Bugün dost ve kardeş ülke Azerbaycan'ın Bağımsızlık Günü. Bağımsızlığa giden yol Azerbaycan için meşakkatli ve kanlı oldu. Yıllarca doğal zenginlikleri tahrip edilip, milli ve dini kimlikleri yasaklandı. Bir çok nesil milli ve dini kimliğini bilmeden büyüyüp, tarih derslerinde Türklere 'barbar' denilen bir eğitim aldı. İşte 18 Ekim, dilini asla unutmayan Azerbaycan halkının aslına geri dönüşünün günüdür. Ancak biraz buruk... Çünkü Karabağ her zaman kanayan yara oldu. Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki savaş devam ederken haklı Karabağ davalarını her zaman savunan, her platformda sesini cesurca çıkaran Azerbaycanlı ses sanatçısı Azerin ile buluştuk.
Söylediği Çırpınırdı Karadeniz adlı türkü, savaşın da simgesi haline geldi. Onu dinlerken tüylerinizin diken diken olmaması imkansız... Aynı zamanda bir yüzbaşı olan Azerin, Azerbaycan Milli Savunma Bakanlığı'nda bando solisti... Türkiye'nin ve Türk halkının ülkesine verdiği desteğin anlamının çok büyük olduğunu, zulme uğrayan kadın ve çocukların bile "İyi ki Türkiye var" diyerek güç bulduğunu söylüyor Azerin. Öyle ki Türkiye'den Azerbaycan askerine mektup yazanlar bile oluyormuş. Cephedeki askerin en büyük moral kaynağının Türk halkından gelen mektuplar olduğunu anlatıyor Azerin. Azerin: "Yıllardır masada bizi avutuyorlar, Karabağ bizim hak davamızdır. Azerbaycan halkı ne olursa olsun bu sefer Karabağ'ı geri alacak. Çünkü yanımızda kardeşimiz Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan var. Azerbaycan'da anneler ve büyüklerimiz çocuklarına: 'Biz razıyız, gidin, savaşın ve Karabağ'ı geri alın. Biliyoruz ki, toprak almak için şehit vermek gerekiyor' diyorlar." İşte sanatçı Azerin ile gözlerimiz dolarak yaptığımız röportajımız...
A Haber canlı yayınında tüyler diken diken! Azerin Çırpınırdı Karadeniz türküsünü söyledi | Video
HAKLI DAVAMIZI SAVUNACAĞIM
Azerbaycanlı sanatçı Azerin, bir ses sanatçısı olmasına rağmen ülkesini her konuda pek çok mecrada savunuyor ve görüşleri ile etrafındakilerin dikkatini çekiyor. Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki savaş sürerken televizyonlardaki pek çok tartışma programına da konuk oldu. Gür sesini belki de haklı davasından alıyor ama tarih bilgisi de olayları doğru muhakeme etmesini sağlıyor. Azerin'e bunu sorduğumda "İnsanlar bu konuları sadece siyasiler konuşabilir zannediyorlar. Ama bir sanatçı aynı zamanda ülkesinin vatandaşıdır. Ülkesindeki hak davasında sesini çıkartmalıdır. Bu sadece Azerbaycan'la da ilgili değil Türkiye de benim öz vatanımdır. Türkiye'nin başına bir iş gelse Türkiye için de savaşırım. Hatta canımı bile veririm. Hiç unutmuyorum, birkaç yıl önce dünya genelinde Türkiye'nin olmadığı bir toplantıda Ermenistan yalancı soykırımla ilgili bir şeyler söylemişti. Bizim cumhurbaşkanımız savunmaya geçip 'Burada Türkiye olmayabilir ama burada ben varım, Azerbaycan var. Biz her yönden Türkiye'yi savunacağız' demişti. Yani sadece ben değil, halkımız, cumhurbaşkanımız, herkes bu yönde bakıyor Türkiye'ye."
