Bir izci ne yapar diye sorsam ne cevap verirsiniz? Çadır kurar, ateş yakar ya da oymakları vardır gibi yanıtlar gelir genellikle...
Oysa izciler aldıkları eğitimler ile bir arama- kurtarma ekibi gibi çalışabilirler. Depremlerde, yangın ve sel felaketlerinde profesyonel şekilde çalışabilirler. Öyle ki, yakın vakitte yaşadığımız yangın ve sel felaketlerinde de aktif olarak görev aldılar. Yangın söndürmeye de koştular, yardım depolarını da organize ettiler. Selde ceset arayıp evleri çamurla dolanlara yardım ettiler. İzcilik teşkilatı aynı zamanda bir şehitler ocağıdır. 1910 yılında kurulmuş ilk şehitlerini Sarıkamış Harekatı'nda vermiş bir teşkilattır. Çanakkale Savaşı'na oymak oymak katılmışlar ve hiç geri dönmemişler. İstiklal Muhaberesi'nde 5 bin kişilik ordu ile yer almış, Barış harekâtından önce Rumlarla çarpışan havan topu ile katılan ve şehit olan kız izcilerimiz de olmuş.
Biz de Türkiye İzcilik Federasyonu Başkanı Hasan Subaşı ile izci kampında buluştuk ve izciliğe dair her şeyi konuştuk. Gördük ki, ülkemizde her an göreve hazır, yüreği vatan, millet ve Allah sevgisi ile dolu gönüllü değil yeminli arama-kurtarma ekipleri vardı. Subaşı: "Top, ses, sela sesini duyduklarında bütün izciler ne yapacaklarını bilirler. Çünkü izciler Çanakkale'de, Kurtuluş Savaşı'nda, Conkbayırı'nda, Sarıkamış'ta şehit düşen atalarını tanıyorlar. Tüm bunların ne anlama geldiğini bilirler. Bu yüzden 15 Temmuz'da hepimiz dışardaydık.
Vatan uğruna şehit her zaman hazırız" diyor.
- Siz ne zamandan beri federasyon başkanısınız?
- 2004 yılında beni başkan olarak seçtiler. Biz de tekrar izciliğin özüne döndük ve bunu gören halkımız çocuklarını teslim etmeye başladılar. Tabii onları güvenle eğitecek liderleri yetiştirmek de zaman aldı. Şimdi 236 bin kişiye çıktık. Kısa zamanda bir milyonu geçeceğimizi düşünüyoruz. Avrupa'nın İngiltere'den sonraki en büyük ikinci en büyük teşkilatıyız. Dünyanın da en büyük ve en hızlı büyüyen teşkilatı seçildik. Her şeyimiz talimatlarla belirlenmiş, herkes ne yapacağını çok iyi biliyor.
- Hangi eğitimleri veriyorsunuz?
- İzciler basamak basamak ilerlemek zorunda. Önce arazi eğitimini tamamlamalı. Sonra keşif ve macera geliyor. Zaman ve gelişim, milli birlik, çevre koruma gibi zamana yayılan uğraşılar var. İstiklal Marşı'nın 10 kıtasını ezbere bilmeyenden izci olmaz.
Bir Türk destanını mutlaka bilmeli. Bulunduğu muhitteki bir din adamının, bir kahramanın hayatını bilmeli.
Yurt dışındaki izcilerle haberleşebilmeli. Dininin gereklerini de bilmeli ama başka dinlerde yasak olan şeyleri de öğrenmeli ki davranışlarını kontrol edebilsin. İzci sigara ve içki içmez. Başladığı an izciliği biter. İzciliğe girerken yemin edilir. Biz gönüllü değil yeminli arama kurtarma ekibiyiz.
- Siz Antalya, Muğla, Manavgat'ta çıkan orman yangınlarında da aktif görevler aldınız. Burada izciler nasıl bir çalışma temposu içindeydiler?
- Birer hafta arayla dönüşümlü olarak Muğla ve Antalya'da faaliyete gittik. Her dönem iki yüz kişiydik. Muğla'dakiler Kızılay'ın depolarında çalıştı. Gelen malzemelerin indirilmesi, kolilenmesi, tekrar tırlara yükleyerek dağıtıma gönderilmesi gibi görevleri üstlendiler. Manavgat'ta bir spor salonu depo haline getirildi. Oranın tüm sorumlulukları aldılar. Gelen ikinci el malzemeleri ayıklandılar.
- İzciler aktif yangın söndürme faaliyetlerine de katıldı mı?
- Manavgat'ta aktif olarak yangın söndürme faaliyetine de katıldık. Hatta yolda bir otobüs dolusu Suriyeli ile karşılaştık. Gençler bir otobüs kiralayıp, parmak arası terlikleri ile yangın söndürmeye gelmişlerdi. "Böyle gidemezsiniz" dedik ve yanımıza aldık. Bizim kontrolümüzde yangın söndürme faaliyetlerine katıldılar.
- Mülteci izcilerimizde mi var?
- Tabii ki, şu an 10 bin civarında sırf Suriyeli mülteci izcimiz var. Ayrıca Suriyeli, Mısırlı, Filistinli, Libyalı da var. Bu arkadaşlara yanlış yerlere geçmemeleri için liderlerini eğittik. Hepsini yetiştirdik.
- Felaketlerde görev aldılar mı?
- Tabii, Manavgat'ta, çok sıcak olduğu için Araplar gündüzü, Türkler geceyi aldı. Çünkü sıcağa alışkınlardı. Biz onlara mülteci değil muhacir diyoruz.
