Suriye'den zorunlu göçün 10'uncu yılı... 2011'den beri milyonlarca Suriyeli kendilerine Türkiye'yi vatan edindiler. O gün annelerinin kucağında 5 yaşında Türkiye'ye gelen çocuklar şimdi 15 yaşındalar, 10 yaşında olanlar 20... Çoğunun Suriye'ye dair hatırladıkları sınırlı. Tanıdıkları, anı biriktirdikleri vatanları Türkiye oldu. Suriyeli, Z kuşağı, mülteciler... Hayata bakışları da hayattan beklentileri de farklı... Aileleri ile kuşak çatışması yaşıyorlar. Tiktok ve You- Tube'a videolar yüklüyor, dünyayı internetten takip ediyorlar. Kimi oyuncu olmak istiyor kimi moda tasarımcısı... Siber güvenlik okumak isteyeni de var bilgisayar mühendisliği de... Aileleri onları "Tiktok gençliği bunlar, internetten başka bir şey bilmiyorlar" diye eleştirse de, onlar ülkelerini kurtarma hayali kuruyorlar. Bunu kendi çağlarının enstrümanlarını kullanarak yapabileceklerinin farkındalar. Şu an Türkiye dışındaki ülkeler yüzlerine kapılarını kapatmış onları görmezden gelse de Suriyeli gençlerin inançları tam: "Bir gün tüm dünya hakkımızda güzel şeyler konuşacak" diyorlar. Biz de zorunlu göçün 10. yılında, Türkiye'ye henüz çocukken gelmiş Suriyeli gençlerle buluştuk. Burada geçen 10 yılın muhasebesini onlardan dinledik. Mülteci olmak, çocuk aklıyla girilen bir ülkede gençliğe adım atmak nasıl bir duygu? Burada hayatları nasıl geçiyor? Nasıl hayaller kuruyorlar? Türkiye ve Suriye onlar için ne ifade ediyor? Filistinli çocukların yaşadıklarını görünce neler hissediyorlar? Ülkelerine dönmek istiyorlar mı? Sözü Suriyeli gençlere bırakıyoruz...
ŞAM NUMAN
Güçlü olduğumuza ve Suriye'yi geri alacağımıza inanıyorum
"17 yaşımdayım. 4 yaşımdayken Suriye'den İstanbul'a geldik. 13 yıldır burada yaşıyorum. Suriye'ye dair hiçbir şey hatırlamıyorum. Bir anım bile yok. İstanbul'da lise ikinci sınıfa devam ediyorum. Büro yönetimi bölümündeyim. Bir sene sınıfta kaldım, maalesef. Uzun yıllardır burada yaşamama rağmen, 'nerelisin?' diye sorduklarında 'Suriyelim' demeye çekiniyorum. Suriyeliyim dediğimde 'Suriyelilere hiç benzemiyorsun' diyorlar ve ben buna seviniyorum. Buna neden seviniyorum, Suriyelilere benzememek beni neden mutlu ediyor diye sorguluyorum kendimi. Keşke Suriye'de kalsaydık ya da Türk olsaydım. Annemle babamın konuşmasına denk geldim. Annem: 'Şimdiki çocuklar bizden çok daha güçlü, tekrar Suriye'yi ayağa kaldıracaklar' diyor. Babam da: 'Bırak ya, bunlar Tiktok'tan, sosyal medyadan başka şey görmüyorlar' diyor. Oysa babamın düşündüğü gibi değil. Bizden öncekiler korkup gelmiş, biz olsaydık Suriye'de kalırdık ve gelmezdik. Şimdi ise bizden bir şey beklemiyorlar. Oysa görünen birkaç Suriyeli çocuktan ibaret değiliz biz. Ben güçlü olduğumuza ve Suriye'yi geri alacağımıza inanıyorum. Suriyeliler şu an dünyanın her ülkesinde yaşıyorlar. Yaşadığımız yerdeki eğitim ve kültürümüzle birlikte hepimizin birleştiğini hayal ediyorum. Düşünsenize ne kadar güçlü oluruz. Ülkemizi kurtarabiliriz. Bir gün hakkımızda tüm dünya güzel şeyler konuşacak. Buna inanmak, çabalamak ve tüm Suriyelilerin birbirinin elini tutması lazım. Sihirli kelime, inanç ve istemek... Kendimi vatansız değil, hem Türk hem de Suriyeli gibi hissediyorum. İki vatanım varmış gibi... Türk olmak da gurur verici. Suriye'yi hiç hatırlamasam da orası beni çekiyor. Savaşın bitmesini de beklemeyeceğim. 18 yaşımı doldurur doldurmaz Suriye'ye gitmek için çabalayacağım. İnsanları da bir araya getirmeye çalışacağım. İçimdeki vatan özlemini paylaşmak ve tüm Suriyelilerin bana inanmasını, birlikte vatanımıza geri dönebilmeyi çok istiyorum.
