Mim Kemal Öke her yönüyle rengarenk bir insan... Hayat dolu. Türkiye'de tasavvuf denince akla gelen ilk isimlerden. Bir derya... Türkiye'nin en genç yaşta profesör olan akademisyeni unvanına sahip. Yazar, oyunculuğu bile var. Ama en çok da onu down sendromlu kızı Nazlı'ya vakfettiği hayatı ve onun nezdinde kurduğu oluşum Yaralı Ceylanlar Kulübü'yle hatırlıyoruz... Öyle ki kızının nezdinde yıllardır tüm engelliler için çabalıyor, yardım kampanyaları düzenliyor, farkındalık oluşturmaya çalışıyor. İşte hayatını kızının 'engel'ine adayan Öke'nin Turkuvaz Kitap'tan çıkan yeni romanının adı da Engel... Timur İmparatorluğu'nu kuran, Aksak Timur namıyla bilinen Türk ve Moğol hükümdar Timurlenk'in yaşam öyküsünü romanlaştırdı Öke. Tabii bolca hayal gücü ve kıvrak kalemiyle. Halkını savunurken hem bacağından hem de kolundan ok yiyerek 'topal ve çolak' kalan Aksak Timur'un hem fiziki engellerine hem nefsinin engellerine karşı koyarak yaşama tutunma, hatta kafa tutma öyküsünü yazdı. Tabii ilhamını da kızından alarak... Büyük ustayla yeni kitabından hareket ederek hayatımızdaki engelleri ve bunlara karşı nasıl tavır geliştirmemiz gerektiğini konuştuk.
- Hocam öncelikle tebrik ederim. Engel, yine bizi alıp götüren, kendi iç dünyamızla yüzleştiren akıcı bir roman olmuş. Aksak Timur'un dünyasına ilginiz ne zaman başladı? Sizin için ne ifade ediyor Timur?
- Romanı beğenmeniz beni mutlu etti. Timur'a ilgim ortaokul, lise yıllarında başladı. Tarihi kahramanların biyografilerini elimden düşürmezdim. Timur da o şahsiyetlerden biriydi. Yenilmez askeri dahi, alperenlerini bir sancak altında toparlayabilmiş bir Tanrıkut (Allah'ın kendisini uğurlu kıldığına inanılan Türk önderi için kullanılan isim) imajıyla büyüleyici, Orta Asyalı kökenlerine meftun bir milliyetçi genç olarak o keskin bakışlı, sert mizaçlı yiğit etkilemez miydi beni? "Bir gün belki kendi Timur'umu yazarım" diye düşlemişimdir. Kitaplar, belgeler toplayageldim. O kalemi elime alacağım güne değin...
- Romanın yazılma sürecini, o dönem yaşadıklarınızı, size düşündürdüklerini anlatır mısınız?
- Yazım için iki eşiğin aşılması gerekti. İlki Özbekistan'a gitmem Registan Meydanı, Semerkand... Şah-ı Nakşibend Türbesi, Buhara... Şehirli bir uygarlık vücuda getirmişti Emir Timur. Timur, muazzam bir Timurlu Rönenansı'nın mimarıydı, heybeti sanatta da mevcuttu. Çok etkilenmiştim. İkinci olay kızımın engelli oluşu dolayısıyla engellerin dünyasına aşinalığım. Cihan imparatoru, üç kıtaya hükmeden Timur Han, tarihin ve talihin garip bir cilvesi olarak hem topal hem çolaktı. Peki nasıl kabul ettirmişti kendisine? Kendisini nasıl sindirmişti içine, bu engellerine rağmen? İşte bu romanlaştırılmalıydı. O girdaplar aktarılmalıydı.
- Sizden dinlemek isterim. Timur'un Türk tarihindeki önemi nedir? Neler yapmıştır? Osmanlı tarihinde neden pek sevilmez?
- Timur'un Anadolu tarihindeki yeri ayrıdır, Orta Asya tarihindeki yeri ayrıdır. Ak, kara misali ayrım... Anadolu'da Osmanlı'yı yıkıma sürüklemiş diye bilinir, Özbekistan'dan Türk'ü zirveye taşımış diye. Önemli olan Timur Han'a kuşbakışı bakmaktır. Türk tarihinin bütünlüğü açısından ben bu romanda ne tribünlere oynadım ne de tokuşturmadan yana oldum. Timur'u insan olarak yansıtmaya çalıştım. Ona sordum, her şeye sahip bir hükümdar olarak neyin eksikliğini çektin? İlginçtir Timur bunu, İbni Haldun'a sormuştur. Demek ki, benliğini yiyen kemiren böyle bir sorgulama vardır.
