İsmine daha çok magazin sayfalarından aşina olduğumuz Deren Talu, ilk kez set ve sinema filmi deneyimi yaşadı. Ender Yapım/ Erdal Küçük ve Önder Asru yapımcılığında, yönetmenliğini Konstantin Konovalov'un üstlendiği Türkiye, Gürcistan ve Ukrayna ortak yapımı Son Kale Hacıbey filminde Yurdaer Okur'la başrolü paylaştı. 23 yaşındaki Talu, rolü için Ukraynaca öğrenip, at binme, kılıç ve dövüş dersleri de aldı. Filmin bir yerinde erkek kılığına da giren Talu'yla oyunculuk deneyimini, hedeflerini ve özel hayatını konuştuk.
- Son Kale Hacıbey ilk sinema deneyiminiz. Filmin konusu nedir?
- Film, 18. yüzyılda Hacıbey Kalesi'nde geçiyor. Yurdaer Okur, Ahmet Paşa karakterini canlandırıyor. Diğer çocuklarını Ruslarla yapılan savaşlarda kaybeden Ahmet Paşa'nın sadece bir kızı kalmış. O da benim oynadığım Fatma karakteri. Tek olduğum için üzerime titriyor. Bu arada Ruslar kalemizi kuşatıyor. Kaleden kaçarken peşimden gelen Ruslarla mücadele ediyorum. Bu sırada bir Kozak askeriyle yolum kesişiyor ve bir aşk hikayesi doğuyor. İkimiz birlikte Ahmet Paşa'yı kurtarmaya çalışıyoruz.
UKRAYNACA ÖĞRENDİ
- Rolü kabul etmenizde dönem filmi olmasının etkisi var mı?
- Özellikle bir dönem filminde oynamalıyım diye düşünmedim. Ama böyle bir teklif gelince de üstüne atladım. Gözüpek, cesur bir karakter Fatma. Güçlü bir kadını oynamak istedim. Bu arada filmin yüzde 80'i Ukraynaca. İki ay dil eğitimi gördüm. O süreç de hoşuma gitti.
- Set ortamını sevdiniz mi?
- İnsanlar çok yardımseverdi. Çalışkan ve işini bilen bir ekiple çalıştığım için başta tahmin ettiğim kadar zorlanmadım. Erkek kılığına girdiğim sahneler var. At binmeyi ve kılıç kuşanmayı öğrendim. Ata binmeye bayıldım. Tüm zorluklarına rağmen set eğlenceliydi.
- Çekimlerde zorlandınız mı?
- İlk defa sette ata bindim. Atım ayağımı iki kez ezdi. Fiziksel olarak ise dövüş sahneleri ve kılıç kullanırken çok zorlandım. Ama hepsinden çok keyif aldım.
SİNDİRELLA HAYATIMI DEĞİŞTİRDİ
- Rolü kabul etmeden annenize danıştınız mı?
- Tabii ki danıştım. "Hiç kaçırma, hemen başla" dedi. Bugüne kadar annemden dolayı tanındığım için bende kendimi kanıtlama isteği var. Annem bunu biliyor, o yüzden filmde oynamam için beni teşvik etti.
- Oyunculuk çocukluk hayaliniz miydi?
- 13 yaşındayken Robert Koleji'nin yaz kampına gittim. Kampın tiyatro kulübünün etkinliğinde Sindirella'yı oynadım. Sahnede olmak, insanların sizden etkilenmesi çok hoşuma gitti. O gün mesleğimi seçtim ve ders almaya başladım. Los Angeles'ta oyunculuk eğitimi aldım. Oyuncu koçu Eric Morris'le özel çalıştım. New York'ta kısa film atölyelerine katıldım. 16 yaşımdayken Columbia Üniversitesi'nde tiyatro kursu aldım. Derya Alabora'yla çalıştım. Halen oyuncu koçum Tufan Öztürk'le çalışıyorum. Oyunculuk konusunda olabileceğimin en iyisi olmak istiyorum.
BAMBAŞKA BİR DEREN
- Oyunculuk konusunda bu kadar donanımlı olduğunuz bilinmiyor...
