İlahiyatçı, Gaziantep İslam, Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Kurucu Rektörü ve SABAH yazarı Nihat Hatipoğlu bir süre önce koronavirüse yakalanmış, sevenlerini endişelendirmişti. Öyle ki virüs akciğerlerine inmiş, kan değerleri de normalin dışında çıkmaya başlamıştı. Doktorların bile bir ara umudunu kestiği Hatipoğlu, kısa sürede kendini toparladı ve hastalığı atlattı. Bunu Türkiye'nin dört bir yanından gelen dualara bağlıyor.
Koronavirüs bir tarafıyla da insanı yalnızlaştıran bir hastalık. Kendinizi bir odada karantinaya alıyor ve haftalarca kimseyle temas etmeden kalıyorsunuz. İşte bu süreç insanın psikolojisini de etkiliyor, inancını sorgulamasına da sebep oluyor.
Biz de Hatipoğlu ile, bir din adamı olarak hastalığı nasıl geçirdiğini, karantinada neler yaşadığını, tüm dünyayı etkileyen bu musibetle Allah'ın vermek istediği mesajları konuştuk. Hatipoğlu:
"Odada tek başınaydım. Yapabildiğim kadar Kuran okuyup namaz kıldım. Daraldığım, hayatımı düşündüğüm, kendime 'Bugüne kadar neler yaptım, Allah ile Peygamber ile aram nasıl?' diye sorduğum, 'Allah'ım Azrail'i bana annem suretinde gönder' dediğim anlar oldu."
ODADA TEK BAŞINAYDIM, HAYATIMI DÜŞÜNDÜM
- Koronavirüs testiniz pozitif çıkınca ne hissettiniz?
- Test sonucundan önce bir haftadır hastaydım ama bademcik enfeksiyonu zannediyordum.
Bulantı, kusma, yemek yiyememe, titreme olunca şüphelendim. Testlerim negatif çıktı. Akciğer tomografisi çekildim.
Doktorum Covid-19 olduğumu, akciğerlerime de indiğini söyledi. Kan değerlerim de çok kötüydü. Muhtemelen virüsü aynı arabaya bindiğim akrabalardan kapmıştım.
- Hepimiz insanız hocam, bir korku hissettiniz mi?
- Biz iman eden insanlarız.
O yüzden korkmadım. Günün birinde Allah'ın verdiği emaneti alacağını biliyoruz. Çaresizlik, telaş bende hiç olmadı.
İlaçlarımı verdiler. Hastaneye yatmak istemedim.
- Durumunuz ciddi görünürken neden hastaneye yatmak istemediniz?
- Benim oğlum doktor, kardeşim de sağlıkçı. Çok fazla doktor arkadaşım var çevremde. Rahatlıkla irtibat sağlayabiliyorum onlarla. Hastaneye yattığımda bir insanın da hakkını almış olacaktım. O yüzden "Mecbur kalmadıkça beni hastaneye yatırmayın, nefes alamama gibi bir durum olduğunda yatırırsınız" dedim.
Evde karantinaya girdim.
- Karantina süreci de insan psikolojisini etkileyen bir süreç. Siz bir din adamı olarak bu süreci nasıl geçirdiniz?
- Zor bir süreç tabii, kimsenin yanıma girmesine izin vermedim. Parmağıma oksijen seviyesini ölçen bir alet takmışlardı.
İnsanın gözü sürekli oraya kayıyor. Odada tek başınaydım.
Yapabildiğim kadar Kuran okuyup namaz kıldım.
Kesintisiz uyuyamıyordum, gece birden uyanıyordum. Daraldığım saatler oldu. Hayatımı düşündüğüm, kendime "Bugüne kadar neler yaptım, Allah ve Peygamber ile aram nasıl?" diye sorduğum oldu. Bu sorgulardan elhamdülillah emin çıktım. İnsan niye korkar? Ya ahiret varsa, ya günahlarım varsa diye korkar. Herkesin günahı vardır ama vicdanen yanıtını veremeyeceğim şeyler yok, çok şükür.
KORONADAN ÖLENLER ŞEHİT SAYILABİLİR
- Koronavirüsten ölenler şehit sayılır mı?
- İnşallah! Peygamber efendimiz "Yanan, denizde boğulan, göçük altında kalan, karın ağrısından, vebadan ölenler şehittir" diyor. Bu tedbir almayalım, şehit olalım manasına gelmiyor tabii. Âlimler bulaşıcı hastalıkların hepsini vebanın içine koyuyorlar. Biz de kişi koronadan ölmüşse şehitliğin bazı faydalarından istifade eder gibi görüyoruz. Bu vatanı korurken şehit olanlar gibi değil, başka...
- Durumunuzu merak edenler, sizin için dua edenler oldu...
- Türkiye'deki siyasi partilerin yüzde 80'inin genel başkanı beni her hafta aradı. Milyonlarca insan da dua zincirleri kurdu. Doktorlar: "İlk etapta tablo çok kötüydü biz sizden umudumuzu neredeyse kesmiştik ama kısa sürede her şey tersine döndü. Nasıl oldu bu hocam?" dediler. Sevenlerimin duasıyla oldu bu. Allah herkesten razı olsun.
BENDEN DAHA İYİSİNİ GÖNDER Kİ İNSANLAR BOŞTA KALMASIN
- Odada, hastalık halinde ve bir o kadar yalnızken ölümü düşündünüz mü?
