Aylar önceydi... Zoom'lu hayatımıza alışmış, yüz yüze iletişimi unutmuştuk... Pandemi öncesi sürekli takıldığımız gece kulübü bir cuma akşamı zoom üzerinden parti düzenledi. Özel bir kodla girilen o parti sırasında bilgisayar ekranın karşısında, ellerinde içecekleriyle, müziğe uyumlu salınımlar yapan kadın ve erkekler vardı. 'Elektriği' tutanlar, sohbete başlayıp, bir süre sonra kulüpten teker teker ayrılıyordu. Sanal bir flörte, aşka yelken açıyorlardı sanal ortamda. Hüzünlendiriciydi bu şahit olduklarım. Aslında sanal aşk kavramı hayatımıza yeni girmedi ama pandemi sırasında sanal aşk, gelenekselin pabucunu sanki dama attı. Artık her şey daha kolay, daha hızlı, daha çabuk başlıyor ve elbette daha çabuk bitiyor. Bu durumu, bugüne kadar sorgulamıyorduk. Kendi halimizde, pandemi koşullarında yuvarlanıp gidiyorduk ki 14 Şubat dayandı kapıya... Ve ilk kez sevgililer günü, kısıtlamaya denk geldi... Buluşmaya bile gerek kalmadan, ekran başında yapılabilecek kutlamalar için fikirler havada uçuştu. Bu hal bir tartışmayı da doğurdu elbette. Sanal aşk, gerçeğinin yerini tutar mı? Bu sorunun cevabının, ironik biçimde internette araştırırken, karşıma Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Kemal Sayar ve Berna Yalaz'ın yazdığı Sanal Aşk, İnternet Çağında Aşk ve Izdırap isimli kitabı çıktı. İki uzmanla sanal aşkı konuştum. Sanal aşk yaşayanlarla biraraya geldim, aşkı kaleme alan söz yazarlarına mikrofon uzattım.
PROF. DR. KEMAL SAYAR / PSİKİYATRİ UZMANI
İlk görüşte aşkın yerini birkaç mesajda aşk aldı
- Bu yıl ilk defa Sevgililer Günü, kısıtlama koşullarında kutlanacak. Sanal aşıklara gün doğdu... - Sanal dünyanın modern Leyla
ve Mecnun'ları diyorum ben onlara.
Gerçeğin değil sanalın çölünde yolunu
şaşırmış âşıklar. Sık sık karşılaşıyorum
gönlü kırık sanal âşıklarla.
- Tanışma mecralarının sanal olması çiftleri nasıl etkiliyor?
- Bulunduğumuz ortam ve konumlara
göre farklı benlik versiyonlarını
benimseriz. Bir aile yemeği veya bir iş
toplantısındaki davranışlarımız aynı
değildir; benliğimizin belli hallerini
öne çıkarırken diğerlerini geride tutarız.
İnsan söylediklerinden çok, söylemediği
kelimelerden yapılmıştır. İnternette
benliğimizin farklı yüzlerini
deneyimlemeyi severiz. Sanal
dünyada diğer kişilerle iletişime
girerken, çoğu zaman ideal
benliğimizi ortaya koyarız.
İdeal benlik, kişinin gündelik,
yüz yüze iletişimde çok fazla
göstermediği, kimliğinin
içsel ve gizli özellikleri
olarak tanımlanır.
Üzerimizde sosyal
baskının ve zaman
baskısının olmadığı
bir ortamda belki
daha fazla kendimiz
olma, olduğumuz
gibi davranma fırsatı
yakalarız. Bize kendilerini
açan ve bizim
de kendimizi açabildiğimiz
kişileri sever,
onlara karşı olumlu duygular besleriz.
İnternetteki iletişim, yapısı gereği bu
süreçleri hızlandırır. Ama bu kişilerin
hissettiği duyguların abartılı yaşanmasına
da neden olabilir.
- Duygu elle tutulamayan bir şey, neden sanalda yoğunluğu hissedilmesin?
