Babası doktor olan ve cemiyet hayatı içinde yetişen, dünyayı gezen ve uzaya gitmek için 100 bin dolar yatırması çok konuşulan sosyal, vefalı ve içten bir isim Ahu Aysal Kerimoğlu. Son günlerde Gündoğan'daki 22 odalı yazlığını satıp kızlarına bıraktığı yüklü miktardaki miras ile gündeme geldi. Bodrum'daki yeni yazlığında buluştuğumuzda her zamanki gibi keyfi yerindeydi. Galatasaray'ın eski yöneticisi Ünal Aysal ile yaklaşık 40 sene evli kalan Ahu Aysal, daha önce Boğaz'daki otelini de eski eşine yardım etmek için satışa çıkarmıştı. "Benim yaptığımı başka bir kadın yapmazdı" diyen Ahu Aysal, çocukluğundan pandemi dönemine, kadınerkek ilişkilerinden sosyete dünyasına ve çok merak edilen miras haberlerine uzanan sohbetimizde önemli ayrıntılara değindi.
- Ahu Hanım yeni yazlığınızda ilk kez bizi ağırlıyorsunuz teşekkür ederiz. Nasıl vakit geçiriyorsunuz Bodrum'da?
- Martta yeni yazlığıma yerleştim. Burası çok daha rahat oldu, eski yazlığımda 22 tane oda vardı. Temizliği, bakımı, vergisi, masrafı, misafiri derken beni çok yoruyordu. Kızlarım da torunlarımın okullarından dolayı pek gelip gidemeyince sattım. Tek başıma o kadar masrafa gerek yok. Böyle şeyler söylenmez ama çok insana da yardım ediyorum, para boşa gitmesin bir işe yarasın. Şimdi orası yazlık beach olarak hizmet veriyor. Kışın da yıkıp otel yapacaklar. Burası yeni bir site, ilk ev alıp yerleşenlerdenim. Bahçeme de eski yazlığımdaki erik, kayısı, mandalina, limon, zeytin ağaçlarımı söküp diktim. Onlar beni tanırlar, ağaçlarımla konuşuyorum. Oradaki güzel anılarımı burada da hatırlamak istedim.
Kayısı ağacı meyve verdi, ondan bu sabah reçel bile yaptım.
- Gündoğan'daki yazlığınızı satıp kızlarınıza 25'er milyon TL miras bırakmanız çok konuşulmuştu...
- Evet mirasımı kızlarıma dağıttım. Ne yapacaktım ki parayı? Zaten üçümüz paylaşıyorduk o evi. Gitsinler istediklerini yapsınlar, onların çocukları var, hayatlarını ona göre düzenlesinler. Bu saatten sonra evleneceğim, çocuk doğuracağım yok. Bir ihtiyacım da yok niçin para biriktireyim, banka mı beklesin? Kızlarım genç, parayı harcasınlar. İster yazlık, ister tekne alsınlar keyif sürsünler. Ölmemi mi bekleselerdi?
Doğru olanı yaptım. Paraya ihtiyacım yok ki, şu an sadece eğlence olsun diye kurduğum briç akademisinin açılmasını bekliyorum.
- Daha önce de eski eşiniz Ünal Aysal için Boğaz'daki otelinizi elden çıkarmıştınız ve "Benim yaptığımı başka kadın yapar mı?" demiştiniz...
- Eğer ihtiyacın varsa önce kendini düşüneceksin. Bazı kadınlar "Saçımı süpürge ettim" gibi cümleler kurar, bunlar yanlış cümleler.
Tabii ki önce kendimizi korumaya alacağız sonra da bütün sevdiklerimize yardımcı olacağız. Evet belki hiçbir kadın yapmaz yaptıklarımı.
Çünkü onların düşünme şekilleri farklı. Beni de babam böyle yetiştirdi.
