Destan dizisinin Ece Hatun'u o... Güçlü, kararlı, ailesini seven ve koruyan bir Kağatun. Güzel oyuncu Deniz Barut'tan bahsediyorum. Canlandırdığı Ece Hatun karakteri ile izleyicinin beğenisi çoktan kazandı. Biz de kendisi ile diziden yola çıkarak koyu bir muhabbete daldık. Dönem dizilerini, anneliğini, ve Egeli bir ailede büyümüş olmanın ona kattıklarını... Barut; iki erkek çocuğu büyütmenin, onların kendilerini bulma yolculuklarına şahitlik etmenin hızlı trende tutunmadan yolculuk yapmaya benzetip, "Hep bir yerlere tosluyorsunuz. Sonra yola devam. Düşe kalka, beraberce..." diyor.
- Destan bir dönem dizisi. Platosu ve kostümleri ile izleyenleri yüzyıllar ötesine ışınlıyor gibi. Siz çekerken o ortamda ve üstünüzde dönem kıyafetleri ile neler hissediyorsunuz?
- Aylarca bu atmosferin oluşturulması için özenle çalışmış, işlerinin ehli profesyonellikleri hayranlık uyandıracak bir ekip var arkada. Hayallerine beni de ortak ettikleri için mutluyum. Yalnızca okuduğumuz ve uluslararası bazı projelerden izlediğimiz bu dönemde bir karakteri oynamak heyecan verici. Dekor, kostümler, aksesuvarlar ve üzerine aylarca çalıştığımız her bir ritüel son derece yardımcı oluyor elbette. Bir büyüsü var, kostümleri giyip sahneye geçtiğimizde hepimizin enerjisi değişiyor. Bunu deneyimlemek inanılmaz keyifli. Bitmeyen çocukluk gibi; hep bir masalın içindeymişiz gibi.
- Projeye nasıl dahil oldunuz?
- Cast çalışmaları sürerken, menajerim aracılığıyla rol teklifi iletildiğinde projenin bu kadar detaylı, incelikli, en önemlisi tutkuyla ve uzun soluklu planlanmış olması çok ilgimi çekti. Sorduğum her soruya ekipten aldığım her bir cevap heyecanımı daha da arttırdı.
Ön çalışma süreci layıkıyla planmış böyle bir projeye dahil olmak her zaman nasip olmuyor. Hiç düşünmeden istediğim bir proje oldu dolayısıyla.
- Ulu Ece nasıl biri? Dönemin şartlarını düşündüğünüzde sizi etkileyen yanları oluyor mu?
- Gök Saray'ın, güçlü, mağrur, ailesi ve inancı için her şeyi yapabilecek olan Kağatun'u. Rus Vareg kızı, küçük yaşlarda saraya esir alınmış, Türklüğü benimsemiş, hayranlıkla kabullenmiş bir kadın. Zaman zaman kötülük olarak algılanabilecek davranışlarının arkasında zehir gibi aklı, korumacı tavrı ve tutkuyla bağlı olduğu hanına, oğullarına ve ülkesine olan aşkı var. Beni etkileyen yalnızca Ulu Ece'nin değil dönemin kadınının ve daha çok insanının akılcı yaklaşımı. Duyguları alev alev ama kararları hep akıldan yana. Keşke bazı alanlarda bugün de başarabilsek.
- O çağlarda yaşasaydınız nasıl bir kadın olurdunuz?
- Her şeye rağmen yaşadığım çağa, coğrafyanın kültürüne, ilerleyişine, şahit olmaktan yana mutluyum ve bu proje sayesinde o döneme dair ne kadar çok iz taşıdığımızı keşfetmekten dolayı ayrıca mutluyum. O çağda ya da bu çağda hiç fark etmez; bir kadın olarak doğduğum ve köklerine sahip olduğum bu ülkede ayakları yere basan, kararlarını kendi veren, özgür, değerini bilen ve bildiren bir kadın olmak hep idealim olurdu.
- İki oğlunuz var. İki erkekle evde hayat hareketli olmalı...
- Enerji, dönüşüm ve uyum becerilerine hayranım. Hem yanı başımda hem uzaktalar. Yalnızlığı seven bireyler oldular hemen. Heyecan verici onlarla yaşamı paylaşmak. Kendilerini bulma yolculuklarına şahitlik etmek. Hızlı trende bir yere tutunmadan yolculuk yapmak gibi. Bazen bir yerlere tosluyorsunuz. Sonra devam. Düşe kalka, beraberce. İyi ki...
- Hayatta sizi neler besler? Ruhunuza iyi gelen şeyler nelerdir?