- Gerçek hayatta, kişiler arası fiziksel
mesafe duygusal yoğunluğu önemli
ölçüde belirler. Mesafe, duyguların
yoğunluğunu azaltır. Mesafenin duygu
yoğunluğunu azaltması kadar, tam
tersi bir etkiyle hayranlık, idealize etme
durumunu artırması da mümkün.
Hayranlık, aşktan farklı bir duygu. Bu
durum, hayran olduğumuz kişi ya da
nesneyi bizim için arzu nesnesi yapar.
İnternet aşkları da aynı nedenden
dolayı daha yoğun daha abartılı yaşanıp
hissedilebilir. İnternet aşklarında
bir yarım kalmışlık, hissi var;
çünkü bir ilişkide olması gereken
fiziksel yakınlaşma, birlikte vakit
geçirme gibi birçok özellikten mahrumlar.
Bu kişilerin ilişkilerinde
'çok yoğun, çok derin'
olarak tanımladıkları duygunun
ismi tamamlanma
isteği. Bu kısır döngü ve
yoğunluk çoğu zaman
ilişkinin bitimi ile sonlanır.
Haddini aşan her
şeyin zıddına dönmesi
gereğince, aşkın doğasına
meydan okuma cüreti,
aşkın kendi yokluğuna inkılabı
şeklindeki intikamıyla
nihayetlenir.
BÜYÜK HAYAL KIRIKLIKLARI YAŞANIYOR
- Sanal aşk, gerçek hayata taşınğında bitmeye mahkum mudur? - Devam ettiği durumlar da vardır; toz bulutu gibi dağıldığı da. İnternet üzerinden kurulan romantik ilişkilerde fiziksel ipuçlarını toplayamayız ama orada da başka bir büyüye kapılırız: ideal benlik üzerinden hayal ettiği ilişkiyi bulma sarhoşluğu. Yani olumlu bir etkileşim kurduğumuz kişinin, tüm diğer olumlu özellikleri ile de aradığımız âşık olduğu illüzyonu. Geleneksel ilişkilerdeki "ilk görüşte aşk" kadar olmasa da birkaç mesajda aşk olasıdır. Sanal ilişkide kafamızdaki kusursuz imgeye âşık oluruz. Duygularımızın büyüteç etkisi var; duygusallaştığımızda her şey olduğundan daha büyük veya daha küçük gözükür. İnternet aşklarında ise algımızın odak noktası daha da daralır, algımız sadece karşımızdaki kişinin yazdıkları ile sınırlanır. Bu da bizi zorunlu olarak, karşı tarafın yarattığı "fazla mükemmel" tablo içinde kalmaya iter. İnternet ilişkilerinde yanılma ve yanıltma payı yüksek çünkü pazara sunulan ideal benlikler olur. Tozu dumana katan o hararetli trafik bitip de sisler dağıldığında büyük hayal kırıklıklarıyla baş başa kalırız.
