ÇOCUKLUĞUM RESİMLERLE İÇ İÇE GEÇTİ
- Resim merakı ne zamana uzanıyor?
- 2012'den beri resim yapıyorum. Ama resim hep hayatımda önemli bir yer kaplıyor. Plastik sanatlara oldum olası merakım var, her gittiğim yerde müze gezerim. Param oldukça, olmadıkça, borçlanarak, "Taksit taksit verebilir miyim?" diyerek resim alıyorum. Evin her yeri modern sanat müzesi gibi.
- Mevcut koleksiyonunuzun ilk parçası hangi resim acaba?
- Reyhan Abacıoğlu'nun mor bir kuş resmi vardı. Onunla başladı 25 sene önce. Çocukluğum Ressam Halil Paşa Yalısı'nda geçti. Halil Paşa, Mimar Sinan'ın kurucularından. Padişahın ilk resim için tahsile yurt dışına gönderdiği paşa. O benim halamın kayınpederi. O yüzden çocukluğum, yattığım yatağın altı, sağım solum Halil Paşa resimleriyle dolu geçti. Eve insanlar gelir giderdi, Sakıp Sabancı, Koç Ailesi falan, hep koleksiyonlarına resim alırlardı halamdan. Bu biraz bilinçaltıma işledi sanırım. Ama bende bir Halil Paşa eseri yok, ailemizde var çünkü çok çok pahalı eserler.
- Resim yapma fikri nasıl ortaya çıktı?
- Çok sevdiğim bir ressam arkadaşımın atölyesinde çıktı resim yapma fikri. O teşvik etti beni. "Yok canım Cin Ali çizemem ben" dedim ama kendime bir güven geldi. İlk resmim fena değildi, öyle başladım. Bu noktaya kadar geldi. Belki bu kadar resimle ilgili olunca gözüm terbiye oldu. Ben o göz terbiyesine de inanırım. Çok bakmak, izlemek de kıymetli bir şey. Bu yıllar içinde birikti bende. Bu benim için biraz kaçış rampası. Rehabilite oluyorum aslında.
- Bir oyuncu değil de, sıradan biri olsanız bu kadar ilgi görür müydü resimleriniz?
- Yalnızca Güven Kıraç'ın diye baktıklarını düşünmüyorum. Her birinde ayrı bir hikaye, form, boya kullanma tekniği var. Bazı ressam arkadaşlarımın geri bildirimleri övgü dolu. Hatta beni cüretkar buluyorlar. Çünkü akademik bilgi insanı tutan bir şey. Resimlerimin bazıları başarılı olduysa sebebi cehalet. Cehalet benim sırtımı tutuyor. Daha özgürüm. Bazı akademik normların dışında hareket ediyorum. Akademik eğitimi elimin tersiyle itiyor değilim tabii ki. Sadece benim ruhumun özgürlüğünün resmime katkısı var.
- "Ne işin var resim yapmakla" diyen oldu mu acaba size?
- Bir şey yaparsınız ve her zaman bir şey diyen çıkar. Baştan böyle müstehzi şekilde gülenler oldu. Ama tek bir disiplin bana yetmemiş, ben kendime bir hobi de edinmiş oldum. Nice büyük düşünce, eylem olma yeteneğini yitiriyor etraf ne der kaygısıyla. Ben cesur ve gözükara biriyim. Atlarım ve yüzmeye çalışırım, boğulursam da boğulayım. Öbür türlü hiçbir şey deneyemiyorsunuz. Kısa bir hayat var, dileyen herkes her istediğini denesin.
- Koleksiyon oluştururken harcadığınız parayla bir tiyatro sahibi olur muydunuz?
- Tiyatro sahibi olamazdım ama hatırı sayılır bir para yatırdım. Ben resimleri simsar kafayla almıyorum, duvarımda olmasını seveceğim, uyanınca görmekten keyif alacağım şeyleri topluyorum. Ben Adapazarlıyım ve kendi memleketimde bir köy evim var, orada bir atölye de yaptım, resimleri de orada yapıyorum.
FALAKA SAHNESİ GERÇEK OLDU
- Biraz da sinemadan konuşalım istiyorum... Sinemada hep iyi yönetmenlerle çalıştınız. Özel bir seçim miydi bu?
- Ben Masumiyet gibi çok özel bir işle sinemaya başladım. Gökten zembille indim adeta. Çünkü Yusuf gibi bir karakter oyuncuya her zaman gelmesi mümkün olmayan bir karakter. Öylesine güçlü. O karakter bir şanstı benim için. O şansı devam ettirmek ve iyi kullanmanın peşine düştüm. Arka arkaya birbirinden önemli yönetmenlerin, önemli filmlerinde rol aldım. Birçoğu ödüllü filmler.
- Masumiyet'ten laf açıldı, oradan devam edelim. Bu filme dair unutamadığınız anı var mı?
- Filmin en önemli sahnesi Derya ile sahnemizdi.... Çok önemli ve uzun tiradlı bir sahnemiz vardı. Çok yorgun bir zamanda sabah altıya gelirken o sahneyi çekmek istedi Zeki Demirkubuz. Biz bitap haldeyiz, rica ettik şimdi çekmeyelim diye. Ama o sahneyi çektik. Belki o yorgunluğa ihtiyacı vardı. Masumiyet için ekip buluşmasını yaptık, sete çıkmadık. Derya ile benim arkadaşlık etmemi istemedi. "Arka planlarda konuşmayın, arkadaş olmayın" dedi. Ve bir falaka sahnesi vardı. Beni falakaya çekecek kişiyi kardeşi Apo oynuyordu, bana gerçek bir sopayla falaka çekildi ve o sopa ayağımda kırıldı. Zeki'nin böyle değişik durumları vardı.