Şarkıcı Doğuş'un eşi Azerbaycanlı gazeteci Hoşkedem Hidayetkızı (Xosqedem Hidayetgizi) Ermenistan ile savaşta olan ülkesinde hem cepheden haberler yapmaya hem de kesintisiz canlı yayınlarla tartışma programları yapmaya devam ediyor. Diğer yandan dört yaşındaki iki oğlunu eşi Doğuş'a emanet ederek Türkiye'ye göndermiş. Uzun süredir yavrularından ayrı. "Bu dünyadaki en zayıf noktam çocuklarım, onlarsız tek bir günüm bile geçmezken şimdi bir aydır onları göremiyorum. Öyle hasretim ki, oyuncaklarına sarılarak ağlıyorum" diyor ve ekliyor: "Ama vatan da evlat gibidir, önce Azerbaycan sonra çocuklarım." Şarkıcı Doğuş da eşinin vatan sevgisine âşık olmuş. "Çünkü ben de onun gibi vatansever biriyim ve eşimin vatanına olan aşkına da aşığım" diye ifade ediyor duygularını. Şimdi onun için hem anne hem de baba olma zamanı. Çocuklarını erkenden okula bırakıp alıyor ve her anları ile yakından ilgilenerek onlara annelerinin yokluğunu hissettirmemeye çalışıyor. Böyle bir çaba içinde bile olsa, "Hiçbir baba, annenin yerini tutmaz" diyecek kadar anneliğe saygı duyuyor. Hoşgekem Hanım aslında Dağlık Karabağ'da doğmuş ve büyümüş ancak üniversite okumak için Nahçıvan'a gittiği gün Karabağ Ermenistan tarafından işgal edilmiş. Annesi, babası, kardeşleri evlerinden, vatanlarından sürülmüş. Öyle ki, ailesine bir yıl boyunca ulaşamamış. Onların öldüğünü düşünüp umudunu kaybettiği gün bir çadır kentte bulmuş anne ve babasını. "Tıpkı bir film sahnesi gibiydi, babama sarılıp saatlerce ağladım. Güzel evimizde bıraktığım ailemi bir çadırda bulmak çok acıydı" diye anlatıyor o günleri… Bu hasretinden olsa gerek ki, şimdi Azerbaycan'da yaptığı programla da kayıp olanları buluyor ve aileleri kavuşturuyor. Savaş bölgesinden yayınlar yapıyor. Yüreği evlat hasretiyle dolu bile olsa vatanı için çalışmaya devam ediyor. En büyük dayanaklarının ise Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan olduğunu söylüyor: "İyi ki bugün Türkiye'nin başında Recep Tayyip Erdoğan var. Dünyaya gücünü gösteriyor ve Azerbaycan'ın hep yanında. Erdoğan'ın kıymetini bilmek lazım." Biz de vatanı için evlatların ayrı yaşayan Hoşkedem Hidayetkızı ile telefonla röportaj yaptık. Ancak savaş nedeniyle Azerbaycan'da internet sürekli kesildiği için bağlantımız da sık sık kesildi. Diğer yandan aynı gün Doğuş ve çocukları ile bir oyun parkında buluştuk. Hasret dolu bir anne ve bu dönemde çocuklarına hem anne hem de babalık eden Doğuş ile içinden geçtikleri zor günleri konuştuk. İşte yer yer gözleriniz dolarak okuyacağınız film gibi bir hikâye…
- Bir taraftan da gazetecisiniz, diğer yandan anne ve şu an çocuklarınızdan ayrısınız. Neler hissediyorsunuz?
- Savaş ilk başladığında savaş bölgesine gittim. Oradan yayınlar yaptım. Şu an Azerbaycan'da Ateş Hattı adlı programımda cephede savaşanlar ve savaşla ilgili yayınlar yapıyoruz. Türkiye'den de milletvekilleri, politikacılar katılıyor. Üç saat canlı yayın yapıyorum. Bu süreç geçecektir. Bir anne olarak çocuklarımdan uzak kalmak çok zor. Tüm anneler bunu bilir. Ama vatanım için yıllarca bile çocuklarımdan ayrı kalabilirim. Vatan uğruna gerekirse canım da feda olsun. Çünkü vatan da evlat gibidir, anne gibidir. Ben nasıl 30 yıldır vatansız kaldıysam, çocuklarım da eşim de beni bağışlasın ama vatanım uğruna çocuklarımdan yıllarca ayrı kalabilirim. Biz bu savaşın başlaması için çok bekledik. Annem, babaannem "Rabbime şükürler olsun ki bu savaş başladı" dedi.
Bir savaşa sevinmek ne demek?
Toprağımıza kavuşmak için bekliyoruz.
AİLEMİ ÇADIR KENTTE BULDUM
- Siz aslında Karabağ'da doğup büyüdünüz değil mi?