Oteli Ünal Bey'e tabii ki verecektim, çünkü ihtiyacı vardı, yeni bir işe girmek istiyordu ona destek oldum. O parayı zaten beraber çalışıp biriktirdik, sadece benim değildi. Başka malım mülküm olsa onu da verirdim. Bugün olsa yine Ünal Bey'le evlenirdim, şimdi değil yani gençliğime dönsem diyorum (gülüyor). Önceki röportajımızda Ünal ile akraba gibi olduk demiştim sana aynen öyle, benim canım acısa onun ödü patlar.
Onun canı acısa benim ödüm patlar.
- Peki şimdi ne yapıyor Ünal Bey?
- Şimdi biraz mücadelede, ne yapacağını o da bilemiyor. Zaman biraz değişik, insan dün yaptıklarını bugün yapamayabiliyor. Ama Ünal Bey kendi hayatını toparlayacaktır.
- Eskiden de böyle fedakar mıydınız? Yoksa yaşadığınız o hastalık süreci sizi kırılma noktasına mı getirdi?
- Evet çok da değiştim ama küçükken de güzel, akıllı, sevecen bir kızmışım. Bir gün annem evde yokken eve misafir gelmiş, çikolatalarımı kırıp kırıp tabağa koyup ikram etmişim. Bunu çok anlatırlar.
- Pandemi dönemi sizin için nasıl geçti?
- Pandemi dönemi hepimizi zorladı. Ben Covid-19 için 3. Dünya Savaşı diyorum ama yavaş yavaş bu da bitecek. İnsanların ölmesi lazım, büyük güçler bunu istiyor. Baksana her yer bina, çok fazla insan var. Sağlamlar kalsın çürükler gitsin diye uğraşıyorlar.
Resmen bir savaş dönemi ama bir yandan da hayat devam ediyor.
İki doz aşımı da oldum. Aşı olmamayı hiç düşünmedim, hemen koşup oldum. Bir de pozitif düşünmek lazım tüm hastalıklarda.
Niye, niye diye çok sorup dövünmemek lazım.
- Sizin için pozitif düşünmenin formülü nedir?
- Bu bir beyin jimnastiği gibi. Yatarken, sabah kalktığında sürekli kendini sev yastığını sev teşekkür et. Gülerek uyumaya çalış, biraz gülerek uyuyunca beyin pozitiflik algılıyor. Sağlıklı olarak uyanmak en önemli şey. Bir de kötü şeyler olunca defolsun gitsin demesini bileceksin.
İçine kötülüğü almayacaksın.
TÜRKİYE'DEN BAŞKA YERDE YAŞAYAMAM
- Siz uzaya gitmek istiyordunuz. Nereden geliyor bu uzay merakı Ahu Hanım korkmuyor musunuz hiç?
- Hayatta elinde ne varsa sonuna kadar değerini verme mecburiyetindesin.
Bende korku diye bir şey yok. Korkusuzluk belki de yaşla birlikte geliyor. Mesela ölümden de korkmuyorum hadi yarın ölüyorsun deseler ölmeye de hazırım. Çok güzel yaşadım, her şey çok güzel olmasına rağmen yarın ölebilirim. Korkmuyorum. Ben de uzayı bile deneyimlemek istiyorum.
- Başka bir ülkede yaşamayı düşündünüz mü peki?
- 160 ülkeyi gezdim. Her yerin keyfi ayrı ama Türkiye'den başka yerde yaşayamam.
- Fırsatınız olsaydı Türkiye'de neyi değiştirdiniz?
- İmkanım olsaydı eğitim sistemini değiştirirdim. Tabii ki temel dersler de önemli ama insanları daha dürüst, vicdanlı, farkındalığı yüksek yetiştirmek için daha psikolojik sosyolojik duygusal dersleri müfredata koyardım.
PARASI OLAN HERKES KENDİNİ SOSYETİK SANIYOR
- Pandemi sonrasında davetlere dönecek misiniz?
- Artık eskisi gibi davetlere katılmıyorum. Davetlerde, eski samimiyet yok. Cebinde para olan kendini sosyetik zannederek ortalıklarda dolaşıyor.
