Koronavirüs vakaların en yoğun olduğu dönemi yaşıyoruz. Herkesin etrafında yakınları teker teker virüse yakalanıyor. Maske, mesafe, hijyen kurallarına uyulsa da herkes korku içinde… "Acaba bugün virüs kaptım mı?" endişesi her dakika devam ediyor. İnsanlar vücudunu dinlemeye başladı. "Başım mı ağrıdı, öksürecek miyim, ateşim mi var?" diye uyuyamayanlar, günlük işlerine devam edemeyenler çok sayıda... Bizde içinde bulunduğumuz bu ruh halini, şu an koronavirüs geçirenlerin psikolojisini ve hasta yakınlarının korkularıyla nasıl başa çıkacaklarını uzmanlarla konuştuk. Uzmanlar uyarıyor: "Aniden çıkan ve hayatımızın akışını değiştiren durumlar psikolojik travma oluşturur. Şu an tüm dünya psikolojik travma yaşıyor. Kendi gücünüzün farkına varın. Sürekli haberlere odaklanmayın. Hobilerinizle ilgilenin ki travma sonrası psikolojik büyüme yaşayabilelim."
UZMAN KLİNİK PSİKOLOG ASLI KARASAÇ ÖZKAYA
Psikolojik dayanıklık hastalıkla başa çıkmanızı sağlar
"Covid 19'u diğer fiziksel hastalıklardan ayıran en önemli özellik, kişilerin hastalık sürecinde gerek hastanede gerekse evde tedavi sürecini yanlız geçirmeleridir. Herhangi bir aile ya da yakın arkadaş desteği olmadan tek başına kalmış olmak kişilerde hüzünlü bir ruh hali yaratmaktadır. Yalnızlık psikolojisi duygusal anlamda kişilerin çöküntüye girmesini tetikleyen bir durumdur. Özellikle Türk halkının geleneksel aile yapısını düşünecek olursak bu durum kişilerde ciddi depresyonlara sebebiyet vermektedir. Fiziksel hastalıklarla başa çıkmada en önemli kaynak psikolojik olarak dayanıklılıktır. Yani rezilyansı (psikolojik dayanıklılığı) güçlü olan kişilerin fiziksel hastalıkların üstesinden gelme oranının daha yüksek olduğu kanıtlanmış bilimsel bir gerçektir, Covid de ölümlerin ve hastalığı çok ağır geçirenlerin geneline bakacak olursak duygusal ruh hali çökmüş kişilerde hastalık daha ağır seyredebilmektedir. Hasta olmadan sadece 10 gün kimseyle görüşmeyip aynı odanın içinde kalmak bile kişilerde olumsuz bir ruh hali çizerken, birde böyle bir salgının, milyonlarca can kaybı olan bir hastalığın etkileriyle kişilerin duygusal bozukluklar yaşaması bir taraftan kaçınılmaz bir gerçektir. Bu sebeple kişiler zihinsel süreçlerini yeniden şekillendirmeli, bunun bir hastalık olduğunu, atlatan ve hafif geçiren pek çok kişi olduğunu, dünyanın bu durumla savaştığını, sadece kendi başına gelmiş bir şey değil, yüzlerce kişinin bu hastalıkla başa çıkmaya çalıştığını düşünüp kişiler kendi kendilerini telkin etmeliler. Yetersiz kalınan noktalarda FaceTime terapiler ile kişiler destek almalıdır.
HASTA YAKINLARI DA ÖNEMLİ
Ruh sağlığı ile çalışırken biz uzmanların en önemsedikleri şey hasta ile birlikte hasta yakınının psikolojisidir. Her an bir şey olur kaygısı, elimden gelenin fazlasını yapabilseydik keşke pişmanlığı ve bunun gibi pek çok duygusal sorunla baş başa kalabilirler. Bu duygularla başa çıkmak sanıldığı kadar kolay değildir. Ayrıca pek çok hasta yakınında gördüğüm en büyük suçluluk duygusu, 'ben dışarı çıkıp kendime iyi gelecek pek çok şey yapıyorum örneğin geziyorum, güzel yemekler yiyorum, hatta zaman zaman gülüyorum, hayatıma bir şekilde devam ediyorum' psikolojisidir. Bu suçluluk duyulacak bir şey değildir. Aksine eğer hasta yakını, kendini iyi hissetmek için ona iyi gelen şeyleri tespit edip hayata geçirirse kendini iyi hisseder ve hasta olan kişiye moral ve motivasyon anlamında daha büyük bir güç verebilir."
UZMAN KLİNİK PSİKOLOG AYHAN ALTAŞ
Belirsizlik insanları etkiliyor
Bu yaşadığımızın adı aslında psikolojik travmadır. Psikolojik travma aniden ortaya çıkan ve hayatımızın akışını temelden değiştiren durumlara denir. Şu an yaşadığımız tam olarak budur. Düşünsenize pandemi olmadan önce özgürce istediğimiz yere gidiyorduk, istediğimiz kişi ile görüşüyorduk istediğimiz saatte istediğimiz gibi hareket ediyorduk. Şimdi ise aniden bir virüs ortaya çıktı ve tüm dünyadaki insanların hayat akışı tamamiyle değişti. Yeni bir dünya düzenine alışmaya çalışıyoruz. Bu sürece hızlı uyum sağlayanlar olduğu gibi uyum sürecinde ciddi sorunlar yaşayanlar da oluyor. Bunun yanı sıra bizim en temel patolojimiz olan ölüm korkusu sürekli haber akışıyla tetikleniyor. İşin ilginç tarafı virüs ilk çıktığında ortaya atılan videolar o kadar korkutucuydu ki insanlar zehirlenmiş gibi yol ortasında bayılıyordu... Bunun yanı sıra insanoğlunun en sevmediği ve stresin temel kaynağı olan belirsizlik durumu söz konusu, yasak saatleri sürekli değişiyor, hafta sonu açılıyor sonra kapanıyor. Okulların ne zaman açılacağı ve ne şekilde açılacağı sürekli değişiyor. İş hayatında ne şekilde çalışılacağı da aynı şekilde... Bu belirsizlik durumu da insanları psikolojik anlamda olumsuz etkiliyor.
