"Reşit Karabacak herkes için efsaneydi ama benim ustamdı" diyor, bir başka güreş efsanesi Necmi Gençalp. Çok üzgün olduğu sesinden belli. Öyle bir of çekiyor ki... Sonra da "Böyle güzel, böyle yiğit bir adam gitti" diyor.
Sadece güreş değil spor dünyasının efsanelerinden biriydi Reşit Karabacak. Ki efsanesi Türkiye'nin sınırlarını çoktan aşmıştı. Gençalp "Yurt dışındaki maçlarını izlemeye her milletten insan gelirdi. Onu canlı kanlı izlemek bir ayrıcalıktı ve bu ayrıcalık için salonların önünde izdiham olurdu. Mindere çıkınca herkes Karabacak Karabacak diye bağırırdı" diye anlatıyor ustam dediği Reşit Karabacak'ı.
Reşit Karabacak'ı Necmi Gençalp'ten dinlememizin sebebi, Gençlap'in Karabacak'ın 1984 Los Angeles Olimpiyatları'nda olimpiyat şampiyonu olmasını engelleyen ABD'li güreşçi Mark Schultz'u dört yıl sonra Seul'de yenerek ustasının intikamını alan güreşçi olması.
1984'teki olimpiyatların favorisi olan Karabacak, ilk karşılaşmada 'kemik kıran' olarak nam salan Mark Schultz ile karşılaşıyor. Schultz yenileceğini anlayıp kasıtlı bir hareketle Karabacak'ın kolunu kırınca, efsane olimpiyat şampiyonluğundan oluyor. Ama dört yıl sonra Seul'de Schultz'un karşısına Necmi Gençalp çıkıyor. Onu evire çevire yeniyor. Schultz darmadağın oluyor. İki maçı da canlı kanlı izleyen SABAH yazarı Hıncal Uluç'un yazılarından biliyoruz bunları… Beş yıl önce Schultz kardeşlerin hikayesinin anlatıldığı Foxcatcher Takımı vizyona girince bu tarihi olayları yeniden hatırlatmıştı hepimize Hıncal Abi…
Necmi Gençalp'e "Filmi başa saralım" diyorum. "Ne zaman tanışmıştınız?" diye soruyorum. Necmi Gençalp "Abim de güreşçiydi. Necati Gençalp. Reşit Karabacak ile asker arkadaşıydı. 1974'te, 14 yaşımdayken abim tanıştırmıştı. O zamanlar ben de güreşiyorum ama yaşım küçük daha. İki yıl sonra bir seçmelerde karşılaştık. Ben küçüğüm tabii, bana çırak diyorlardı" diyerek eski günlere gidiyor. Reşit Karabacak, 'çırak' dese de izliyor, takip ediyor Gençalp'i…
Necmi Gençalp, uzun yıllar Reşit Karabacak'la birlikte birçok güreşçi yetiştirdi.
ÖYLE BİR MAÇ YAPTIK Kİ SERUM YEDİM
"Biz hiç resmi bir karşılaşmada güreşmedik.1984'te milli takım seçmelerinde Uludağ kampında karşı karşıya gelecektik. 'Gel bakalım çırak seninle seçme maçı yapalım' dedi. Ben de 'Yok ustam ben seninle seçmeye çıkmam deyip elini öptüm' O da bana sarılmıştı' diyor. Ama bol bol antrenman maçı yaptıklarını anlatıyor: "Bir keresinde saatler sürdü maçımız. Antrenman sırasında bitmişim ama olayın sıcaklığı ile farkında değilim. Dört şişe serum yedim de kendime gelemedim."
Efsane Reşit Karabacak nasıl güreşirdi, herkes onu neden izlemek isterdi? Necmi Gençalp "Rakibini adeta boğardı. Sürekli saldırırdı, bayıltırdı. Allah vergisi bir yeteneği vardı. Maça çıkmadan önce ısınırdı. Isınması da yine maçla olurdu. Birisiyle maç yapar, nabzı en yükseğe çıktığında, en ateşlendiği anda resmi maça çıkardı ve karşısındakine hiç fırsat vermezdi. Kuralarda Reşit Karabacak ile güreşeceğini öğrenenlerin yüzü düşerdi" diyerek Karabacak'ın neden büyük bir güreşçi olduğunu anlatıyor.
Gelelim 1988 Seul Olimpiyatları'na… Mark Schultz'u Necmi Gençalp yenince, Reşit Karabacak çok sevinmiş: "Maçtan sonra karşılaştığımız anı hiç unutmuyorum 'Ula çırak, içimi öyle bir soğuttun ki… Gel o kara gözlerinden bir öpeyim' dedi. Gözlerimden öptü ve var gücüyle sarıldı bana. En büyük madalyaydı benim için. Ustamın intikamını almıştım."
Reşit Karabacak'ın vefatı tüm Türkiye'yi yasa boğdu.
SON GÖREVİMİZİ YAPAMADIK YA...
Uzun yıllar birlikte antrenörlük yaptıklarını anlatan Necmi Gençalp, "Korona yüzünden telefonda görüşüyorduk son zamanlarda" diyor: "Güreş camiasından birçok arkadaşımızın korona olduğunu duyuyordum. Ama herkes iyileşiyordu. Ustamın böyle bir virüse yenileceğini tahmin etmedim. Ustam korona olunca bazı arkadaşlar telefonla aramış konuşma zorluğu çektiğini söylediler, rahatsız etmemek için aramadım. Oğlu ile görüşüyordum. Çok üzgünüm. Son görevimizi yapamadık ya. Bu da içimize öyle bir dert olduk ki anlatamam."
BİR AKIL HOCASIYDI
Reşit Karabacak için Necmi Gençalp "Minderde saldırır, yere çalardı insanı ama minder dışında son derece babacan bir insandı" diyor. Sporcunun psikolojisinden iyi anladığını, herkes için bir akıl hocası olduğunu anlatıyor: "Biz birlikte yıllarca antrenörlük yaptık. Birçok şampiyon onun tedrisatından geçmişti. Başı sıkışan, derdi olan onun yanında alırdı soluğu. Herkesin derdini kendi derdiymiş gibi sahiplenir çözerdi."