Ülkemizde kadınlar bilim dünyasında artık daha etkin. Üstelik değişen devlet politikaları sayesinde, akademisyen olarak fikir geliştiren kadınların önü açılıyor, kendi şirketlerini kurmaları ve bilime katkı sağlamaları için destekleniyorlar. TÜBİTAK bu anlamda kadına destek olan kuruluşların başında geliyor. TÜBİTAK teknoloji tabanlı iş fikri olan, yüzde 35'i yüksek lisans, yüzde 33'ü lisans ve yüzde 32'si doktora eğitimini tamamlamış kadın girişimcilerimizin kendi işinin sahibi olarak ekonomiye katma değer sağlaması için sermaye desteği veriyor. Peki bu ne anlama geliyor? Özetle sağlık, tarım, gıda gibi alanlarda yeni keşiflerin yapılmasına, yöntemlerin geliştirilmesine imkan sağlıyor. Yani bilimde dışa bağımlılığımızı azaltıyor. Türk bilim insanlarına özellikle bilim yapan kadınlara destek sağlanıyor. Bu program özelinde TÜBİTAK bünyesindeki Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı (TEYDEB) bu işi organize ediyor. Kurumun girişim sermayesi destekleme grubu koordinatörü Elif Koşok ve destekler sayesinde dünyada ilkleri başaran akademisyen kökenli girişimci kadınlarla bir araya geldik. Esra Koşok, gururla yaptıklarını anlattı...
-Bugüne kadar kaç girişimci kadına destek olundu? Bu oran nedir?
- 2012 yılından bu yana, BİGG Programı ile 1519 teknoloji tabanlı girişim firması kuruldu. Bu firmalardan 277'sinin kurucusu kadın! Geçen yıl destek alarak kurulan firmaların yüzde 27'sinin kurucusu kadın. Bu oranın dünyadaki kadın girişim firmalarının oranının yüzde 16-18 üstünde olduğunu gururla belirtmek isterim.
- Verdiğiniz destek 200 bin lirayla sınırlı değil üstelik...
- Evet. Üç aşamadan oluşan programın birinci aşamasında TÜBİTAK tarafından desteklenen ve akredite edilen ülke çapında 63 uygulayıcı kuruluş, girişimci adaylarına mentorluk, iş birliği ağlarının kullandırılması, iş planı hazırlama desteği gibi hizmetler sağlıyor. İş fikirlerinin sürdürülebilir ticari değere dönüşmesi adına önemli bir altyapı hazırlanıyor. Programın ikinci aşamasında girişimciler şirketlerini kurarak TÜBİTAK'ın 200 bin TL'lik hibe desteğinden faydalanıyor. Programın üçüncü aşamasında 600 bin TL'ye kadar yine TÜBİTAK'ın desteğini alarak ürünlerini piyasaya hazırlıyorlar. BİGG firmaları, aldıkları desteğin 7.14 katı kadar ciro yaparak ülke ekonomisine katkıda bulundular. Ayrıca cirolarının yüzde 23'ünü yurt dışı satışlarından sağlayarak ülkemize döviz kazandırdılar.
- Kadınların bilim ve teknoloji alanında karşılaştığı bariyerler neler? Bunları nasıl aşabilirler?
- Araştırmalar kadınların sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda, iş geliştirme hususunda erkeklerden daha aktif olduğu ve dünyayı değiştirme motivasyonuyla girişim firmaları kurma konusunda erkeklere göre daha istekli davrandığını gösteriyor. Sürdürülebilirlik konusunu kadınlara emanet edebiliriz. Erkekler daha ticari bakıyor. Dünyada fark yaratacak, sürdürülebilir bir gelecek inşa edecek kadınların bilimde, teknolojide, eğitimde, akademide ve diğer pek çok alanda ilham veren başarılara imza atacağına olan inancımız sonsuz.
FİKRİ OLAN DESTEKLENİYOR
- TEYDEB, kadın girişimciler için pozitif ayrımcılık yapıyor diyebilir miyiz?