YENI DÜZENE UYUM ŞART
Bu belirsizliği belirli hale getirmeye çalışmak yerine bu sürecin bir süre daha süreceğini bilerek biraz akışına bırakmak gerekiyor. Sürekli olumsuz haber akışını takip etmek kaygı düzeyimizi olumsuz etkilemektedir. Yeni yaşam düzenine uyum sağlayıp yeni şartlarda kendimize nefes alacak bir alan oluşturmak da çok önemlidir. Uyku düzenimiz, yeme düzenimiz yaşam düzenimiz değişti. Mümkün olduğunca uyku düzenimize dikkat etmek, hareketsiz kalmamaya özen göstermek gerekiyor. Hareketsiz kalma konusu da bu süreçte insanları psikolojik olarak olumsuz etkilemektedir. Evde kalmak demek hareketsiz kalmak değildir. O yüzden evde kalıyor bile olsak evde yapabileceğimiz fiziki egzersizler hem fiziksel hem de psikolojik olarak iyi gelecektir."
PSİKOTERAPİST DR. CEM KEÇE
Koronayak ruh hali
"Pandemi gibi felaketler insanların hem kendilerinin hem de ailelerinin sağlıkları, güvenlikleri ve geleceklerine ilişkin yüksek düzeyde stres, korku, kaygı yaşamasına neden olduğu için anksiyete bozukluklarına ve önceden var olan psikolojik sorunların kötüleşmesine yol açabilir. Covid pandemisinde kimseye güvenememe, hiçbir kanıt olmasa da tehdit altında olduğuna inanma, aşırı şüpheci olma, yetkililerin kesin bir şeyler saklandığına inanma, bu inançtan dolayı her söylenene şüpheyle yaklaşma, sosyal olarak izole olma, temelsiz komplo teorilerine inanma, insanların sözlerinde başka anlamlar arama gibi daha pek çok kötü ve gerçek dışı paronayak düşünce insanlar arasında koronavirüsten daha hızlı bir şekilde yayılıyor, ben buna 'koronayak ruh hali' diyorum. Muhakemede bozulma ve aşırı duyarlı olma hali olarak tanımladığım koronayak ruh hali, kişilerin olmayan olaylara olmuş gibi ikna olmalarına, koronafobiye, yiyecek depolama, evden çıkamama, silahlanma gibi abartılı ve anormal davranışlarda bulunmalarına yol açabiliyor. Her insan korkar, bu doğal ve olağan bir durumdur. Çünkü korku, virüs salgını gibi bizi tehlikeli durumlara karşı uyaran anlamlı ve önemli bir reaksiyondur. Koronafobide ise, kişinin hem sosyal hem özel hem de iş hayatını fazlasıyla olumsuz etkileyebilecek ve ciddiye alınması gereken abartılı ve gerçek dışı bir korku ve kaygı durumu söz konusudur. Koronayak ruh hali içindeki kişilerde ise, abartılı gurur, bencillik, kuşku, güvensizlik, alay edilme korkusu, kurgu yapma, huzursuz, şüpheci ve öfkeli olma hali günlük hayatın kalitesini bozacak kadar yoğun ve abartılı olur.
ÖLDÜRMEYEN ACI GÜÇLENDİRİR
Tüm dünyanın yaşadığı bu salgın travmasını kayıplarla değil, kazançlarla atlatarak, diğer bir ifadeyle "travma sonrası psikolojik büyüme" süreci olarak yaşamamız mümkün. Öncelikle kendimize bu olağanüstü durumun eninde sonunda sona ereceğini söylememiz gerek. Nietzsche'nin de dediği gibi 'Beni öldürmeyen acı, güçlendirir.' Bu güçlenme, yaşamın değerini anlama ve takdir etme, yaşamda neyin önemli olduğuna ilişkin öncelikleri değiştirme, kişiler arası ilişkilerde olgunlaşma ve empati yapma, kendi gücünün daha çok farkına varma, kişinin hayatı ve ruhsal gelişimi için yeni olasılıkları ve yolları keşfederek hayatı daha anlamlı veya olumlu bir yönde değiştirme sürecidir. Bu süreçte, kişi önceden fark etmediği şeylerden daha fazla keyif almaya, yaşamına değer katacak yeni hedefler belirlemeye, önceliklerini değiştirerek yaşamını kendisi için daha anlamlı ve doyumlu hale getirmeye, yakın ilişkilerine daha çok değer vermeye başlar. Kendi gücünün ve kaynaklarının farkına varır, özgüveni artar ve yaşamının kontrolünü eline alarak kendine yeni yollar çizebilir."