Yıl 1964, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde (Bugünkü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Fahrelnissa Zeid bir sergi açar. Açılışa dönemin sanatseverleri, Akademi'nin namlı hocaları, aydınlar katılır. Sergi için bir defter açılır. O yıl Akademi'de okumaya başlayan 19 yaşındaki Yahşi Baraz, resimlerden etkilenmiştir. Lakin o açılan defterde okuduklarına inanamaz. "Bu ressam bir felaket", "Bu kadından ressam olamaz" gibi ifadeler vardır defterdeki yazılarda. O günlerin tanıdığı olan Yahşi Baraz "Malum birçok öncü önemli sanatçı, yaptıkları toplum tarafından pek anlaşılmayınca bu tür eleştirilere maruz kalır. Zeid için de bu geçerli. Sonra Fahrelnissa Hanım ve ailesiyle de tanıştım. Cevat Şakir, Aliye Berger, Füreya Koral, Şirin Devrim, Nejad Devrim... Birçoğuyla ahbap da oldum. Yıllar sonra Fahrelnissa Zeid ile ilgili iki sergi açtım. 1994'te CRR Sergi Salonu'nda, 2000 yılında Ekav Vakfı'nda... Dolayısıyla Zeid'in eserlerinin nasıl toplum tarafından zaman içerisinde kabul gördüğünün yakın tanığıyım" diyor. İşte bu tanıklığını ve Türkiye'nin Zeid'i keşfetme sürecini, sanatçının hayat hikayesini de ele alarak anlatıyor Yahşi Baraz, Fahrelnissa Zeid: Fırtınaya Doğru kitabında. Kitap aslında Bozlu Art Project'te açılan Zeid sergisinin önemli bir sac ayağı. Yahşi Baraz "Zeid, Osmanlı'nın önemli bir burjuva ailesinden geliyor. Ailenin üyelerinin her biri önemli şahsiyetler. Zeid de erken dönemde resme başlayan, Avrupa'da soyut sanatın önemli sanatçılarından biri olarak kabul edilen bir ressam. İnişli çıkışlı bir hayatı var. Zaten böyle büyük sanatçıların durağan bir hayatı olmaz. Zeid güçlü bir kişilik, önemli bir ailenin ferdi, aileyle ilgili yaşadıkları, evlilikleri, prenses olması, çocuklarıyla olan ilişkisi, İstanbul'da yaşarken de Berlin, Paris ve Londra'da yaşarken de girdiği her ortamda kendini gösterebilmesi... Hayatındaki bu iniş çıkış, devinim resimlerine de yansımış. Biraz da bunu anlamaya ve anlatmaya çalıştım kitapta" diyor.
DÖNÜM NOKTASI İSTANBUL MODERN
Zeid'in hayatı filmlere konu olabilecek türden. Baraz'ın belirttiği gibi, girdiği her ortamda kendini göstermesi hep anlatılagelir. Atatürk'le aynı sofrayı paylaşacak kadar onun yakınında olması, evlenip prenses unvanı alınca kocasıyla gittiği Berlin'de Hitler'in davetlerine katılması ve onun da dikkatini çekmesi, sergilerinde krallar, kraliçelerin boy göstermesi de biraz bunun göstergesi olabilir mi? Zeid'i yakından tanıyan Baraz'a bunu sorunca, Baraz "Vefat etmeden üç-dört defa onu görmeye Ürdün'e gittim. Çok otoriter bir kadındı ve bağımsız bir kişilikti. Prenses olmasından dolayı zengin bir hayat sürüyordu. Bundan dolayı insanları tarzıyla, davranışlarıyla, bağımsız kişiliğiyle etkileyebiliyordu" diyerek cevap veriyor. Bugün Zeid Türk resminin en önemli sanatçılarından biri kabul ediliyor. Peki Türkiye Zeid'i nasıl keşfetti? Baraz'a göre İstanbul Modern sayesinde oldu bu keşif: "Türkiye'de Akademi hocaları Zeid'i ressam olarak kabul etmezdi. Önemsiz bir ressam olarak değerlendirirlerdi. Bana sorarsanız bu sanatçı kıskançlığıydı. 1994'te Zeid ile ilgili bir sergi açmıştım CRR'de, o zaman da Zeid'in doğru düzgün değerini anlayan yoktu. 1964'teki sergide hadi anlaşılamıştı ama aradan yıllar geçmiş yine Zeid'in değerini anlayan yoktu. Bu acı bir durumdu. Zeid'i Türkiye, İstanbul Modern sayesinde tanıdı. 2006'da İstanbul Modern'de oğlu Nejad Devrim ile birlikte bir sergisi açıldı. O sergi ile Zeid ile ilgili algı kırıldı açıkçası. Bugün en pahalı ressamımız Fahrelnissa Zeid. Bilinen eserleri en önemli müzelerde ve koleksiyonerlerde. 2017'de Tate Modern'de retrospektif sergisi açıldı. Bizden hiçbir ressam bunu yapamadı." Baraz, 1976'dan ölünceye kadar Zeid'in Ürdün'de yaşadığını, hal böyle olunca dünyadaki sanat ortamının dışında kaldığını anlatıyor. "Elbette bu kendi tercihiydi" diyor ve farklı bir tercih yapmış olsaydı dünyada daha çok tanınan bir ressam olabileceği söylüyor: "Avrupa'da çok daha aktif olabilirdi. Öyle olsa bugün dünyada daha fazla tanınan bir sanatçı olması da muhtemeldi. Ki dünyada değerinin bilindiği kanısındayım. Tate Modern'de açılan retrospektif sergi de bunun bir göstergesi kanımca."