FİLİSTİNLİLER ÇOK GÜÇLÜ
Filistinli 11 yaşındaki bir çocuk rap müzik yaparak sesini tüm dünyaya duyurmaya çalışıyor. Onu görünce 'ben hiçbir şey yapmamışım' diyorum. Çünkü ben savaş görmedim, direk geldim Türkiye'ye. Ama o çocuk savaşın içinde, verdiği mücadele gurur verdi bana. Çok güçlüler Filistinliler. Suriyeli gençleri kafelerde görünce 'Şunlara bakın ülkeleri savaşta, onlar kafelerde eğleniyor' diyorlar. Ama ne yapalım, buradayız ve genciz... Eğlensek de gülsek de içimiz kan ağlıyor ve onlar bunu göremedikleri için bizi mutlu sanıyorlar. Göç eden bizim kuşak değildi, bizim ailelerimizdi. Ben olsam gelmezdim. Ölecek olduğumu bilsem bile savaşırdım. Beni gülümseten, ayakta tutan şey hayallerim. Vatanıma dönmek ilk hayalim ama aynı zamanda oyuncu olmak istiyorum. Üniversitede oyunculuk bölümünde eğitim almayı hedefliyorum. Mültecilerle ilgili Misafir adlı kısa bir filmde de oynamıştım. Annem karışmıyor ama babam pek olumlu bakmıyor. Suriye'ye gitsem de Türkiye benim için çok özel. Bir ayağım orada bir ayağım burada olacak. Türkler çok anlayışlı, cana yakınlar. Yemeklerimiz ve giyim tarzlarımız farklı ama... Türk yemeklerini çok seviyorum, türlü, dolma, sarma favorim."
MUHAMMED HABBAZ
Biz de Türkiye için iyi şeyler yapmalıyız
"18 yaşımdayım. 12 yaşımda geldim Türkiye'ye. Altı yıldır burada yaşıyorum. Suriye'yi hatırlıyorum, savaşı kısa da olsa yaşadım. Babam İstanbul'a geldikten sonra beni, kardeşlerimi ve annemi de yanına aldı. İlk geldiğimde kendimi garip hissettim. Dil sorunu yaşadım. Hiçbir yeri bilmiyordum. Türk arkadaşım yoktu. Türk okuluna gitmedim hiç. Açık lise okuyorum şimdi. Ailemin mağazası var. Ben de orada çalışıyorum, elbise satıyorum. Burada eğitim almak, mühendis ya da doktor olmak istiyorum. Sonra Suriye'ye dönüp ülkeme faydalı olmayı hayal ediyorum. İnşallah savaş bitecek. Suriyeli arkadaşlarım var, işten sonra dışarı çıkıp, kafelere gidiyorduk pandemi yokken. Şimdi işten eve gidiyoruz hemen. Türkiye'den çok memnunuz. İşimizi kurduk, evimizi aldık. Filistinli çocukların bombalar altında öldüğünü görünce üzülüyorum ve aklıma bizim ülkemiz geliyor. Neden biz bunları yaşıyoruz? İnsanlar güzel şeyler yaşarken neden Filistinliler ve bizler böyle hayatlar yaşıyoruz? Türkler iyi insanlar. Araplar bizi kovdu ama Türkler kapılarını açtılar. Büyük adam olup Türkiye'ye de faydalı olmak istiyorum. Türkler için biz de iyi şeyler yapmalıyız."
