1980'ler sonunun Adana'sındayız. O zamanlar ilçe olan Osmaniye'de... Beş kardeşlik bir aile. Baba sinema önünde seyyar kebapçılık yapıyor. Anne ev hanımı ama o da evde eşi için kebap malzemelerini hazırlıyor her gün. İşte günlerden bir gün, bu ailenin küçük kızlarından Zeynep, henüz evcilik oyununda bile anne rolüne talip olmayı aklına getirmezken bir hadiseyle karşılaşıyor.
SENİ ÖMER'E VERDİK!
1975 doğumlu Zeynep o dönem 11 yaşında. Zeynep allı pullu bebekleriyle oynuyor hâlâ, süt kokuyor! Okuldan henüz eve girmiş, önlüğünü çıkarmaya çalışıyor ki, annesi Nuriye sesleniyor içeriden: "Seni Ömer'e verdik!" Anne gayet sakin, eşi için hazırladığı kebapları şişe dizmekle meşgul. Sıradan bir şey söylemiş gibi. Küçük Zeynep, önce tanıdığı, bildiği tüm Ömer'leri geçiriyor zihninden... Mevzu sadece bu olsa iyi... Peki bu "vermek" de neyin nesi, ne demek Allah aşkına! Kimi neden, kime veriyorlar? Zeynep "Ömer kim?" diye soruyor annesine hayret ve şaşkınlıkla. "Ablamın oğlu" diyor annesi... Yani Zeynep'in teyzesinin oğlu.
"Ben evlenmem diyor Zeynep, hele Ömer'le hiç!" diyor çocukça, sanki evliliğin ne olduğunu biliyormuş gibi. Babasından destek arıyor... Baba oralı değil. Baba alkole pek bir düşkün... Evden şiddet de eksik olmuyor bu arada. Anne, kebapları şişlere dizmeye devam ederken önce, "120 şiş oldu bey" diye sesleniyor eşine ve Zeynep'e yüzüne bile bakmadan "Söz verdim bir kere, dönüşü yok" diyor! Baba yine oralı değil. Ha bir çocuk eksik, ha bir çocuk fazla!
"İNHİTAR EDERİM" DİYE TEHDİT ETTİ!
İşte çocuk gelin Zeynep Tepe'nin dramı böyle başlıyor. Kendi hayatını yıllar sonra Çocuk Gelin Zeynep'in Öyküsü adıyla kaleme alan Tepe, yaşadığı onca badireden sonra bugün artık Hollanda'da üç çocuğu, bir torunuyla yaşayan, kadın hastalar için açtığı sağlık masajı kliniğinde, sağlık bilimleri okuttuğu kızıyla birlikte çalışıyor. Ayaklarının üzerinde sapasağlam duruyor. Hikayeye devam edelim... Zeynep direniyor aileye ama olmuyor bir türlü. 11 yaşında nişanlıyorlar, Hollanda'da ailesiyle yaşayan teyzesinin oğluyla. 13'ünde evlendiriyorlar. Zeynep 14'ünde ilk çocuğunu dünyaya getirerek anne oluyor. Zeynep şöyle anlatıyor çocukluğunu: "Beş kardeştik. İki abim, sonra ben ve sonra iki kız kardeşim geliyordu. Çocukluğumdan babamın annemi hırpalaması aklımda. Yaptıkları kebap çok başarılıydı, ama babam parayı kaptırıyordu. İçiyor, kumarda kaybediyor, annem ona bağırıyor, babam da sarhoş, ona şiddet uyguluyordu. Ama bize iyi davranıyordu. 11 yaşında nişanlanınca okuldan da aldılar."