Benim anladığım sosyete kavramı şu: Society zaten cemiyet demek. Bir şeyler verebilmesi alabilmesi lazım bu insanların ama şu an sadece parası olan konuşuyor, etraftaki insanları da eziyorlar ben buna çok karşıyım. Senin paran var onun parası yok diye azarlayamazsın kimseyi.
Artık böyle davetlere gitmiyorum. Kendimle barışığım, bir yerlerde görünmek gibi bir niyetim yok. Benim gibi benzer tarzda ailelerde yetiştirilen dostlarım da bu tür davetlere gitmiyor. Bir yere gelme ihtiyacımız yok, parmağımdaki yüzüğü sevdiğim için takıyorum, pahalı olduğu için değil. Eskiden salı günü Konak Sineması prömiyerine gitmek çok önemliydi, bu tip şeyler kalmadı. Bir seviyedeki insanlar bir seviyedeki yerlere giderdi.
Şimdi parası olan beş misli para verip her davete gitmek istiyor. Ben de bunları sevmiyorum. Benim gizlim saklım yok. Kendi kendimle dürüst konuşmayı öğrendim. Başka bir şey yapıp başka bir şekilde göstermem kendimi. Bir sürü insan kendisini havalı göstermek istiyor, bense doğruyu konuşuyorum onun için rahatım, huzurluyum ve keyifliyim.
- Kadınlara tavsiyeniz var mı?
- İşin karakterine göre olmalı. Kendini deneyeceksin, ben neleri severim, neyi yapabilirim, ben kimim? Herkesten önce kendini tanıyacaksın, sonra kendini sevdiğin işe bağlayıp orda ne lazımsa onu yapacaksın. Erkeğe bağlayamam kendimi. Katiyen kimse bağlamasın. Bir kader çizgimiz olduğuna inanıyorum. Evlenecek miyim, çocuk yapacak mıyım, Allah korusun çocuğun sakat mı olacak...
Benim inancımda bunların hepsi yazılı geliyoruz. Çok da takmamak lazım böyle şeyleri kafaya. Mesela ben "Allah'ım benim aklımı alma" diye dua ederim. Aklımı kullanmam ve ne yapmam gerektiğini bilmem lazım. Muvaffakiyet benim elimden kaçmamalı. Çok meraklıyım, kontroldeyimdir, olmayacak şeyleri bile merak ederim, öğrenmeyi çok seviyorum, öğrenmenin sonu yok.
En sevdiğim şey Google bu hayatta. Hemen sorarım Google'a.
ELON MUSK'I DAVA ETTİM
- Sizin bir uzaya gitme isteğiniz vardı. Yüklü miktarda ödeme de yapmıştınız.
- Bir şirketle anlaşmıştım, o şirket Elon Musk'a satılmış. Hollanda da mahkemem devam ediyor şirketin yeni sahibi Elon Musk'ı dava ettim. Paradan vazgeçtim, uzaya gitmeyi hâlâ çok istiyorum. Buradan Elon Musk'a sesleniyorum. Hâlâ gidebilirim, ya beni uzaya götürsün ya da paramı iade etsin. Sekiz saat sürecek bir yolculukla uzay turizmi yapacaktım. Ben bunun tüm çalışmalarına katıldım. Amsterdam'da eğitimler aldım F-16 kullandım.
Parabolik olabilmek, yer çekimi olmaması demek. Sekiz kişi özel uçaklarla eğitim aldık, yer çekimsiz ortamı deneyimledik. Yatıyorsun önce belli bir noktaya gelince hop kendiliğinden yerinden havalanıp uçmaya başlıyorsun.
Uçağın içinde su döküyoruz mesela, su havada duruyor. Yaklaşıp hüp diye içine çekiyorsun suyu. Bunların hepsi denendi ama bir türlü uzay uçuşu gerçekleşemedi. Şimdi mahkemeden gelecek olan haberi bekliyorum.
Avukatım Tolga çok iddialı. Oradaki avukatlarla irtibatta. Mahkemeye vereli altı ay oldu, kısa sürede sonuç almak istiyorum. 100 bin doları avukatımla paylaşırım dedim.