NURETTİN ALADİN
Neşet Ertaş ve Ahmet Kaya dinlemeyi çok seviyorum
"11 yaşımda Türkiye'ye geldim. Şu an 17 yaşımdayım. Lise üçüncü sınıftayım. Hedefim dünyanın iyi üniversitelerinde girip siber güvenlik eğitimi almak ama Suriye vatandaşı olduğum için hiçbir yere gidemiyorum. İnşallah Türkiye'de Yıldız Teknik Üniversitesi'ne girebilirim. Suriye'de 2011'e kadar iyi bir hayatımız vardı. 2015'te çok kötü günler geçirdik. Şu an hamdolsun Türkiye'de ve ailemizle birlikteyiz. İlk geldiğimde burada kalmak istemiyordum. Bu yüzden ne konuşmak ne de insanları anlamak istiyordum. Hep dönmeyi hayal ediyordum. Ama şu an her şey daha iyi. Türkçeyi öğrendim, okulda başarılıyım. Türk arkadaşlarım da var. Şu an pandemiden dolayı görüşemesek de Türk arkadaşlarımla birbirimize hep yardımcı olduk. Yeni adetler, yeni kültürler öğrendim burada. Müslüm Gürses, Neşet Ertaş ve Ahmet Kaya dinlemeyi çok seviyorum. Suriye'de savaş uzun sürecek gibi görünüyor. Ama bir gün vatanıma dönmek istiyorum. Ancak Türkiye'de de hep olacağım. Burada çok iyi insanlar tanıdım. Seviyorum Türkiye'yi... 30 yaşıma geldiğimde, yüksek lisansını bitirmiş, doktoraya başlamış, ailesine bakabilen biri olmuş olmayı çok isterim. Harvard Üniversitesi'nde eğitim almak ve Türkiye'ye gelip burada çalışmak en büyük hayalim. Şu an bazı derneklerde gönüllü olarak çalışıp tercümanlık yapıyorum. Bazen ihtiyaç sahibi aileleri ziyaret edip ya da dağıtım gerekiyorsa o işleri gönüllü olarak yapıyorum. Babam bir fabrikada çalışıyor. Annem de öğretmen. Çok çalışıp bize bakıyorlar. İsrail işgali 70 yıldır süren bir savaş. Filistin ve Kudüs Müslümanlarındır. İnşallah, bir gün bu savaş biter ve Filistinliler rahat günler yaşarlar."
CUD ALMAŞHUR
Her şeye sıfırdan başladım ve ayakta kalmayı başardım
"16 yaşımdayım. Türkiye'ye 9 yaşımda geldim. Suriye'yi hayal meyal hatırlıyorum. İmam Hatip Lisesi, dördüncü sınıfta okuyorum. Moda ve moda tasarım eğitimi almayı çok istiyorum. Çünkü kıyafet dikmeyi, farklı kombinler yapmayı seviyorum. Küçük bir dikiş makinesi aldım ve tasarım kıyafetler yapmaya başladım. Türkiye'ye gelmeden önce birkaç ay teyzemde kalmıştım. Teyzem terziydi ve bana dikiş dikmeyi, kumaş kesmeyi öğretti. Elim de yatkındı. Konya, Ankara ya da İzmir'de okumak istiyorum. Okulda Türk arkadaşlarımla aram çok iyi. Pandemi sebebiyle görüşemesek bile aramız hiç bozulmadı. Türk kadınları çok güzel giyiniyor. Herkesin kendine özel bir tarzı var. Kişiliklerini çok iyi yansıtabiliyorlar. Detayları güzel kullanıyorlar. Türklerin kanı çok sıcak. Türk vatandaşlığını aldım. Çok alıştım İstanbul'a. Suriye'de savaş biterse sık sık giderim ama Türkiye'de yaşamayı istiyorum. Çünkü burada büyüdüm. Sıfırdan başladım her şeye, başta endişelensem de ayakta kalmayı başardım. Sosyalleşmeyi de seven biri olduğum için üç ayda Türkçeyi öğrendim. Çabuk adapte olduğum için kendimle gurur da duydum. Burada bir hayat kurduk. Suriye'ye döndüğümüzde diplomalarımızı kabul ederler mi bilemiyoruz. Tekrar her şeye baştan başlamak kolay değil. Türk insanları çok samimi, ayrımcılık yapmıyorlar. Önyargı ile yaklaşanlar bizi tanıdıktan sonra seviyorlar. Üç kardeşiz, bir ağabeyimi savaşta kaybettim. Babam hasta olduğu için çalışamıyor. Annem göçmen merkezlerinde hemşirelik yapıyor. Yurt dışındaki akrabalarım bazen yardım gönderiyor. Geçimimizi bu şekilde sağlıyoruz. Çok şükür, burada olmaktan mutluyum. Zaten hep neşeli biriyimdir. Suratımı asmam. Etrafımdakilere mutluluk vermeye çalışırım."
