Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ya da bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi imzalandığı günden beri kamuoyunda büyük tartışmalara neden oldu. Türkiye, geçtiğimiz hafta Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile sözleşmeden ayrıldı. İstanbul Sözleşmesi, Türkiye başta olmak üzere birçok ülkede LGBTQ'lerle ilgili düzenlemeler yer aldığı için tartışılıyor ve kamuoyunun tepkisini çekiyordu.
Biz de bu hafta TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı, AK Parti MKYK üyesi, Edirne Milletvekili Dr. Fatma Aksal ile İstanbul Sözleşmesinin feshinin ardından kamuoyunda ortaya çıkan tartışmaları, kadına karşı şiddeti önlemek için yapılan çalışmaları, Ankara Sözleşmesi söylemlerinin gerçekliğini konuştuk.
ORTADA KÜRESEL BİR SORUN VAR
- Kadına yönelik şiddetin sadece İstanbul Sözleşmesi ile çözülebileceğine dair oluşmuş bir algı var. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Kadına yönelik şiddet olgusu sadece bir sözleşmeyle çözülemeyecek kadar kapsamlı ve bütün dünyanın çözmeye çalıştığı küresel bir sorundur. Avrupa Birliği'nde 42 bin kadınla birebir mülakat yoluyla yapılan geniş kapsamlı kadına yönelik şiddet araştırması verilerine göre; Avrupa'da 15 yaşından itibaren her üç kadından biri fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalmıştır. En çok şiddete maruz kalan kadınların sırasıyla; Danimarka'da (yüzde 52), Finlandiya'da (yüzde 47) ve İsveç'te (yüzde 46), en az şiddete maruz kalan kadınların ise sırasıyla; Polonya'da (yüzde 19), Avusturya'da (yüzde 20), Hırvatistan'da (yüzde 21) olduğunu ortaya koymaktadır.
Dolayısıyla ülkemiz başta olmak üzere diğer ülkelerde İstanbul Sözleşmesi ile bu sorunun çözüleceği, başka türlü bu sorunun çözümünün mümkün olmadığı algısı yanlış bir algıdır. Şu anda ülkemizde 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunumuz var zaten. Söz konusu kanun ile korunan kişi lehine, şiddet uygulayan ve uygulama ihtimali bulunan kişi hakkında alınabilecek koruyucu ve önleyici tedbirler ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Kanun ile korunan kişi hakkında barınma yeri sağlanması, geçici maddi yardım yapılması, psikolojik, mesleki, hukuki ve sosyal destek hizmetlerinin verilmesi sağlanmaktadır. Ayrıca ilgili kişi resen geçici koruma altına alınmakta, çocuklarının kreş imkânından faydalandırılması sağlanmaktadır. Kadının beyanı esas alınmakta, koruyucu ve önleyici tedbirlere hükmedilirken delil ve belge aranmamaktadır. Kısacası 6284 sayılı Kanunumuzla Diğer taraftan 2014 yılında yapılan bir dizi değişiklik ile de cinsel suçlara ilişkin cezalar da arttırılmıştır.
Bunların akabinde;
Uygulamaya yaşanabilecek sorunlara çözüm bulmak içinde
* Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri Hakkında Yönetmelik
* Kadın Konukevlerinin Açılışı ve İşletilmesi Hakkında Yönetmelikleri çıkardık.
Dolayısıyla hem birincil hem de ikincil mevzuat açısından şiddetle mücadelede önemli adımlar attık.
ÇÖZÜME YÖNELİK YENİ BİR SÖZLEŞME HAZIRLIYORUZ
- Ankara Sözleşmesi söylemleri var. Böyle bir sözleşme gündeminizde var mı?
- Ankara Sözleşmesi ismi tam olarak netleşmemekle birlikte burada kastettiğimiz İstanbul Sözleşmesi yerine bizim kendi değerlerimize uygun, dinamik, sorun çözme kabiliyeti yüksek, yol gösterici bir belge ortaya çıkarmak. Tabi bu bir süreç bu işin tarafları olan kadın STK'lar, üniversitelerin kadın sorunları araştırma merkezleri, bakanlıklarımız, siyasi partiler ile görüşüldükten sonra somut bir belgeden söz eder hale geleceğiz.
Burada önemli nokta şu; Ankara Belgesi veya Sözleşmesi ile tamamen ülkemize özgü sorunları da çözer hale geleceğiz. Bilindiği üzere uluslararası sözleşmeler evrensel kuralları olan metinlerdir, bunlarda bazen ülkesel kabul ve ihtiyaçlar gözden kaçabiliyor. Ankara Belgesi ve Sözleşmesi ile ülkemizde yaşanan kadına yönelik şiddet sorununu, uygulamada yaşanan sorunların farkında olarak tamamen çözmeye yönelik kapsamlı bir belge hazırlamayı planlıyoruz.
