Pandemi nedeniyle bir yıl gecikmeli gerçekleşen 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları'nın ardından 24 Ağustos'ta ise 2020 Tokyo Paralimpik Oyunları başlayacak. Oyunlarda Türkiye'yi temsil edecek sporcular arasında bu gururu ikinci kez yaşayan ve Türkiye'ye yaşatan Büşra Ün de bulunuyor. Tenisteki uluslararası başarısıyla göğsümüzü kabartan Ün'le antrenmanlarını sürdürdüğü Swissotel The Bosphorus'un tenis kortunda buluştuk. Büşra karşılaşmalarda kullandığı özel tekerlekli sandalyesine geçerek koçuyla kısa bir maç yaptı. Ün'ün sımsıkı kavradığı raketi, tenis topuyla her buluştuğunda bizim de madalya umudumuz arttı.
- Siz belinizi hissetmiyorsunuz. Ama belini hisseden hatta yürüyebilen hafif engelli sporcularla maça çıkıyorsunuz, Tokyo'da da çıkacaksınız. Bu bir dezavantaj değil mi?
- Tokyo'da karşılaşmaya çıkacak 32 tenisçi arasında belini hissedemeyen iki sporcuyuz. Branşımla ilgili en büyük zorluk engele göre bir kategori olmaması. Kategorilere ayırsalar sıralamada ikinci durumda sayılırım. Oyunumu, kondisyonumu ve mental olarak kendimi geliştiririm. Ama engelimi geliştiremem. Vücudunun tamamını hisseden biriyle benim omuz ve koldan üreteceğim güç eşit olmuyor. Makine gibi ellere sahip olmam gerekiyor.
- Peki bu zorluğa rağmen nasıl bu noktaya geldiniz?
- Nokta atışı yapmam gerekiyor. Karşılaşmadan önce rakibimi okuyup çözebilmeliyim. Bana güçlü yanınız nedir diye sorsanız "Vuruşum değil, mental gücüm" derim. Çünkü bu engelle, yürüyen kişilere kafa tutabilmek çok zor. Evet, onlar da sandalyedeler ama sandalyeye oturduğunda boyunuzla bir olan sporcular var. Bizim kategorinin birincisi boks ringinde antrenman yapıyor.
- Bahsettiğiniz o mental gücü nasıl sağlıyorsunuz?
- Aile yönünden şükürler olsun çok şanslıyım. Özellikle de anne yönünden. Onunla daha fazla vakit geçirdiğim için... Ailemde hiç sporcu yok. Tenise başlamadan önce tenisin t'sini bilmezdim. Korta çıktığımda gösterdiğim özgüvenin kaynağı, anne ve babamın beni yetiştiriş şekli... "Ben buradayım" diyebiliyorum. Kendime yetebiliyorum. Bir de bir şeylerin beni zorlamasını çok seviyorum. Engeli bana göre daha hafif kişilere karşı oynamak çok zor, ama onlara karşı strateji üretebildiğimi görmek beni tatmin ediyor. Bu şartlarda ülkemde bir ilk oldum. İkinci kez paralimpik oyunlara gidiyorum. Bir yandan da içim buruk. Çünkü branşımda tekim. Ama teniste ülkemin temsilcisi olma sorumluluğu beni mental olarak güçlü tutuyor.
İKİ AY TURNUVALARA GİTTİM
- Türkiye'yi temsil etmenin omuzlarınıza bir yandan da büyük sorumluluk yüklediğini düşünüyor musunuz?
- 2016'da Rio'daki paralimpik
oyunlarında kıta şampiyonuna yenildim.
Sonrasında yapılan röportajda
ülkemin adının geçmesi benim
için dünyalara bedeldi. "Türkiye
teniste var" dendiğinde ben de "Tamam,
başarmışım" diyebiliyorum.
Tırnaklarımızla kazıyıp bir yere
geliyoruz. Diğer insanların gözünde
de Türkiye'yi güçlü göstermek en
önemlisi.
- Tokyo'ya nasıl hazırlandınız?
- Pandemi nedeniyle antrenmanlarım
aksamıştı. Aralık ayında İstanbul'a
gelip sponsorum olan otele
yerleştim. Üç ay boyunca düzenli
antrenman yaptım. Belki de son bir
buçuk yıldaki gelişimimi bu üç ayda
yaşadım. Hayatımda sadece tenis
vardı. Programımı uygulayabildim.
Daha sonra Tokyo için gereken puanı
toplayabilmek için iki ay boyunca
turnuvalara gittim. Şimdi yine
aynı otelde antrenmanlarıma devam
ediyorum.
SPORCU YETİŞTİRMEK
- Siz bir yandan da spor yöneticiliği bölümünde yüksek lisans yapıyorsunuz. Akademik kariyer neden önemli?
- Tenis kariyerim boyunca bu
işin içindeki insanlar değil de, camiaya
sonradan giren insanların daha
üst kademelerde olduğunu gördüm.
Tıpkı başka alanlarda olduğu
gibi... Spor yöneticiliği okumamın
nedeni şu: Sıfırdan geldim. Sporcuların
hangi sıkıntılarla karşılaşabileceklerini
biliyorum. Sadece tenis
için de geçerli değil bu. Aslında bu
sıkıntıların çözülmesinin zor olmadığını
da biliyorum. Sistemi öğrenmek
için de İngiltere'de yüksek
lisans yapıyorum. Bu arada sahada
sporcu yetiştirmek
gibi bir hayalim de
var. Orada yetiştirdiğiniz
sporcunun
hayallerinin
gerçekleşmesini
sağlayacak kısım
da yönetim
alanı. Bu
yüzden
orada
da
olmak
istiyorum...
