Gazeteci ve yazar Ferhat Ünlü, Sahi Kitap'tan çıkan Kabil'in Torunu romanında iyilikle kötülüğün kadim mücadelesinde kötülüğün yeni hamlesi olarak düşünülebilecek bir meseleye dikkat çekiyor: Bireysel terörizm. Roman kahramanı Barbaros kendi arızalı ruh halinin sonucu toplum huzuruna saldırıyor. Bunu da sürekli hale getirmek istiyor.
Bireysel terörizm nedir, ne amaç güder gibi, sorular sorduran ve düşündüren bir yanı var Kabil'in Torunu'nun.
Ünlü ile bu meseleleri konuşmak için bir araya geldik...
- Kabil'in Torunu'nunda karşımızda bireysel bir terörist var. Filmlerde, romanlarda adalet mekanizması işlemediği zaman, adaleti bireysel eylemleriyle sağlamaya çalışan karakterler çıkmıştı karşımıza. Ama bu bireysel teröristler daha farklı. Onların çıkış noktası nedir?
- Evet, bireysel teröristler farklı.
Mesela Anders Breivik'in ya da Brenton Tarrant'ın movitasyonları, hedefleri tamamen farklıydı. Bundan sonra çıkacak olan bireysel teröristlerin, ki genelde Batı ülkelerinden çıkıyorlar motivasyonları da farklı olacaktır. Bir etnik grup veya bir din adına, karşısına konumlandırdığı kesimi cezalandırmaya çalışan bir sapkın anlayıştan bahsediyoruz. Kendilerini bir tür anti- kahraman olarak görüyorlar. Gizli servislerin dolaylı manipülasyonlarına da kolaylıkla kanacak nitelikte profiller bunlar. Kabil'in Torunu'ndaki kötü adam olan Barbaros ise dünyanın kötülükle sıfırlanacağı ve yeni bir başlangıç yapacağını düşünen bir başka bireysel terörist.
ONLAR İÇİN TERÖR ARAÇ DEĞİL AMAÇ
-Terör örgütleri toplumları terörize etmek için terörü amaçları doğrultusunda araç olarak kullanıyor diye bilinir.
Kitaptan anladığım bireysel teröristlerde terör, amaç haline de geliyor...
- Evet, bu ayrım önemli. Terörün amacı şiddet üzerinden bir siyasal hedefe erişmektir. Misal PKK, 1984'ten beri Türkiye'nin askerine, siviline yönelik saldırılar düzenleyerek Türkiye'yi birtakım siyasal kararlar almaya zorlayan, ama bunu başaramayan bir örgüt. Terör örgütleri, devletlerden güçsüzdür. Hele de bizim gibi terörle mücadelede bağışık ülkeler, terörün siyasal amaçlarına boyun eğmezler.
Bireysel teröristler ise terörün zaten kirli bir şey olduğunun ve sözüm ona hangi ulvi amaçla yapılırsa yapılsın metodolojik açıdan yanlış olduğunun bilincindeler. Bu yüzden terörü, bir araç olmaktan çıkarıp amaç haline getiriyorlar. Madem kötülük yapacaksın, o zaman sırf kötülük yapmak için kötülük yap saikiyle hareket ediyorlar.
Ama onların da amacı bu kötülüğün sonunda güya yeni, güçlü bir topluma erişmek. Bunun altında da 'Sosyal Darwinizm' motivasyonu var. Güçlü olan ayakta kalır, yaşayan; bundan sonra daha iyi yaşamayı hak eder gibi...
HEDEFLERİ TOPLUMUN BİRLİĞİ
- SABAH Pazar'daki bir yazında "Bireylerin örgütlerden, örgütlerin devletlerden, devletlerin bireylerden korktuğu bir çağdayız" diye yazmıştınız.
Kısır bir döngüden bahsediyorsunuz.
Bu döngü nasıl kırılır?
- Vallahi, ben bu cümlemi unutmuşum, hatırlattığın iyi oldu. Bu çerçeve, yani bireylerin, örgütlerden, örgütlerin devletlerden, devletlerinse bireylerden korkması bizi; tuhaf, paradoksal bir döngünün içine sokuyor. Çağımız ve bundan sonrası için bence çözüm -ki belki kısır döngüyü kıracak tek şey de bu- devletler ve milleti oluşturan bireyler arasında bir sözleşme yapmak.
