Onlar bebeklerini kalbinde büyüten anneler... Belli bir yaşa gelmiş, maddi ve manevi olarak kendini yeterli hisseden ama kendi tabirleri ile "Nasipte yokmuş" deyip bebek özlemlerinden vazgeçmemiş anneler. Sosyal Hizmetler Kurumu'na başvurarak aile hasreti çeken çocuklara anne olmuşlar. Evlat edinmek kolay değil. Hatta çoğu zaman toplum içinde bile kabulü zor bir durum. Büyüttüğünüz çocuğa bu durumu anlatmak, ileride sizi terk edeceğini düşünmek ve daha nice zorluğu var. Her birinin hikayesi kendine özel. Ama kalplerinde büyüttükleri çocuklara verdikleri yuva, huzur, gelecek ortak. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın evlat edinme konusunda çok sağlıklı işleyen bir sistemi var. Çocukların her türlü hakkını koruyan, durumdan zarar görmemesi için en ince ayrıntısına kadar düşünen kurum, evlat edinecek olanlara da aynı hassasiyeti gösteriyor. Denetleme mekanizması bu süreçte devam ediyor ve her türlü ihtiyaçta anne ve bebeğinin yanında oluyor. Bekar bireyler de belirlenen şartlara uygunsa ve yapılan görüşmeleri geçerse evlat edinmek için başvuru yapabiliyor. Biz de bu anneler gününde; bekar olan ama bir çocuk yetiştirmeye maddi ve manevi olarak yetkin, 40 yaşından sonra kurumdan çocuk edinerek ona anne olmuş, kendi de anneliği tatmış cesur kadınlarla bir araya geldik. Onlar kendilerine "Solo kanatlar" diyor. Gelin; bu cesur, merhametli, bebeklerini kalplerinde büyüten annelerin hikayelerinim kendilerinden dinleyelim.
S.B. / Beden terapisti
İkinci kez evlat edinmek istiyorum
"Çocukları çok seviyordum. Mesleğim de ilkokul öğretmenliğiydi zaten. Çocuk sahibi olmak için evlilik sürecini bekleriz genelde ama hayatımda öyle biri olmadı. 'Belki de hiç evlenemeyeceğim, beklersem çocuk sahibi olamayabilirim' diye düşünmeye başladım. Araştırma yaparken bekar bireylerin de evlat edinebileceğini öğrendim. Kurum da beni belli psikolojik aşamalardan geçirdi. Bu dokuz ay sürüyor. Sanki siz dokuz ay hamilelik sürecindeymişsiniz gibi hazırlanıyorsunuz, bebek sahibi olmaya. Hem ebeveyn adayı hem de çocuklar için her türlü detayı düşünüyorlar. Tabii; kız mı, erkek mi, otizmli ya da down sendromlu bebek ister misiniz diye de soruyorlar?
Ben kız bebek istedim. Çünkü kendim de kadın olduğum için en azından süreci biliyorum, dilinden anlarım diye düşündüm. Yaklaşık bir buçuk yıl bekledim. "Bir kız bebek var, bakmak ister misiniz?" dediler. Onu merdivenlerde görür görmez ısındım. Kızımı ilk kucağıma aldığımda mutluluk işte bu dedim. Evlat edinmek için başvurduğumu aileme söylemedim. Zaten onlar benden böyle bir hamleyi bekliyorlardı. Kendime sadece 'Ben ekonomik ve psikolojik olarak bebeğime bakabilir miyim?' diye sordum. Bununla ilgili terapi de aldım. Çünkü bebekten sonra tüm hayatınız değişiyor. Bir bakıcım olmadı. İşimi bebeğime uygun bir hale getirdim. Kızım şu an beş yaşında. Hiç "Keşke evlat edinmeseydim" demedim. Hatta şu an ikinci çocuğu evlat edinmek istiyorum, üçüncü bile olabilir ileride. Çünkü kızım da kardeş istiyor. Keşke aynı anda iki çocuk alma imkânım olsaydı. Birlikte büyütürdüm ama aradan bir yılın geçmesi gerekiyor.
