ve güzel davrandı. Karşısına oturttu... 'Ben sizi çok seviyorum, ben de şarkıcı olacağım' dedim. 'Bir şarkı söyle o zaman' dedi. 'Kaç kadeh kırıldı" diye başlayan şarkısını söyledim. Çok beğendi. Beni aldı sahneye, müzisyenlerin yanına oturttu. 'Hatice konseri buradan izleyecek' dedi. Ben konser boyunca sahnedeydim."
SOKAĞIN KENDI KURALLARI VAR
"Belediye benimle birlikte pek çok müzisyen arkadaşıma izin begl esi verdi. Üsküdar ve Beşiktaş'ta da çıkıyorum bazen. Üsküdar izleyicisi daha çok sanat müziği şarkılarını seviyo.r Taksim arabesk seviyor. Beşiktaş ise karışık. Günlük 300-400 TL kazandığım da oluyor. Çok nadir de olsa 900 TL kazandığım da. Sokak müzisyenleri, sokakta çalışan, sokakta yaşayan herkes birbirine destek olur. Bir sokak müzisyeni o gün kendisinden daha az kazanan arkadaşyıla parasını bölüşür. Evsizlere yardım eder. Karnını doyurur. Sokağın, sokak insanlarının kendi kuralları vardır."