Temelini mübalağa sanatı üzerine kuran Yeşilçam'ın iyileri ve kötüleri, kahramanları ve anti-kahramanları birbirinden kesin ve keskin çizgilerle ayrılıyordu. İyiler çok ama çok iyi, kötülerse kötü olmak için doğmuşçasına kötüydüler. Ama işte filmin iyi kahramanının başarısını ortaya çıkaran da kötü adamın işinin hakkını vermesinde gizliydi. Özellikle avantür filmlerin kuralıydı bu. Yeşilçam'dan dünya standardında başarılı 'kötü adam'lar geçti. Her biri başrol oyuncusu kahramanının oyunculuğunu pekiştirdi, başarısına başarı kattı. Ama nedense biz o karakter oyuncularını isimleriyle pek tanımadık. İsimsiz kahramanlar gibiydiler. Tanıyan tanıyordu, piyasa biliyordu isimlerini.
İşte geçtiğimiz hafta ebedi aleme uğurladığımız, Yeşilçam'ın emektar oyuncularından, en başarılı 'kötü adam'larından Sönmez Yıkılmaz da bu isimlerden biriydi. Yeşilçam'ın avantür filmlerinin aranılan oyuncusuydu. Özellikle Cüneyt Arkın filmleri denince akla gelen ilk isimlerdendi. O filmlerin 'baş kötü adamı'ydı. Hani Cüneyt Arkın sırasıyla tüm kötü karakterleri haklar ama sona epeyce zorlu bir rakip kalıyor. Sönmez Yıkılmaz oydu işte... Cüneyt Arkın'ın işini zorlaştıran adamdı!
Rize, Anzer doğumluydu 77 yaşında kaybettiğimiz usta oyuncu. Gençliğinde babası sinemacı olmasına müsaade etmediği için kaçıp İstanbul'a gelmişti. Vücut geliştirme sporcusuydu. Bir halter mecmuasının yarışmasında Türkiye 3. Erkek Güzeli seçilmişti. Akabinde sinemaya başladı. Figüranlıktan ışıkçılığa, her türlü set işçiliğine, karakter oyunculuğuna her işi yapmıştı. Onu Yeşilçam, Türk Rambo olarak hatırlar. Bu da 80'li yıllarda Rambo'dan esinlenerek çektiği Ramo filmiyle olmuştu. Başrolde kendisi vardı bu kez. Anzer Film diye bir yapım şirketi kurmuştu Yeşilçam filmleri nihayete erince. Doğayla ilgili filmler bile yapmıştı. Doğaya, doğanın yok olmasına karşı duyarlılığı vardı.
İÇİMDEN BİR PARÇA KOPTU
Okuyacağınız röportajı aslında geçen sene üzerinde çalıştığım Cüneyt Arkın kitabı için yapmıştım. 2021 Mart ayında. Cüneyt Arkın'ın anılarını yazdığı kitaba, rol arkadaşlarıyla ve diğer sinemacılarla yaptığım röportajları ekleyecektim. Arkın kitabı sadece anılarından derlemeyi tercih etti ve kitap yayımlandı. Bu röportaj da Sönmez Yıkılmaz'la Cüneyt Arkın'ı konuşmak için yapılmıştı. O yüzden kendisinden çok, onun için çok kıymetli olan, 'Abim' dediği ve onun filmleriyle var olan Cüneyt Arkın'la ilişkisini, anılarını konuşmuştuk.
Usta oyuncunun vefat haberi geldiğinde, herkes Cüneyt Arkın'ın yaptığı şu paylaşımı konuştu. Sönmez Yıkılmaz'ı tanımayanlar da bu sayede tanımış oldu: "İçimden bir parça koptu... İyi dost, Yeşilçam'ın vefakar emekçisi, Sönmez Yıkılmaz'ın vefat haberini üzüntüyle öğrendim. Onlar olmadan Yeşilçam eksik olurdu. Karakter oyuncuları olmadan Türkiye'de film çekilmezdi. Çünkü onlar filmin kokusu, tadı, her şeyiydi. Kendisine Allah'tan rahmet, ailesine, yakınlarına ve tüm sevenlerine başsağlığı dilerim..."
