Bu memlekette babalık ya kendi kendinize ya da kendi babanızı rol model alarak öğrendiğimiz bir durum. Bu böyle gelmiş böyle gidiyor.
Gidiyor mu? İşte o konuda emin değilim. Babalık tarafında yavaş da olsa birçok şey değişiyor. Bu değişimi baba olunca fark ediyor insan.
Bir erkeğin çocuğuyla kurduğu ilişkinin adı olarak görürdüm babalığı. Ama çocuklar biraz büyüyünce, iletişiminiz artınca çocuğunuzla bir arkadaş ve dost kadar yakın bir ilişki kurmanın mümkün olup olamadığının yollarını arıyorsunuz. Ama evlatlarımızla eşitlikçi ve demokratik bir ilişki kurmak istediğiniz zaman bunun yönteminin nasıl olacağını öğreneceğimiz bir kılavuz bulmamız zor.
Anne Çocuk Vakfı'nın (AÇEV) Baba Destek Programı (BADEP) ile böylesi bir arayış sonucu tanıştım. Oğlum Ali Güney'in okuduğu ilkokuldaki rehber öğretmeni Murat Kantarcıoğlu'nun teklifiyle 12 hafta süren bu programa katıldım.
1993'te kurulan AÇEV'in temel hedefi çocuğa ve onların yakın çevresine destek olarak çocuğun gelişim seviyesini ve iyi olma halini en üst düzeye çıkarmak. Önce anneler hedefleniyor bunun için. Fakat sadece annelere odaklanmanın, onları bilinçlendirmenin yeterli olmadığı görülüyor. 1996'da AÇEV, babalar için de bir program hazırlıyor. O yıldan bugüne kadar 60 binden fazla baba bu programdan faydalanmış.
Programın temel hedefi çocuğun bakımı ve gelişiminin sadece annenin görevi olmadığını, babanın da tam sorumluluk alması gerektiğini biz erkeklere anlatmak. Hoş, programa katılan babaların hepsi bu konuda sorumluluğunu bilen erkeklerdi. Lakin benim ve birçoğumuzun amacı çocuklarımızla daha ilgili olmak için bir şeyler yaparken yöntem bilemememizdi.
Programa katılan babalar olarak farklı meslek gruplarından, sosyal statülerden, değer sistemlerinden ve hayat deneyimlerinden geliyorduk. Kimimiz cami imamı, kimimiz dövmeci, kimimiz müzik öğretmeni, kimimiz mühendis, kimimiz tasarımcı, kimimiz de gezi rehberiydi. 12 hafta boyunca, Murat Hoca'nın azimli ve özverili çalışması sayesinde daha ilgili baba olmanın, çocuklarımızla eşitlikçi bir ilişki kurmanın yöntemlerini öğrendik. Ki bu süreçte AÇEV'in Baba Destek Programı'nın Türkiye'de babalık üzerine eğitim veren tek program olduğunu fark ettik.
Haftada bir gün buluşup üç-dört saat eğitim alıyorduk. Daha programa başlarken evde Ali Güney ile kızım Haziran'ın nasıl kendilerince bana destek verdiğini görmem en büyük motivasyon kaynağımdı. Murat Hoca, her hafta öğrendiğimiz yöntemleri çocuklara karşı kullanma ödevi veriyordu. Bu yöntemlerin anında karşılık bulduğunu gördüğüm zaman şaşırmadım desem yalan olur.
Mesela duygularımızı net bir şekilde ifade etmemiz nasıl önemliymiş. Malum biz erkekler duygularımızı ve yaşadığımız olaylar karşısında duyduğumuz rahatsızlığı ifade etme konusunda biraz ketumuz. Bu ketumluk çoğu zaman serinkanlılığımızı yitirmemize, hem başkalarına hem de çocuğumuza olan toleransımızın zamanla düşmesine neden oluyor. Mesela Ali Güney ve Haziran bir gün market alışverişi yaparken aşırı bir ısrarla cips istemişlerdi. Onlara "Cips çok da sağlıklı bir yiyecek değil. Sizin sağlıksız beslenip hastalanmanız ve sizi doktora götürmek durumunda kalmam beni çok üzüyor" demem ikisinin de anında ısrarından vazgeçmesine neden oldu. Çünkü hiçbir çocuk babasının üzülmesini istemiyor.
Beni şaşırtan noktalardan biri çocuklarımızın günü gelince cinsel içerikli sorularına nasıl cevap vermek gerektiği konusunda kafamızda net bir şeyin olmamasıydı. Neyi, nasıl söyleyeceğimiz konusunda çekincelerimiz vardı. O zaman anladım ki bu ve bunun gibi pek çok konuda geçmiş kuşakların toplumsal bagajlarıyla doluydu zihnimiz. Ama benzer bir yükün altında çocuklarımızın ezilmesini istemiyorduk. Oysa bu işlerin yöntemi o kadar yalınmış ki, bagajdan kurtulmaya çalışınca görüyor insan bunu.
Programa sürekli gelen babalar olarak bize rol model olan babalıkla, kendi öğrendiklerimizle yetinmiyorduk. Her hafta yeni şeyler öğreniyor, birbirlerimize deneyimlerimizi anlatıyorduk. Değişiyor ve dönüşüyorduk. Gördüm ki, ben değiştikçe onlar da, evdeki iklim de değişiyor. Yaşadığımız şu tuhaf zamanlarda değişim güzel bir şey...
BABALAR DA ANNELER KADAR ÇOCUĞUN BAKIM VE GELİŞİMİNDEN SORUMLU
AÇEV sayesinde bu şahane deneyimi yaşadıktan sonra hem teşekkür etmek hem de konuşmak için AÇEV Babalık Çalışmaları Direktörü Hasan Deniz'in kapısını çaldım. Uzun uzun konuştuk. Yıllardır babalık üzerine çalışan Hasan Deniz, babalık meselesinin önemini ve Türkiye'de babalığın nasıl değiştiğini daha net anlattı.