- Önem verdiğimiz unsur kadınlara pozitif ayrımcılıktan öte, hali hazırda var olan potansiyelin ortaya çıkarılması. Kadınların ekonomiye katkı sağlayacak faaliyetlerinin desteklenmesi noktasında TÜBİTAK, farklı destek programları ile devreye giriyor. 2012 yılından bu yana yürütülen BİGG-Girişimcilik Destek Programı ile teknoloji tabanlı iş fikirleri, sürdürülebilir ekonomik değer yaratan firmalara evrilmesi yolunda destekleniyor. Girişimcilere 200 bin TL'ye kadar hibe destek veriliyor. Destek alan kadın girişimcilerimizin ticarileşme faaliyetlerini, mentorluk programlarımız ile de destekleyerek, teknolojik fikirlerinin hem ulusal hem de uluslararası piyasalara girmesini hızlandırmaya çalışıyoruz. Kadın girişimcilerimiz faaliyetlerini uluslararası arenaya taşımak isterlerse, kendilerini Avrupa Kalkınma ve Yatırım Bankası (EBRD) ve İngiltere'de Royal Academy of Engineering ile yürüttüğümüz LIF (Leaders in İnnovation) iş birliği programlarına dahil ediyoruz. Buluşlarını patent ile korumak isterlerse başvurularını da TÜBİTAK hibeleri ile destekliyoruz. TÜBİTAK'ın 33 Milyon TL, Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın yaklaşık 330 Milyon TL kaynak aktarmayı öngördüğü Tech-InvesTR Programımız kapsamında, 1,7 milyar TL'lik kaynak yurt içinden ve yurt dışından ülkemize getirilerek önümüzdeki beş yıl içerisinde ülkemizdeki teknoloji tabanlı girişimlere yatırım yapılması için kullanılacak. Tüm bu faaliyetlerin çıktılarını hepimiz birkaç yıl içerisinde daha iyi görebileceğiz
Doç. Dr. Devrim Pesen Okvur (İNİTİO Biyomedikal)
Kanser tedavisinde yeni bir yöntem buldu
Doç. Dr. Devrim Pesen Okvur,'un 2016'da destek alarak kurulan firması, geliştirdiği yöntemle hücrelerin aynı insan dokusunda olduğu gibi yaşayabilecekleri doğala yakın ortamlar oluşturdu. Firma 3,5 milyon değerleme ile dolarlık yatırım aldı. Bir ilaç firması, ürünün ilk siparişini verdi. Yurt dışından da ilginin olduğu ürün için beş patent başvurusu yapıldı. Pesen, İngiltere'de firma kurdu, Fransa'da distribütörü bulunuyor. Dünyada 'ilk' olarak tanımlanan yöntemini ve bilim dünyasında kadın olmayı şöyle anlatıyor:
Moleküler biyoloji ve genetik bilimi bölümünde akademisyendim. Laboratuvarda araştırmalar yapıyoruz. Bu çok önemli ama bir yandan da, ömrüm yettiği sürece yaptığım şeyin başka insanların, toplumun kullandığını görebilir miyim diye düşünürdüm. Kanser hücresinin mikro çevresi üzerinde çalışıyoruz. Yani kanser hücreleri diğer hücrelerle nasıl iletişim kuruyor, neden vücuda yayılıyorlar, onu hücre seviyesinde inceliyoruz. Hücreler çok küçük ve gözümüzle göremiyoruz. Ben laboratuvarda hücreler üzerine çalışırken, onları yuvalarından yani vücutan çıkarmış oluyorum. Onları evlerinde yani vücuttaymış gibi hissettirmek için minik minik odalar yapan bir teknoloji gerekiyordu. Bizim yaptığımız işte bu küçük odalar... Normalde bunu temiz odalarda yapıyorduk ama orada süreç çok uzun, giyiniyorsun, hazırlanıyorsun, her yerde temiz oda yok. Ben daha çabuk olsun istiyordum. Ve ortaya bu yöntem çıktı. Dünyada bu yapılamıyor. Bize özgü.
Kadın ağırlıklı bir ekibim var, çoğu akademik kadrodan öğrencilerim. Çünkü ben titiz bir insanım, dikkat ve özen çok önemli benim için. Şuna inanıyorum, siz nasılsanız yanınızda da öyle insanları bulursunuz. Çalışma disiplini, etik anlayışı belki de bu özellikler kadın öğrencilerde daha çok gelişiyor.
Sabır çok önemli bir kadın özelliği. Bizim işimizde çok sabırlı olmak gerekiyor. Yılmadan tekrar denemeye geçmek önemli bir özellik. Kadınlar daha dayanıklı mı acaba diye soruyorum kendime. 24 saat beynim işimde. Küçük bir kızım var, ailem çok büyük destek veriyor bana. "Biz sen bilim yapmaya devam edebilesin diye buradayız" diyorlar bana.
