Profesör Dr. Necati Demir hayatını Türk kültürü ve tarihi çalışmalarına adamış bir ilim adamı... Bugüne kadar alanı üzerine onlarca kitap yazdı, sayısız kültürel değerimizi ortaya çıkardı. Gazi Üniversitesi Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı aynı zamanda... Yakın zamanda Dede Korkut Destanı'nın kayıp yedi boyunu bulup ortaya çıkarmış ve kitaplaştırmıştı... Durduğu yerde duramayan, sürekli hareket halinde, kendini araştırmaya vermiş bir insan.
Demir bu kez Anadolu Türklüğü hakkında en derin ve önemli kaynak olan farklı Oğuzname'leri dünyanın dört bir yanında aradı, taradı, buldu ve yedi cilt halinde yayınladı. Aynı zamanda üniversite ikinci sınıftan beri, yani 35 senedir üzerinde çalıştığı Anadolu Türk Halk Masalları serisini de 10 cilt olarak çıkardı... Demir'i yine yakın dönemde yayınlayacağı Ergenekon Destanı kitabıyla ilgili alan çalışması yapmaya gittiği Altaylar'da bulduk...
- Hocam size çok zor ulaştık. Altaylar'daymışsınız şu anda. Neler yapıyorsunuz orada?
- Evet Altaylar'dayım. Bugün Moğolistan sınırına kadar geldik. Bozkurt ve Ergenekon Destanı'nı yazdım. Destanın geçtiği mekan Altaylar. Aslında alan araştırması yapıp sonra yayınlayacağım diye kararım vardı. Geçen sene bitirmiştim, baskıya girmedim. Geçen sene pandemiden dolayı gelip gidemedik. Erteledik biletimizi. Bir sene sonra aynı günde çıktım geldim yine... Şimdi alan araştırması yapacağız, fotoğraflayacağız. Bir sonraki gün Katu- Yarık bölgesinde kalacağım. Ergenekon ve Bozkurt Destanı -ikisi aynı aslında- onun teşekkül ettiği mekana gidip alan araştırma yapacağım.
TÖREMİZİ BİLMEK İÇİN
- Oğuzname ve Anadolu Türk Halk Masalları çalışmalarınız neredeyse aynı dönemde yayınlandı. Oğuzname ile başlamak isterim. Nasıl bir süreçti Oğuzname'yi toparlamak?
- Oğuzlar kim, biliyorsunuz... Azerbaycan
Türklüğü, Türkmenistan Türklüğü,
İran Türklüğü, Anadolu Türklüğü, Kıbrıs
ve Balkan Türklüğü... Oğuzlar bunlar.
Yani bizim atalarımız. Oğuzlar tarihini
yazabilmem için Oğuzlar'la ilgili ne varsa
hepsini topluyorum. Daha önceden Oğuz
Kaan Destanı'nı da yazmıştım ben. Bununla
birlikte Dede Korkut da Oğuz Kaan
Destanı'nın bir uzantısıdır. Şimdi bunu
yazabilmek için dünya üzerinde ne kadar
Oğuzname varsa hepsini topladım. Nedir
bunlar? Birincisi atasözleri. Oğuz Kaan'ın
söylediği sözleri içeren,
yani insanlara tavsiyelerini
içeren yaklaşık 3
bin 500 söz var iki nüshanın
içinde. Bunları
birleştirip yayınladım
ve birinci cilt bu oldu.
Dede Korkut'un girişinde
bulunan güzel
sözler de bu nüshadan
alınmış meğer, sonradan
keşfettim bunu. İki nüshadan
çıktı bu ilk cilt. Birisi
Berlin'de birisi de St.
Petersburg'ta. St.
Petersburg Müzesi'ndeki galiba Afganistan
sınırında yazılmış gibi. Diğeri de Edirne
civarında yazılmış gibi. Ortak bir eserden
geldikleri için iki nüsha vardı. Çok önemli
bir eser. Oğuz Kaan'ın sözleri, Oğuzlar'ın
töreleri. Bir nevi Oğuz Türklüğünün anayasası.
- Diğer ciltlere nasıl ulaştınız?
