Eğer mevzu, neredeyse çeyrek asırdır her şarkısıyla gönlümüze, ruhumuza dokunmayı başaran Kubat'sa orada bir durmak gerekiyor… Bugüne kadar yaptığı her işi kaliteyle taçlandıran bir müzisyenden bahsediyoruz. Güçlü sesinin mayasını ruhundan olan bir sesten… Nefesinden dökülen her nağme, her nota hep direkt kalbimizi hedef aldı. 12'den vurdu… Aslında o bir yönüyle de bir misyon adamı. Çocukluğundan bugüne –ozan bir babanın oğlu olarak- sevdalı olduğu halk müziğini modern düzenlemelerle bugünün kuşaklarına sevdirip, halk müziğini popüler kulvara taşıdı. Onun yorumladığı türkülerde rock da vardı, caz da, funk da… Müzikaliteye hep çok önem verdi. Bunda çalıştığı aranjörlerin etkisi de büyük elbette ama Kubat her zaman aranjöründen ne istediğini, ne istemediğini iyi bildi. Her zaman dirsek temasında oldu. Orkestra üyeleri de onun için çok önemli. O yüzden yıllardır aynı isimlerle çalışıyor. Kubat bu yönüyle solist ve grubu imajından çok bir rock grubu üyesi gibi. Grubuyla var olan bir müzisyen. Bu sinerji de sahnesine yansıyor. Birbirlerinin halini, bir adım sonra ne yapacağını gözlerinden, bir bakıştan anlayan müzisyenler var grubunda…
Kubat bu kez yeni albümüyle karşımızda. Herkesin artık kolay kolay cesaret edemediği bir iş, bütünlüklü bir albüm hazırlamak. Single single gitmek varken, zorlu bir iş albüm… Ama Kubat yine zoru seçmiş. Yeni albümünün adı Koca Dünya… Albüme adını veren eser rahmetli ozan babasının bestelediği bir uzun hava. Ama Kubat yine yapmış yapacağını ve uzun havayı bugüne taşımış… Müthiş güncel bir sound'la, insanı hop oturtup hop kaldıran bir ritimle işlemiş. Üstelik rap müziğin usta isimlerinden Fuat'la düet yapıyor bu şarkıda. Gerisini Kubat anlatsın: "Çocukluğumdan beri bilirim bu uzun havayı. Rahmetli babam ozandı, aşıktı. Daha çok evde kendine çalan, özel bir insandı. Aşık Mahzuni Şerif'in dostuydu… Bu beste çocukluğumdan beri benim hafızamda. Bugüne kısmet oldu. Her zaman olduğu gibi türkünün, türkülerimizin özüne halel getirmeden modern bir sound'la gençlerle buluşsun istedim. Çok heyecanlıyım. Bana göre rap'çiler de bugünün ozanları. Haksızlıkları, sokağı anlatıyorlar… Fuat da benim takip ettiğim, önceden tanışıklığımın da olduğu çok başarılı bir rap'çi. Ona konuyu açtım… Hemen o akşam kendi bölümünün sözlerini yazdı gönderdi… Bu şarkı dünyadaki haksızlıklara, eşitsizliğe, insanın kendi eliyle dünyayı çekilmez kılmasına bir isyan aslında. Zaten bugüne kadar bütün ozanlar bunu yaptı. İnsanları uyardı, güzele sevk etmeye çalıştı… Biz de o yoldan gitmeye çalışıyoruz. İşe bakın ki rahmetli babamın yıllar önce yaptığı bir uzun hava bugünün rap'iyle buluştu. Heyecanım çok büyük."
CURAYLA BAŞLAYAN SEVDA
Kubat'ın bir ayağı sapasağlam Anadolu'da, bir ayağı da hep dünya müziklerinde olmuş. Doğup büyüdüğü Belçika'da babasının kafesinde dinlediği Anadolu Rock plakları müzik zevkine ve aşkına yön vermiş. Cem Karaca'lar, Barış Manço'lar, Edip Akbayram'lar, Selda'lar… "Babam ozandı ama sadece halk müziğiyle ilgili değildi. Kulağı tüm seslere açıktı. Bu benim için büyük bir şans oldu. İlkokulda bir gün Fransızca bir çocuk şarkısı öğrendim. Eve gelip onu söyledim. Herkes çok beğendi. Sonra kim gelse eve misafirliğe bana şarkıyı söylettirdiler. Hatta utanırdım kimi zaman, perdenin arkasından söylerdim. Beş yaşımda babam bana bir cura aldı. O müziğe olan ilgimi arttırdı. Sonraları klasik gitar ve solfej dersi aldım. Sekiz yaşından beri müzikten para kazanıyorum. Sonraları org kaldım, düğünlerde çaldım… Bugün 48 yaşındayım, yani 40 senedir müzikten ekmek yiyorum çok şükür."
