Gezi Parkı'na gittiğimizde halkalar halinde onlarca gencin çimenlerin üzerinde oturduğunu gördük. Hepsi cıvıl cıvıl, neşeli ve konuşkan... Hemen aralarına daldık, kimi üniversite öğrencisi kimi lise... Mühendis de var psikolog da, iletişim okuyan da var tıp da... Ama hepsinin özel ilgi alanları, es geçilmeyecek bilgi birikimleri var. Teknoloji ise ortak paydaları... Robot tasarlayan liseli grup anlattıkları ile başımı döndürüyor, hemen ileride yabancı öğrencilerle tanışıyorum. Erasmusla ülkemize gelmişler, Türkiye'ye aşıklar.
Rümeysa Kadak bir gün önceden sosyal medya hesabından, "Hadi yarın Gezi Parkı'nda buluşuyoruz" deyince hemen arkadaş gruplarıyla haberleşip gelmişler. Bu organizasyona Paylaşım Zinciri diyorlar. Mardin'de de buluşabiliyor gençler Ankara'da da... Bir bakmışsınız Edirne'deler, bir bakmışsınız Kayseri'de... Çay, simit ya da çikolata fark etmiyor, asıl mevzu bilgi ve donanımlarını paylaşıp yeni şeyler öğrenerek ayrılmak oradan. Yeni arkadaşlıklar ve geniş bir networkün de başladığı yer oluyor.
Düzenleyen bir milletvekili olsa da siyaset konuşulmuyor, hatta bu tek şart! Gençler, sadece genç olarak varlar orada.
Rümeysa Kadak'a "Bir milletvekilisiniz, bir ofiste değil de neden bir parkta buluşuyorsunuz?" diye sordum ilk olarak. "Gençlerin makam, mevki, rütbe, bürokrasi gibi kavramları soğuk bulduğunu görüyorum. Ben de soğuk bulanlardanım. Benim İstanbul'da bir ofisim yok. Benim ofisim sokaklar, mahalleler, caddeler, Gezi Parkı, Gülhane Parkı'ndaki çimlerin üstü, Çamlıca Kulesi'nin bahçesindeki amfi... Bu benim doğamda da olan bir şey. Çok makam insanı değilim. Bakın burada Gezi Parkı'nda çimenlerin üzerinde hepimiz daha konforlu, heyecanlı ve mutluyuz."
Görüyorum ki bu gençler çok şeyi değiştirecek. İktidar partisinde, gençleri anlayan, onların sorun ve taleplerini bizzat içlerine girerek takip eden yine onlardan bir milletvekilinin olması takdire şayan. 25 yaşındaki milletvekili Rümeysa Kadak ile sohbetimizi satır satır okuyun. Heyecanı, tespitleri, samimiyeti, Meclis'teki ve milletvekilliğindeki işleyişe genç bir beyin olarak bakışını mutlaka anlamaya çalışın.
- Paylaşım zinciri organizasyonu nasıl ortaya çıktı?
- Paylaşım Zinciri, gençlerle ve kendini genç hissedenlerle gerçekleştiriyor olduğumuz paylaşım dolu buluşmaların ta kendisi. Bu buluşmalarda üç şeyi hedefledik. Birincisi milletvekili kimliğimle insanları sadece makam odasında, kurumsal binalarımıza davet etmeyeyim biz onların ayağına gidelim istedik. İkincisi, bulunduğumuz mekana tüm gençleri amasız, şartsız davet edelim, kapımızın herkese açık olduğu bilinsin istedik. Üçüncüsü ise, sadece çay içtiğimiz, bir araya gelip hasbihal edip fotoğraf çektiğimiz buluşmalar olmasın bu buluşmalar istedik. Bu doğrultuda da çevremizde bizlere değerli katkılarda bulunan farklı genç arkadaşlarımızı, bize aktardıkları değerli bilgileri gelecek arkadaşlara da aktarması için davet ediyoruz. Paylaşım Zincirleri'ne gençleri Instagram üzerinden tarih, mekan, konuk ve herkesi beklediğimiz bilgisini paylaşarak davet ediyoruz. İlgi o kadar yoğun ki son buluşmamızda yüzlerce arkadaştan mesaj aldık, bulunduğumuz mekana sığamadık.
