Osmanlı tarihinin en görkemli padişahlarından Yavuz Sultan Selim, sadece sekiz yıl tahtta kaldı ama imparatorluk topraklarını iki buçuk katına çıkardı. Kudüs merkezli bir barış düzeni inşa etti. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, iletişimci-yazar Doç. Dr. M. Mücahit Küçükyılmaz, Yavuz Sultan Selim'in hayatını Adaletin Kılıcı Yavuz adıyla romanlaştırdı. Sinematografik bir dille, şiirsel ifadelerle kaleme alınan roman Turkuvaz Kitap'tan çıktı. Biz de romandan yola çıkarak, Küçükyılmaz'la hem Yavuz'u hem de Selçuklu, Osmanlı mirasını bugünün Türkiye'sinin nasıl değerlendirdiğini konuştuk...
- Bir Yavuz Sultan Selim Han kitabı yazma fikri nasıl oluştu?
- Ta 2012 yılında bir senaryo çalışması olarak başladığım ve "Adaletin Kılıcı" adını o zamandan verdiğim bir eser bu. İçimde büyüyen bir ukdeydi. Romana dönüşmesi için dünyayı kasıp kavuran bir virüsün ortaya çıkması gerekiyormuş galiba. (Gülüyor)
- Nasıl bir dönemin ve sürecin kahramanı Yavuz Sultan Selim?
- Dedesi Fatih'in ihtişamlı devrinden sonra babası Bayezid'in amcası Cem Sultan ile iç savaşı ve sonrasındaki mücadelelerinin gölgesinde büyüyen bir çocuk... Şah İsmail'in fedailerinin Anadolu'yu allak bullak ettiği bir kaos ortamını ve Mısır'dan gelip Kayseri surlarına dayanan Memlukleri Trabzon'da yakından gören bir şehzade... Ve Teke yöresinden başlayıp bütün Anadolu'yu kasıp kavuran, hatta Anadolu Beylerbeyi Karagöz Paşa ile Veziriazam Hadım Ali Paşa'nın canlarına mâl olan Şahkulu isyanının ardından tahta geçen bir padişah... Yavuz sayesinde Ortadoğu 1517 ile 1917 arası, yani Ridaniye Savaşından Balfour Deklarasyonuna uzanan tam 400 yıl boyunca bir barış ve istikrar dönemi yaşıyor. Kudüs merkezli bir siyasal düzen bu.
- Biraz açar mısınız; onu motive eden yüce ve aşkın hedefler neydi?
- Çok yerinde bir soru. Yavuz'un zihin dünyasında üç temel kavram vardı: Devlet-i ebed müddet, nizam-ı âlem ve ila-yı kelimetullah. Evvela sonsuza kadar yaşayacak güçlü bir devlet fikri. Zira güçlü devlet olmadan adaleti sağlayamaz, adaleti sağlamadan da bir nizam inşa edemezsiniz. Adalet ve düzen kitaplarda soyut ve felsefi düşünceler ya da ütopik hedefler olarak kalır. İkincisi, bu güçlü devlet ile bütün cihanı saracak bir nizam kurmak fikri vardı. Âlemin intizamını adalet üzere kurduktan sonra da, bütün âlemleri ve mahlukatı yaratan Allah'ın adını cihanın her zerresine yayıp öğretmek... Bütün bu hedefler aynı zamanda bize iyiliği emredip kötülüğü yasaklayan Allah'ın da iradesiydi. Yani Yavuz, yaptığı her işi Allah istediği için yapmaya çalışan, bu nedenle her sefer öncesi âlimlerin fetvasına müracaat eden biriydi.
- Romana isim olarak verdiğiniz Adaletin Kılıcı tabirinin Yavuz Sultan Selim Han'ın dünyasında nasıl bir karşılığı var? Yavuz Sultan Selim Han'ın adalet anlayışını nasıl anlatırsınız?
- Öncelikle bu, yakın zamanda pek örneğini görmediğimiz, bizim ve babalarımızın çocukluğunda çokça okudukları türden bir kahramanlık romanı. Elbette Yavuz'un "Selim" yönüne, âlim yönüne, şairliğine, merhametine, iç dünyasına, ruh haline de eğiliyor. Ancak adaletin kılıcı tanımından da anlaşılacağı üzere, bu ruh halinin ve derin iç dünyanın gerçek dünyada da bir karşılığı ve icraatları var. Zaten Yavuz'un zihin dünyasında iktidar sahibi olmayanın adalet sahibi olma imkanı yoktur. Zayıfın adaleti olamaz, zira adaleti uygulamak için otorite ve güç gerekir. İşte onun adalet anlayışı evvela kuvvetli olmaya dayanır. Bu anlayışın uygulamasında ise, zayıflara, kadınlara, çocuklara derin bir merhamet olmakla birlikte, hata yapana, ihanet edene, ihmalkârlık gösterene karşı da tavizsiz ve sert bir tutum vardır.
