Zaman her şeyin ilacı derler eskiler... Gerçekten de akıp giden, elimizle tutamadığımız bu mefhumdan öte yara bandı, ilaç yok. Bunu Elazığ'in Sivrice ilçesine bağlı güzeler güzeli Çevrimtaş Köyü'ne gidince bir kez daha anladık. Fırat Nehri'ni kuşbakışı gören, şarkıdaki gibi bu 'yüksek yüksek tepeler'deki köy, kayısı ağaçları, küçükbaş, büyükbaş hayvanları, tüten bacaları, sevecen insanlarıyla bize insanın isterse neler başarabileceğini gösterdi. Neden mi? Çok değil bir sene kadar önce bu köydeydik. Öyle bir zamandı ki, köy mahşer yeri gibiydi. Merkez üssü yine bu köyün bağlı olduğu Sivrice ilçesi olan 6.8'lik, kabusları aratmayan büyük depremin üzerinden birkaç gün geçmişti. Köy neredeyse tamamen yıkılmış, iki kişi hayatını kaybetmiş, hayvancılıkla geçinen köyün hayvanlarının yüzde 60'ı telef olmuştu.
Evlerin yüzde 90'ı yıkılan köyde sadece iki kişinin hayatını kaybetmesi ise 8,10 ev dışındaki hane halkının şehrin merkezinde yaşayıp, köye sadece yazları gelmesinden dolayıydı. Gittiğimiz gün Türkiye'nin bütün habercileri ve dahi yabancı haber ajansları da oradaydı. "Bu köyün tamamı yıkıldı" haberini yapmak üzere oradaydılar. İnsanlar çığlık çığlığa, umutsuz, yarınlarının netlik ayarı bozulmuş bir haldeydi. O günü geçirecek sıcak bir çorba, bir kuru battaniyeye şükrediyorlardı... Depremden neredeyse bir sene sonra yine Çevrimtaş Köyünün yolunu tuttuk
. Bizi köyün muhtarı Ramazan Alpaslan karşıladı. Alpaslan'ın evi yıkılmayıp hasar alan ender evlerden. Ama o yine de devletin onlara verdiği konteynırda yaşıyor. Köy halkı onlara verilen konteynırlara saç ilaveler yapıp evi aratmayan birer yaşam alanına çevirmişler. Bu yapılara baca sistemi kurup sobayla ısınıyorlar. Uzun süre elektrik sobasıyla ısınmışlar daha önce. Ramazan Bey ve eşi Gülay Hanım bizi evlerinde ağırlıyor. Müthiş bir kahvaltı sofrasındayız. Yer sofrasındaki her şey doğal. Kendi ürünleri. Süt, bal (kendilerine yetecek kadar arıcılıkla uğraşıyorlar), çökelek, tereyağı, yoğurt, ceviz ve kayısı bademi. Ve olmazsa olmaz köy ekmeği...
28 HANE ŞEHİRDE OTURACAK
Ramazan Bey köyün son halini anlatarak başlıyor sohbetimize. Köyde yaklaşık 50 hane var. Köydeki okul 2014'te kapandığı için köylülerin çoğu çocuklarının eğitimi için şehir merkezine taşınmış. Şu an yaklaşık 10 hane köyde yaşıyor. Hayvancılıkla uğraşıyor. Yazları ise kayısı işi yapıyorlar. Çevrimtaş aynı zamanda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın köy evleri projesinin de pilot köyü. Depremden sonra ilk depreme dayanıklı, çelik örnek ev buraya yapıldı. İki oda bir salon, banyosu ve tuvaleti içeride, geniş mutlaklı bir ev bu. Bu evlerden toplam 3 bin 500 tane üretilecek. Diğer köylülere de bu evlerden yapılacak. Bunun sözü verilmiş. Sabırsızlıkla bekliyorlar. Ama asıl önemlisi, onların geçim kaynağı olan hayvanlar. Devlet köye ciddi bir miktarda küçük ve büyükbaş hayvan yardımı yapmış. Muhtar anlatıyor: "Siz geçen sene geldiğinizde elbirliğiyle köyümüzü yeniden kuracağız demiştik. Gerçekten de öyle oldu. Devletimizin yardımıyla inşallah daha da güzel olacak. Bir örnek ev yapıldı. Onun dışında bizler de devletin verdiği konteynırlara saç ilaveler yapıp, yaşam alanlarına dönüştürdük Ama en önemlisi hayvanlarımızdı. Bizim ekmeğimiz onlar. Devlet öyle bir hayvan yardımı yaptı ki, beş hayvanını kaybedene 15 tane verdiler. Hatta hiç hayvan kaybetmeyene de teşvik olsun diye hayvan verdiler. Bundan güzel ve umutlu bir şey yok bizim için. Çorbamız kaynıyor, evlerimiz sıcak, hayvanlarımız var. Gerisi el birliği ve devletin yardımıyla her şeyimizi daha da güzelleştirme çabası... Geleceğimizden umutluyuz." Örnek evde Ramazan Ernek, dört çocuğu, eşi ve kız kardeşi Cennet Hanım yaşıyor. Ernek "Tamamen şans oldu evi ilk olarak bana yapmaları" diyor ve ekliyor: "Ev tamamen çelikten ve depreme dayanıklı. İki oda, bir salon. Büyükçe bir mutfağımız ve banyomuz var. Köy halkına da önümüzdeki günlerde evlerinin nasıl olacağını gösteren bir örnek oldu. Ayrıca bir de yine çelikten ahır yaptı devlet. Çok memnunuz. Bizim en büyük şansımız Elazığ'daki, köyümüzdeki gakgoş dayanışması. Gakgoş kardeş demektir. Böyle böyle ayağa kalktık." Muhtardan öğrendiğimiz kadarıyla köydeki 28 haneye de TOKİ şehir merkezinden ev verecek. Hatta daha önceden, yani deprem öncesinden kurumun merkezde bitirdiği evler için depremzedelere öncelik tanınacak. Çocukları okula giden ailelerin şehir merkezinde yaşamayı tercih ettiklerini söylüyor muhtar.