BİR TEYZE KIYAFETLERİMİZİ YIKAMAK İSTEDİ
Sel bölgesinde aktif görev alan Hasan Subaşı'nın kızı Fulya Subaşı da oradaki gözlemlerini gözleri yaşararak anlattı: "Sadece halk için değil, orada çalışanlar için malzeme getirenler oldu. Sırada beklemeden istediğiniz yemeği yiyebiliyordunuz. Hatta bir afetzede teyze yıkamak için üzerimdeki kıyafeti istedi. İstanbul'dan deterjan getirmiş ki, yardım deposundan almasın, ihtiyacı olanların hakkına girmesin. 'Hemen yıkarım, kuruturum size geri getirim' diye yalvardı teyze. Böyle bir yürek var işte orada... Bozkurt'ta zemin katta oturan Suriyeli bir aile gördük. Üç çocuğu vardı. Çok korkmuşlardı. Evlerini sel basmıştı. Oturulacak gibi değildi. Annem ve 20 kişilik ekibimizle giriştik evi temizliğe. Tüm çamurları temizledik ve inanın hiç yorulmadık. Sonraki bir hafta boyunca da onların evinin bahçesinde oturduk. Bize sürekli fındık, ceviz getirdiler."
BİZ ZULME UĞRAYANIN YANINDA OLAN BİR MİLLETİZ
- Sosyal medyada afet bölgelerine yardım hiç gitmiyormuş gibi bir algı oluşturulmaya çalışıldı. Orada olan biri olarak gözlemleriniz nelerdir?
- Kastamonu'da iki, Bozkurt'ta iki ayrı depoda görev yaptı izciler. Sinop'ta da depoda çalıştılar. Ayrıca afetzedeler için açılan marketlerde çalıştılar.
Yemek tırları her yerdeydi. Aşure bile dağıtıldı. Hiç yemek derdi yoktu. Her şey bol bol dağıtıldı vatandaşa. Çay, kahveye her an ulaşabiliyordunuz. Çay içerken hemen çikolata, bisküvi, kek getiriyorlardı.
Sanki hiç yardım edilmiyormuş gibi algı yönetimi yapıldı. Oysa gerçekler orada çok farklıydı. Giden afet araçları, arama-kurtarma ekipleri neredeyse orada yaşayan nüfustan daha fazlaydı. Öyle büyük bir devletiz ki, orada olup o tabloyu gördüğünüzde "Bu devleti kimse yıkamaz, bu milleti kimse bölemez" diyorsunuz. Her belediye araç göndermişti. Ben o kadar iş makinesi bir arada başka hiçbir yerde görmedim.
Topkapı Sarayı'nın duvarında bile "Tüm mazlumların sığınağı" yazar. Bu aslında hepimizin genlerinde yazıyor. Kim zulüm görüyorsa biz onun yanındayız.
Ben ikinci el malzemesi göndermeyin derken bile içim sızlıyor. Acaba insanların yardım etme duygusuna mani oluyor muyum, diye üzülüyorum.
KEPÇELERİN ÜZERİNE ÇIKARAK CESET ARADIK
Çamurda cenazeler kepçe ile aranıyor. Bir kişinin kepçenin başında, birinin üstünde durması gerekiyor. İzciler kepçenin üzerinde saatlerce oturup ceset bulmaya çalıştılar. Çamurları kazdılar, evleri temizlediler, dere boyunda aramalar gerçekleştirdiler. Ulaştıkları cenazeler de oldu. Elle aranabilecek her yeri aradılar. Aslında sadece yardımımız fiziksel olarak değil manen de oluyordu. Dertleşmek isteyen, derdini anlatan, yaşadıklarını paylaşan afetzedeler de oluyordu. Bir anneanne torunuyla birlikte geldi. Karşımızdaki mağazada da bisikletler vardı. Dedi ki 'Abisinin bisikletini bulduk ama bu kız torunumunkini bulamadık. Selde kaybolmuş, şu bisikletlerden alabilir miyiz?' dedi. 'Teyze o bisikletler bizim değil, mağaza orası. Alırsanız hırsız muamelesi görebilirsiniz' dedik ve adresini aldık. Ertesi gün gıcır gıcır bir bisikletle gittik. Küçük kız çok sevindi. 'Çamurlar bitmeden kullanmam yoksa kirlenir' dedi."
YILLARIMI HEBA ETMİŞİM
Hasan Subaşı, Manavgat'ta yaşadığı bir olayı gözyaşları içinde anlattı: "Manavgat'ta gözlerimi yaşartan bir olay yaşadım. Spor salonunun içinde izciler çalışıyorlardı. Bir kız geldi, kaşında bir piercing vardı bıçak şeklinde ve dövmeli. Benimle konuşmaya başladı: 'Abi ben ne yaptım ya, bu gönüllülük neymiş diye merak ettim ve bir yardım kuruluşuyla gönüllü olarak buraya geldim. 26 yaşımdayım ve bugüne kadar boşa yaşamışım. Daha geçen hafta Amerika'ya garsonluk yapmaya gidecektim. Buradaki çocuklar 16 yaşında, nasıl çalışıyorlar görüyorsun. Ben on yılımı heba etmişim resmen. Ben nasıl adam olacağım' diyerek ağladı. Ben de ağladım onunla birlikte." AFAD'la deprem anı için de anlaşmamız var. Bir deprem anında arama-kurtarma yapma yetkimiz ve bilgimiz var. Bizim Sırbistan, Makedonya, Kosova, Gürcistan'da izcilik bizden sorulur. Arap ülkeleri de bizi çok sever. Osmanlı coğrafyasındaki her ülke bizimle birliktedir. Bu kamp birleşmiş milletler gibidir. Her yerden izci vardır. Onlara da eğitim veriyoruz.