Yeni albümde iki tane de Aşık Mahzuni Şerif türküsü okumuş Kubat. Büyük ozana hayranlığı büyük: "Ne kadar şanslıyım ki hayranı olduğum iki büyük ozanla; Aşık Mahzuni Şerif'le de, Neşet Ertaş'la tanışma imkanı buldum. Onlarla aynı dönemde yaşamış olmak, aynı havayı solumak bile büyük bir şerefken, tanışmak tarifsiz bir duygu. Aşık Mahzuni Şerif baba dostudur. Avrupa'ya turneye geldiğinde bizim eve uğrardı. Mahzuni Baba tam bir dervişti. Kimseyi ne sözle, ne davranışıyla incitmezdi. Sosyal konularda yaptığı hicivlerde mahirdi. Neşet Ertaş ise aşkı en güzel anlatan ozanlardan biridir. Beşeri aşktan ilahi aşka açılan bir kapı vardır onun eserlerinde. Biz ozanlarımızdan aşkı, insan olmayı ve insan kalmayı öğrendik…"
BİZ, BİR OLDUKTAN SONRA KİMSE ÖNÜMÜZDE DURAMAZ
Öyle şanslı bir coğrafyada yaşıyoruz ki, bizim Yunus Emre'miz, Mevlana'mız, Hacı Bektaş'ımız, Hacı Bayram'ımız, Aşık Veysel'imiz, Mahzuni'miz, Neşet Ertaş'ımız var. Ve sayamadığımız nice değerlerimiz… Burası bilgeler, aşıklar, evliyalar coğrafyası. "Gelin canlar bir olalım" şiarının filizlendiği topraklarda yaşıyoruz. Müslümanlığı bizim gibi modern yaşayan, kimsenin kimseye karışmadığı başka bir ülke yok. Çok güçlü bir ülkeyiz. Sorunlarımız var elbet bunlar da geçer ama bence en büyük meselemiz birlik olabilmek, bir olabilmek. Anadolu irfanı bize bu birliği öğütlüyor, şifrelerini de veriyor. Kutuplaşmak yerine bir olmaya ihtiyacımız var. Toplumda, insanlar arası fikir ayrılıklarında makas ne yazık ki gittikçe açılıyor. Burada sanatçılara da görev düşüyor, siyasetçilere de. Uzlaştırıcı, sevgi dolu bir dil geliştirmeliyiz… Birbirimizi dışlayan dilden uzaklaşmalıyız. Biz bir olduktan sonra kimse önümüzde duramaz.
ARABAMI VERİP 12 RESİM ALDIM
Resme her zaman ilgisi olmuş Kubat'ın. Daha önceleri kara kalem çalışmalar yaparmış. Pandemi döneminde malzemeleri alıp, yağlıboya tablolar yapmaya başlamış. Akrilik, yağlıboya çalışmalar yapmış. "Hatta bir-kaç tane güzel sayılacak resim çıktı galiba. Ama her sanatta olduğu gibi resim de sizden kendini istiyor. İnsanlar 40 senesini veriyor bu işe. Pandemi rahatlayınca müzik işleri açıldı. Resimle çok ilgilenemez oldum" diyor. Ama resim aşkı o kadar büyük ki Kubat'ın vaktiyle arabasını verip karşılığında 12 tablo almışlığı bile var: "Çok değerli ressam Kamer Batıoğlu var. 2008'de askerden gelmiştim, param da yoktu çok. Kamer Hanım'ın sergisine gittim, bayıldım. "Bu tabloları bana versen, ben de sana arabamı versem olur mu?" dedim. "Ben de tabloları satıp araba almak istiyordum" diye karşılık verdi. Arabamı verdim, 12 tablo aldım. Evde o tablolara baka baka içten içe doldum, pandemiyle ben de resme başladım. Hatta daha sonraları Kamer Hanım'dan bir semazen resmi rica etmiştim, o kadar güzel oldu ki sonraları kime bir hediye almak istesem hep kendisinden semazen resmi sipariş ettim. Sonra kendisi de semazen resimlerine odaklandı. Epey bir çalışma yaptı bu konuda. Resim koleksiyonu büyük iş. Maddi olarak bizi aşar. Ama sanatçının sanatçıya destek olması lazım. Ben gücüm elverdiğince sanatçı dostlarımdan resim almaya çalışıyorum. Hediye olarak da resim alıp götürürüm genelde."