Bir kadın düşünün; dünya devi bir teknoloji şirketinde üst düzey yöneticilik yapsın, bir vakıf üniversitesinin danışma kurulunda görev alsın, MBA derecesinde siyaset bilimci olsun ve tüm bunların yanı sıra bir de önemli bir misyon üstlenen bir mücevher markası yaratsın. Pek inandırıcı gelmiyor değil mi? Ama böyle bir kadın var: Nazlıcan Yöney. Osmanlı sadrazamının soyundan gelen bir ailede doğan Nazlıcan Yöney, ODTÜ'de siyaset bilimi okumuş, üzerine bir de MBA yapmış. Ama kariyer basamaklarını, bir teknoloji şirketinde tırmanmış. Teknoloji devi bir şirketin marka ve itibar pazarlama müdürü olan Yöney, bir yandan da Sabancı Üniversitesi İşletme Fakültesi Danışma Kurulu Üyesi görevini yürütüyor. Yöney'i, SABAH Pazar'a konuk etmemizin sebebi ise mücevher tasarımcısı kimliği. Altı ay önce 'House of Sol' (HoS) adıyla bir mücevher markası kurmuş. Bu sıradan bir marka değil çünkü 'Turquerie'yi yeniden canlandırmak gibi bir misyonu var. Erken Rönesans yıllarında Osmanlı Devleti, Avrupa'da bir hayranlık uyandırmaktaydı ve Avrupalılar Turquerie adı verilen bir akıma uyarak Osmanlı sanat ve kültürünü taklit etmekteydi. Avrupalılar, özellikle de Fransızlar, Osmanlı'nın egzotik yaşam tarzına merak sarmış, mimari, giyim kuşam, ev döşeme gibi farklı alanlarda da Turquerie akımına kendini kaptırmıştı. Osmanlı'nın estetik anlayışı, Avrupa aristokrasisinde, entelektüel çevrede büyük ilgi görüyordu. Yöney, post-modern bir Turquerie markası olarak tanımladığı HoS ile işte bu 16 ila 18. yüzyıllar arasında Avrupa'da hakim olan Turquerie akımını yeniden canlandırmak istiyor. Gelin şimdi Nazlıcan Yöney'in bu misyonunun detaylarını kendi ağzından dinleyelim.
- Siyaset bilimci, dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinden birinde pazarlama yöneticisi, üniversitede danışma kurulu üyesi ve mücevher tasarımcısı... Çok ilginç bir CV. Bu CV nasıl oluştu?
- Aslında ilginç değil, 21. yüzyıl CV'si bu; artık ömür boyu tek bir işi yaptığımız, tek bir şapkaya sahip olduğumuz dönemler geride kaldı. Bu çerçevede ben de kendime sadece tek bir yönde değil; hem bilim hem sanat alanlarında yatırımlarda bulunmaya devam ettim ve bu çok yönlü, birbirini farklı açılardan besleyen, kuvvetlendiren profili oluşturdum.
- Uluslararası bir teknoloji firmasında pazarlama yöneticiliği göreviniz devam ederken, mücevher markanız House of Sol nasıl ortaya çıktı?
- Tasarım ve dizayn küçüklüğümden beri hep hayatımda olan alanlar; farklı ekoller hakkında bir çok sanatçı ve tasarımcıdan eğitimler aldım. Hafta içi kurumsal kariyerimi devam ettirirken, hafta sonları evimdeki tasarım stüdyomdan çıkmadım. Senelerdir Kapalıçarşı'ya gidip oradaki Ermeni ustalardan farklı zanaat alanlarında kendimi geliştirdim. Zaman içerisinde bu emekler büyüdü ve markalaştı; fakat House of Sol sadece bir mücevher markası değil; Kapalıçarşı ve Doğu'dan çıkan, asırlık bu hammadde ve zanaat kültürüyle ele aldığım bir tasarım gustosu.
- Aldığınız eğitimin ve profesyonel işinizin, markanıza bir yansıması oldu mu?
- Olmaz olur mu? House of Sol'ü üzerine inşa ettiğim Turquerie bağlamını kurmak örneğin... Turquerie, Avrupa'da, bilhassa Fransa'da, kuvvetlenen Türk kültür ve sanatına duyulan bir hayranlık, bir beğeni. Osmanlı'dan gelen bin bir türlü hammadde, değerli taş, işlenmiş el emeği, zanaat, çini, halı, kıyafet, kahve gibi Doğu kültürüne has materyallerin Batı'da bilinip, meşrulaşıp, Doğu'yu lüksle özdeşleştirdikleri bir coğrafya haline getirmesi. Bu Doğu-Batı arasındaki tez, sentez ve anti-tez dönemlerinin Turquerie'den çıkıp, oryantalizme dönüşmesi, bunun yüzyıllara vuran uluslararası ilişkilere, ekonomiye, dünya tarihinin önemli katmanlarına dönüşmesi gibi kavramların okunmasında ve beslenmesinde tabii ki ODTÜ'de aldığım siyaset bilimi eğitim formasyonum yadsınamaz.
- Markanız, büyük bir misyon yüklenmiş durumda; Turquerie'yi yeniden canlandırmak gibi... Öyle değil mi?
- Kesinlikle! House of Sol post-modern bir Turquerie markası, bir Doğu güzellemesi.
- Markanızı kurarken global bir marka olarak konumlandırmak istemeniz, bu misyonun bir gerekliliği mi?
- Tabii ki, kesinlikle! Osmanlı'ya has sanat ve zanaat kültürümüzü belli bir duruş çerçevesinde lüksle buluşturarak zamansız ürün tasarımları çıkarmak amacım. Bu çerçevede de iki adımım var; ilki bu bakış açısını Türkiye'de tanıtmak, oturtmak; ikincisi ise Türkiye'den çıkan bu yeni dalgayla geçmişten gelen Turquerie geleneğini, yani bu topraklardan çıkan orijinal ürünlerin, tasarımların sanatına, özenine, işçiliğine olan hayranlığı yeniden canlandırmak.
DEVLETTEN GELECEK ORTAYA ÇIKARILDI DESTEK HAYATI
- Ne yapılırsa Turquerie, 16. yüzyıldaki gibi Avrupa'yı etkisi altına alabilir, ya da alabilir mi?
- Bu hemen olabilecek bir şey değil; ama planlı, stratejik ve istikrarlı bir süreç sonunda kısa sürede elle tutulur başarılar elde edilebiliriz. En klişe örneklerden biri olduğu gibi ilk iPhone tanıtılana kadar kimse bir iPhone'a ihtiyacı olduğunu bilmiyordu; bugün Apple'ın piyasa değeri 3 trilyon doları geçti. Bu yüzden arz sahibine, yani markalara daha büyük görev düşüyor. Hızlı üretime odaklanıp, hem doğanın, hem kültürün içini boşaltacaklarına önce kendilerini doldurup, sonra etrafındaki artizanları yeşertip, yaşatıp, daha az ama daha öz ürünlerle kalıcılığa oynamalılar. Burada bu zor patikayı seçen ama öte yandan kâr amacı da güden bu teşebbüsleri koruyup, kollama konusunda ise devletten de gelecek her türlü destek çok hayati tabii ki.