'En uzak mesafe ne Afrika'dır, ne Çin, ne Hindistan/ Ne seyyareler, ne de yıldızlar geceleri ışıldayan.../ En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir/ Birbirini anlamayan...' Herman Amato'ya ait olan ve Can Yücel'in Türkçeye çevirdiği bu dizeler bir öğüt gibidir aslında. Mesafelerin aşılacağını, bakış açısının ve birlikteliğin önemini vurgular. Konumuz şiir değil ama geçtiğimiz gün katıldığım bir etkinlik bu dizeleri hatırlattı bana. Belleğimizde Afrikalıların, aç susuz, yoksul ve yalnız bırakılmış o muhtaç halleri canlanıyor belki. Ancak biz Türkiye olarak yıllardan beri Afrika'dan elimizi hiç çekmedik, onları çok iyi anladık, mesafeleri sıfırladık... Uzattığımız o şefkatli el Batılıların çıkar amaçlı ilgisinden çok farklı. Toplum olarak vermeyi seven, elindekini paylaşan, dost bildiğinin elini sımsıkı saran bir milletiz. 2005 yılında başlattığımız Afrika Açılımı da buna en iyi örnek. Afrika ülkeleriyle dostluğumuzu pekiştiren bu açılım kapsamında 2016'da Türkiye Afrika kardeşliğinin bir simgesi olarak Ankara'da Hamamönü'nde Afrika El Sanatları Pazarı ve Kültür Evi açılmıştı. Yine bu bağlamda geçen yıl Afrika yemekleri tarifinden oluşan Afrika Yemek Kültürü Kitabı yayımlanmıştı.
'YAŞLILARIN SÖZÜ ŞİFADIR'
Bu açılımın üçüncü ayağı ise Otuz Sekiz Dilde Afrika Dilleri Atasözleri Seçkisi kitabı oldu. 24 Ocak Dünya Afrika ve Afro- Kökenli Kültür Günü dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi'nde düzenlenen ve az önce değindiğim etkinlik de buydu. Cumhurbaşkanlığı himayelerinde Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi'nin akademik danışmanlığında yayımlanan kitap, hafta içinde, Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın da katıldığı bir programla tanıtıldı. "Afrika bize kapısı çalınacak akraba kadar yakındır. Afrika'yı bir bütün olarak seviyoruz" diyen Erdoğan, konuşmasında atasözlerinin öneminden bahsetti. Sözlü halk kültürümüzün en önemli kaynaklarından biri olan atasözlerinden çok feyz aldığını söyleyen Erdoğan, atasözlerinin topluma ayna tutan şifa olduğunu belirterek "Doğdukları coğrafyaya ait olsalar da aslında tüm dünyanın bilgelik kaynaklarıdır. Bir Afrika atasözü 'Yaşlıların sözü şifadır' diyor bize. Atasözleri tecrübelerden doğar. Onların gelişip büyüdüğü beşik, insanlık deneyimidir. Bir toplumun atasözleri, o toplumun görüp geçirdikleri ile ilgili birçok şey anlatır bize. Aktarılan bu tecrübe birçok yanlışa şifa olur." diye konuştu. Afrika seyahatlerinden oluşan bir hatıra kitap yazma niyetinde olduğunu da açıklayan Erdoğan acaba hangi satırları kaleme alacak, merakla bekliyorum. Afrika ülkelerinin büyükelçi eşleri tarafından seçilen bin 500'ün üzerinde atasözünü barındıran kitapta birbirinden ilginç atasözü var. Onlardan bir kaçı şöyle; 'Hayatta başkalarından tavsiye iste', 'Kimse kendi ağzının kokusunu duymaz', 'Savaşı kazanmadan önce zafer şarkısı söylenmez', 'Su durup dururken ekşimez', 'İki elin olmadan yırtamazsın', 'Birinci her zaman ilk gelen değildir.', 'Çalmaktansa avuç açmak iyidir', 'Körler ülkesinde gözü bozuk olan en iyi görendir.' Batı Afrika topluluğu Yoruba'ya ait atasözünde olduğu gibi, 'Atasözü sözün atıdır, söz kaybolduğunda atı sayesinde bulunur.' Bu kitap vesilesiyle sözlü kültürün gelecek zamana ulaşabilmesi, yeni nesillere aktarılması mümkün olacak.
AFRİKA DİLİ BÖLÜMÜ AÇILACAK
Ankara'da okuyan Afrikalı öğrencilerin hepsi, mezun olduktan sonra memleketlerine dönüp faydalı olmak niyetinde. Fakat Türkiye'den kopmayı da düşünmüyorlar. Hedefleri arasında öğrencisi oldukları Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi'nde akademik kariyer yapmak da var. Okul demişken, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Tekin, üniversite bünyesinde Türkiye'de daha önce benzeri olmayan Afrika Dili ve Edebiyatı Bölümü açılması için Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına (YÖK) teklif sunduklarını anlattı. Ayrıca kendisinden üniversitede yaklaşık bin yabancı öğrenci olduğunu bunların da 400'e yakınının Afrika kökenli olduğunu öğrendim. Üniversite bu alanda en çok Afrikalı öğrencinin eğitim aldığı bir okul olarak öne çıkıyor
ANKARA'NIN SOĞUĞUNA BİLE ALIŞTILAR
Emine Erdoğan'ın konuşmasının satır aralarında değindiği bir bilgi dikkatimi çekti. Yurtdışından gelen öğrenci sayısı son 10 yılda 20 kat artmış ve 2020 yılında 54 ülkeden 50 bin başvuru olmuş. Programda altı Afrikalı öğrencinin kendi dillerindeki bir atasözünü Türkçe anlatması herkese tebessüm ettirdi. Bu öğrencilerin kimi Sudan'dan kimi Angola'dan kimisi Fildişi Sahilleri'nden gelmiş. Kimisi muhasebe okuyor kimisi tercümanlık. Eğitimlerini Türkiye'nin başkenti Ankara'da sürdürüyorlar Hepsi annesini babasını kardeşlerini bırakıp geldiği için en çok özlem duygusu vuruyor onları. Yoksa Ankara'nın soğuğuna bile alışmışlar.
ÖRNEK BİR BİLGİ HAZİNESİ
Bu önemli etkinliğe ev sahipliği yapan Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi'ne de ayrıca değinmek lazım. 125 bin metrekarelik alanda yaklaşık 5 bin 500 kişilik oturma kapasitesiyle 20 Şubat'tan bu yana hizmet veren Türkiye'nin en büyük kütüphanesinde 4 milyondan fazla esere ulaşmak mümkün. Bu vesileyle ilk kez gittiğim kütüphaneden çok etkilendiğimi söylemeden geçmeyeyim. Barındırdığı kitaplarıyla büyük bir hazine olmasının yanı sıra sunulan konfor, yeme içme alanları, geniş koridorları ve aydınlık atmosferiyle özellikle öğrencilerin hiç çıkmak istemeyeceği bir yer olmuş. Kütüphane yetkilerinden aldığım bilgiye göre pandemi öncesinde günlük 20 binlere yaklaşan ziyaretçi sayısı varmış. Ancak pandemi sebebiyle günlük giriş bin kişiyle sınırlandırılmış. Gitmeden önce kütüphanenin internet sitesine bakarak doluluk oranını öğrenebiliyorsunuz.