SİYASETİN PUSULASI İNSANDIR
- Siyaset yok diyorsunuz bu zincirde... Peki, bu buluşmalarda olan şey nedir?
- Etkinliklerimize birbirinden farklı görüşlere sahip çokça genç katılıyor. Gelen arkadaşların çok farklı ideolojik, dini, siyasi görüşleri var. Bu farklılığı etkinliği yakından incelediğinizde, kendileriyle konuştuğunuzda bariz bir şekilde görebiliyorsunuz. Fakat her ne kadar günlük tartışmalarda sürekli farklılıklarımızı fark ediyor olsak da özünde çok fazla ortak noktalarımız da var.
- Şu an siz Meclis'teki en genç vekilsiniz. Aynı zamanda ulaşılabilir bir vekilsiniz de... Rümeysa Kadak olarak sizin kendinize yüklediğiniz bir misyon var mı?
- Tabii ki var! Ama şunu da unutmamak lazım sürekli öncelikleri değişen, ihtiyaçlar doğrultusunda kendimizi geliştirmek durumunda olduğumuz bir görevimiz var. İnsanların bizlerden ne beklediği çok önemli. Milletvekili olduğum andan itibaren arkadaşlarla iletişim kurarak, neyi nasıl yapmalıyız, nasıl yaparsak daha çok memnun olursunuz, hangi noktalarda nasıl eleştirileriniz var, sorularını sürekli yineliyorum. Bu sorular benim yol haritamı belirliyor. Çünkü siyasetin pusulası insandır.
- Yani sizin pusulanız da akranlarınız...
- Genç arkadaşlarımla, ki ben kendilerine ekip arkadaşlarım diyorum çünkü hiçbir başarıyı tek başımıza elde edemeyeceğimize inanıyorum, her başarı bir ekip işi bence. Görüşmelerim sonucunda birkaç konuda çalışmayı kendime görev atfettim. Bu alanların başında; üniversitelerimizin daha öğrenci dostu olması, ülkemizdeki internetin daha hızlı ve ucuz olması, gençlerin karar mekanizmalarına katılımını artırmak için çalışmak var. Bu doğrultuda Önce Öğrenci, Daha Hızlı Daha Ucuz, Politika Araştırma Grubu (PAG) isimli projeleri başlattık. Bu projelerde doğrudan genç arkadaşlarla birlikte çalışıyoruz. Ekiplerimize katılımı da internette form açıp Instagram sayfamız vesilesiyle duyurarak sağlıyoruz.
- Gençlerle bir arada olmanın başka artıları var mı?
- Gençlerle bir arada olmanın bir başka artısı da şu: Gençlerin makam, mevki, rütbe, bürokrasi gibi kavramları soğuk bulduğunu görüyorum. Ben de soğuk bulanlardanım. Alışılmış kalıpları, "Bu benim işim değil" cümlelerini, "Başımıza icat çıkarmayın" serzenişlerini duymuyorsunuz gençlerden. O yüzden iyi ki gençler!
Z KUŞAĞI'NI KULLANIYORLAR
- Z Kuşağı hakkında pek çok araştırma var. Her alanda Z Kuşağı çözülmeye çalışılıyor. Peki, bu Z Kuşağı'nın farkı ne? Z Kuşağı bir siyasetçi olarak, bu çabayı, yapılan tanımlamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Bunun bu kadar çok dillendirilmesini gençlerin kullanılması olarak değerlendiriyorum. En çok dillendiren siyasetçilere bakarsanız iki temel sorun görürsünüz: Birincisi, gençlerle ilgili dile getirdikleri sorunlara karşı hiçbir detaylı analiz, araştırma, çözüm önerileri yok. Gençlerin sorunlarını çözeceklerini söyleyenler nasıl çözeceklerini söylemiyor bize. Söyleyemiyor. İkincisi de, bu siyasi figürlerin hiçbiri gençlerin önünü açmıyor. Sıkıntı şu, gençler fotoğrafta görünmek istemiyor, masada olmak istiyor. Özellikle muhalefetteki partilere bakıldığında ne 30 yaş altı vekil var ne de gençlere kadrolarında yer veriyorlar. Gençlere ancak "Gençlerle hasbihâl ettik" fotoğraflarında yer veriyorlar, ön saflarda değil... Ama gençler sadece yarınınız değil, bugününüz de olmak istiyor.