Bir gece çok daraldığımı hissettim. Derin nefes alamıyordum. Ateşim vardı. O an Allah'tan bir şey istedim. Bunu ilk kez sizinle paylaşıyorum. Deniliyor ki, Azrail aleyhisselam iyi bir müslümana sevdiği kişinin, kötü insana da en nefret ettiği kişi suretinde gidermiş. Dedim ki "Allah'ım, Azrail'i bana annem suretinde gönder." Bu kişinin annesi ile olan bağını gösteriyor. Ben annemle ilgili böyle bir duyguyu ilk kez yaşadım. Bu insanın çaresizliğini de gösteriyor. Ne olursanız olun sonuçta sadece bir insansınız ve Allah'ın bir kelimesi ile öleceksiniz. Ben ölümden hiç korkmadım. "Allah'ım beni cennete al" diye çok az dua etmişimdir. En çok "Allah'ım sevgini benden azaltma" diye dua ederim. Allah'ın esmasının tecellisini isterim. "İnsanlarla az, Allah'la çok konuş" derler. O odada Allah'la çok konuştum. "İnsanlığın üzerinden bu hastalığı kaldır" diye yalvardım. Ben televizyonda bir iş yapıyorum ve milyonlarca insan beni izliyor. "Allah'ım benden çok daha iyisini gönder ki bu insanlar boşta kalmasın" diye dua ettiğim oldu.
KAMYON ALIP YEMEK DAĞITACAĞIM
- "Bu hastalığı atlatırsam, bugüne kadar ertelediğim şeyleri yapacağım" dediğiniz oldu mu?
- Bir kamyonet alıp, en az bir öğünlük yemek doldurup her gün bir mahallede insanlara yemek dağıtacağım. Kamyonetin başında da ben olacağım. İdealimde olan ve yapamadığım tek bu isteğim vardı. İşin ilahiyat boyutu dışında insani isteğimdi bu. Bunu yapmaya çalışacağım.
- Koronavirüs olunca, "Bu neden benim başıma geldi?" diye isyan edenler de olabiliyor. İnsani bir durum belki... Bu çaresizliğe giren insanlara ne demek istersiniz?
-Sonuçta hepimiz er ya da geç ölümü tadacağız. Allah'la savaşılmaz, ona teslim olunur. Bir sıkıntı geldiyse "Acaba sebep benden mi yoksa Allah beni denemek mi istedi?" diye düşünmek lazım. İsyan etsen ne olacak? Vadesi dolan gidecek ki yenileri gelsin. Bunu kabul etmek lazım. Bazen insan dünyada sıkıntı çekmez, ahirette çeker. Bazen de dünyada çeker ahirette rahat olur. Allah onu temizlemek istemiştir belki.
İŞTE KIYAMET BÖYLE KOPACAK
- Yani virüsü kapıp hastalananların, bunun karşılığında günahları temizleniyor diyebilir miyiz?
- Bu konuda ayeti kerimeler var. Kişinin başına bir sıkıntı geldiğinde, sabrettiğinde onun mükâfatı artar. Kişiyi ümitlendiren şeylerdir bunlar. "Allah'ım beni bu musibetle imtihan etme" diye dua edelim ama başa gelince de isyan yerine bunun bir imtihan olduğunu bilmeliyiz.
- Kıyamet günü için anne evladından kaçacak denir ya... Şimdi de hepimiz birbirimizden kaçmaya başladık. Bir nevi kıyametin provası gibi...
- Biz şu an mesafeli oturuyoruz ve maskeliyiz. Sadece gözlerimizi görüyoruz. Eskiden yüzümüzdeki mimiklerle birbirimizi küçümserdik. Allah hepsini örttü. Birbirimizi tanımayacak hale geldik. Allah insanı böyle bir yalnızlığa itiyor ve bu sadece bir virüsle oluyor. Allah'ın kudreti çok büyük. Eskiden kıyamet nasıl kopacak derdik. Bakın işte gördük. İnsanlığı, mazlum ülkeleri sömüren emperyalist ülkeler "Neden böyle olduk?" diye düşünecek. Bence virüs bittikten sonra tüm dinlerin temsilcileri bir araya gelip insani bir deklarasyon hazırlayıp bütün ülkelere bunu imzalatmaları gerekiyor. Çünkü insanoğlu firavunlaştı. Allah bunları görür, unutmaz ama erteler.
CENAZEME GELEMEYECEKLER DİYE KORKMA
- Koronadan vefat edenlerin ne cenaze namazına ne de mezarının başına gelen olamıyor. Bu sebeple "Allah'ım öleceksem de virüsten ölmeyeyim ki cenazeme sevdiklerim gelebilsin" diye dua ediliyor. Bu doğru bir dua mıdır?
- Ben aksine "Allah'ım mazlum olarak ölmeyi bana nasip et" diye dua ettim. Kalabalıklar içinde değil, mazlum... Bu da zalim olmadan bir mazlum ölümüdür. Bu bana Hz. Musa dönemindeki bir hadiseyi hatırlatıyor: Bir gün Allah, Hz. Musa'ya diyor ki: "Musa şu mahallede ölen biri var. O cenazeye katıl. Katılan herkesi de Allah affedecek. Orada bulun ve insanları uyar." Hz. Musa gidiyor ve çöplük gibi yerlerde yatan bir gencin öldüğünü görüyor. İnsanlar da ölüye mesafeli... Genci gömüyorlar. Sonra Hz. Musa Allah'a: "Allah'ım gittim cenazeye ama tanınan biri değil. Benim bununla ilgili bilmediğim ne var?" diye soruyor. Allah diyor ki: "Bu delikanlı izbe yerlerde yaşardı, kimsesi yoktu. Bana dedi ki: 'Allah'ım benim canımı alıyorsun ama etrafımda ne ağlayan ne sızlayan ne de bana su veren var. Ben sana misafirliğe geliyorum, sana sığınmışım, beni öyle kabul et.' Musa sen bilmiyor musun ben mazlumların yanındayım." Kalabalığı boş ver, Allah'ın huzuruna giderken temiz olarak git.