- Anneniz sizi tenis dışında başka alanlara da yönlendirmiş. Gitar, okçuluk kursuna da gitmişsiniz...
- İlkokulda matematik profesörü
olmak istiyordum. Annem yaz tatillerinde
bile ablamla belli sayıda test
çözmeden bizi dışarı çıkarmazdı.
Sonra ortaokulda matematik zorlaştı.
"Profesör olmasam da olur,
matematik öğretmeni olsam yeter"
demeye
başladım.
Ama
lisede
tenise
başlayınca
matematik
geri planda kaldı. Bu arada
gitar kursuna gittim. Atıcılık ve
okçuluğu da denedim. Ama tenis
bambaşka. Kortta marifet sadece topa
vurmak değil. Hangi topa hangi
açıyla vuracağınızı, karşınızdaki
sporcunun engelini bilmeniz, hangi
topta zorlanabileceğini tahmin
etmeniz... Tüm bunları düşünmek
çok keyifli.
- Tenis olmasaydı hayatınız nasıl olurdu?
- Yine
sosyal olurdum
ama
şu anki Büşra
olmayabilirdim.
Tenis
sayesinde ilk
kez yurt dışına
çıktım, İngilizce öğrendim,
gittiğim yerde
yanlarında kalabileceğim
arkadaşlar edindim. Şu anki
tüm imkanlarımı tenise borçluyum.
- Her sabah sizi yataktan kalkmaya motive eden nedir?
- Bir sabaha tenis oynamak
için kalkıyorum bir diğer
sabah arkadaşımı görmek için
kalkıyorum. Neyi sevdiğimi biliyorum.
Ve onları yapabilmek için
çabalıyorum.
GÜLERKEN DÜŞÜNSÜNLER İSTİYORUM
Büşra Ün, günlük hayatta karşılaştığı olayları Instagram hesabında mizahi bir dille paylaşıyor. Kendisini, tekerlekli sandalyedeki bir gençle "O da sandalyede anlaşırsınız" diyerek tanıştırmaya çalışan teyzeyi... Ya da "Hiç yürümeyi denedin mi?" diye soranları...
- Sosyal medyanızda, bir bedensel engelli olarak karşılaştığınız sorunları mizahi bir dille anlatıyorsunuz...
- Her alandan örnekler vermek istiyorum. Çünkü her alandayız. Artık insanların bizim birey olduğumuzu anlaması gerekiyor. Siz giydiğiniz gömlekten ibaret değilsiniz, ben de kullandığım sandalyeden... İnsanların bunu anlamasını istiyorum. O yüzden de birey olarak yaşadıklarımı paylaşıyorum. Çünkü gerçekten insanların farkında olmadan yaptığı şeyler var. Benim için iyi bir şeyler yapmak isteyenler olduğunu biliyorum. O yüzden agresif bir dil kullanmıyorum.
- Tepkiler nasıl?
- Engelli bireylerden, "Yaşadığım bir şeye ilk defa çok güldüm" mesajları alıyorum. Sağlam kişiler arasında "Ya ben hiç fark etmemiştim böyle olduğunu" diyenler var. Bir kişinin bile bakış açısını değiştirmek benim için bir kazanç. En çok istediğim insanları güldürebilmek. Gülerken de düşünsünler istiyorum.
-
Günlük hayatınızda da neşeli misiniz?
Başkalarının yanında çok az ağlamışımdır. Mizahı seviyorum. Yakın arkadaşlarımla kara mizah da yaparım. Eğer karşımdaki de alınmıyorsa...
KORTA ÇIKMADAN RAKİBİMİN MAÇINI İZLERİM
- Maç öncesi ritüeliniz var mı?
- 2021 en hızlı çıkış yaptığım yıl oldu. 36 numarayken 14-16 numarayla az farkla kaybettiğim maçlar yaptım. Sonunda 2016 Rio şampiyonu olan Jiske Griffioen ile denk geldim. Ve o gün maçımı bir-iki kişi izledi. Çünkü kağıt üzerinde yenme ihtimalim sıfırdı. Karşılaşmalardan bir gece önce rakiplerimin maçlarını izlerim. O maç öncesi de Jiske ile aynı odada kalıyoruz. İki tek yatak, yan yanayız. Yorganı kafamın üzerime çekip rakibimin maçını öyle izledim. Ve ertesi gün maçı aldım. Bana o güne kadar selam vermeyen sporcuların maç puanımı videoya çektiklerini gördüm. Sonraki maçlarımı da izlemeye geldiler. O gün o gözdağını vermek bana kendimi iyi hissettirdi.
İKİ YILDA KANSERİ YENDİ
1994 yılında doğan Ün altı buçuk aylıkken annesi ayaklarını hissetmediğini fark ediyor. Tetkikler sonucu kanser olduğu ortaya çıkıyor. İki yıl kemoterapi görüyor, iki ameliyat geçiriyor. İki yaşında kanseri tamamen yeniyor ama tümörün verdiği hasar yüzünden belden aşağısını hissedemiyor. 2009 yılında tenisle tanışması ise onun dönüm noktası.