- Evet. 1991 yılında üniversiteye gitmek için vatanım Dağlık Karabağ'dan çıkmış Nahçıvan'a gitmiştim. Benim ardımdan Ermenistan Karabağ'ı işgal etmiş ve ailem kendi topraklarından sürülmüştü. Ailemi bulamadım, sağlar mı ölüler mi bilemiyordum. Ancak bir yıl sonra St.Petersburg'ta okuyan kardeşim ile Türkiye üzerinden telefonla görüşebildim. Ailemden sağ biri kaldı diye saatlerce ağladım. Annemi ve babamı ise bir yıl sonra Bakü'de bir çadır kentte buldum. Karabağ'da güzel evlerde, yurdumuzda otururken annemi babamı bir çadırda görünce dayanamadım. Film gibiydi. Şimdi bile anlatırken gözlerim doluyor. Ben babama sarılırken Karabağ'da kalan evimiz bahçemiz, mutlu hayatımız artık bir hayal olmuştu. Çok acı bir süreç.
- Türk halkı da her zaman Azerbaycanlı kardeşlerinin yanında…
- Dünya şu an haktan adaletten bahsediyor. Oysa bir milyondan çok Azerbaycan halkını evinden yurdundan canından ettiler. Dünya bizim hakkımızı korumalı. Sağ olsun bizi savunan bir Türkiye var. Ben ömrümün sonuna kadar Türkiye'ye borçluyum. Susabilirdi ama susmuyor. Gurur duyuyorum. Evimiz her yerinde Türkiye ve Azerbaycan bayrakları var, Allah o bayrakları korusun. Biz hakkın tarafındayız… Türkiye her zaman adalet için savaştı, haksızlığın olduğu yerde oldu. Böyle bir savaş anında her anne çocuğundan önce vatana sarılmalıdır. Benim anam, babam, kardeşim, çocuğum da vatandır. Önce vatan sonra çocuklarım.
Oyuncaklarına sarılarak uyuyorum
"Haftalardır çocuklarımın yüzünü göremiyorum. Savaş halindeyiz. Kendi toprağımız uğruna adalet için savaşıyoruz. Ben de Dağlık Karabağ'da doğdum. 30 yıla yakın süredir ben ve tüm akrabalarım bugünü bekliyorduk. Şu an çocuklar Türkiye'de babalarının yanında. Doğuş çocuklarını çok seviyor hem anne hem de baba şefkati gösteriyor. Ama ben bir anneyim ve ilk kez çocuklarımdan bu kadar süre ayrı kalıyorum. Geceleri onların oyuncaklarına sarılarak ağlıyorum. Kendi kendime onlarla konuşuyorum. Bir aya yakın vakittir göremiyorum yavrularımı."
"KÖYÜME AYAK BASAYIM, CANIMI O ZAMAN AL ALLAH'IM"
- Doğduğunuz topraklara ayak bastığınız o an neler yapacaksınız?
- Şimdiden kendimi doğduğum topraklara gideceğim diye hazırlıyorum. Çünkü sevinçten ölebileceğimi düşünüyorum. Annem hasta ve 83 yaşında. İlk alınan köyün adını duyduğundan beri "Allah'ım yurdumun, köyümün alındığını görmeyi bana nasip et. Dünya gözüyle bir kez köyümü göreyim, sen o an benim canımı al" diye dua ediyor.
Çocuklarımı Doğuş'a onu da Allah'a emanet ettim
Bu süreçte Doğuş bir eş olarak nasıl bir sınav verdi?
- Benim en zayıf noktam çocuklarımdır. Azerbaycan'da da yaptığım programla kayıpları arıyorum, anneleri ile çocuklarını da buluşturuyorum. Sadece benim değil herkesin çocukları için ölüme gidebilirim. Bugüne kadar çocuklarımdan hiç ayrılmadım. Çekimlerimi yapar hemen onların yanına koşardım. Doğuş Bey'e çocukları alıp Türkiye'ye gitmesi gerektiğini söylediğimde bana "İyi misin?
Sen asla çocuklarından ayrılamazsın ki" dedi. "Ben çocuklarım olmadan kalırım, çünkü sana güveniyorum. Sen onlara çok iyi bakacaksın" dedim. Savaşın başında cepheye gidip oradan yayınlar yapmak istiyordum. Çocuklarım burada da kalabilirdi, dadıları da vardı ama ben babaları ile kalsınlar istedim. Çünkü başka kimseye itibar edemezdim. Doğuş hayatın tüm acılarını yaşamış, annesiz babasız kalmış, sokaklarda zor günler yaşamış biri. Hiç kimse onun kadar çocuklarımızı anlamazdı ve en iyi bakacak kişi babalarıydı. Çocuklarımı Doğuş'a onu da Allah'a emanet ettim.
- Şu an çocuklarınızla nasıl iletişim kuruyorsunuz?
- Sabah işe gidip geve geç saatte eve gidiyorum. Ama programlardan önce çocuklarımla ve öğretmenleri ile konuşurum. Derslerinden yedikleri yemeklere kadar her şeyi sorarım. Bana "Efendim anne" diyorlar ya telefondan geçip onlara satılmak istiyorum. Ama her şey evlatlarımızın geleceği için.