- Beni en çok besleyen şey sevmek. İnsanı, doğayı, kendimi, bir anı, bir kokuyu, bir sesi ya da bir rengi sevmek. Sohbet etmek, farklılıkları keşfetmek, saygı duymak, okumak ve izlemek.
BAĞLAMA BİZDE AİLE GELENEĞİ
- Küçükken bağlama çalmış ve yarım bırakmışsınız. Dah sonra yeniden başladınız mı?
- Evet, bir aile geleneğiydi bizde. Her çekirdek aileden bir kişi kesin bağlama çalar. Keyifle muhabbetle, şarkıyla, türküyle geçti çocukluğumun aile meclisleri. Çok şanslıydım. Birkaç sene önce yeniden bir bağlama edindim. Ara ara başına geçiyorum. Uğraşıyorum. Çabası yeter. Çocukluk anılarını canlandırmak çok iyi geliyor.
- Sizi bağlamaya çeken neydi? Türkü dinlemeyi seviyor olmalısınız?
- Ben bir Ege kızıyım. Türküleri hep sevdim. O türkülerle halk oyunları oynamamış bir ilkokul çocuğu düşünemiyorum. Şimdi çok geniş yelpazede müzik dinliyorum ama şu anki yöresel müziklere olan ilgimi tetikleyen aile meclislerinde söylenen o türküler olmuştur. Her yörenin, her toplumun müziğinde ruhu saklı, acıları, sevinçleri, kimlikleri saklı. Bunları keşfetmekten çok keyif alıyorum.
- Peki, sesiniz de güzel olabilir mi?
- Fena değil. Eğitimli değil. Deli cesareti gerekir ulu orta söylemeye. Ama evde kimse beni durduramaz. İki oğlum da küçükken çok mutlu olurlardı ben şarkı söyleyince. En iyi dinleyicim onlardı. Hiç unutamam o bakışlarını. Şimdi söyleyince bir gülme geliyor onlara nedendir bilinmez (Gülüyor). Ah büyümek...
İyi sesi, iyi yorumu dinleme tutkum var benim. Hayranım güzel şarkı söyleyen insanlara. Var olsunlar.
- Edebiyatla da aranız iyi, bir yandan da yazıyorsunuz... Gelir mi yakında bir kitap?
- Her zaman iyi oldu. Sıkı bir okur olmaya çalışıyorum öncelikle. Her alanda okumaya gayret gösteriyorum. Her zaman yazarak çok iyi ifade ettim kendimi. Çeşitli mecralarda yazmaya ve okuyucuyla buluşmaya devam edeceğim. Paylaşma talebi olduğu müddetçe. Kitap konusuna gelince, had bilmek lazım. Çok fırın ekmek yemek, çalışmak, biriktirmek lazım. Neyse ki ben çalışkan bir öğrenciyim bu hayatta...
YAŞININ GÜZELİ OLMAK KIYMETLİ
- Güzel bir kadınsınız. Güzelliğinizi korumak için neler yapıyorsunuz? Ya da korumak gibi bir isteğiniz var mı?
- Çok teşekkür ederim. O kadar biçimden uzak bir güzellik anlayışım var ki. Bu kendime, cildime, bedenime bakmadığım anlamına gelmesin... Oldukça ilgiliyim doğal yöntemler, kadim bilgilerden özellikle çokça yararlanıyorum. Gül suyu ve ayva çekirdeği tutkunları ne demek istediğimi anlayacaktır (Gülüyor). Ama kıymetin iyi hissetmekte ve yaşının güzeli olmakta olduğunun farkındayım. İyi hissettiğim kilo, iyi hissettiğim görünüm, iyi hissettiğim hal, tavır ne ise korumaya çalıştığım odur.
OĞULLARIM GÜZEL SEVEN ADAMLAR OLSUN
- 'Erkek çocuk yetiştirmek zordur' derler. Bir anne olarak çocuklarınızı yetiştirirken en çok önem verdiğiniz nokta hangisi oluyor?
- Ben anneleriyim her şeyden önce. Onlarla her şeyi konuşabilmek için arkadaşları olmam gerekmiyor. Annelerle de dertleşilebilir. Tek istediğim kendilerini bulma, ifade etme, doğrularını belirleme, tutkularını keşfetme yolunda onlara yardımcı olabilmek. Benim gibi değil, bana benzer değil, hep benden daha ileride olmaları arzum. Bağımsız, mutlu, sorgulayan ve her şeyden önce güzel seven adamlar olsunlar istiyorum. Onlarla beraber yol aldığım şu hayatta tüm çabam bu yönde.