- İstanbul Sözleşmesi yürürlükte olduğu süreçte ve öncesinde kadına yönelik şiddete dair istatistikler nasıldı? Sözleşmenin faydası görüldü mü?
- İstanbul Sözleşmesi 2012 yılında Resmi Gazete'de yayımlansa da resmen yürürlüğe girme tarihi 1 Ağustos 2014' tür. Ondan sonraki veriler baktığımızda 2016'da 162 bin, 2017'de 180 bin, 2018'de 219 bin, 2019'un ilk dokuz ayında 140 bin kadına yönelik şiddet olay başvurusu yapılmıştır. Burada İstanbul Sözleşmesi'nden sonra her yıl şiddet başvurularının az da olsa arttığını görmekteyiz. Hiçbir sözleşme veya kanun sihirli değnek değildir burada çözüm: Sorununun üstüne uygulamada yaşanan sorunları da görerek kararlılıkla gitmek ve kadını her alanda güçlendirmektir.
AİLE DEĞERLERİMİZLE BAĞDAŞMADI
- İstanbul Sözleşmesinin, bizim aile örflerimize uygun olup olmadığı önemli tartışma konularından biriydi. Sözleşme bu yönden incelendiğinde ne tür uyuşmazlıklar görüldü?
- Avrupa Konseyine üye pek çok ülkede de Sözleşme'ye ilişkin benzer tartışmalar yaşanmaktadır. Bu tartışmalar sonucu bazı ülkeler Sözleşme'yi imzalamasına rağmen onaylamamaktadır. Onaylayan ülkelerde ise Sözleşmenin feshine yönelik işlem başlatanlar olmuştur.
Türkiye kadına yönelik şiddetle mücadeledeki kararlığının bir göstergesi olarak Sözleşmeyi ilk imzalayan ülke olmuştur. Ancak Sözleşme içeriğindeki unsurlar ve çeşitli uygulamalar kamuoyunda hassasiyet oluşturarak beraberinde ciddi eleştirilere neden olmuştur. Sözleşme, ülkemizin toplumsal ve ailevi değerleriyle bağdaşmayan bir kesim tarafından kullanılmaya başlamıştır. Bu durum Sözleşmeden çekilme kararımızda etkili olmuştur.
Sözleşmede kullanılan kavramların analizleri yapıldığında ve uygulamada karşılaşılan durumlar değerlendirildiğinde bunun aileye ve topluma zarar vereceği değerlendirilmiştir. Bugün tüm dünyada Sözleşmeye yönelik eleştiriler bu yöndedir.
Sözleşme aileye zarar verdiği ve cinsiyet ideolojisini (biyolojik olarak kadın ve erkek cinsiyetini reddeden eşcinselliği dayatan ve LGBTQ+ ya zemin hazırlayan anlayışı) dayattığı gerekçesiyle ülkelerce kabul görmemektedir/eleştirilmektedir. Kavramların esası eğitim politikaları sonucu anlaşılmıştır.
Ayrıca Sözleşme; her tür insani hal ve davranışı şiddet kapsamında ele alarak şiddet içeren eylemleri olağanüstü genişletmesi, aile içi sorunlarda uzlaşma imkânını ortadan kaldırması ve kötüye kullanıma yol açması sebebiyle de yoğun şekilde eleştirilmekteydi.
CİNSİYETSİZ TOPLUM İDEOLOJİSİNE HİZMET EDİYOR
- İstanbul Sözleşmesini ABD, Kanada, Britanya imzaladı ama hâlâ onaylamadı. Almanya ve Fransa ise çekince koyarak imzaladı. Bunun sebepleri neydi?
- ABD Avrupa Konseyinde Gözlemci üyedir. Eğer sözleşmeyi imzalamak isterse bunun için Avrupa Konseyinden karar alınması için istekte bulunması gerekiyor. ABD bu kararın alınması için talepte bulunmadı. Dolayısıyla İstanbul Sözleşmesinden çıkmamıza yönelik olarak yorum yapan ABD'nin öncelikle kendisinin sözleşmeyi imzalamaya yönelik isteğini görmek isteriz.
Avrupa Konseyi üyesi 47 ülkeden 34 ülke Sözleşmeyi imzalamış, 11 ülke imzalamış ancak onaylamamıştır. Ülkeler iki sebepten dolayı Sözleşmeyi imzalamamakta ve onaylamadan imtina etmekte veya Sözleşmeden çekilmektedir.
* İlki "toplumsal cinsiyet kavramı"nın ifsat projesi olduğu, aileyi ve toplumu olumsuz etkileyeceği, LGBTQ+ anlayışını dayatması ve cinsiyetsiz toplum ideolojine hizmet eden bir kavram olmasıdır.
