25 yaşında, yaşıtlarından hem mental hem fiziksel hem de hayatındaki öncelikleri sıralamasında farklı bir çizgisi olan bir kadın Kübra Dağlı. Adını son zamanlarda sıkça duymuş olabilirsiniz. Çünkü o başarıya tutkun, sağlam temellerle inşa ettiği tekvandoda Türkiye, dünya ve Avrupa şampiyonluklarıyla adını duyurmuş genç ve güzel bir sporcu. Biz de RedBull sporcusu Kübra Dağlı ile sadece başarılarını değil, yolundaki engelleri, sitemlerini, hedeflerini ve planlarını konuştuk.
- Partnerin Emirhan Muran ile birlikte Avrupa Şampiyonu oldunuz. Nasıldı oraya gitmek ve oradan şampiyon dönmek?
- Bazı prosedürler gereği son dakikaya kalan zorlu bir mücadelenin ardından Portekiz'e gittiğimiz için oradan şampiyon ayrılmayı çok istiyorduk ve hırslıydık. Bu benim dördüncü Avrupa Şampiyonluğum ama ilk defa olmuş gibi mutlu oldum.
- Kazandığınız açıklandıktan sonra Türk bayrağı elinizde sevinçle koştunuz ve kürsüde İstiklal Marşı'nı okudunuz. O andaki duyguların nelerdi?
- Birinci olduğumuz açıklandığında "Şampiyon Türkiye!" diye bağırarak birbirimize sarıldık. İşin en güzel, en değerli ve unutulmaz anı birincilik kürsüsüne çıktıktan sonra okuduğumuz İstiklal Marşı'mızdı. Gözümün önünden tüm emeklerim, çalışmalarım geçiyor, gözlerimden yaşlar akıyor ve kendi kendime diyordum ki "Çok çalıştın mükafatın da bu kürsüde marşımızı okumak."
- Bu spora ilk başladığınızda çevrenizdekiler nasıl tepkiler verdi?
- İlk başta olay oldu; babam boks, amcam tekvando antrenörü olmasına ve dövüş sporlarının içinde büyümüş olmama rağmen çevremdekiler "Ne işin var o erkek sporunda?" dediler. 12 yaşımda başladım ve o zaman salonda bu sporu yapan kız yoktu. Sonra "Erkek gibi yürümeye başladın, bacakların yamuldu" diyerek beni eleştirdiler. Yine yılmadım, başarılar getirdim. Bu sefer de "Aman! Başarılı olsa ne olur; otursun evinde bu saatten sonra evlensin. Erkek gibisin senden korkarlar, kısmetin kapanır" dediler. Sürekli konuştular, eleştirdiler. Bir de Fatih gibi bir muhafazakar kesimin çoğunlukta olduğu bir yerde bu sporu yapmak başka türlü eleştirileri de getirdi.
-Nasıl?
- "Sen kapalısın bacağını niye açıyorsun? Nasıl bir kapalılık bu?" gibi yorumlar yapıyorlardı. Ben sporun doğası gereği bacağımı kaldırıyorum, tekme atıyorum ama başka zihniyetler nasıl görüyorsa artık. Zihniyeti farklı olan insan sporumuzu eleştiriyor.
Çok fazla 'mahalle baskısı' yaşamışsınız anlaşılan ve hemen her kesimden. Bunlar sizin motivasyonunuzu nasıl etkiledi?
- Türbanlı ya da açık kadın sporcu da, erkek sporcu da hepimiz aynı bayrağı, Türk bayrağını temsil ediyoruz. Görüntümüz bu kadar neden konuşuluyor hiç anlamıyorum? 20 yaşımda dünya şampiyonu olunca duyduklarım karşısında şoka girdim, eleştirilerden korkuyordum, çekiniyordum. Ama şimdi o zaman konuşulanlar, kötü söylemler bilinçaltıma yerleşmiş ve artık susmuyorum hemen cevap veriyorum.
GİT TEMİZLİK YAP DEDİLER
- En çok ne etkiledi sizi o dönemlerde?
- İstanbul'da bir üniversitenin
jimnastik salonunda arkadaşımla
antrenman yapıyorduk. Okulun kadın
jimnastik antrenörü geldi ve dedi
ki: "Senin ne işin var burada! Al eline
sarı bezi git evinde temizlik yap."
O kadar çok üzüldüm ki çok ağladım
ve o günü hiç unutamıyorum. Kadın
antrenörün bizi desteklemesi, örnek
göstermesi gerekirken böyle aşağılandım.
O hocanın algısı beni çok
üzmüştü. Zaten insanların o algısını
yıkmak için de uğraşıyorum.
- Madalyalarınız evinizi süslüyordur herhalde?
- Evin bir köşesinde duruyor ama
hayalim bir madalya köşemin olması...
Ama evimiz küçük olduğu için
bir odam bile yok. Hayalim, hedefim
ev almak ve evimde güzel bir madalya
köşemin olması. Düşünsenize
dünya, Avrupa şampiyonu olmuşum,
ülkemi temsil etmişim ama ne
evim var ne arabam... Bence çok ayıp
bir şey ama bu benim utanacağım bir
mevzu değil. Başarımızı ödüllendirecek
maddi şeyler yok.
- Maddi olarak çok zorluk çektiniz mi?
- Eskiden babamla amcamın işlettiği
kulüpte çalışıyordum ve babam
birilerinden borç alarak, kimi zaman
kredi çekerek beni maçlara götürürdü.
Otel, yol masrafları oluyordu.
Hatta mahallemizdeki komşularımızdan
para toplanırdı ve o zaman tekvandoya
gönül veren kızlar il dışındaki
maçlara götürülürdük. En dibi
görerek, sıfırdan bu noktaya geldim.
Hiçbir şey kolay olmuyor.
HER GÜN BİN TEKME ATTIĞIM OLUYOR
- Pes ettiğiniz anlar oluyor mu?
- Evet bazen bir hareketi çok çalışıp yapamadığımda, ya da istediğim gibi yapamadığımda üzülüyorum. "Yeteneksiz miyim?" diye kendimi sorguluyorum. Ama en önemli şey içsel motivasyonu sağlamak, asıl başarı orada başlıyor. Bana "İyi ki bir ayağını kaldırıyorsun" diyorlar ve bu laftan nefret ediyorum. Benim o hareketi doğru yapabilmek için her gün bin tekme attığım oluyor.
- Tekvando adına önümüzdeki zamandaki hedefleriniz neler?
- Kore'de nisan ayında gerçekleşecek dünya şampiyonasına hazırlanacağım. Onun öncesinde de Türkiye Şampiyonası var. Sağlığım el verdiği kadar bu sporu yapmak istiyorum. İlerideki hedeflerimden biri de her yaş kategorisine eğitimler verebileceğim bir tekvando okulu açmak ve antrenör olmak.
DÖVÜŞ SPORLARIYLA HER GÜN BİN TEKME ATTIĞIM OLUYOR HERKES TANIŞMALI
"Bence herkesin dövüş sporlarını öğrenmesi gerekiyor; hem erkeklerin hem kadınların. Kadınlar kendini korumak için, erkekler şiddet eğiliminden naifleşmeye geçebilmek için. Bu spor ile tanışan erkekler kuralları, sporun ahlakını öğrenince naifleşir ve sokak şiddetinden, kavgasından uzaklaşır."