Henüz 15 yaşında bir genç Ayşe Cemre Ağırgöl. Ama bu yaşında bizleri gururlandırmayı başaran gençlerimizden biri oldu. Hafta içi bir haber düştü önümüze. Ağırgöl'ün, Salzburg Filarmoni Orkestrası ile çalmaya hak kazanan isimlerden biri olduğunu öğrendik. Ki bu önemli bir başarıydı. Gerçi klasik müzik dünyasını yakından takip edenler için Ayşe Cemre Ağırgöl, ismi bir kenara not edilen gençlerden. Çünkü Mozarteum Üniversitesi Pre- College Piyano Bölümü'nde ve Salzburg Mozart Musikgymnasium'da eğitim almaya hak kazandığı andan itibaren takip edilen isimlerden. Lakin Salzburg Filarmoni Orkestrası ile çalacak olması Ayşe Cemre Ağırgöl'e mikrofon uzatmayı bizim için görev haline getirdi. Çünkü o, gençlerimizin isterlerse, çalışarak her türlü başarıya erişebileceğinin bir örneğiydi bizim için.
Biz onunla söyleşi yapmaya hazırlanırken o cuma günü gerçekleşen konserin provalarını yapıyordu. Provalarına ara verip sorularımızı yanıtladı.
- Nasıl bir ailede yetiştiniz? Dört yaşında başlamışsınız piyano çalmaya. Bu yolda ilerlemeye nasıl karar verdiniz?
- Annem iletişim fakültesi mezunu bir iletişimci, babam ise iktisat fakültesi mezunu bir vergi danışmanı. İkisi de müzisyen değil ama özellikle klasik müziğe gönül vermiş müzikle dolu bir ailede büyüdüm. Ailem bir enstrüman çalmanın faydalarını, müziğin insanları birbirine bağlama etkisini ve sosyalleşmemizi sağlamak gibi nedenlerden dolayı benim ve kardeşimin hayatında müziğin olmasına özen gösterdi. Dört yaşımda piyano ve ritim derslerinin verildiği çocuklara yönelik bir müzik atölyesine kaydettirdiler. Piyano serüvenim böyle başladı.
- Piyano yolculuğunun genel olarak meşakkatli bir süreç olduğu bilinir. Sizin bu meşakkatli süreçte temel motivasyon kaynaklarınız nelerdi?
- Kendime kısa ve uzun vadede hedefler koyarak ve bunları başarmak için çalışarak motivasyon sağlayan birisiyim. Önce İstanbul'da dokuz yaşımda konservatuara girdim. 12 yaşımda hayalimdeki okul Mozarteum Üniversitesi'nin Pre-College piyano bölümüne kabul edildim ve Prof. Gereon Kleiner'in öğrencisi oldum. Salzburg Filarmoni Orkestrası ile çalmayı çok istiyordum ve 15 yaşımda Şef Elisabeth Fuchs yönetiminde Salzburg Filarmoni Orkestrası ile Zeig Dein Talent yarışması sonunda bu hakkı elde eden tek piyanist oldum.
- Böylesi bir yolculuk sizin çocukluğunuzu yaşamanıza engel oldu mu? Yoksa insanın yetenekleri üzerine odaklanması daha mı önemli?
- Müzisyen olmak çok çalışmayı gerektiriyor ve hep çok çalıştım. Ama sokakta da oynadım, bisiklete de biniyorum. Mesela yüzmeyi çok seviyorum ve sık sık yüzerim. Müziği ve piyanoyu hayatımın merkezine koyduğum için yeteneklerimi geliştirmeye daha çok önem verdim.
- Salzburg Filarmoni Orkestrası'yla yollarınız nasıl kesişti. Bir yarışma sonucu bu orkestrayla çaldınız bildiğimiz kadarıyla.
- Salzburg'ta yaşamaya başladığımdan beri Salzburg'un en önemli orkestrası olan Salzburg Filarmoni Orkestrası ile çalmayı çok istiyordum ve bu hedeflerim arasındaydı. Salzburg Filarmoni Orkestrasının Şefi Elisabeth Fuchs'un düzenlediği "Zeig Dein Talent" yarışmasını duyunca hemen katıldım. Tüm Avusturya ve Almanya'nın Bavyera Eyaleti'nden bu yıl 500'ün üzerinde 6-18 yaş arası katılımcının değerlendirildiği bu yetenek yarışmasında ikinci tura 100 kişi kalmıştı ve birisi de bendim. Canlı performansların değerlendirilmesinin ardından Şef Elisabeth Fuchs yönetiminde Salzburg Filarmoni ile çalmaya hak kazanan tek piyanist oldum. Bu sanırım benim gibi müzisyen olan her gencin hayalini süsleyecek bir başarı ve ben bunu kazandığım için çok mutluyum.
- Hem Mozarteum Üniversitesi'nde Pre-College piyano bölümünde hem de Salzburg Mozart Musikgymnasium'da müzik eğitimi alıyorsunuz. Geleceğin ustalarının yetiştiği okular olarak görülüyor buraları. Böylesi bir eğitim size nasıl bir sorumluluk yüklüyor?
- Avusturya ve Almanya'nın klasik müziğin en önemli merkezi olduğunu düşünüyorum. Burada eğitim almam beni ileride hedeflerime daha çok yaklaştıracak. En iyi müzisyenlerin olduğu bu ortamın içinde olmam gerektiğini düşünüyordum. Avusturya'da klasik müzik eğitimine Türkiye'ye kıyasla çok daha fazla önem veriliyor. Gelecekte burada aldığım eğitimle başarılı bir piyanist olmayı, dünyanın her yerinde konserler vererek müziğin evrensel dilini kullanarak, müziğin hissettirdiği duyguları ve notaları insanlarla paylaşmak ve onların dertlerine ya da mutluluklarına ortak olmak istiyorum.
KENDİME GÜLSİN ONAY'I ÖRNEK ALIYORUM
- Hedefleriniz nelerdir acaba, bahsedebilir misiniz?
- Salzburg Filarmoni Orkestrası'ndan sonra en büyük kişisel hedefim dünyanın en önemli ve saygın piyano yarışmalarından birini kazanmak. Daha uzun vadede ve daha geniş düşündüğümde ise Türkiye'de ve dünyada mümkün olduğu kadar çok konser vererek müziğin evrensel dili sayesinde duygularımı insanlarla paylaşmak ve sosyal sorumluluk projelerinin içinde yer alarak insanlığın sorunlarıyla ilgili farkındalık yaratmak. Bir başka önemli hedefim ise yurt dışındaki eğitim hayatım sona erdiğinde ülkemde klasik müzikle ilgilenmek isteyen çocuklara öğrendiklerimi aktarmak ve onlara destek olmak. Bu konuda özellikle kendime devlet sanatçımız, değerli piyanistimiz Gülsin Onay'ı örnek alıyorum. Kendisinin gençlere ve çocuklara verdiği desteğin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.
- Başarınız Türkiye'de yankı buldu. Böylesi başarılar toplumu gururlandırıyor. Siz nasıl yaşadınız bu gururu?
– Bu duyguyu ben de çok yoğun bir şekilde yaşıyorum. Ülkemi Avusturya'da böyle temsil etmekten dolayı çok mutluyum. Benim gibi gençlerin başarılarının ülkemizde takdir görmesi beni hem çok mutlu ediyor hem de daha iyisini yapmak için motivasyonumu artırıyor.