- Babalık ailede ve çocuğun gelişiminde tam olarak nerede duruyor?
- Her çocuk belli bir kapasiteyle dünyaya geliyor. Bu kapasitenin açığa çıkması, çocuğun yakın çevresinin çocuğa verdiği destekle ve sağladığı huzurlu ortamla mümkün. Bu desteği ve huzurlu ortamı sağlama sorumluluğu, anne kadar babaya da düşüyor. Tek başına anne bu sorumluluğu üstlendiği zaman bu sadece iş yükünün eşit paylaşılmasıyla ilgili bir sorunu ortaya çıkarmıyor aynı zamanda çocuğun gelişimiyle ilgili temel kayıpların oluşmasına neden oluyor. Dolayısıyla babanın rolü çocuğun sahip olduğu gelişim kapasitenin en iyi şekilde açığa çıkması için çok temel bir gereklilik.
- Babalık meselesinde nasıl bir değişim var?
- Çocuğun bakımı ve gelişiminin sadece anne üzerinde olduğu fikri ve algısının tamamen hakim olduğu yıllarda, baba bu sürece katkı verdiğinde sanki erkek için olumlu bir durummuş gibi algılanıyordu. Ama bu algı çok değişti. Artık babanın da anne kadar çocuğun bakımı ve gelişiminde sorumlu olduğu gerçeği anlaşıldı. Anne ve babayı birbirinden ayırt edemeyiz. Çocukla yakınlık kurmanın, bakım yükünü üstlenme ve çocuğun gelişimini destekleme sorumluluğunun eşitlikçi bir şekilde üstlenilmesi gerekiyor. Dolayısıyla çocuğa zaman ayırmanız gerekiyor. Sonra da çocuğunuzla demokratik bir ilişki kurmak lazım.
- Babalar nasıl yapacak bunu?
- Bunun yolu, çocukla göz teması kurarak, onu anlamak için dinlemekten geçiyor. Yargılayıcı, kıyaslayıcı tutumdan uzak durarak sadece dinlemek. Böyle olunca çocuk kendini rahat ifade edebiliyor ve her türlü şeyi sizinle paylaşabiliyor. Lakin demokratik ilişki sınırsızlık demek değil. Aksine sınırların olduğu bir ilişki. Ama önemli olan, o sınırları nasıl koyduğunuz.
- Nasıl koyulmalı?
- Çoğu anne baba, istenmeyen davranışın sonuçları ortadayken, onun yakıcılığıyla kural koyuyor. Oysa sorun yokken kural koymak ve o kuralın gerekçelerini açıklamak doğru.
- Ailelerin çocuklara yaklaşımında nasıl farklılaşma var?
- Ailelerin çocuklara yaklaşımında dört tavır var. Baskıcı tutum, tavizkar tutum, aşırı korumacı tutum ve demokratik tutum. Son yıllarda gözlemlediğimiz kadarıyla tavizkar ve aşırı korumacı tutum yaygınlaşıyor. Bizi sevindiren demokrat tutumun az da olsa gelişmeye başlaması. Şu bir gerçek, Türkiye'de aileler değişiyor. Annelikler, babalıklar da değişiyor. Bu değişim büyük bir çeşitlilikle oluyor. Babalığı tek tip, geleneksel ve klasik şekilde tanımlamak mümkün değil.
- Bu değişimin istenilen düzeye gelmesi için toplumsal iklimin nasıl değişmesi gerekiyor?
- Dilden başlayarak, reklamlarda kullanılan kalıpların, kamu politikalarının, toplumsal reflekslerin değişmesi gerekiyor. Mesela çocuk ürünü reklamlarımızda bile hedef kitle annedir. Oysa baba da çocuk bakımı sorumluluğunu üstlendiği için o da hedef kitle olabilir.
BABALAR ARTIK ÇOCUKLARININ ALTINI DEĞİŞTİRİYOR
AÇEV'in yaptığı araştırma Türkiye'de babaların çocukların bakım ve gelişim sorumluluğu alma konusunda yaklaşımını ortaya koyuyor.
Babaların yüzde 44'ü kendi kendilerine babalığı öğreniyor. Yüzde 38'i ise babalarından baba olmayı öğrenmiş.
Yüzde 65'i çocuklarının tırnaklarını kesiyor.
Yüzde 84'ü hasta olduklarında çocuklarının yanında oluyor.
Çocuklarının eğitimiyle ilgilenen baba oranı yüzde 35.
Babalar çocuklarının kabul etmediği davranışları karşısında onları cezalandırmayı gerekli görüyor. Yüzde 33'ü yasaklama, yüzde 24'ü sözel ve psikolojik şiddet, yüzde 13'ü de fiziksel şiddet uyguluyor.
Babaların yüzde 50'sinden fazlası hiç ev temizlemiyor, yemek yapmıyor. Yüzde 25'i çamaşır yıkama ve asma işlerine yardımcı oluyor.
Babaların en çok ihtiyaç duydukları konu çocuklarının zihinsel gelişimi.
Babaların en çok desteğe duydukları hizmet ise çocuklarıyla sorun yaşadıklarında danışabilecekleri bir yer
%92
Çocukları çok sevdiği için baba oldum diyenlerin oranı.
%91
Çocukların bakımından birincil olarak anneler sorumlu diyenlerin oranı.
%50
Çocuklarını tuvalete götüren babaların oranı.
%64
Çocuklarının altını değiştiren babaların oranı.