EĞİTİMLİ İNSANLAR DIŞLADI
Çocuk doğunca rızkıyla gelir denir ya, evlat edinince de öyle oluyor. Geliriniz bereketleniyor. Kızım eve gelmeden beşiği geldi. Çevremdekiler kıyafet, oyuncak, biberon gibi malzemeleri verdiler. Yedi yaşına geldiğinde diğer detayları da anlatacağım. Terapist ve pedagogumuz var. Onlara sorarak ilerliyorum. Kızımı büyütürken, bekar anne olduğumu, evlat edindiğimi söylüyordum ama özellikle kadınlardan olumsuz tepkiler almaya başladım. Benimle görüşmemeye, çocuklarının kızımla oynamasına izin vermemeye başladılar. Ötekileştirildik. Bizi kızımla ilk önce iyi eğitimli, maddi açıdan çok üst seviyede olanlar, yurt dışında yaşamış olanlar dışladılar. Böyle olunca da saklamak zorunda kaldım. Bu konuda erkekler daha başarılı. Daha sempatik ve yardımsever olarak yaklaşıyorlar. "Nasıl böyle cesur davranabildin, ne kadar hayırlı bir iş yapmışsın" diye empati kurabildiler."
G.N. / Yönetici
Herkesin bir hikayeye ihtiyacı var
"Boşanmış bir ailenin çocuğuydum. Üvey anne ile büyüdüm. Anne sıcaklığı yaşayamadım. Belki de bu sebepten dolayı anne olmayı çok istiyordum. Ben de sırf çocuk yapmak için biriyle evlenmek istemedim. Çocuk büyütmek için maddi gücüm yeterliydi. Evlat edinmeye karar verdiğimde 38 yaşımdaydım. Bekleme sürecini de sayarsak 40'lı yaşlara doğru ilerliyordum. Sosyal hizmetlere başvurdum ve yasal yollardan evlat edinmek istedim. Çevreme bu müracaatımdan bahsetmedim.
Çünkü kafamı karıştırmalarını istemiyordum. Bir erkek evladım olsun istiyordum. Bir gün arayıp, doğumda terk edilmiş bir erkek çocuk olduğunu söylediler. Hemen görmek istedim ve gittim. İki buçuk yaşındaydı. Yağmurlu bir gündü, pencereden dışarı baktık. Öğle yemeğini ben yedirdim. Kıymalı karnabahar yemeğiydi. O güne kadar hiçbir çocuğa yemek yedirmemiştim. Hatta biraz sıcak geldi, ağzı yandı. Sonradan aslında yaşına göre çok geride kaldığını anladım. Çünkü o güne kadar hiç dışarı çıkmamıştı."
KEŞKE DAHA FAZLASI İÇİN DE İMKANIM OLSA!
"Çevremdeki insanlar evlat edinmemi çok sevgiyle karşıladılar. Oğlum büyüdükçe ona durumu nasıl anlatacağım konusunda endişelenmeye başladım ama yalan söylemek istemiyordum. Bir psikologdan yardım aldım. Bana 'Hayatta herkesin bir hikayeye ihtiyacı vardır. Masal olarak durumunuzu anlatmaya başla' dedi. Üç yaşından itibaren 'Bir çocuk varmış, yuvada yaşıyormuş. Tek başına yaşayan bir kadın varmış ve oğlu olmasını çok istiyormuş, Allah'a dua ediyormuş' şeklinde bir masal anlatmaya başladım. Bir süre sonra oğlum bunun bizim masalımız olduğunu anladı ve her şey rayına oturdu. Hayatımda yaptığım en iyi iş evlat edinmek oldu. Keşke imkânım olsaydı da oğluma bir de kardeş evlat edinebilseydim. Bekâr olup evlat edinmek isteyenler varsa hiç düşünmesinler. Maddi ve manevi imkânınız varsa evlat edinin mutlaka. Allah'a hep şükrediyorum. Oğlum beni hayata bağlayan, motive eden tek şey."