❱❱ ZEKİ ERTAŞ
Hayvanlarımızın yemini bile verdiler
"70 yaşındaki Zeki Ertaş, büyük depremde evi tamamen yıkılanlardan. Kendisi enkazdan dört saat sonra kurtarılmış: "Bugünleri hayal edemezdim. Depremden dört saat sonra kurtarıldım. Zaman gerçekten her şeyin ilacı. Devletin bize verdiği konteynırlara saç ilaveler yaptık. Baca düzenlerimizi kurduk. Sobamızı yakıyoruz. Odun sorunumuz yok. Her yerimiz ağaç. Devlet 2 binden fazla ceviz ağacı dikti. Yaşayıp gidiyoruz. Hayvanlarımızı kaybetmiştik. Fazlasıyla verdi devlet. Hatta yemini bile verdiler. Bugünlerimize şükür."
❱❱ RAZİYE ERTAŞ
Süleyman Soylu ineğimi tedavi ettirdi
"Benim Nazlı Kız adında ineğim vardı. Kendi kızım gibi severdim. Enkazdan zor çıkarıldı. Hatta o gün bakanımız Süleyman Soylu buradaydı. Kendisi örttü üzerini battaniyeyle. Hastaneye götürüldü. Tedavi edildi. Ama sonrasında hastalandı tekrar, kaybettik. Sonrasında bana devletimiz bir Kara Kız hediye etti... Yeni ineğimin adını böyle koydum: Kara Kız. Şimdi şehirde yaşayanlar "Bunlar da hep hayvanlardan bahsediyor" derler. Ama ne yapalım be yavrum, onlar bizim hem yoldaşımız, hem ekmeğimiz... Bizden başkası onların önemini bilmez be yavrum. Bakın sizin sütünüz, peyniriniz, yoğurdunuz buradan geliyor. Önemsiz mi yani!"
❱❱ RAMAZAN ALPASLAN (KÖY MUHTARI)
CHP heyeti ayağına çağırdı gitmedik
Sizin geldiğiniz bugün beni şehir merkezinden çağırdılar. CHP'den bir heyet gelmiş ve muhtarları çağırmışlar depremle ilgili dinlemek için. Sizi beklediğim için gitmedim. Gitmezdim de... Köylüyü ayağına çağırmak nedir? Buraya bakanlarımız Süleyman Soylu ve Murat Kurum bizzat geldiler. Dertlerimizi dinlediler. Sohbet ettik. Hatta bakanımız Süleyman Soylu'ya "Hayvanları fazla göndermişsiniz. Ben muhtar olarak adaletli dağıtmak zorundayım" dedim. "Olsun hayvanlarınız, doğurdu farz edin" demişti. Ben de "Ama çifte doğurmuşlar bakanım" diye şaka yapmıştım. Açıkçası CHP'nin bizi siyasi rant malzemesi yapmasına izin vermeyiz. Durumumuz partiler üstü bir durum. Bizim işimiz devletle. Yardımı da devletten bekleriz, şikayetimizi de devlete bildiririz.
❱❱ ÖZKAN ALPASLAN (ÇOBAN)
Devletin derdi bir değil ki!
"Kendi hayvanlarımın çobanlığını yapıyorum. Çok şükür depremde kaybettiğimiz hayvanların yerine fazlası geldi. Hayatımız bu sayede normal seyrine döndü. Köy halkı mutlu. Eksiklerimiz yok değil. Hepimiz örnek köy evinin benzerlerini bekliyoruz. Bir yandan da şunu düşünmek lazım. Bir sene uzun bir zaman değil. Bir de depremden iki ay sonra pandemi çıktı. Buna rağmen devlet mekanizması hızlı çalışıyor. Dert bir değil... Her şeye yetişmeye çalışıyor devlet."
Köye korona uğramadı
Birlikte kahvaltı yaptığımız köy sakinlerinden pandeminin başınndan beri köyde vaka görülmediğini öğrendik