Orta Asya'nın en eski yerleşim bölgelerinden biri olan ve İpek Yolu güzergahında bulunan Özbekistan'ın Buhara şehrindeyiz. Mimari yapılarıyla büyüleyen Buhara'nın; medreseleri, minareleri, kervansaray, camii ve türbeleriyle birlikte köklü bir tarihi dokusu bulunuyor. Birçok ilim ve bilim insanının yetiştiği medreselerinden bazıları hâlâ aktif, öğrenci yetiştirmeye devam ediyor. Dünyada "Kubbet-ül İslam" unvanına sahip üç şehirden biri olan Buhara, manevi atmosferiyle ziyaretçilerini etkisi altına alıyor. İstanbul'dan Buhara'ya direkt uçuşlara başlayan Türk Hava Yolları'nın seferiyle geliyoruz bu kadim şehre...
İBNİ SİNA VE BUHARİ'NİN YETİŞTİĞİ TOPRAKLAR
Tüm bunların yanında pek çok farklı dine de ev sahipliği yapan topraklardan biri Buhara... Zerdüştler, Budistler, Hristiyanlar, Yahudiler ve Müslümanlar farklı dönemlerde de olsa bu şehirde iz bıraktı ve şehir, 650 yılında İslam ordusu tarafından ele geçirildikten sonra da yüz yıl kadar çok dinli yapısını korudu. Samanîlerin başkenti olan ve ardından Karahanlılar döneminde kültürel olarak altın çağını yaşayan şehir, birbirinden önemli mimari eserlerini bu dönemde bıraktı. Moğollar 13. yüzyılda şehri istila ettiğinde birçok önemli yapı yıkıldı, yağmalandı ve binlerce kişi katledildi. Moğol istilası öncesi İslam uygarlığının iki büyük isim İbni Sina ve İmam el-Buhari de burada yetişmiştir.
Şehri gezmeye Kukeldaş Medresesi'nden başladığımızda ilk dikkatimi çeken şey mavinin tonlarıyla bezenmiş sade ama görkemli yapıların etkileyeceği oldu. Bir yandan bu yapıların büyüklüğüne kapılırken bir yandan da insanın ne kadar küçük olduğunu düşündüm. Kültür seyahati yapmak isteyen turistlerin uğrak noktalarından biri olan Buhara'da öncelikle gidilecek yerlerden biri eski şehir denen; içinde Kukeldaş Medresesi, Leb-i Havuz, Taki Bazaar, Magok-i Attari Camii ve Kalyan Minaresi'ni barındıran büyük bir kompleks. Buradaki ihtişamlı ve aslına uygun restore edilmiş yapılar, Orta Asya'da hüküm sürmüş devletler hakkında çok önemli ipuçları veriyor.
CENNET KAPILARININ AÇILACAĞINA İNANILAN YER
Buhara'nın Gicduvan ilçesine adını veren Abdülhâlık Gucdüvânî'nin babası Malatya'dan Orta Asya'ya taşınmış bir fakih. Nakşibendi tarikatını sistemleştirerek genişleten Gucdüvânî'nin türbesi de Buhara şehir merkezine 50 km. uzaklıktaki komplekste ziyaret edilecek önemli yerlerden birisi. Hz. Muhammed'in soyundan gelen dört kardeşin cennetin kapılarının açılacağı yer olduğuna inandıkları için Buhara'ya yerleşmeleri ve burada vefat etmeleriyle yapılan Chor Bekr anıt kompleksi de hem bir anıt hem de üç hektara eşit eski bir mezarlığı kapsıyor.
KRALİYET AİLELERİNİN YAŞADIĞI KASABA
Nakşibendi tarikatına ismini veren Bahauddin Nakşibendi'nin türbesi de Buhara'da mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerler arasında. Buhara'nın son emirinin şehir dışındaki Sitare-i Mahi Hassa "Ay gibi Yıldız" anlamına gelen yazlık sarayı da zamanının en güzel yapıtlarından. Günümüzde Sitare-i Mahi Hassa sanat müzesi olarak kullanılan saray, yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktalarından biri. Buhara'ya 150 yıl hükmeden Samanîler döneminden kalan İsmail Samanî türbesi, Orta Asya'nın en eski mezar binası olarak biliniyor. Bugün turistik bir cazibe merkezi olan ve içerisinde bulunan müzeye ev sahipliği yapan Ark Kalesi, Buhara'yı çevreleyen bölgede hakim olan çeşitli kraliyet ailelerinin yaşadığı bir kasabayı kapsıyor.
BAHARATIN ÖNEMLİ BİR YERİ VAR
Buhara'nın yemek kültüründe, et ve baharatların yeri çok büyük. Özellikle etli bir börek olan somsa ve yine eti ve baharatlarıyla bir görsel şölen sunan Buhara Pilavı, şehre gelen turistlerin tatması gereken lezzetlerden. Buhara'nın iklimi yaz aylarında boğucu sıcak geçiyor bu yüzden turistik gezi yapacaklar için en uygun mevsim bahar ayları oluyor. Buhara'nın en önemli özelliklerinden biri de ucuz bir şehir olması. Şehirde, otellerin ücretleri 30-60 dolar arasında değişirken, iki üç dolara bir kişinin bir öğün karnını doyurması mümkün. El sanatları konusunda oldukça popüler olan Buhara'da el dokuması örtü ve halılar alınabilir.