- Sanırım magazin haberlerinde görsellik ve özel hayat daha fazla okunuyor diye ön plana onlar çıkarılıyor.
- Bu durumdan rahatsız mısınız?
- Çok değilim. Kendimi tanıyorum. Magazindeki algıdan daha fazlasıyım. Kendimi de yapacağım işlerle kanıtlayacağım. Bu film neler yapabileceğimi göstereceğim ilk iş olacak. Filmi izleyenler bambaşka bir Deren'le karşılaşacak. Maalesef cesur ve güçlü kadın karakterler için aksiyon sahnesi bol hikaye çok yazılmıyor. Bu film benim için büyük şans.
Türkan Şoray kanunlarınız var mı?
- Benim için her şey senaryoya ve o sahnenin nasıl çekildiğine bağlı. O yüzden kesin bir cevap vermek istemiyorum. Bu filmde de sahnenin gerektirdiği şekilde bir öpüşme sahnesi var, örneğin.
- Siz de kendinizi karakteriniz Fatma gibi cesur buluyor musunuz?
- Kesinlikle güçlü ve cesur biriyim. Kararlarımdan geri dönmem ve çoğu zaman da mantığımla hareket ederim.
- Bir röportajınızda melankolik yapıda olduğunuzu söylemişsiniz...
- Evet, öyleyim. Eski şarkılara, filmlere bayılırım. Melankolikten daha çok nostaljiğim aslında. Zaten o yüzden oyunculuk yapmak istiyorum. Farklı türdeki 'ben'leri rollerin içine yedirerek yaşatmak için.
Üçüz gibi takılıyoruz
Defne Samyeli'nin kızı olmanın zorluğu var mı?
- Aslında zorluklarından çok avantajı oldu benim için. Annemden bağımsız olarak bir anda ünlü olsaydım daha zorlayıcı olabilirdi. Nerede, ne yapacağımı, nasıl davranacağımı hep annemden öğrendim. Dezavantaj açısından da şunu söyleyebilirim; insanlar beni tanımadan hakkımda olumsuz eleştirilerde bulunuyor. Küçüklükten beri böyle olduğu için aslında buna da alıştım, diyebilirim.
- En büyük rehberiniz anneniz o zaman...
- Evet, kesinlikle. En büyük rehberim, en büyük rol modelim annem. Ona çok özeniyorum ve böyle bir annem olduğu için gurur duyuyorum. Hem çok kültürlü, hem çok güzel, hem akıllı... Zaten arkadaş gibiyiz.
- Kardeşiniz, anneniz ve siz üçüz gibi takılıyorsunuz bazen...
- Evet, üçüz gibi takılıyoruz. Her şeyi paylaşıyoruz. Özelikle giyim konusunda birbirimize çok destek oluyoruz. "Giyme" dedikleri şeyi asla giymem.
- En güzeliniz hanginiz sizce?
- Yaş farkımız olduğu için aslında hepimiz kendi yaş aralığında güzeliz. İleride ben de o yaşlarda annem gibi gözükmeyi çok isterim. İçimizde en bakımına düşkün olan da zaten annemdir.
- Sosyal medyada sizi rol model alan pek çok genç kız var. Onlara ne önerirsiniz?
- Kesinlikle kendileri gibi olsunlar. Fotoğraf çekmeyi, çektirmeyi sevmiyorsanız Instagram'ı verimli şekilde kullanamazsınız. Bundan keyif almak gerekiyor. Kendine güven en önemli şey bence.
Aklımda evlilik yok
Baran Tınaz'la beş aydır birliktesiniz. Nasıl gidiyor ilişkiniz?
- Gayet güzel gidiyor. Çok uyumluyuz. İşimde beni çok destekliyor. Pozitif, kendine güvenen biri. Bu da çok hoşuma gidiyor açıkçası.
- Aile kurma, evlilik düşünceniz var mı?
- Yaşım daha çok küçük. Aklımda evlilik hiç yok. Kadınların önce kariyer yolculuklarının ilk adımlarını sağlam atması gerekiyor. Ancak ondan sonra bir aile kurmalarının daha doğru olduğunu düşünüyorum.