- İnce bir dil işçiliğiyle örmüşsünüz romanı. Hatta şiirsel bir üslubunuz var. İlginçtir, Yavuz Sultan Selim Han'ın da şiirsel, sanata yatkın bir iç dünyası var... Yavuz'un iç dünyasında sizi çeken ne oldu?
- İnsanı tezatlar çeker. O yüzden trajediyi severiz mesela. O yüzden romanda, tiyatroda, sinemada dramatik gerilim ararız. Yavuz'un hayatı ve karakteri baştan aşağı trajedilerle örülü. Gündüz sert ve zeki bir mareşal, gece hassas ve ince ruhlu bir şair. Muhteşem şiirleri var. Bir kısmı kitapta yer alıyor. Ama sekiz yıla sığdırdığı dahiyane zaferleri de var. Hele Ridaniye, İskender'in Darius'a karşı kazandığı Gavgamela savaşına benzeyen müthiş bir taktik zekanın ürünü. Fakat bütün bunların temelinde Yavuz'un bitmek bilmeyen okuma aşkı yatıyor. Öyle ki, bu yüzden gözleri bozuluyor ve Osmanlı padişahları arasında ilk defa gözlük kullanan kişi oluyor.
- Roman boyunca psikolojik tahlillerin yanında görsel ağırlıklı bir anlatım tarzı da dikkat çekiyor. Romanın senaryolaşması ve filme çekilmesi gibi bir çalışma var mı?
- Evet. Romanın hem görselliği öne çıkaran tarzı, hem de diyaloglarını kurgularken senaryo tekniğine uygun olmasına dikkat ettim. Senaryomuz hazır. Buradan hareketle, Yavuz Sultan Selim'in şanına yakışır bir sinema filmi için de hazırlıklara başladık.
DAİMA ŞUURLU VE GÜÇLÜ OLMALIYIZ
- Biraz da sizin bugünkü vazifenizden yola çıkarak sormak isterim. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olarak Osmanlı siyasi erkiyle ve taktikleriyle bugünkü yönetimimiz arasında ne gibi benzerlikler görüyorsunuz? Hedeflerimizde bizlere Selçuklu'dan, Osmanlı'dan kalan fikri, siyasi ne gibi miraslar var?
- Evvela, Selçuklu ve Osmanlı tecrübelerinin bize öğrettiği en temel husus, Türkiye coğrafyasının her devirde hücum altında olacağı gerçeğidir. Haçlılar ve Moğollar tarihte kalmış efsaneler değil, fırsat buldukça işgal için gelen istilacı güçlerdir. Bu tecrübe bize, bu coğrafyada ayakta ve hayatta kalmak için öncelikle zihinsel açıdan şuurlu ve uyanık olmak, fiziksel açıdan da kudretli olmak gerektiğini her fırsatta telkin eder. I. Dünya Savaşı bunun son tezahürüdür; Kurtuluş savaşı bu tecrübeyle kazanılmış, hatta 15 Temmuz darbe girişimi yine bu tecrübe ve ruh sayesinde bertaraf edilmiştir.
BU TOPRAKLARDAN BÜYÜK LİDERLER ÇIKAR
Cumhurbaşkanımızın en yakın çalışma arkadaşlarından biri olarak, kendisinin tarihimizden aldığı değerlerle oluşturduğu gelecek vizyonu, gelecek Türkiye vizyonu hakkında neler söylersiniz?
Cumhurbaşkanımızın inşa etmeye çalıştığı "Büyük Türkiye" vizyonu, coğrafyamızda yüz yıl önce işgallerle bozulmuş olan denge ve düzeni adil temeller üzerinde yeniden kurma mücadelesidir. Bu millet de tarih boyunca, "Haçlılar sizin kadınlarınıza, kızlarınıza ilişmez" diyen FETÖ elebaşısı veya Diyarbakır annelerinin acıları üzerine zafer işareti dikmeye çalışan köksüz işbirlikçi gibileri değil, nizam ve istikrar kurucu büyük liderleri takip etmiştir. Böyle de devam edecektir inşallah. Türkiye'nin adaletli vizyonu 'yeryüzünde mazluma merhamet, zalime felaket' olmaktır.