- Sinemaya girişinizde Cüneyt Arkın'ın etkisi var değil mi?
- 70'li yıllarda Halter mecmuasının yarışmasına katılıp Türkiye 3. Erkek Güzeli seçilmiştim. O dönemler Cüneyt Arkın dışında Tamer Yiğit, Tanju Korel, Aylan Işık, Yılmaz Güney gibi isimler var sinemada. Ama Cüneyt Arkın'ın en dişli rakipleri Kartal Tibet ve Serdar Gökhan. Ben işte o dönem Yeşilçam sokağına gittim. Rol bekliyorum. Yaşımız genç. Bir film çekilecek. Oradan sete gittik. Sete bir Mercedes yaklaştı. İçinden efsane adam Cüneyt Arkın indi. Ben kendimce başrol bekliyorum. Ama onu görünce "Cüneyt Arkın varken bana başrol vermezler" dedim. Ama tanışmamız o gün oldu. Bana o filmde figüranlık verdiler.
- Sonra nasıl gelişti ilişkiniz?
- Cüneyt Arkın beni yanına çağırttı. "Sen ne istiyorsun" dedi. "Başrol istiyorum" dedim. "Ben sana ileride başrol de çıkartacağım, başrole yakın roller vereceğim, para istiyorsan kazandıracağım. Ama sadece benimle çalışacaksın, başka bir jönle çalışmayacaksın" dedi.
- Şart koştu yani!
- Tabii. Biz de kabul ettik. Sonra evine gidip gelmeye başladık. Karate hocası Ahmet Doğaner ve Hakkı Koşar da gelirdi eve. Uzun süre beraber çalıştık. Ama öyle böyle değil. 24 saat çalışıyorduk evde. Yengem (Arkın'ın eşi) çok güzel kuru fasulye yapardı hiç unutmam. Kahrımızı çok çekti. Evde karate hareketleri öğrendik. Trambolin vardı. Onunla çalışıyorduk. Kavga mizansenleri yazıyorduk. Genellikle Cüneyt Abi yazardı tabii. Kendi kavga sahnesini kendi yazardı. Cüneyt Abi'de benlik, senlik hava yoktu. Kapısı bütün rol arkadaşlarına açıktı. Candan, emekçi bir adamdı.
- Kaç filmde beraber oynadınız?
- Çok filmimiz var, sayısız. Her filmde baş kötüyü ben oynardım. Herkesle kavga ederdi, en son kafa kafaya benimle kavga ederdi. Cüneyt Arkın Ortadoğu'da, Arap ülkelerinde biliniyordu. İstese de Batı'ya da açılabilir dünya starı olabilirdi. Ama istemedi bence. Çok uğraşmadı o konuda. O dünya starı olsaydı biz de olacaktık. Bugün bambaşka hayatlarımız olacaktı belki.
DÖRDÜNCÜ KATTAN DÜŞTÜM 15 GÜN YATTIM
"Sette bir anımız var. Mehmet Ali Yılmaz'a film çekiyoruz, bakandı biliyorsunuz. Onun Tek-Art diye bir firması vardı, filmciliğe soyunmuştu. Onun filminde Cüneyt Arkın da oynuyordu, bizi de çağırdılar. Poyrazköy'de bir otelin dördüncü katında, mizansen olarak Cüneyt Arkın beni yataktan alacak. Üzerimde külot ve atlet var, camı açacak, ben de camı kıracağım ve dördüncü kattan yere düşüp öleceğim. Ama hesap ettik, balkona düşmeye mecburum. Eğer oraya düşersem kurtarıyorum, eğer hızlı gidersem aşağı düşerim. Neyse, çekim yaptık. Cüneyt Abi beni itti ama cam kırılmadı. Camı değiştirmelerini söyledim, sonrasında bizi gaza getirdiler ve camı kırdık. Hepimiz için tehlikeliydi. Yerde camlar beni bekliyordu ister istemez... Havada döndüm sırt üstü düştüm. Yüz üstü düşseydim yüzüm gidecekti. Dört tane görevli beni kaldırdı, yüzükoyun yatırdı sedyeye. Hastaneye gittik; hemşireler, doktorlar sırtımdan cam kırıklarını topladı. 15 gün evde yattım."