Devletle millet arasında bir sözleşme. Anayasa yapmak da buna dahil. Devlet, kendisine sadık ve liyakatlı bireyin önünü açacak, fırsat eşitliğinin garantisi olacak ve güçlenecek.
Güçlü bir devletin yönetiminde yaşayan birey de o devlete daha fazla sadakat besleyecek. Terör örgütlerinin böyle bir sistemde ayakta kalabilmelerine imkan yok. Orta ve uzun vadede...
Böylece kısır döngü kırılır.
- İnsanın her istediğini yapmasını engelleyen yazılı ve sözlü kural ve normlar var. Bu kurallar olmasa toplumsal yaşam yürümez. Ama bireysel terörizmin hedefinde toplumsal yaşamın temel yapı taşları var. Çok tehlikeli değil mi bu durum?
- Evet çok tehlikeli. Bir defa toplu ya da hücresel bir örgütlenme olmadığı için teröristlerin tespiti zorlaşıyor.
Devletlerin bireylere bakışını da otoriter hale getirecek bir özellik bu.
Bireysel terörizmin yaygınlaşmasının olası bir sonucu da devletlerin, hemen her bireye 'potansiyel terörist' olarak bakması. Belki de bireysel terörizmin amacı yok diyoruz ama nihai sonucu bu olacaktır. Devletlerle milletler arasındaki bağları koparmak... Bu da ulus devletleri değil, tek dünya devletini isteyen küresel güçlerin işine gelecek bir şey. Bu kadar komplike hesap yapmıyor olabilirler ama işin sonucu bu noktalara varır. Bireysel teröristler yüzünden her ulus devlet, Bin Dokuz Yüz Seksen Dört'tekine benzer bir totaliter anlayışla ülkesini yönetse hiçbir birey, o ulus devleti istemez. Onun yerine küresel yumuşak diktatörlüğe razı olur. Belki de olası sonuç bu.
- Bireysel terörizmin yarattığı en büyük handikap devletlerin bireylere bakışıyla ilgili. Toplum güvenliğini korumakla yükümlü devlet, bireysel terörizmi engellemek adına, o toplumu oluşturan bireylerden gelecek teröre karşı da hazırlıklı olmak zorunda. Bu devleti içinden çıkılması zor bir kafa karışıklığına sürüklemiyor mu?
- Zaten paradoksal olan da bu. Devletlerin temel stratejisi; önce toplumun genelini, sonra aileyi, sonra da bireyleri korumaktır.
Bireyin kendisi, devlet için potansiyel düşman haline gelirse o zaman devlet, aile ve toplumu korumakta da zorlanır. Çünkü tehdit içeriden ve tekil olarak geliyor. Bu tür çetin sınavların öncelikle Avrupa ve ABD'de verilmesini muhtemel görüyorum. Batı, konvansiyonel teröre çok yatırım yaptı. Terör doğası gereği asimetriktir gerçi ama bireysel terörizm daha da asimetrik bir şey. Batı'nın kendi ürettiği silah bir gün kendisini vurmaya başlayacak. Başladı bile.
TOPLUM DEVLETİN PATRONUDUR
- Roman kahramanı toplumu dizayn etmek istiyor kendi aklında. Herkesin mutluluğu adına karar veriyor. Toplumlar dizayn edilebilen organizmalar değil. Peki dizayn edilmek istenince sence nasıl sonuçlar çıkıyor ortaya?
- Terörist bireyler, tek başına toplumları dizayn edebilecek güce haiz değil. Toplumlar da zaten dizayn edilen organizmalar değil, evet. Bunun reaksiyonları var. Toplum devletin de patronu.
Tarihsel süreç içinde devleti kuran kendisi zaten. Birey de doğru bir amaç için şiddet ve suça başvurmadan mücadele ediyorsa toplumunun ve devletinin baş tacıdır. Ama başka yollara sapıyorsa cezalandırılmayı hak eder.