- Recep Tayyip Erdoğan ile birebir gençlik ve sorunları hakkında konuşabiliyor musunuz?
- Çok konuşuyoruz ve Sayın Cumhurbaşkanımızla bir arada olabilmek, projelerimizi bizzat anlatabilmemiz çok değerli. Cumhurbaşkanımız gençlere sadece fırsat vermiyor, sorumluluk da veriyor. Üstelik takip de ediyor. Bunu deneyimlediğim için kendimi çok şanslı hissediyorum.
- Size çok sorumluluk veriyor mu?
- Sayın Cumhurbaşkanımız tüm gençlere yetki ve sorumluluk veren bir lider. Gençlerle birlikte yürüyen bir lider.
- Şu an gençliğin sizinle paylaştığı sorunları neler?
- Şu an yoğun olarak daha hızlı ve ucuz internete ulaşmak ve üniversitelerdeki gençlerin memnuniyet oranını artırmak için çalışıyoruz.
- Gençler genelde teknoloji ile ilgili mi beklenti içindeler?
- İçinde doğduk çünkü. Gençlerin hayatının tam merkezinde internet.
MİLLET, BÖYLE BİR MUHALEFETİ HAK ETMİYOR
- Meclis'te sıkıldığınız oluyor mu?
- Sıkılmaya vaktimiz pek olmuyor ama canımı sıkan olaylar oluyor tabii. Bir genç olarak baktığımda, bazı usulleri çokça sorguluyorum. Mesela milletvekilliği görevime ek olarak divan üyesi görevimi de yürütüyorum. Üstlenmiş olduğum görevlerden biri de genel kurul devam ederken, görevli başkan vekilimizle birlikte divanda oturup sesli bir şekilde genel kurul okumalarını yapmak. Bu bana genel kurulu çok daha yakından takip etme imkanı veriyor. Bu görevimi yerine getirirken muhalefet partilerinin meclisi kilitlemek, çalışamaz hale getirmek amacıyla hareket ettiklerini görmek, beni bir milletvekilinden ziyade bir vatandaş olarak çok üzüyor. Çünkü o çatı, milletin sorunlarının özgür bir şekilde konuşulup çözüme bağlandığı yer olmalı.
- Ne zamanlar oluyor bu?
- İnsanların sıkıntı yaşadığı bir konuda bu sıkıntıyı gidermek adına bir kanun önerisi getiriyoruz. Bu kanun genel kurulda görüşülürken biz muhalefet partilerinin verdiği önergelerde çokça şu metne rastlıyoruz, "Şeklinde ibaresinin biçiminde olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz". Milletin hak ettiği gerçekten böyle bir muhalefet değil! Bir milletvekili olarak değil, her şeyden önce bir genç olarak çok rahatsız oluyorum.
- Uğraşıp çözülemeyen mevzular için verilmesi gerekmiyor mu zaten önergelerin?
- Tabii bahsettiğim kanun görüşmeleri devam ederken maddeler üzerine verilen önergelerdi. Ama soru önergeleri konusu çok daha üzücü. Muhalefette olan birçok vekilimizin bakanlarımızı, ilgili kurumları aramak yerine soru önergesi verip o konuyu büyütüp sanki o konu üzerine çok uğraşmışlar da çözememişler gibi lanse ettiklerini gördüğümde çok üzülüyorum. Örneğin en yakın olaylardan biri, bir üniversite ile ilgili çıkan yalan haberde Meclis çokça karıştı. İnanamazsınız, herkes bu konudan bahsediyordu Meclis'te. Tüm muhalefet grup başkanvekilleri söz alıp konuyu gündeme getiriyordu. Benim yaptığım ilk iş üniversitenin rektörünü aramak oldu. Rektör ve rektör yardımcımızla konuştuğumda hiç kimsenin kendilerini aramadığını öğrendim. Halkın biz vekillerden beklediği, Meclis'te konuşma yapmaktan çok, iş yapmamız! Bizden soru önergeleri vermemiz değil, sorun çözmemiz bekleniyor. Yoksa, soru önergesi yazmaktan kolay şey yok.