Saliha Durmuş (PHI TECH Bilişim Biyoteknoloji Danışmanlık A.Ş)
Tıp dünyası için yapay zeka geliştiriyor
Saliha Durmuş , genetik hastalıkların tanısını kolaylaştıracak bir yazılım üretiyor. Bu alanda yapay zeka geliştirme projeleri yürütüyor. 2016'da Türkiye'nin en iyi 100 start-up'ı arasına girdi. KAGİDER Türkiye'nin Kadın Girişimcilik yarışmasında 2017'de finale kaldı. Geliştirilen algoritmaların satışı ve bilimsel çalışmalara verilen danışmanlıklarla bir milyon liranın üzerinde ciro elde etti.
Doktora öğrencisiyken başladı girişimcilik maceram. Akademisyen olduktan sonra fikrimi geliştirmek için şirket kurdum. Ve akademisyenlikten istifa ettim. Tarıma, tıbba, endüstriye daha çok teknoloji ve biyoteknoloji katmak istiyorum. Şu anda üzerinde çalıştığımız projelerden biri nadir genetik hastalıklar. Genetik hastalıkların tanısına yönelik yeni nesil testlerdeki verinin analizini yapan mevcut algoritmaların iyileştirilmesi için yapay zeka modelleri geliştiriyoruz. TÜBİTAK'ın desteğini hep alıyoruz. Şimdi bütçe sınırı olmayan bir projemiz için destek isteyeceğiz. O da şu: Gerçek hasta verileri üzerinden DNA verilerinin yanı sıra RNA verilerini de işin içine kattığımız nadir hastalıklardaki tanı gücünü artıracak bir tanı yöntemi. Bu dünyada yenilikçi bir yöntem.
Hem akademide, hem iş dünyasında kadın olmanın zorluğunu Türkiye'de yaşamadım, hatta artılarını yaşadım. Ama pandemi dönemi çok zordu. Tıbbi genetikçi hocaların, nadir hastalığa sahip çocuklara tanı koymasına yardımcı oluyorum. Bunu dünyaya sunmak, ülkemiz açısından da gurur verici. Bunlar niye araştırma düzeyinde kalsın, kalmasın.
Asiye Karakullukçu (AKSENSE Medikal Biyoteknoloji)
Bakteriyel enfeksiyonların tanısını hızlandırdı
Asiye Karakullukçu'nun 2017 yılında destek alarak kurulan firması, hastane enfeksiyonları tanısında kullanılacak portatif taşınabilir tanı cihazı geliştirdi. Royal Academy of Engineering ile yürütülen Leaders in Innovation Programı'nda (LIF) katılarak iş planını uluslararası pazara açtı. Bu programın ardından 130 bin dolar çekirdek sermaye yatırımı alan ilk Türk firması oldu. Girişimciye dair bilgilerin Royal Academy sayfasında yayınlanması sonrasında üç İngiliz üniversitesi kendisi ile irtibata geçerek ortak çalışma yapma isteklerini bildirdi. İngiltere'de farklı yatırım fonları ile görüşmelere başladı.
Hastane enfeksiyonları hepimizin bildiği bir kavram. Bunların tanısı 24 saati buluyor. Yani bakteriyel enfeksiyonların tanısı mevcut imkanlarla bir günde yapılabiliyor. Ben bunun üzerine doktoram sırasında farklı bir yöntem üzerinde çalıştım ve sonuçları çok çabuk çıktı. Doktoram bittiğinde bu çalışma elimde kaldı. TÜBİTAK bu noktada bana başka bir yol açtı. Doktora çalışmamı hayata geçirebilmek için girişimci olmam gerekiyordu. Hiç planımda yoktu iş insanı olmak. Ve oldum, çalışmamı hayata geçirdim. Şu anda bakteriyel enfeksiyonların tanısını bir dakikada yapan bir cihaz geliştirdi şirketim. Sertifikasyon sürecinin ardından bu dünyada ilk ve tek olacak.
Bu iş benim en iyi hayat arkadaşım oldu. Bu iş beni nereye götürmek isterse onu yaşıyorum.
Ülke olarak değişiyoruz. Daha önce akademisyenlerin bu tür şeyler yapmasına, "Para mı senin derdin?" gözüyle bakılıyordu. Hayır ben fikrimi hayata geçiriyorum. Burada TÜBİTAK'ın rolü çok büyük, kadınların önünü açması ve önce olması çok kıymetli. Devletin politikaları bizi yüreklendirdi.