Bir müzeye ilk kez gittiğiniz günü hatırlıyor musunuz? Ben hatırlıyorum, ilkokul birinci sınıfta bir okul gezisiydi... İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin kapısından içeri girdiğim andan itibaren fantastik bir dünyanın kapıları benim için artık açılmıştı. Boyumu aşan mermer heykeller, lahitler, büstler, yaşadığım toprakların tarihinin öğretmenimizin sesinden dalga dalga yayılması fıtratımdaki merak duygusunu da ortaya çıkarmıştı. Çocuk hissiyatıma yerleşen bu duygu hayatım boyunca beni yönlendirecekti artık. İşte bugün okuyacağınız bu haber de bu yönlendirmenin eseri... Ülkemizde müzecilikle ilgili her gelişmeyi yakından takip ettim ve şunu söyleyebilirim ki, son 15 yıldır atılan adımlar ve gelinen nokta takdire şayan... Hem sergilenen eserler, hem sergi teknikleri hem mekânlar hem de ulaşılabilirlik açısından dünyanın en üst seviyedeki ülkeleri ile yarışır hale geldik. Öyle ki, İstanbul Havalimanı'nda açılan İstanbul Havalimanı Müzesi de bunun simgesi haline geldi. Müze, dünyanın en büyük havalimanı müzesi olma özelliğini taşıyor. Düşünün, ülkeler arası seyahat ediyorsunuz ve havaalanında saatlerce beklerken müthiş bir müze gezebiliyor, yeni kültürler keşfedebiliyor, insanlık tarihine yolculuk edebiliyorsunuz. Tabii, bu müzenin ülkemize getirisi de büyük. Müzenin Türkiye'nin tanıtım stratejilerini çeşitlendirmek açısından büyük bir adım olduğunu Turizm ve Kültür Bakanı Mehmet Nuri Ersoy bizzat söylemişti. Biz de İstanbul Havalimanı Müzesi'ni İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Coşkun Yılmaz ile birlikte gezdik ve hem içindeki eserlerden hem yolcu hem de ülkemiz açısından ne tür yeniliklere katkıda bulunacağına dair bilgileri kendisinden aldık. Coşkun Yılmaz ile müzenin kapısında buluştuk. Girişe doğru ilerlerken ülkemize dair bilgiler veren bir resim sergisi ile oluşturulmuş koridordan geçtik. Daha içeri girer girmez karşınızdaki duvara yansıtılmış animasyon ilginizi çekiyor. Bu tanıdık geyik figürüne bakarken akan animasyonun Çatalhöyük'te bulunan mağaralara yapılan ilk figürler olduğunu anlıyorsunuz. Coşkun Bey anlatmaya başlıyor: "Burası Anadolu medeniyetlerinin zenginliğini gösteren bir müze. Göbeklitepe'den başlıyor. Anadolu'daki uygarlıklardan Selçuklu'ya, Osmanlı'dan günümüze toplam 316 eser burada sergileniyor. Dünyanın en büyük havalimanı müzesi... Bin metrekarelik bir alanı var. Amsterdam, Kahire, Frankfurt, San Francisco'da da havaalanı müzeleri var ama İstanbul Havalimanı Müzesi hem kullanılan teknoloji, hem sergilenen eserlerin sayısı hem de mekânsal olarak dünyanın en büyük havaalanı müzesi."
GÖBEKLİTEPE'DEN BAŞLAYAN BİR HİKÂYE
Sergilenen eserler özenle seçilmiş. Her biri ülkemizdeki tarihi zenginliği ve kültürel çeşitliliği gözler önüne seriyor. Sıralama alfabetik olarak yapılmış. Göbeklitepe'den başlıyor ve Anadolu medeniyetleri, Helenistik dönem, Roma, Anadolu Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi eserleri şeklinde kronolojik olarak ilerliyor. Yılmaz: "Müze hazırlanırken yolcuların beklentileri, psikolojisi, özellikleri ve çeşitliliği dikkate alınarak bir sergilenme gerçekleştirildi. Burayı bir seyahat müzesi olarak da değerlendirmek mümkün. Bir yolcunun havalimanında kaliteli zaman geçirmesi, kültürel olarak yelpazesini genişletmesi ve ülkemize dair birçok şeyi öğrenmesi açısından bulunmaz bir fırsat bu müze" diyor.
TÜRKİYE'YE DAİR BİR ANA FİKİR
Gezerken o tadı alıyorsunuz gerçekten de... Günümüzün modern seyyahları için bulunmaz bir fırsat. Bir turistin ülkemize dair tüm merak ettiklerini giderip seyahat destinasyonuna yeni rotalar ekleteceği kesin... Yılmaz da tam bu noktada: "Yolcu burada Türkiye'ye dair bir ana fikir edinir. Gördüğü zaman neyi kazanacak, görmediği zaman neyi kaybedecek? sorusuna en güzel cevabı veren bir merkez özelliğini taşıyor bu müze. Müzeyi görenler seyahat destinasyonlarına Türkiye'yi eklemediklerinde neyi kaybettiklerini görüyorlar. Bu da tanıtım stratejilerinin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. 12 bin yıllık bir geçmişi temsil ediyor bu müze... Pek çok ilk burada görülüyor. İlk yazılı antlaşma olan Kadeş'i, Lidyalılar'ın ilk parasını ve daha nicesini burada görebiliyor. Seyahati bitirdiğinde sadece Türkiye'nin tarihine değil insanlığın tarihine yolculuk yaptığını hissedebiliyor."
Dileğini tut, ipe as
Müzenin çıkışında hediyelik eşya satan bir müze mağazası bulunuyor. Gelen yolcular için oldukça güzel hediye seçenekleri var. Ancak benim ilgimi çeken diğer bir nokta da mağazanın yanında bulunan dilek tutma alanı. Burada bir dijital makine var. ekranda, sağlık, aşk, başarı, seyahat gibi kutular var. Kartınızı okutuyorsunuz ve makine sizin için bir dilek seçiyor. Sonra bu kartı alıp tavandan inen iplere asıyorsunuz. Asılan kartların üzerine not düşenler de var. Çoğunda İngilizce olarak sağlık dilenmiş. Hatta anne ve babasının sağlığı için özel olarak dilek göndereler de olmuş."
Geçici sergi uygulaması
Müzeyi gezerken sergilenen eserlerin değişip değişmeyeceğini soruyorum Yılmaz'a: "Burada geçici sergi uygulaması var. Belli periyotlarla eserler değişecek ve Türkiye'nin zenginliği burada sergilenmiş olacak. İstanbul Havalimanı, Türkiye'ye gelen yolcuların üçte birinin kullandığı bir havalimanı. Transit olarak seyahat edenler de çok fazla var. Salgın öncesi bu 15 milyon rakamına ulaşmıştı. İstanbul'u geçiş noktası olarak kullanan yolcularımıza da İstanbul'u ve Türkiye'yi tanıtmak, rotalarını değiştirmek ve tatil planlarını ülkemizi eklemeleri için bu müze iyi bir tanıtım oluyor. Bu sebeple eserler belli periyotlarla değişecek. Şu an 29 müzeden 316 eser var."