Doç. Dr. E. SARE AYDIN İMRA Uluslararası Göç ve Mülteci Derneği Başkanı
Ülkemiz için birer birer zenginlikler
"Ülkemizdeki göçmen çocuklar, Almanya'ya göç eden Türklerin çocukları gibi aslında ne oralalılar ne buralı. Bir yandan sokakta Suriye kültürünü yaşarken okulda Türk kültürü ile de büyüyorlar. Göçmen çocuklarının kaderleri böyledir. İki kültür, iki dil, iki farklı coğrafyanın yaşamlarına etkisini hayatları boyunca hissederler. Göçmen olmanın bu gençlerde zihinsel ve duygusal travmaya da yol açtığını göz önünde bulundurmak gerekiyor. Okuldaki kültüre mi evdeki kültüre mi ayak uyduracağına bilmeden arada kalmışlık yaşıyorlar. İki kültür arasında sıkışmış olmak onların kendilerine ait ulusal, sosyal kimliklerinin inşasında daha erken yol almalarına neden oluyor. Çünkü onlar nereden bakarsanız öteki. Ötekiyseniz öncelikli olarak kendinizi tanımalı ve bilmeniz gerekiyor ki ayakta kalabilesiniz. Göçmen çocukların hayata karşı sorunları da yerli gençlere göre daha farklıdır. Fakat ben bu şekilde büyüyen bir gencin dünyaya daha geniş bir perspektiften bakabileceklerine inanıyor ve Suriyeli gençlerin de bu anlamda ülkemize bir zenginlik olacağını düşünüyorum. Şayet, misafir ülkenin ilgili kurumları göçü akıl ve sağduyu ile yönetip, göçmen gençlere yönelik nitelikli politikalar üretirse bu gençler aynı zamanda kültüreler arası köprü vazifesi de görebilir ve ülkemize büyük bir kazanım sağlayabilirler. Kültürler arası etkileşim dünyayı tanımak demektir ve bizim evlatlarımızda göçmen çocuklarla bir araya gelerek bu etkileşimi yaşıyorlar. Bizler de İMRA Derneğimizi çatısı altında zaman zaman bizler de Suriye'den, Irak'tan, İran'dan, dünyanın her köşesinden tüm göçmen gençlerle bir araya geliyoruz. Şunu söyleyebilirim ki; Türkiye onlar için çok büyük bir kültürel zenginlik olmuş. Konuştukça anlıyorum ki bu toprakları kendi vatanlarından ayrı görmemeye başlamışlar. Türkiye onlar için bir yuva oldu, bunun farkındalar.
DAHA KOLAY ADAPTE OLUYORLAR
Diğer bir açıdan, göçmen gençler yetişkinleri ve halkımız arasında adeta bir köprüler. Genç oldukları için çok daha kolay adapte olabiliyor, uyum sürecini daha kolay aşabiliyorlar. Elbette zaman zaman iki kültür arasında çatışmalar, ayrımcılığa maruz kalınan durumlar ortaya çıkabiliyor. Akran zorbalığını maalesef daha çok yaşayabiliyorlar. Bizlerin de görevi sanıyorum burada, her iki tarafa da birlikte yaşayabilme bilinci vermek. Bu konuda biz de İMRA olarak birçok eğitim, etkinlik, organizasyonlar yaparak göçmenlerimizi ve yerli halkımızı bir araya getiriyoruz. Son olarak şunu söyleyebilirim ki; Suriyeli gençler emin olun ki umutlular. Hem Türkiye'ye hem de Suriye'ye bir katma değer olabilmek için çalışıyorlar. Mücadeleyi çok küçük yaşlardan itibaren öğrendikleri için umudu ve azmi biliyorlar. Onlara karşı inatla devam ettirilmeye çalışılan nefret söylemlerini, hayattan dışlamaya yönelik davranışları bir kenara koyup yollarına azimle devam ediyorlar. Birçoğu çok iyi üniversitelerde okuyor, okullarını bitirenler çalışma hayatına atılarak ülkemize ekonomik değer katıyor. Ben Suriyeli gençlerin ışığının onlara karşı nefrete bulanmış zihinleri de aydınlatacağına inanıyorum."