ERMENİ LOBİLERİ HER YERDE
Kim Kardashian'ın ülkesi Ermenistan için sosyal medyadan para topladığını ve her fırsatta dünya kamuoyundan destek beklediğini söylediğimde "Orada kesinlikle art niyet var" diyor ve ekliyor: "Şunu bilmeliyiz ki Hristiyan medya sadece Azerbaycan'la ilgili değil Türkiye'yle, o yalancı soykırımla ilgili mücadele ediyor, para topluyor. Dünyanın bize karşı cephe almasını istiyor. Biz bunu konuşmamalıyız bence. Çünkü anti reklam da reklamdır. Siz onların isimlerini zikrettiğinizde, onları etiketlediğinizde onların konuşulmasını sağlıyorsunuz. Tarihte kendilerinin yaptıklarını bizim üzerimize atan Ermenistan devleti böyle bir devlettir ve bizim savaşımız Ermenistan devletiyledir. Ama bu savaş başladığında gördük ki, sadece Ermenistan devletiyle değilmiş bizim savaşımız. Dünyada yaşayan Ermeniler çok mükemmel şekilde örgütlenmiş ve bizim tarihimizi, bizim yaşadığımız o acıları hatta Hocalı'da bizim çocuklarımıza yaptıkları soykırım fotoğraflarını alıp kendileri o zulme uğramış gibi paylaşıyorlar." PKK İLE DE SAVAŞIYORUZ
"Anladım ki biz sadece Ermenistan devletiyle savaşmıyoruz. Bunların kurdukları örgütler, PKK ile birlikte adım atıyorlar. Karabağ'daki askerlerimiz sadece Ermenistan devletiyle savaşmıyor ki orada paralı bir şekilde savaşan PKK örgütünden gelenlerle de savaşıyor. Dünyadan da örgütler geliyor Karabağ'a... Bizim cumhurbaşkanımız da bunu dile getirdi. Rusya bedava silahlandırıyor, Fransa destek veriyor. Biz artık dünyada lobileşmiş Ermeni kuvvetiyle savaşıyoruz."
GENÇLERLE GURUR DUYUYORUM
"Sosyal medyadaki Ermeni lobileriyle Azerbaycan ve Türkiye'de yaşayan gençler çok güzel savaşıyor. Mükemmel İngilizce bilen bu gençlerimiz tarihimizi, bizim başımıza getirilenleri tüm dünyaya anlatıyor. Yani sadece ben savaşmıyorum, herkes kendi üzerine düşen görevi yapıyor. Çocuktan, gençten tutun ihtiyarına kadar... Hepsiyle gurur duyuyorum."
NE MUTLU Kİ TÜRKİYE VAR
Türkiye ve Türk halkının ülkesine verdiği desteğin manevi olarak da kendilerine moral verdiğini söyleyen Azerin'in gözleri doluyor: "Bir sabah uyanıyorsunuz, çoluğunuzu çocuğunuzu öldürüyorlar. Sizi tekrardan işgal etmek için girişimde bulunuyorlar ve Tavuş bölgesinden başladılar. Orada Azerbaycan, Türkiye, Gürcistan ve dünyaya açılan büyük bir proje, bir boru hattı var. Amaç zaten o boru hattına zarar vermek, yani orada bir hak sahibi olmak. Bir işgal girişiminde bulundular ve orada yaşayanlar çok acı çekti. Ama oradaki kadınlar ve çocuklar ne diyor biliyor musunuz? 'Ne mutlu ki Türkiye var' diyorlar. Bundan ötesi yok. Yalnız olmadığını, sana destek veren bir omuz olduğunu, her manada yanında olan güçlü bir devlet olduğunu bilmek ne güzel. Bu artık dostluk da değil. Bu aynı anadan doğan, farklı yerlerde olan iki evladın her konuda aynı yöne gitmesidir. Çanakkale Savaşı'nda Azerbaycan halkı altınlarını toplayıp Türkiye'ye destek olmuştu. Azerbaycan'dan kaç şehit var orada. Yani dünden bugüne bir tarih bağımız var bizim. Soy kökümüz, dinimiz, dilimiz adetlerimiz bir ve biz daima savaş anlarında da destek olduk birbirimize. Türkiye'de ülkenin her kesimi Azerbaycan'daki kardeşlerine destek oluyor. Bu çok büyük bir onur ve gururdur. Bugün Karabağ'da düşmanla savaşan asker de bunu çok iyi anlıyor ve hissediyor. Onun moraline, onun ruh haline çok büyük bir tesiri var. Türkiye'den halk mektuplar yazıyor, gönderiyor Azerbaycan askerine, askerin o mektubu okuyup büyük bir manevi destek hissetmesi çok güzel bir duygu."
