Bir eğitime hicret hikayesi bu... Eğitim hakları elinden alınmış başörtülü genç kızların, katsayı adaletsizliği yüzünden istedikleri üniversiteye gidemeyen ve çözümü göç etmekte bulanların hikayesi... Sadece eğitim için.
28 Şubat 1997 tarihi, ülkemiz açısından milli iradeye el konulması ve seçilmiş bir hükümetin düşürülmesi açısından acı bir tarihi ifade ediyor. İmam hatiplilere ise sekiz yıllık kesintisiz eğitimle orta kısımlarının kapatılması ve üniversite sınavına girişte katsayı uygulanmasıyla büyük bir adaletsizlik yaşatılmıştı. Ayrıca kız öğrencilerin başörtülü olarak okullarına devam edememesi, eğitim hayatlarının önündeki en büyük sıkıntılardan biriydi. Bu durumdaki gençlerin eğitimlerine devam edebilmeleri için bir çalışma ortaya koyan İmam Hatipliler Derneği (ÖNDER) Bu Yıldızlar Sönmesin kampanyasını başlattı.
Türkiye genelindeki başarılı kız ve erkek öğrencilerden seçilen isimler önce yurt içinde özel üniversitelere kaydoldu. Ardından buralarda da eğitim imkanları kalmayınca yurt dışında, Viyana'daki eğitim hayatları başladı.
Uluslararası Öğrenci ve Öğrenci Aktivitelerini Destekleme Derneği (WONDER) kurularak yeni bir serüvene adım atıldı. Burada yüzlerce gencimiz eğitim alarak, iyi yetişmiş donanımlı bireyler olarak ülkemize döndü. Gazeteci-yazar Sümeyye Ertekin Yıldız, işte bu deneyim ve yaşananları, tarihe not düşmek amacıyla Viyana'da eğitim alan isimlerle görüşerek kaleme aldı. Ortaya kapsamlı bir çalışma olan WONDER 28 Şubat'ın Söndüremediği Yıldızlar kitabı çıktı.
Konunun geniş bir perspektiften ele alındığı kitapta, Türkiye'nin yurt dışında eğitim macerası Osmanlı döneminden başlıyor. "İmam hatipler nedir? Halk için ne ifade ediyor? Neden halk tarafından inşa edildi?" sorularına cevapların verildiği kitapta 28 Şubat süreci ve ÖNDER'in mücadeleleri bütün detaylarıyla aktarılıyor.
Kitabın yazarı ve ÖNDER Yönetim Kurulu Üyesi Sümeyye Ertekin Yıldız "Viyana'ya ÖNDER'in yardımıyla önce 13 öğrenci gitti. Sonra peyderpey bu sayı bini buldu" diyor ve anlatıyor: "Ancak öğrencileri Türkiye'deki darbeciler Viyana Üniversitesi'nde de rahat bırakmadı. Oraya bir mektup yazıldı. 'Bu öğrencilerin Türkiye'de eğitim hakkı yoktur. Lütfen bu söylediğimizi göz önünde bulundurun ve dikkatli olun' dendi. Önce Viyana Üniversitesi yönetiminin kafası karıştı bu mektupla. Uzun uzun düşündüler. Ama sonunda bir sorun olmadığına karar vermediler. Anlamlı bulmadılar bu uyarıyı..."
Viyana'daki Türk öğrenciler her zaman Türklük ve vatan bilinciyle okumuş orada. Yıldız bu durumu şöyle anlatıyor: "Buradan giderken öğrencilere 'Her ne kadar kendi ülkenizde haksızlığa uğramış olsanız da asla ülkenizden şikayetçi olmayın. Yönetimler geçicidir, vatan bakidir dendi. Hiçbir öğrenci ülkeleri hakkında kimseye kötü bir şey söylemedi. Böyle bir vatan sevgileri vardı."
SINAVA GİRMEK İÇİN BAŞIM YARILMIŞ ROLÜ YAPTIM
Kitapta bir mülakatıyla yer alan dönemin öğrencilerinden Esra Çetin Özdil, üniversite sınavına girebilmek için verdiği mücadeleyi şöyle anlatıyor: "Biz yıllarca içimizdeki umudu hep tuttuk, kaybetmemeye çalıştık. Her yıl, seneye kadar yasaklar da alan sınırlaması da kalkar diye düşünüyorduk. Ama maalesef kalkmadı. 'Peruk' diyorlar, peruk içime sinmiyor. Ne yapsam, ne etsem derken sınav gecesi geldi. Aynanın karşısına geçtim, belime kadar olan saçlarımı kökünden kestim. Çok ağladım. Sınava hazırlanan birçok arkadaşımın aman psikolojim bozulmasın, aman uykumuzu iyi alalım dediği bir dönemde, ben ve benim gibi birçok genç kız bunlarla uğraşıyorduk. Sabah kalktım, sargı beziyle başımı sardım. Üzerine tentürdiyot falan sürdüm. Yani yapacağım tek şey oydu çünkü. Başka bir çözümüm yoktu. Rapor isteseler gösterebileceğim bir raporum da yoktu. Başımı örtüp sınava girdim. Sınav salonuna gittiğimde ailem bahçede büyük bir stres ve merakla bekliyordu. Çünkü bir yıl önce sınavdan atılmıştım. Sınava girip giremeyeceğimi daha çok düşünüyorlardı. Gittiğimde Allah yardım etti. 'Siz zahmet etmeyin, şuraya oturun, sınavınızı yapın' dediler. Öyle hızlı hareket etmişim ki ki orada, bir an önce yapayım ki beni atmasınlar diye..."
KAYIT SIRASINDA TATSIZ SÜRPRİZ
28 Şubat döneminde ÖNDER başkanlığını yapan İbrahim Solmaz o dönem yaşanan kritik bir olayı kitapta şöyle anlatıyor: "Yeditepe Üniversitesi'ne yaklaşık 20 civarında öğrencimiz yerleşti. Bunların 13'ü başörtülüydü. Arkadaşlarımız özellikle üniversitenin kurucu başkanı Bedrettin Dalan'la konuştular. Dalan söz verdi 'Bir şekilde uygun bir formül bulup öğrencileri alacağım' dedi. Fakat öğrencilerle kayıt yaptırmaya gittiğimizde başörtülü öğrencilerin derslere giremeyeceğini söylediler. Aynı zamanda o gün orada misafir olarak dönemin genelkurmay başkan yardımcısı Çevik Bir vardı."