2014 yılıydı... Gazetenin haftasonu eklerinde moda ağırlıklı yazılar yazmaya başlayalı bir hafta kadar olmuştu... Ve çok heyecanlıydım... Çünkü ekler için ilk röportajımı Istancool festivali için İstanbul'da bulunan Hüseyin Çağlayan ile yapacaktım... Tüketimin sınırları aştığı, fazla üretim tekstil malzemelerinin yakılmasının normal kabul edildiği, iki ana sezon yerine bir de ön sezonlarla moda sektörünün basma kalıp bir hal aldığı o günlerde röportajımız sırasında Çağlayan bana yavaş moda akımından bahsetmişti... O dönemdeki hızlı moda çarkı içinde asla yer bulacağını ümit etmediğim bu akım pandeminin de etkisiyle son bir yıla damga vurmuş durumda... Hızlı modanın baş aktörleri bile bu sürece adapte olmak için adımlar atıyor... Diyeceğim o ki yıllar önce bugünü bu kadar net bir şekilde tanımlayan Çağlayan ile bu hafta tekrar bir araya geldik... Ona dünyanın gidişatını, moda ve çevre ilişkisini, pandeminin bu sektöre yaptığı etkiyi ve tabii ki bir beş yıl sonra neleri konuşacağımızı sordum... Çağlayan'a bırakıyorum sözü...
- Pandemiyle birlikte tüm dünya sanki bir düğmeye basılmış gibi tüketimin bir çözüm olmadığını, kullandığımız kaynakların telafi edilemediğini, doğaya kendi aşırılıklarımız nedeniyle verdiğimiz zararın geri dönüşünün bulunmadığını fark etti... Siz nasıl yorumluyorsunuz tüm bu süreci...
- Pandemi döneminde hepimiz bir şekilde hayatımızı arındırmaya başladık.
Hayatımızı ve yaptıklarımızı yeniden düşünebildiğimiz, yorumlayabildiğimiz bir dönem yaşadık. En azında normalde elimizde olmayan böyle bir fırsatımız, şansımız oldu. Tabii ki çok güzel bir şey yaşadığımızı söyleyemeyeceğim.
Çok büyük kayıplar yaşadık, ölümler oldu, ciddi hastalıklarla uğraşanlar daha da mağdur oldu, ekonomik olarak zorlu bir sürece girdik, işlerini kaybedenler oldu, hayatlarımız alt üst oldu... Ama bir yandan bizim için neyin önemli olduğunu, biraz odaklanmamız gerektiğini anladık diye düşünüyorum. Arınma süreci ya da şansı olarak görüyorum pandemiyi...
Aynı zamanda da moda üzerinden konuşacak olursak gerçekten bu kadar çok fazla tüketim gerekli mi, daha az ve öz parçaya sahip olmak mı esas önemli olan, daha kalıcı ürünler mi satın almak lazım gibi sorular her birimizin kafansındaydı.
- Yıllardır geri dönüşüm ve sürdürülebilirlik üzerine çalışmalar yapıyorsunuz... Hatta Almanya'da bu konuda bir üniversitede ders veriyorsunuz... Bizlerin yeni yeni farkındalık yaşadığımız bu kavramlar hakkında neler diyebilirsiniz?
- HTW Berlin University (Berlin Uygulamalı Bilimler Üniversitesi) bünyesinde öğretim görevlisiyim evet. Sürdürülebilirlik üzerine çalışmalar yapıyoruz. Ama söylemem lazım ki sürdürülebilirlik ve geri dönüşüm konularına her açıdan bakılmış bir durumda. Beni bu aşamada ilgilendiren kısmı inovasyon (yenilik) ve teknoloji... Teknoloji aracılığıyla geri dönüşüm nasıl olabilir bununla ilgileniyorum şu anda. Tabii ki buna moda çerçevesinden bakıyorum.
MIT (Massachusetts Teknoloji Enstitüsü) ile projelerim var tabii ayrıca her iki okulu da birbirine bağladığım projeler geliştiriyoruz.
Zamansızlık şu an benim en çok üzerinde durduğum olgu.
- Seneler önce sizinle yaptığımız röportajda bana yavaş moda akımından bahsetmiştiniz. O tarih için öyle bir akımın daha geniş kitleleri etkisi altına almasını doğrusu beklemiyordum. Oysa özellikle pandemi süreciyle yavaş moda akımı önemli bir yere sahip oldu hayatlarımızda. Şimdi geriye dönüp baktığınızda o kavram ve o kavramın şu an ki etkisi üzerine neler söyleyebilirsiniz?
- O zaman size nasıl ki yemekle ilgili yavaş yemek akımı varsa aynı şey moda dünyasında da geçerli olmalı demiştim. Aldığınız ürünleri uzun süre giyebilmeniz gerektiğinden bahsetmiştim, tasarımda zamansızlığın önemini vurgulamıştım. Zamansızlık deneyimle bağlantılı bir kavram aslına bakarsanız.
Ben bir kıyafeti giydiğinizde, ona neler ekleyerek, onun üzerinde ne tür değişiklikler veya nasıl dağa farklı yorumlayarak onun ömrünü, kullanılabilirliğin artırabilirsiniz konusu üzerine düşünen bir tasarımcıyım.
Benim tüm tasarım hikayem de zaten bu düşünceyle ilintili. Tabii ki bir de "Kime göre zamansız?" sorunsalı var...
- Tasarım konusuna geri dönecek olursak, şu an nasıl bir dönemden geçiyoruz?
- Şu an seçtiğimiz, kombinlediğimiz bir dönemdeyiz. Yani var olanlar arasından bir şeyler seçtiğimiz ve bir araya getirdiğimiz bir dönem. Tabii ki böyle bir dönemde de risk almaktan bahsetmemiz mümkün değil. Bu dönem bir yandan da bir zevk yaratıyor.
- Beş sene sonra moda dünyasında neleri konuşacağız?
- Tasarımcı olarak birçok insan piyasadan silinecek. Bambaşka isimler çıkacak. Moda ve modacı olmak o kadar yaygın bir şey olacak ki eskiyi çok özleyeceksiniz. Nostaljik her şey yükselişe geçecek. Ve bir yandan da herkes kendi kıyafetlerini tasarlayacak, kendi kendisinin modacısı olacak.
Herkes kendisini dijital olarak daha fazla ifade edecek. Dijital bir imajımız olacak, kendi kıyafetlerimizi kendi evimizde basacağız. Eski kıyafetlerin peşine düşeceğiz, ileri dönüşümü kendi evlerimizde yapacağız.
Eski bir elbisenizin ipliklerinden bambaşka bir şeyler yapacaksınız mesela.
GERÇEK İNCİDEN TASARIM
- Gelelim son günlerde çok konuşulan mutfak eşyası tasarımlarınıza...
- Mobilya üzerine çalışmıştım ama sofra aksesuvarları üzerine daha önce çalışmamıştım. Fikir inci gibi kıymetli bir materyali son derece sade ve kullanışlı tasarımlarda bir araya getirmekti. Yaklaşık dört yıl sürdü hazırlık dönemi. Tasarımlar minimalist bir çizgiye sahip. Koleksiyon; tek kişilik yemek takımı ve altı kişilik kahvaltı takımının yanı sıra mug ve fincan takımından oluşuyor. Karaca X Chalayan koleksiyonu sunumlarına sanatsal ayrıntılar eklemek isteyenler için de birebir.