BERNA YALAZ/ İLETİŞİM UZMANI
Sanal aşk gerçek bir yakınlık değil, illüzyon
- Yazışarak ya da görüntülü konuşarak iletişim ya da bir ilişki kurmak ve yüz yüze olmak arasında, psikolojik olarak en temel fark nedir sizce? - İnternetin sağladığı anında cevapanında tepki özelliği duyguların bekleyip demlenmeden kısa zamanda yoğunlaşmasına neden olur. Bu hal, insanın ruh iklimini buhrana sokan bir sapmadır çünkü temel kodlarıyla uyum içinde olmayan bambaşka bir zamansallığa kıstırır onu. Duygunun, kişiyi mayalayacağı o fasılalar, kayan boşluklar yitiktir; insan, sürekli bir kışkırtılmışlıkla kalakalır. Bir ekran aracılığı ile gerçekleşen iletişimin sosyal ve psikolojik etkileri yüz yüze iletişim gibi olmaz. Yüz yüze iletişim kurduğumuzda vücudumuz daha fazla sakinleştirici salgılar ve bu salgı lokal ağrıkesici etkisi yapar. Ayrıca yüz yüze iletişim, adrenalin ve kortikosteroid gibi fiziksel dayanıklılığımıza ve dokularımıza savaş açan hormonların daha az salgılanmasını sağlar. Aslında tüm bu bulgular, bize bilmediğimiz bir şey söylemiyor. Yakınımızın sesini duymak, şifahi ve yüz yüze iletişim duygusal destek sağlarken, yazılı iletişim bize yeterli teskini ve teselliyi sunmaz. Kişiler arası iletişimde kelimelerin etkinliği yüzde 10'dan daha fazla değildir. Mesajımızı iletmede göz teması, vücut dili, ses tonu ve fiziksel temas, seçtiğimiz kelimelerden çok daha önemli olur. Üstelik feromonlarımız (sosyal ilişkilerimizi düzenleyen vücut salgılarımız) da çevremizle kurduğumuz iletişimde etkili. Sanal iletişimde bunların hepsi hasıraltı edilir. Sanal ilişkiler gerçek bir yakınlıktan çok illüzyona benzer. Sanal yakınlık, insani teması sık kılarken sığlaştırır; bağlantılar yoğunlaşıp bağ haline gelemeyecek kadar sığ ve fragmanlar halindedir.
- Sanal aşk gerçek aşkın yerini alacak mı? Aşkın kanunu yeniden mi yazılıyor? Bu yeni kanunun kuralları neler olmalı?
- Sabahattin Ali'nin çok sevdiğim bir ifadesi var aşk için. "Aşk, hiç de söylediğiniz basit sempati ya da bazen derin olabilen sevgi değildir. O, büsbütün başka, bizim tahlil edemediğimiz öyle bir histir ki nerden geldiğini bilmediğimiz gibi günün birinde nereye kaçıp gittiğini de bilmeyiz. Halbuki arkadaşlık devamlıdır ve anlaşmaya bağlıdır. Nasıl başladığını gösterebilir ve bozulursa bunun sebeplerini tahlil edebiliriz. Aşka girmeyen şey ise tahlildir." Tahlil edemediğimiz için, aşka dair bir tahminde bulunmak zor. Sanal, gerçeğin yerini alır mı zamanla göreceğiz. Duygusal ve bilişsel sistemimiz yüz yüze ilişkileri özümsemeye programlı fakat kim bilir belki değişen yaşam tarzlarımız ve alışkanlıklarımızla aşkın kanunu ve mekanı da yeniden yazılır.
- Pandemi etkisinin uzun süre süreceği öngörülüyor. Hatta normal dediğimiz hayatımıza kavuşacağımız günler için kimse bir tarih veremiyor. Bu durum ileride aşkların sadece sanal ortamda yaşanabildiği günleri de beraberinde getirebilir mi?
- Pandemi de bitecek ve bizler normal hayatımıza döneceğiz. Bazı şeyler elbette eskisi gibi olmayacak. Aşklar sanal ortama taşınır mı? Bu zor bir ihtimal.Pandemi sebebi ile sevdiğinden ayrı kalan, ilişkileri bozulan çok sayıda çift var. İletişimsizlik, fiziksel yakınlığın eksikliği ilişkilerimizi olumsuz etkiledi. Sanal ortamda bir ilişkiyi bitirmek kolaydır, bir mesaj ile bunu yapabilirsiniz. Gerçek bir ilişkide tarafların ilişkiyi birdenbire kesip sonlandırması daha zor. Hem belli ipuçları veririz hem de karşımızdakiyle kurduğumuz duygusal bağ bunu yapmamıza engel olur. İnternet üzerinden bir ilişkiyi bitirmek epey zahmetsiz, tıpkı sürdürmesinde olduğu gibi. Aslında bu vazgeçme kolaylığı, sanal ilişkilerin belki de en büyük itici gücü. Sanal ilişkiler, kendi modelini hükümferma kılmakla, sımsıkı bağlarla, kıstırılmışlık kaygısına sebebiyet veren geleneksel ilişki biçimlerini zorlar. Yine de unutmayalım! Bir kucaklaşmayı, gözlerinizin sevgiyle ışıldamasını mesaj ile gönderemezsiniz. İnsan hem duygusal hem de fiziksel yakınlık kurmak ister. Yüz yüze iletişim belki de en büyük gücünü sözsüz iletişimden alır.
