"Sahnede tahtına kurulur evde çiğ köfte yoğururdu"
Erol Büyükburç, Türk pop müziğinin kurucusu olarak kabul edilir. 78 yıllık hayatı boyunca altı taş plak, beş long play, 75 tane 45'lik ve 1800 besteye imza attı, 200'e yakın ödül kazandı. Little Lucy, Haydi Gençlik Hop Hop, Sevemem, Sevgi Çiçekleri, Yıllar Sonra ve Sen Varsın gibi unutulmaz şarkıları seslendirdi. Ünlü sanatçı, 12 Mart 2015 tarihinde aramızdan ayrıldı. Renkli kişiliğiyle tanınan ve Türkiye'nin ilk gerçek starı olarak adını müzik tarihine yazdıran Büyükburç'u, kızları Jeyan ve Özlem Büyükburç anlattı. Annesi ile babasının ayrı olduğunu, bu yüzden yıllarca babasıyla görüşemediklerinin altını çizen Özlem Büyükburç, söze şöyle başladı: "Babam sevgisini gösteren bir adamdı. Dokunması, öpmesi, güzel sözleriyle ruhunuzu okşayan, sevecen birisiydi. Onunla küçükken değil ama ilerleyen yıllarda daha sık görüşmeye başladık."
SÜREKLİ YENİ GÖMLEK ALIRDI
Özlem Büyükburç, babasının Alman eşi Ute Hanım'ın kendileri için çok özel biri olduğunu vurgulayarak: "Ute Hanım, benim için üvey değil, ikinci bir anne gibidir. Onun anlattığına göre babam evde sürekli gömlek giyer ve cebinde hep dolmakalem taşırmış. Gömlek ceplerine sürekli mürekkep bulaşırmış. Bu yüzden sürekli yeni gömlek alırlarmış. Dolmakalem taşımasının nedeni; babamın devamlı not tutan birisi olmasıydı. Uzun uzun düşünür ve kendince özlü sözler bulur, bunları not ederdi. Kalın bir kitap olacak kadar vecizeleri var. Bunlar belki ileride bir gün kitaplaştırılabilir" dedi.
MÜZİK ORDUSU YETİŞTİRİYORDU
Jeyan Büyükburç da babasına dair kendi bildiklerini anlattı: "Babam o kadar enerjik biriydi ki, hiç ölmeyeceğini düşünürdük... Sanatla ilgili herkese yardımcı olurdu. Annemle ayrıydı ama eve gelip giderdi. 8-9 yaşımdaydım o zamanlar. Ajlan ablama, boyum kadar plaklar getirirdi. Ablamı odaya kapatıp onları dinleterek onu eğitirdi. Ajlan'ın müzik bilgisinin temelini babam atmıştı. Aynı zamanda son dönemde de çok fazla kişiye eğitim veriyordu. Şarkıcı ve müzisyen ordusu yetiştirmek istiyordu."
KOSTÜMLERİNİ KENDİSİ TASARLARDI
Jeyan Büyükburç, babasının ilginç becerileri olduğunu da söyledi: "Babam Türkiye'de erkek sanatçı olarak renkli kostümler giyen ilk kişiydi. Kostümlerinin hepsini kendisi çizer, terzisine diktirirdi. Şimdi dönüp bakıldığında marjinal sayılabilecek kostümler giydiğini görüyorum. Bir de sahne için özel bir taht yaptırmıştı. Şimdi bekarlığa veda partilerinde kullanılıyor ya, belki de o tahtların mucidi babamdı." Özlem Büyükburç da kardeşine destek veriyor bu konuda: "Babam smokin olayını kaldırıp rengarenk takımları, kostümleri sahneye taşıdı. Hatta Zeki Müren'in bile renkli sahne kıyafetlerini giymesinin yolunu babam açmıştır."
BÜYÜK AŞÇIYDI BABAM
İki kardeş babalarının çok iyi aşçı olduğunu da söyledi. Özlem Büyükburç konuyla ilgili şu detayları aktardı: "Jeyan ve ben, babamın son eşi olan Ute Hanım'la yaşadıkları eve birkaç kez gittik. Babam bize kendi elleriyle çiğ köfte yoğurdu. Bugüne kadar yediğim en başarılı çiğ köfteydi... O gün yapması en zor şeyler hazırlamıştı; masada kadınbudu köfteler, yöresel yemekler vardı. Aşçılara taş çıkarırdı bu konuda, mutfakta çok iyiydi. Tabii bunda Adana doğumlu olmasının ve Antakya'da da uzun süre yaşamasının etkisi vardı sanırım. Büyük aşçıydı babam... "
HİPERAKTİF BİRİYDİ
İki farklı anneden dünyaya gelen ve babalarıyla çok zaman geçiremeyen iki kardeşe "Bugün yaşıyor olsaydı, babanıza ne söylemek isterdiniz?" diye sordum. Jeyan Büyükburç, "Babam için herkes 'Ne kadar kibar, kültürlü, bilgili, yardımsever, cana yakın ve sevgi dolu' der. 'Biz bunları görmedik' anlamında söylemiyorum ama keşke onunla daha fazla vakit geçirebilseydim. Onunla şu yaşımda çok iyi iki arkadaş olacağımızı düşünüyorum. İyi anlaşır, çok gülüp eğlenirdik. Çünkü onun hiperaktif halleri bizde de var."
MASALSI BİR KAHRAMAN GİBİYDİ
Jeyan Büyükburç, söze devam etti: "Bir sürü huyumuz benziyor ona. Bazı ailevi nedenlerle ben kendi adıma o dostluğu kaçırdığıma çok üzülüyorum. Ama çok şükür ki finalde birbirimizle helalleştik..." Özlem Büyükburç da konuyla ilgili şu eklemeyi yaptı: "Bizim için de bir stardı o. Herkesin hayran olduğu bir baba, bir kahraman... Bizim, herkesten farkımız ona dokunabilmemiz ve tabii kan bağımızdı. Ama çok görüşemediğimiz için masalsı bir kahraman gibiydi benim için..."
BENİ HAYRANI SANDI
Jeyan Büyükburç, finali ilginç bir anıyla yaptı: "Babamla uzunca bir süre görüşememiştik. Yıllarca... Bir konsere gidiyordum, baktım o da aynı uçakta... Dur şuna bir muziplik yapayım dedim. Çıkışta 'Aaaa Erol Bey merhaba!' diye yanına gittim. Tanımadı beni, hayranı sandı "Ah canım" falan dedi. Sonra gözlüğümü çıkardım, 'Baba ben Jeyan yaa!" dedim. "Aaaa kızım' deyip sarıldı, hiç bozuntuya vermeden durumu topladı. Büyük sanatçı tabii, rol yapma yeteneği de gelişmiş, kurtardı durumu. Toprağı bol olsun, ne güzel onu böyle neşeyle anabilmek."