SANAT, SİYASET VE DİPLOMASİ DÜNYASININ ODAĞINDA BİR HAYAT
Fahrelnissa Zeid, eserleri kadar yaşamı, kişiliğiyle de dikkat çeken bir sanatçı. Yaşamı boyunca genel olarak sanat, siyaset ve diplomasi dünyasının odağında yer aldı. 2. Abdülhamit'in sadrazamlarından Cevat Paşa'nın kardeşi Şakir Paşa'nın kızı olarak, Osmanlı İmparatorluğu'nın nüfuslu ailelerinin bir ferdi olarak 1901'de dünyaya geldi Zeid. Abisi Halikarnas Balıkçısı lakaplı Cevat Şakir Kabaağaçlı, kız kardeşi ise ressam Aliye Berger'di. İşgal altındaki İstanbul'da resim eğitimi alan sanatçı, İzzet Melih Devrim ile evlenmişti. Kişiliği ve tarzıyla girdiği ortamlarda herkesi etkilediğini hep anlatılır. Kızı tiyatro sanatçısı Şirin Devrim'in yazdığı Şakir Paşa Ailesi kitabını okuyunca da anlatılanların doğru olduğu görülür. Cumhuriyet'in ilk yıllarında İstanbul'da Atatürk'ün sosyal çevresinde ona yakın olan insanlardan biri Zeid. Hatta Atatürk'ün latin alfabesiyle yazdığı ilk kelime onun ismidir. İlk eşinden boşandıktan sonra 1935 yılında Kral Faysal'ın o dönem Irak Büyükelçisi olan kardeşi Emir Zeid ile evlenerek prenses unvanı alır. Kocası Berlin'e atanınca o da 1930'lu yıllarda Hitler Almanyası'nda bulunur. Burada da diplomasi dünyasının yıldız isimlerinden biri olarak parlar. Hitler ile resim üzerine sohbet ettiğini de Yahşi Baraz'ın kitabından öğreniyoruz.
KRALİÇE, SERGİSİNDE
2. Dünya Savaşı sonrasında kocası Londra Büyükelçisi olunca uzun yıllar Londra'da yaşar. Verdiği davetler, zarafeti ve kişiliğiyle insanları etkilemeye devam eder Zeid. Londra'da St. George's Galerisi'nde açtığı resim sergisine Kraliçe Elizabeth bile gelir. Londra'dan sonra Paris'te, New York'ta, Brüksel'de sergiler açan Zeid görkemli yaşamıyla birlikte iddialı bir ressamdır aynı zamanda. 1958'deki Irak'taki askeri darbe önemli bir dönüm noktasıdır. Kocası ve oğluyla tatilde olduğu için kurtulurlar ölümden. Fakat Irak'taki aile fertleri, aralarında 2. Faysal da vardır, öldürülür. Maddi ve manevi zor günler başlar aile için. İşte o günlerde Fahrelnissa Zeid ilk defa mutfağa girer. Ama Zeid için sanat yapmak bir tutkudur. Pişirdiği tavuk kemiklerinden eserler yapar. Sonra Ürdün'e Emir Zeid'den olan oğlu Prens Ra'ad Bin Zeid'in yanına yerleşip prenses olarak hayatına devam eder. Açtığı sergilere Kral Hüseyin katılır. 1991'de öldüğündeyse Ürdün'de ulusal yas ilan edilir.