Başlangıcı ve sonu belli ama süresi belli olmayan ömür labirentinde, her an başına ne geleceğini bilmese de, insana düşen çabalamak... Hayatın sarkıttığı iplere sıkı sıkı tutunmak. Düştüğünde kalkmasını bilmek... Hırs denen vahşi ata binmeden, bencilliğin duvarlarına toslamadan, 'hırs'ın iyi huylu kardeşi 'azim'le yol alıp kendini gerçekleştirmeye çalışmak... İşte Özden Öz Uslu tam da düştüğü yerden hayat macerasına yeniden, hem de eskisinden daha büyük bir azimle devam edenlerden. Üniversite yıllarında geçirdiği bir trafik kazasında görme yetisini kaybeden Uslu, yılmıyor okulunu bitirip psikolog oluyor. Şu an Yediepe Üniversitesi'nde öğretim üyesi. Aktif psikologluk hayatı devam ediyor. Bir de yetmiyormuş gibi kitaplar yazıyor. Son kitabının adı Mükemmel Babandır. İnsandaki iflah olmaz mükemmellik, mükemmeliyetçilik takıntısını temel alıyor kitap. Bu hissin hayatlarımızı nasıl çekilmez kıldığını anlatıyor. Ama bu da yetmiyor... Kitapla aynı isimden yola çıkarak, Mükemmel Babandır adlı bir stand-up gösterisi yapıyor. Türüne de psikoloji ve komediyi evlendirerek 'psikomedi' diyor. Psikoloji ve mizahı harmanlıyor... Gerisini kendisinden dinleyelim...
- Nasıl bir ailede büyüdünüz, neden psikoloji okumayı tercih ettiniz?
- Bir öğretmen ailesinin üçüncü çocuğuyum, ailenin maskotu gibiydim dolayısıyla ne yapsam komik bulurlardı, bunun bir avantajı var, insan daha özgüvenli oluyor ama bir de dezavantajı var, ciddiye alınmıyorsun. Belki de bu yüzden hep daha iyi olmam gerektiğine inandım. Psikolog olmamın en önemli tetikleyicisi üzgün insan sevmemem olabilir...
- Görme yetinizi üniversite yıllarında kaybetmişsiniz. Nasıl oldu, nasıl bir dönemdi sizin için yeni bir hayata adapte olmaya çabalamak?
- Üniversite ikinci sınıfta turist rehberi olarak çalıştığım yaz tatilinde bir trafik kazası geçirdim. Genç olunca, bir de sizi destekleyen güzel bir aile ve iyi arkadaşlıklarınız varsa her şeye adaptasyon kolay oluyor. Şüphesiz zor bir dönemdi ama ben o kadar da karanlık hatırlamıyorum. Bir yönüyle çok şey değişti, diğer taraftan hiçbir şeyin değişmemesi için çok gayret ettim. Hayatta inişler çıkışlar hep var, her dağın yükü kendine ağır, sorunlara değil çözümlere odaklandım. Bir de gösterimde de dediğim gibi "Direnen kazanır!"
- Okuldan sonra psikolog olarak çalışmaya başladınız mı hemen, şu an devam ediyor musunuz?
- Meslekte 28 yıl bitti ama ben 20 küsur diyerek yaşımı gizlemeye çalışıyorum. Hem kişilere hem kurumlara hizmet veriyorum. Ayrıca Yeditepe Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak deneyimlerimi öğrencilerime aktarıyorum.
- Danışanlarınızla ilişkileriniz nasıl? Görmemeniz onlarda farklı bir tepkiye sebep oluyor mu?
- Danışan ve öğrencilerimle ilişkilerim genellikle uzun soluklu, çok nikah şahitliğim var mesela. (Gülüyor) Bazen gördüğüme dair efsane yaratıyorlar, genellikle gençlerle çalıştığım için sıkıntı yaşamıyorum çünkü onlar detaylara ve şablonlara değil kaliteye odaklı yaşıyorlar.
- Asıl mevzuya önce kitabınızdan başlayalım, sonra stand-up'a geliriz. Mükemmel Babandır kitabınız bize ne anlatıyor?