ERSAY ÜNER / SÖZ YAZARI
Hissedilen şey, aşk ile karıştırılıyor
"Aşka inancım tabii ki devam ediyor. Ama Sevgililer Günü'ne bir inancım yok. Bence her gün sevgililer günü. Sanal aşk diye bir şey yok, sanal heyecanlar var. Aşk reel bir şey. Sanal ortamda yaşananların aşk olduğunu zannetmiyorum. Şu an birçok kişi kendini çok yalnız hissettiği için bu duyguyu aşk ile karıştırıyor olabilir. Sanal aşk geleneksel olanın yerini tutmaz! Biriyle karşılıklı oturup, sohbet etmeden, internet üzerinden gördüğümüz bir profile aşık olmak, aşk gibi özel bir duygu paylaşımı yapmak mümkün değil. Bir görünüşe aşık olur sadece belki. Ama işin içerisine karakter ve birçok farklı şey girince onun aşk olmadığını anlar. Hepimiz görsel bazı şeylere aşk duyabiliriz. Bir resme de bir çiçeğe de aşık olabilirsin. Bunlar başka şeyler. Aşk his oyunudur. Sanal olmaz. Aşkın kanunu yoktu daha önce de, hâlâ da yok. Ben genel olarak aşka inancımı koruyorum."
BETÜL DEMIR / SÖZ YAZARI
Aşk aşktır, ister sanal ister geleneksel
"Aşka inancım daimi ama Sevgililer Günü kutlaması hiç yapmadım. Çünkü aşıksam her gün şölen gibidir benim için, kavgası bile ihtişamlıdır duyduğum aşkın. Beni yaşama bağlar. Ama sanal aşk kavramı bana göre değil. Ama yaşayana saygı duyuyorum. Aşk aslolandır ve uzaklık yakınlık vs gibi kavramlar çok bağlamaz aşkı. Tabii ki anı yaşamak, dokunmak ister insan ama mümkün olmadığında da ruhlar dokunur birbirine. Teknoloji hız kazandırıyor evet, belki daha çabuk tüketiyoruz her şeyi ama teknoloji çağındayız ve ayak uydurmak zorundayız. Bence bu duruma içerlemek, nerde o eski aşklar diye hayıflanmak yerine, aşk geldiğinde sorgulamadan yaşamak taraftarıyım. Hiç gelenekçi olmadım. Aynı evde yan yana aşkı yaşayamayanlar da var ama öte yandan başka bir şehirde yaşayan sevgilisine yoğun duygular hissedebilenler de. Aşk aşktır kim nasıl hissediyor ve yaşıyorsa. İster sanal ister geleneksel."
İLYAS YALÇINTAŞ / SÖZ YAZARI
İnsanlar sanal aşklar sanal hayatlar yaşıyor
14 Şubat a özel bir şarkınız dinleyiciyle buluştu... Aşka, sevgililer gününe inancınız devam ediyor mu?
- Enbe Orkestrası ile birlikte sevgililer gününe özel bir çalışma gerçekleştirdik. Aşka inancım tabii ki devam ediyor. Sevgililer Günü biraz farklı bir konu. Ama aşka inanmadan yaşanabilir mi?
- Sanal aşk geleneksel olanın yerini tutar mı?