- İkinci cilt İslamiyet öncesinde kaleme
alınan, Uygur yazısıyla yazılan bir nüsha. En
orijinal Oğuzname bu aslında. Paris'te onun
tek nüshası var. Çok aradım. Ama baştan,
sondan ve ortadan eksikti. Tam bir nüsha bulabilmek
için çok uğraştım ama
bulamadım. Paris nüshasını ikinci
cilt olarak yayınladım. Üçüncü
cilt Reşideddin Oğuznamesi.
1300'lü yıllarda Moğol veziri
Reşideddin bir dünya tarihi yazıyor.
Burada Oğuzlar'ı da yazıyor.
Çin tarihine mesela üç Çinli davet
etmiş, onlara yazdırmış ama
Oğuzlar'ı kendisi yazıyor. Nasıl
yazdığını da anlatıyor. "Oğuzları
topladım, onlara dayanak yazdım"
diyor. Beşinci cilt mesela
İngiltere'den... Kimsenin bilmediği
bir nüsha. Altıncı cilt ise Bayati
nüshası. Bayati bir Osmanlı
vatandaşı. Cem Sultan iktidarı
kaybedince hacca gidiyor. Orada
Bayati adlı birine rastlıyor. Adama
"Adın nereden geliyor, biliyor
musun?" diye soruyor. Adam
da "Biliyorum, Oğuzlar'ın bir boyunun adı"
diyor. Her ikisi de Oğuzlar'a ilgilidir. Sonra
adam Mekke'de kaldığı yere gidince kısa
sürede Cem Sultan için bir Oğuzname yazar.
Vermeye gittiğinde Cem Sultan'ın oradan
ayrılmış olduğunu görür. Sonra bu Oğuzname'yi
Mısır'da Cem Sultan'ın annesine
teslim eder. Yedinci cilt ise farklı 12 Oğuzname'yi
içeriyor kısa kısa. Kısacası dünyada ne
kadar Oğuzname varsa topladım.
- Anadolu Türk Halk Masalları nasıl bir sürecin ürünü?
- Ben Erzurum'da Türk dili ve edebiyatı
bölümünde okurken başladı her
şey. Daha geriye gidecek olursam, ben
Orduluyum. Doğup büyüdüğüm yer
sözlü kültürün canlı olduğu yerler.
Ulaşım falan yoktu, köy yeri. İnsanlar
vakit geçirecekler... Atadan dededen
öğrendiklerini anlatırlardı çocuklara.
Onun içinde büyüdüğüm için fazla
bir kıymeti yoktu benim için başta. Ya
da kıymetini anlayamamıştık. Sonra
Üniversiteye girince, halk
edebiyatına giriş
dersi görüyoruz
falan... Baktım bunlar bir sonraki nesle
geçmeyecek. O zaman televizyon yaygınlaşmaya
başlamıştı. İnsanların ilgisi artık o
işe değil de ekrana doğru kaymıştı. Sözlü
kültürün bir sonraki nesle geçmeyeceğini
anladım. Sadece masal değil, sözlü kültürün
tamamını derleyip, arşivlemek üzere
yola çıktım. Dünyanın en büyük sözlü
kültür arşivini kurdum. Bundan daha önce
Türk ninnilerini derleyip yazmıştım. Efendim
Türk efsanelerini yayınladım. Türk
çocuk oyunlarından beş binin üzerinde
derledim... Ben buna üniversitenin ikinci
sınıfında başladım. 35 yıl masal
derledim.
5 BİN MASAL
- Nasıl bir yol izlediniz? Kayıt mı aldınız?
- Tamamıyla kaynak şahıstan
alınma kayıt yoluyla. Bir
milyon sözcük var 10 ciltlik
eserin içerisinde. Çok büyük
de bir eser ortaya çıktı. 35 sene
masalları derledikten sonra
cesaret edemiyordum yazmaya.
Çünkü bir yılda onu ancak
yazıya geçirebilirdim. Geçen
sene biliyorsunuz pandemi
sürecinde dışarı çıkamamaya
başlayınca, işte fırsat dedim.
Bir yıl boş zaman olacak falan,
yoktu öyle bir şey daha önce.
Çözülmemiş kasetleri çözdüm.
Teksir kağıdına yazıyorsunuz sonra
bilgisayara geçiyorsunuz. Sonra imlasını
kontrol ediyorsunuz. 1638 masal çıktı. 5
bin derlemiştim ama başı sonu yoktu çoğunun.