- Dördüncü kitabım. İnsanın kendisine ve başkalarına eziyet etmeden isteklerine ulaşabileceğine dair ipuçları taşıyor. Bu eziyetlerin en önemlilerinden biri de mükemmeliyetçilik. Pek çok ruhsal sıkıntının, kararsızlıkların ve vazgeçişlerin sebebi.
- Mesleğinizde en büyük veriniz insan sesi. İnsan sesi size onlarla ilgili neleri, hangi özellikleri anlatır, hem hayatta hem mesleğinizde?
- Sesler zannedilenden daha çok bilgi saklıyor. Kişi duygularını, ruh halini ne kadar gizlemeye çalışırsa çalışsın ses ele veriyor. Görsel etki olmadığı için belki de bu açıdan avantajlı bile sayılırım. Fiziksel özelliklerini de tahmin edebiliyorum. Örneğin boyu, kilosu, dudak yapısı, hangi yöne baktığı hatta çok daha fazla detay var. Bu durum öğrencilerim arasında hayretlere ve uzun sohbetlere sebep oluyor. (Gülüyor)
- Mükemmel olmak, her şeyin mükemmelini istemek bizi yalnızlaştırıp mutsuzlaştırıyor mu?
- Huysuzlaştırıyor, mükemmeliyetçilik sanki bir övgü gibi algılansa da memnuniyetsizliğin ta kendisi. Daha iyiyi istemek, idealist olmak tabii ki olmalı ama mükemmeliyetçilik aslında bizi hiçbir yere vardırmayan ve gerçek olmayan bir sanrı.
- Bugünün modern şehir insanı her şey elinin altındayken neden mutsuz ve doyumsuz? Çaresi ne sizce?
- Bu mutsuzluk sadece büyük şehir insanında değil köylerde de var hatta belki ilk olarak kasabalarda başlamış olabilir. En iyi olmamız gerektiğine inandırıldığımız için ve herkese de bunu inandırmamız gerektiği için bu öğreti bizi girdap gibi içine çekiyor. Daha iyi olduğunu hem kendine hem başkalarına göstermeye çalışmak ne yazık ki kendinden memnun olmama halini de yanında taşıyor. Çözüm ise sahip olduklarını bil, değer ver, daha iyi olanı iste ama elindekinden mutlu ol ve keyfini çıkart.
CEM YILMAZ'I GÖSTERİME BEKLERİM!
- Türettiğiniz 'psikomedi' tabirini nasıl açıklarsınız?
- Psikoloji ve komedinin bir araya gelmesiyle türettim. Psikolojinin heybetini ve ciddiyetini kırarak gençlere teorisi yok, eğlencesi çok nasıl anlatabilirim sorusunun sonucunda Psikomedi serisi oluştu. Cem Yılmaz eğitim şart dediği için yıllarım eğitimle geçti, uyanışım geç oldu şimdi kendisini de gösterime beklerim. (Gülüyor)
- Psikomedi serisi dediniz, Mükemmel Babandır gösterisinden sonra ne geliyor?
- Çok fazla proje var kısmetse ikinci gösterim kontrolcü insanları merkeze aldığım Sal Gitsin sonra da Aşkın Kanunu üçüncü gösteri olarak tasarım aşamasında.
ENGELLİLERE BAKIŞ AÇIMIZI DA MİZAHLA ANLATIYORUM
- Mükemmel Babandır stand-up gösterinizde neler anlatıyorsunuz, çıkış noktanız ne?
- Gösteri halen devam ettiği için heyecanı ve merakı azaltmayalım ama küçük ipucu verebilirim. Dünyaya geldiğimiz andan, gençlik aşklarına, engelliliğe bakış açımızdan, kadın erkek ilişkilerine sonunda da kültürel ezberlerimize uzanan bir yolculuk. Uzun bir gösteri, 45 dakikalık iki bölümden oluşuyor. Müzikli, sazlı sözlü, psikoloji özlü bir şov. Merak eden, gelmek isteyen herkes @ozdenozuslu Instagram hesabımdan bilgilere ulaşabilir. Özellikle kadın seyircileri, lafı dokundurmak istedikleri erkekleri de yanlarına alarak izlemeye bekleriz. (Gülüyor)