EZAN SESİNİ İLK KEZ TÜRKİYE'DE DUYDUM
72 senelik Sovyet döneminde başka Türk cumhuriyetlerinde de olduğu gibi insanlar camilere gidemezdi. İhtiyar ninelerimiz, dedelerimiz gizli gizli namaz kılarlardı. Milli ve dini kimliklerimiz yasaklandığı için namaz kılmayı bile bilmiyorduk. Milli kimliğimizin belleğimizden ve tarihten silinmesi için her şey yapılmış, bize okullarda yalancı tarih okutulmuştu. Okutulan Sovyet tarihinde Türkler barbar olarak tanıtılırdı. 1988 yılında Ermenistan'dan 500 bine yakın Azerbaycan Türkü, yalınayak bir şekilde kovuldu. Gençtim ve bunu araştırmaya başladım. Bundan sonraki araştırmalarım, Türk kimliğini yeniden keşfetmeye yönelik çalışmalarım, dinimi öğrenmem Türkiye'ye bağlanmama sebep oldu. 1992'de Gülhane'de konser vermeye gelmiştim, ilk defa ezan sesini orada duymamla beraber şehadetimi getirmem bir oldu. Dinimi, nereden geldiğimi öğrendim.
ASLINDA BİR YÜZBAŞI
Azerin'in üsteğmen olduğunu duymuştum bunun doğru olup olmadığını soruyorum kendisine: "Ben yüzbaşıyım, Azerbaycan Milli Savunma Bakanlığı'nda bando solistiyim. Ayrıca Gence şehrinin ordu evinde müdür muaviniyim. Benim rütbem sırf yaptığım işle ilgilidir. 2000 senesinden sınırda Azerbaycan askerlerine moral konseri verdim. Bu Allah rızası için yaptığımız gönül işimizdir. Biz bunun aynısını zamanında Türkiye için de yaptık. Diyarbakır, Siirt ve Şırnak'ta konserler verdim. Ben bizim sizin demiyorum, asker bizim askerimiz... Onlar bizim toprak bütünlüğümüz için, rahat uyumamız için yeri geldiğinde kendi çocuklarını yetim bırakıp şahadete erenlerdir. Gazilerimizdir, ordumuzdur. Karabağ'da inşallah bayrağımızı dalgalandırdığımızda konserlerimizi vereceğiz. Üzerime giydiğim asker kıyafetim benim rütbem, o da ayrı bir onurdur. Onun gururunu hisseden yaşayan biriyim. Yaşam biçimimle sanatım bir olmuştur."
"Sovyetler Birliği zamanında bile biz dilimizi korumayı bildik. Bugün vatanımızın bir bütün olması için sonuna kadar savaşırız. Tek amacımız bayrağımızın dalgalanması, ezanımızın dinmemesidir. Bugün yani 18 Ekim Azerbaycan'ın Bağımsızlık Günü'dür. Karabağ bizim olmadığı için bugünü biraz buruk kutluyorduk. Ama artık inanıyorum ki devletimizin, milletimizin, Türkiye'mizin desteğiyle bu bayramı bir bütün olarak kutlayacağız. Karabağ'da hep birlikte Çırpınırdı Karadeniz'i söyleyeceğiz... Biz ne olursa olsun Karabağ'ı istiyoruz. Halkımızın morali yerinde, bugün ve sonuna kadar savaşmayı düşünüyoruz. Bizim orada tarihimiz, sanatımız, kültürümüz, medeniyetimiz var. Açsınlar tarihe baksınlar, acaba orada Ermenistan'ın neyi var? Bunu dünya görmüyor mu? Görüyor ama iş Müslüman topluluğuna geldiğinde bunu görmek istemiyor."
AİLEMDEN DE SAVAŞTA OLANLAR VAR
Azerin'in ailesi Bakü'de. Ailesinden de şu an savaşta olan gençler var. Kardeşinin eşi de olanlardan biri... Ancak Azerbaycan halkının Karabağ'ı geri alabilmek için savaşmaya ve şehit düşmeye razı olduğunu şu cümlelerle anlatıyor: "Sadece benim ailemde değil bütün Azerbaycan halkı bu savaşta sonuna kadar gidilmesini ve Karabağ'ın geri alınmasını, işgalden kurtarılmasını istiyor. Bizim de şehitlerimiz, acı çeken ailelerimiz var. Ama halkımız biliyor ki toprağı kurtarmak istiyorsak şehit vereceğiz ve bugün annelerimizden ihtiyarımıza kadar herkes diyor ki, 'Razıyız, gidin savaşın ama toprağımızı geri alın.' Bugün benim ailemin de tüm Azerbaycan halkının da ruh hali çok yüksek. Herkes Karabağ'da Azerbaycan bayrağı dalgalansın istiyor. Biz yaklaşık 30 senedir Karabağ meselesini masada halletmeye çalıştık ama hep avuttular bizi ve olan bize oldu. Ateşkes zaten yalancı bir ateşkes idi. Oraya Rusya'nın askerlerini yerleştirmek içindi. O zaman da biz bir daha Karabağ'ı göremeyecektik."