- İnternetin yaygınlaşmasından sonra aslında aşkların çoğu sanal hale geldi. Artık insanlar sanal ortamlarda sanal aşklar ve sanal hayatlar yaşıyor. Özellikle pandemi ile birlikte bu durum daha da artmış durumda. 14 Şubat günü Twitch kanalımdan online bir Sevgililer Günü konseri vereceğim. Birbirini seven ama 14 Şubat'ı şartlardan dolayı birarada geçiremeyen herkesi konserimize bekliyorum.
- Biriyle karşılıklı oturup, sohbet etmeden, internet üzerinden gördüğümüz bir profile aşık olmak mümkün mü?
- Mümkün. Artık hepimizin etrafında internetten tanışan beraber olan evlenen onlarca insan var. Bu artık günümüzün normali haline geldi.
- Aşkın kanunu yeniden mi yazılıyor?
- Aşkın bir kanunu yoktur bana göre. Aşk, bir delilik hali gibidir. Dahi de olabilirsiniz meczup da.
- Siz geleneksel aşka inancınızı koruyor musunuz?
- Geleneksel aşka inancımı koruyorum ama pek aşık olduğum söylenemez.
SANAL AŞKI YAŞAYANLAR ANLATIYOR
Sanal aşk yaşayan kadın ve erkeklere sorduk. Durumdan memnun olan da vardı, "Tövbe" diyen de...
Yapmacık ve samimiyetsiz
Y. K. (32 yaşında kadın): "Bana hiç yaramıyor. Karşındakinin ne yaptığını bilmiyorsun, senden başka kimlerle konuştuğunu bilmiyorsun, uzaktan uzaktan, yapmacık; canım cicim halleri çok samimiyetsiz. Genel olarak çok feci bir devrin içindeyiz, aşk diye bir şey kalmadığını düşünüyorum ve artık her şey kendim için diyorum."
Ex'ten next sanalda aşk olmaz
C.A. (24 yaşında kadın): "Ne demiş büyüklerimiz, ex'ten next olmaz. Artık bu söz yerini bir başkasına bıraktı, ex'ten next, sanaldan aşk olmaz! Adı üstünde sanal. Gördüğünü sandığın şey gerçek değil, adam/kadın hayalindeki profili yaratmış, senin ilgi alanına göre şekil veriyor, seni aşık ediyor. Sonra bir bakıyorsun gerçek hayatta, aşık olduğunu sandığın kişiyle alakası yok! Düşün, iki dil biliyorum diye sallıyor sanal ortamda, gerçekte karşılaşıyorsun Türkçeyi zor konuşuyor. Eee ben iki dil bilen, ayda iki kitap okuyan o çocuktan etkilenmiştim, bu ne şimdi!"
Aldatıldım ama sanal aldatma
A.Y. (33 yaşında erkek): Altı yıllık bir ilişkim bitmişti. Hani uzun ilişki sonrası iyileşme dönemi vardır ya, o dönemde Instagram'dan bir kızla tanıştım. Haftalarca yazıştık, esprili, hazır cevap, benim gibi futbolla ilgili, yorumlar falan yazıyor. Bir ara o kadar kaptırdım ki, günaydın, iyi geceler mesajı olmadan kendimi rahat hissedemiyordum. Bildiğiniz ilişki yani. Yazışma şeklimizden birbirimize trip atıp atmadığımızı anlayacak hale geldik. Bir ay sonra buluştuk. Yazışmadaki gibi rahat değildik. O kadar esprili olmadığını, aslında futboldan anlamadığını, tüm o yazışmaları düşünüp taşınıp, hatta araştırıp yaptığını anladım. En acıklısı, yazıştığı tek adam ben değildim, aynı anda beş kişiyle daha yazıştığını anladım. Aldatıldım mı ben? Bilmem, yaşadığım gerçek miydi ki aldatıldığımı sanayım. Hâlâ bunu sorguluyorum."
Çaba harcamadan karizmatik oldum
G.D. (35 yaşında erkek): "Akışı hızlandırıyor. Ben memnunum. Klavye başında sallaması daha kolay. Hiç çaba harcamadan karizmatik olman mümkün."