* İkincisi ise Sözleşmenin mültecilere sağlayacağı avantajların olumsuz etkisi ve tazminatla ilgili hükümleridir.
Rusya ve Vatikan Sözleşmenin hazırlanması aşamasında ve daha sonraki süreçte "toplumsal cinsiyet" kavramının dayatılmasına karşı çıkmış ve bu anlayışın aile ve topluma zarar vereceğini dile getirerek imzalamamıştır. İngiltere, Macaristan ve Bulgaristan da benzer eleştiriler yapmıştır. Fransa'da ve diğer ülkelerde de toplumsal cinsiyet eğitimlerine yönelik protestolar yapılmaktadır.
KADINGÜÇLENDİKÇE ÇARESİZ HİSSETMEYECEK
- Kadına karşı şiddeti önlemede bundan sonra nasıl yol alınacak? 2023 vizyonunda konuyla ilgili neler bulunuyor?
- Kadına yönelik şiddet sorununu çözmek için öncelikle yapılması gereken son 15 yılda yaptığımız gibi kapsamlı yasal düzenlemelerle kadını her alanda güçlendirmektir. Kadın güçlendikçe kendine şiddet uygulayan karşısında çaresiz hissetmeyecektir.
Bu konuda Anayasamızdaki pozitif ayrımcılık maddesi başta olmak üzere Medeni Kanunda, İş Kanununda, Borçlar Kanununda çok önemli düzenlemeler yapılmıştır. Bizim için 2023 vizyonu, kadını şiddetten nasıl koruruz değil, kadına karşı şiddeti nasıl sıfırlarızdır. Bu amaç doğrultusunda şiddetin hiç vuku bulmaması için neler yapabiliriz bunları çalışıyoruz. Kısacası bizim için önemli olan şiddetin oluşmasından sonra koruyucu tedbirlerle kadını korumaktansa, şiddetin hiç ortaya çıkmaması için önleyici tedbirlere ağırlık verilmesi gereğidir.
Tabi nihai hedefe ulaşma sürecinde kadınlarımızı korumakla ilgili üstümüze düşen ne varsa yapacağımızdan herkesin emin olması gerekir. Bu süreçte kadını korumanın yanında her alanda güçlenmesi nihai hedefimizdir.
EMNİYET BİRİMLERİMİZ ŞİDDET KONUSUNDA ÇOK HASSAS
- Kadına yönelik şiddet vakalarında, işleyen mekanizmalarda bir erkek dayanışmasının olduğu görülüyordu. Şiddet gören kadın polise başvurduğunda öncelikle karı-koca arasında çözümün önerilmesi, uzaklaştırma kararında gecikilmesi gibi... Bu süreçte bu erkek dayanışması yıkıldı mı?
- Bu konuyla ilgili İçişleri Bakanlığımızın çok net bir genelgesi var. Emniyet güçlerinin kadın ile kocasının arasını bulmak için çaba harcaması gibi bir durum günümüzde asla söz konusu değildir tam tersi hem 6284 sayılı Kanunumuz hem de Bakanlığımızın genelgesi ile bu konuda sıfır tolerans ilkesinin olduğu ve herhangi bir aşamada ihmal gösterilmemesi gerektiği açıkça düzenlenmiştir.
İhmali olan kamu görevlileri görevi ihmal suçu ile karşı karşıya kaldıkları için bu konuda kamu görevlilerimizin bir hataya düşeceğini sanmıyorum ayrıca bu konuda sürekli devamlı eden eğitimlerle kadına yönelik şiddet ile mücadelede emniyet birimlerimizde önemli bir hassasiyet oluşmuştur.
MESLİS ARAŞTIRMA KOMİSYONU KURULDU
- İstanbul Sözleşmesi'nin feshinden sonra yine sorulan sorulardan biri 6284 sayılı Kanunun ne olacağına dairdi. Bu konuya da bir açıklık getirebilir miyiz?
- 6284 sayılı Kanun halen yürürlüktedir. Üstelik kadına yönelik şiddetle ve aile içi şiddetle etkin mücadele için alınması gereken tedbirler ve uygulamada yaşanan sorunların giderilmesine yönelik öneriler kapsamında Kanunun daha da geliştirilmesi sağlanacaktır. Yakın zamanda konuyla ilgili bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmuştur. Araştırma komisyonundaki tespitler doğrultusunda mevzuatımızda ihtiyaç olan tüm düzenlemeler yapılacak ve gerekli önlemler alınacaktır. Hukuk sistemimiz ihtiyaca göre yeni düzenlemeleri hayata geçirebilecek kadar dinamik ve güçlüdür.