Kaynak şahıs hatırlanmıyor falan.
Sonuç itibariyle hepsini ayıklayınca çıktı.
10 cilde böldüm. 500'er sayfalık kitaplar.
Yaklaşık beş bin sayfa... Bu bir dünya rekoru.
Dünyada böyle bir çalışma yok.
- Masalın kültür üzerindeki etkisi nedir sizce?
- Şimdi Alman Grimm Kardeşler, masalları
derlerler bunun üzerinden yazı
dilini oluştururlar. Ulaştığım kaynaklarda
211 masal derlemişler sadece. Ve bunun
üzerine Almanlar yazı dilini kuruyorlar.
Bu yazı dilinden Alman devleti kuruluyor.
Alman devleti yazı dili üzerinden kurulmuştur.
Ben 1638 masal derledim. 81 ile
gittim. Hiçbir kuruluştan tek kuruş destek
almadan, tamamen kendi yürüttüğüm bir
proje oldu bu. Ne maddi, ne manevi katkı
almadım kimseden.
- Gittiğiniz bölgelerde, köylerde kimler anlattı masalları?
- Anadolu'da masal anaları, masal babaları
vardır. enim annem de bunlardan
biriydi. Özel insanlar bunlar. Dedelerinden,
babalarından, annelerinden, kayınvalidelerinden
dinlemişlerdir... Anlatırlar. Bu
insanları bulduğunuzda yedi, sekiz masal
garanti dinlersiniz. Onları yakaladığınız zaman
işiniz kolaydır. Nesil gençleştikçe bağ
kopar, eksik anlatılır. Ama onlar bu işi iş
edinmişlerdir. Ben bu son insanları ahirete
göç etmeden yakalayıp kayda aldım. Artık
masal anlatan, anlatacak insan da kalmadı.
- Kitapta masalları nasıl tasnif ettiniz?
- Masal adlarından yola çıkarak alfabetik
sıraya göre. Diyelim bir peri kızı masalı
var. Sonunda "Ordu, Ulubey İlçesi, Kumanlar
Köyü'nde yaşamakta olan 56 yaşındaki
Fatma Demir'den şu tarihte alınmış,
tarafımızca derlenmiştir. Adı geçen şahıs
ilkokul mezunu olup masalı annesinden
dinlemiştir" diye not düştüm. Bilimsel bir
çalışmada olması gerektiği gibi yani.
BİZİM MASALLARIMIZ NANKÖRLÜĞÜ KINAR
- Bizim masallarımız ne anlatıyor?
- Bizim masallarımız anonimdir. Konular değişse de temalar değişmez. Doğruluk üzerinedir. Nankörlük kınanır. Yalancılık kınanır. Hayvanlara, insanlara sevgiyi, doğaya sevgiyi öne çıkarır. Ortak şifrelerimiz vardır her yörede. Değişmez. Mesela Alman masallarında bunu göremezsiniz. Misafirperverliği öne çıkaran bir masalları yoktur. Ünlü masal Kırmızı Başlıklı Kız'ın konusu bile yoktur mesela. Kendi değerlerimizi halk masallarımızla gelecek kuşaklara aktarabiliriz ancak.
OĞUZNAMELER EN BÜYÜK KÜLTÜR HAZİNEMİZDİR
- Oğuzname'lerin Türk kültürü açısından önemi nedir?
Çok nüshası olunca hepsine ayrı yerden bakmak lazım. Mesela Uygur yazılı Oğuzname çok önemlidir. Çünkü İslamiyet öncesi dönemden bize kalan büyük bir hazine. Dil açısından ayrı bir hazine, Türk devlet yapısı açısından ayrı bir hazine. Tarih açısından çok önemli. Orada gerçek tarih var. Medeniyet tarihi... Kazan nüshası mesela Hz. Nuh'tan başlar 3. Selim'e kadar gelir. O arayı anlatır. Hem Oğuzlar'ı anlatır hem dünya tarihini anlatır. Her bir Oğuzname'nin kendine has özelliği var. Türk tarihi açısından bundan daha önemli eser yoktur diyebiliriz. Hemen arkasından Dede Korkut Hikayeleri gelir.