- Cevabı neydi sizce?
- Romanı okuyan bulacak ümit ediyorum Göksan Bey. Timur'un maddi engelini aşması tabii ki meşakkatli bir süreç olacaktı. Buradan ona eşlik eden bir figür kullandım. Bir dişi kurt, dişi Dede Korkut, şifa dağıtan Umay Ana... İşte burada roman menkıbeleşiyor. Metafizğine açılıyor. Umay Ana kişiliği ile destanımsı kahramanımızdır.
- Şifacı Umay Ana'nın varlığı ne anlatıyor bize?
- Aslında okuycu bir yandan da bunu sorgulasa yazar olarak çok memnun olurum. Umay ana bizim Fatıma Anamazdır. Hz. Peygamberimiz'in ve Türk İslam uygarlığının rol modelidir. Darüşşifacılarımız onun mesaisinden etkilenerek vücut bulmuşlardır. Roman bizi böylece engellilerin dünyasına köprü kurdurmaktadır.
- Timur, müthiş bir askeri ve siyasi zekası olan bir komutan. Ama gençliğinde halkını korurken kolundan ve bacağından yaralanıyor. Yani hem aksak hem çolak... Onun engelleriyle barışması, mücadele edip kendini ortaya çıkarması süreci bize iç manasıyla neler anlatıyor?
- Engel iki türlüdür. Maddi engel fiziki bir eksiklik. Ama asıl engel kalbimizi mühürleyen nefstir. Ego, bencillik, bunu aşmak zor zanaattır. Sufilerin ihtisası budur. Bu romanda bir hanım ermiştir Umay Ana. Hem Bacıyan-ı Türkistan'dır aynı zamanda, hem alp hem eren. Alperenlik milli karakterimizdir. Ve bu romanda bir kadından temerküz etmekte. Aynen kızım Nazlı'nın benim hayatımda Şems olması gibi.
Kızım yaralı ceylanken yararlı ceylan oldu
- Siz down sendromlu kızınız Nazlı'nın engeliyle yaşama tutunma çabasının hem gözlemcisi, hem yardımcısı oldunuz. Bu süreç size neler öğretti?
- Evet Haklısınız. Nazlı'nın "Ben yaparım" deyip hayata asılışı beni çok etkilemiştir. Asıl önemli olan ben ona onun fiziki engelini aşmak için yardımcı olurken hakikatte o benim manevi engelimi, kibrimi, nefsimi aşmamı sağlamıştır. Yaralı Ceylanlar Kulübü kurduk sonra biliyorsunuz. Amacımız tüm engellilere umut olabilmek. Kızım Yaralı Ceylan iken Yararlı Ceylan olmuştur babasına. Nazlı'nın dokunuşu ile yeni bir dünya açıldı önümde. Günümüzün de Umay'ları vardır. Öksüz, yetim ve engellilere el uzatanlar. Şefkat dokunuşları bir iyilik senfonisine dönüşmekte... Varlar...
Kanser olduğumu öğrendiğimde ben doktorumu teselli ettim
- Sizin sağlık durumunuz nasıl. Zor bir hastalık atlattınız. Bu süreci, bu süreçte maddi manevi yaşadıklarınızı bizimle paylaşır mısınız?
- Nereden de öğrendiniz. (Gülerek) Evet pandemi başladı. Fakir de tevafuken kanser olduğunu öğrendi. Doktorumu -beni çok sever- teselli etmek bana düştü. Öğrendiğimde vallahi ilk tepkim gülmek oldu. Ardından kimseyi üzmemek için ben bunu gizlesem mi diye düşündüm. Üç hayati ameliyat geçirdim altı ay içinde. Ama Allah sizi inandırsın hep güle oynaya. Allah'ıma hamd ederim, tevekkül değil tam teslimiyet ve neşe ile. O günlerde bile Timur'u nasıl yazacağımı tasarlıyordum. Sahneleri kafamda canlandırıyorum. Sağ omzumda kemikte protez var. Ata binemezsin dediler. Ne yapalım şimdi. Ben de Timur'a Umay Ana'ya sordum. "Binebilir miyim?" diye. Ah şu pandemi kısıtlamaları bir kalksa bilirim ben yapacağımı...