S.P. / Gazeteci
Pandemide karar verdim
Yıllardır aklımda evlat edinmek vardı. Şimdi aksiyona dönüştü. Pandemi sürecinde evde kendi kendine kalıp çok düşünme vakti oldu. Bu pandemi süreci de beni teşvik etti. Evlat edinmek için başvuru yaptığımı söylediğimde ailem de çevrem de destekledi. Bir yıl beni gözlemlediler. Psikolojik testler de yapılıyor. Akıl sağlığımızın bir çocukla ilgilenmeye yeterli olup olmadığına dair raporlar veriliyor. O görüşmelerde başvuru yapan kişinin de beklentisinin ne olup olmadığı anlaşılmaya çalışılıyor. Çocuğun iyiliği ve sağlığını göz önünde tutarak ilerleyen bir süreç var. Sistem gayet sağlıklı ve oturmuş. Çocuğu merkeze koyan ama evlat edinen bireyi de göz ardı etmeyen sağlıklı bir sitem var. 40 yaşında biriyim, tesadüfi kararlar değil bunlar. Bekleme sürecindeyim, tabii korkularım da var. Ama hamilelik döneminde de insanın korkuları oluyor. Bunlar doğal şeyler. Bekar bir anneyim ve tek başınayım. Ama ben kadınların çok güçlü olduğu bir aileden geliyorum. Kendinize duygusal olarak güveniyorsanız yola çıkın derim. Bu zaten kısa bir yol değil kendinizi sorgulayacağınız vaktiniz oluyor. Kız çocuğu tercihim oldu."
A.Ş. / Yönetici
Dünyaya geliş amacım Pandemide karar verdim oğlum
"Sosyal hizmetlerin bağlı olduğu kurumlara sık sık gider, çocukları ziyaret eder, bağışlar yapardım. O zamanlar 23 yaşımdaydım. Ziyaretlerin sonrası yorganı kafama çekip ağlardım, 'Buradaki çocuklara ne olacak?' diye... Yeğenlerimle, arkadaşımın çocukları ile ilgilenirdim hep. Yıllar sonra Issız Adam filmini izlerken, başroldeki kızın "Hep ödünç hayatlar alacaksın" cümlesi kafamda şimşek gibi çaktı. Ben de hep başka çocukları ödünç alıyordum. 41 yaşımdaydım, evlenip çocuk sahibi olmak nasip olmadı. Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü'ne başvurdum. Belgeleri tamamlayıp beklemeye başladım. Her cuma arayıp 'Bana çocuk verin' derdim. Bir süre sonra çağırdılar. Onu yardımcısı ile gördüğümde 'İşte o benim kaderim' dedim. Hiç kimse sevap işlemek için çocuk evlat edinmez, anne olmak istediği için alır. Sevabı Allah takdir eder. Sadece bir çocuğun elinden tutmak istedim. Aslında sevinçlerimiz karşılıklı, ben oğluma anne oldum, o bana anneliği tattırdı. Bana geldiğinde iki yaşındaydı. Hastane dışında yurttan hiç çıkmamıştı. Yuvadan çıkarken üzerindeki kıyafetten başka hiçbir şeyi yoktu. Hatta ayağında terlik vardı. Tam kapıdan çıkarken oradaki bakıcılardan biri 'Ben oğlumu terlikle mi göndereceğim?' dedi ve odalardan birinden ayakkabı bulup giydirdi. Yolda ayakkabının büyük olduğunu fark ettim. Bir mağazaya girdim, tezgahtar 'Oğlunuzun ayak numarası kaç?' diye sorduğunda donup kaldım. Aradan 11 yıl geçti. Ben hayata geliş amacımın oğlum olduğunu düşünüyorum. Keşke okullarda farklı aile tiplerinin olabileceğini de anlatsınlar. Babası ölenler, boşanan aileler de var. Çocuklar bu tür ödevlerden çok etkileniyor. Kafası olmayan bir çöp adam çiziyordu, babası olarak. Şimdi "Benim annem var, bana sen yetersin" diyor. Bir gün "seni doğuran anneni görmek ister misin?" diye sordum. 'Hem beni terk edecek hem de görmek mi isteyecek!' diye yanıtladı. Biz de bir aileyiz. Bir çocuğun sıcak bir yuvası olması, anneliği tadabilmenin en güzel yolu."