SETTE GERÇEKTEN KAVGA ETTİK
"Yönetmen bizim Remzi Göktürk. Nur içinde yatsın, çok iyi bir yönetmendi. Bizi kollayan emekçiden yana, değerli bir abimizdi. Remzi abinin setindeyiz, bir kavga sahnesindeyiz. Benim yumruklar tabii teğet geçiyor Cüneyt Arkın'dan. Baya bir kavga etmişiz, terlemişiz... Cüneyt Abinin burnunun ucuna geliyor yumruklarım. Cüneyt Abi beni bir itti, 'Başlarım atacağın yumruğa' dedi. Ben de 'O zaman oynamıyorum' dedim. O da şişeyi kırdı, geçti karşıma ve 'Oynamazsan seni vururum' dedi. Ben de gardımı aldım, 'Hadi vur' dedim. Çekim dışı oluyor bunlar, gerçekten kavga ediyoruz. Sonra Remzi Abi geldi, beni çekti kenara. 'Bizim hemşerinin firması burası. Sen ne yapıyorsun?' dedi. Deniz Kalkavan vardı, onun bir filmi için çekiliyordu. Dündar Kılıç'la ortaktı o. Dündar Kılıç kabadayı. Deniz Kalkavan da kabadayıydı Ziya Kalkavan'ın yeğeni. Firma onun, ona çekiliyor film. Tabii biz hemşeri deyince barıştık Cüneyt'le. Yani o da iyi niyetliydi ama arada sette böyle şeyler olur. Yorgunluk var, stres var. Böyle şeyler normal yani."
BAŞIMA ELMA KOYUP OKLA VURDU
"Cüneyt Abi, iyi de bir okçuydu. Bir gün evdeyken 'Rus Ruleti oynayalım' dedi, kafası kıyak. Olmaz dedim, 'Sen beni sevmiyor musun?' dedi. Belki hatırlamaz bile şimdi bunları. O zaman tabi cahiliz, onun kafası kıyak bir şey hatırlamıyor, ben içki içmiyorum. Tabii cesaretli de bir adam. Korku yok. Gördüğüm en cesur adamlardan bir tanesi. Sonra 'Sıra sende' dedi, bir baktım mermi ucunda. Tamam bitti bu iş dedi. Sonra gitti yayı aldı geldi. 'Elmayı al karşıda dikil, okla elmayı vurayım' dedi. Evin arka bahçesinde oluyor bunlar. Ayık olsa olur. Tehlike kafasının kıyak olması, ayakta duramıyor. Eyvah gözüm gitti dedim. 'Benden korkuyor musun, beni sevmiyor musun?' dedi. Çok duygusal aslında. Çocuk gibi ağlar. O da var ama içki içtiği günün ertesi gününü hatırlamıyor. O dönem öyleydi yani, sonra geçti çok şükür. Alkol sorununu yendi. 'Ben okta bir numarayım, o zaman benden korkuyorsun!' dedi. 'Korkmuyorum' diyorum. 'O zaman dur şurada vurayım' diyor. 'Tamam abi vur' dedim, ne yapayım. Yani başkası olsa altına yapardı korkudan, gözüm gitti dedim ben. Vallahi şaşı gözlerle, sallanarak elmayı vurdu."