HOLLANDA'YA OTOBÜSLE GİTTİK
Bu arada Ömer, Zeynep'den sekiz yaş büyük, bir de iri kıyım bir genç... Teyzesinin oğlu ama ne iş yaptığını bile bilmiyor Zeynep o dönem. Hollanda'da yaşıyor ailesiyle. Zeynep direnmeye devam ediyor evlenmemek için ama annesi duygu sömürüsünün en büyüğünü yapıyor ve "Evlenmezsen intihar ederim" diyor. Çaresiz evleniyor Zeynep. Hollanda'ya gitme kararı alıyorlar. Gerisini Zeynep anlatsın: "Düğün sonrası vize çıkana kadar Kayseri'de kaldım, kayınvalidemle (yani aynı zamanda teyzem). Ve bununla birlikte zulüm de başladı. Tüm altınlarım zoraki olarak elimden alındı. Kocamla da sorunlar çıkmıştı. Annesinin etkisi altında beni eziyordu. Durumu anneme iletince Osmaniye'den gelip ablasıyla kavga etti ve beni alıp evine götürdü. Ben olup bitenleri fazla anlamıyordum. Yaşadıklarımı iç dünyamda topluyor, ama o yaşta bunu değerlendiremiyordum. Zaten anlasam ne olurdu ki, annem ve teyzem bir kavga içindeydiler. Kız kardeşler içindeki geçmiş hesaplaşmalar, burada daha da belirgin ortaya çıkmıştı. Annem, parasız pulsuz dul kalacak kızını kös kös evine götürecekti. Teyzemin cephesinde de durum farklı değildi. Hollanda'ya bir gelin getirecekleri cakasını atmışlardı, ama nasıl öyle dönecekti. Her ikisi de 'vizeyi bekliyoruz' diyerek etrafı oyalıyor, zaman kazanmaya çalışıyorlarmış. Bense çaresizim." Çilesi bitmiyor Zeynep'in. Zorlu bir yolculuk onu bekliyor: "13 yaşında yaşamım kapkaranlıktı. Sonra teyzem geldi, üç gün sonra beni aldı. Nasıl bir pazarlık oldu bilmiyorum, hiçbir zaman da öğrenemedim. Adana'dan Hollanda'ya bir yolculuk başladı. O günler yollar da böyle değildi. Çok yorucu, otobüste uyumaya çalıştığım bir yolculuktu bu. Ve sonrasında da beni bekleyenler farklı değildi. Her gün bir kabustu. Sarışın ve yapım iri olduğum için, yaşı büyük bir Hollandalı olarak görünüyordum. Annem ile ilgili hislerimi hiçbir zaman bilemedim."
ANNEM YAPTIĞI HATAYI BİLİYORDU!
Zeynep küçük yaşta üst üste üç doğum yapıyor. Sonrasında bir doktor duruma müdahale ediyor: "Hollanda'ya geldikten kısa bir süre sonra ilk kızım oldu. Daha 14 yaşını birkaç ay geçmiştim. Bir yandan çocuğuma sahip çıkmak istiyordum, bir yandan da aileyle mücadele ediyordum. Zulüm, şiddet sanki günlüktü. Yiyeceğim bir lokma bile çok görünüyordu. Gitgide zayıflıyordum. Bir sene sonra ikinci kızım oldu. Sonra da oğlum. Bu böyle devam edecekti, ta ki bir doktor duruma el koyuncaya dek. Sonra başka doğum yapmadım. Annem belli ki yaptığı hatayı anlamıştı, ama iş işten geçmişti. Çocuklarım olduğunda kendi kendime çok kez bunu nasıl yaptıklarını sordum, ama yanıt bulamadım."
KÜLLERİNDEN YENİDEN DOĞDU
Eşi bir okulda müstahdem olarak çalışıyor ama evine bakmıyor, şiddet, tartışma evin günlük rutini. Zeynep ayrılmak için çok uğraşıyor. Ama asla kabul etmiyor hatta bu yüzden zulmü artırıyor. Sonunda bir yolunu buluyor Zeynep. Kendisini aldattığını öğreniyor eşinin ve bunu ispatlıyor. Böylelikle ayrılıyorlar. Ülkenin yasaları Zeynep'i ve çocukları koruyor, kolluyor. Eski koca yanlarına yanaşamıyor. Zaten pek umurunda da olmuyor sonra. Ne çocuklarını, ne Zeynep'i yıllardır aramıyor. İşte Zeynep'in hayata yeniden başlaması da ayrıldıktan sonra gerçekleşiyor. Bir kursa gidip sağlık masajı sertifikası alıyor. Uzun yıllar başka yerlerde çalıştıktan sonra kendi masaj kliniğini açıyor. Farklı türlerdeki pek çok hastalığa iyi gelen masaj türlerini öğreniyor. Kızı da sağlık bilimleri okuyor bu arada. Mezun olunca annesiyle çalışmaya başlıyor. Bir de torunu oluyor Zeynep'in bundan altı ay önce. Onu küçük yaşta evlendiren anne ve babası bugün hayatta değil. Çocuk gelin Zeynep artık, Hollanda'da üç çocuğu, bir torunu ve yaşam heybesine attığı, ona hayatı en zor cihetinden öğreten hayat macerasıyla, ayakları üzerinde sapasağlam duran bir kadın...