İstanbul'un Fatih ilçesinde art arda kütüphanelerin açıldığını duyunca "Acaba buna ihtiyaç var mı? Gerçekten bu kadar kütüphane doluyor mu?" diye aklımdan geçirdim. Hatta sosyal medyada da "Bu pandemi ortamında kim kütüphaneye geliyor? Bir arada çalışan o kadar genç arasında virüs çabucak yayılır, neden açıyorsunuz?" gibi söylemlerle Fatih Belediye Başkanı M. Ergün Turan'a sorular yöneltildiğini gördüm. Bir gazeteci refleksi ile hem bu kütüphanelere gidip gözlem yapmak hem de oraya gelenlerle görüşmek istedim. Bu isteğimi duyan başkan Ergün Turan "Gelin size severek gezdirelim" dedi. Başkanla konuştuktan sonra kütüphaneleri tek başıma teftişe çıktım ve oradaki gençlerle sohbet ettim. Koca bir günün sonunda düşündüğüm şey şu oldu: "Fatih'te yeni bir kültür doğuyor ve bu kütüphaneler bu yeni kültürün merkezi..." Böyle düşünmeme ne mi sebep oldu? Size adım adım anlatayım...
İÇERİ HES KODUYLA ALINIYOR
Fatih, tarihi bir yarımada. İstanbul'un en güzel semtlerinden. Ama aynı zamanda, göç alan, fırsat eşitsizliği yaşayan pek çok insanın da yuvası. Genç nüfusu çok fazla. Üstelik Türkiye'nin en iyi üniversite ve liseleri de burada. Evlerin ise yüzde 80'i iki oda bir salon. Yani çoğu gencin evde kendine ait bir odası yok. İşte belediye başkanı Ergün Turan da tüm bunları tespit edince gençlere çalışma ortamı sağlamak için kolları sıvıyor. Hem mahalle aralarında hem de merkezi yerlerde kütüphaneler yapılmaya başlanıyor. Gençlerden öyle talep geliyor ki, daha fazla kütüphaneye ihtiyaç duyuluyor. İlk olarak Topkapı Kütüphanesi'ne gittim. Pandemi dolayısıyla kapasitesinin yarısı kadar kişi alıyor. Kapıda bir ekran bulunuyor ve buradan içeride boş masa olup olmadığını öğrenebiliyorsunuz. Hatta belediyenin yaptırdığı yazılımı telefonunuza indirseniz hangi kütüphanede ne kadar boş yer olduğunu görebiliyorsunuz. Bütün kütüphanelerde günde iki kez çorba servisi yapılıyor. Ayrıca çay ikramı da var. Dezenfektanlar her yerde, ateş ölçümü ise mutlaka yapılıyor. Girişlerde de HES kodu kullanılıyor.
ARKADAŞLARIMI DA ÇAĞIRDIM
Ben de kütüphanede birçok gençle tanıştım. İrem Dağ ve Ecem Sıla Ziyade de bu gençlerden... İki arkadaş, üniversiteye hazırlanıyorlar. İrem Dağ: "Evde ders çalışamadığım için burası çok iyi oldu. Evime de yakın, yürüyerek geliyorum. Güvenli olduğu için ailemin gözü arkada kalmıyor. Burada çorba ve çay da var. Arada baklava gibi tatlı ikramları da oluyor. Burayı keşfettikten sonra arkadaşlarıma da haber verdim. Neredeyse 20 arkadaş burada ders çalışıyoruz" diyor.
REKABET DUYGUM ARTIYOR
Kütüphanelerde bilgisayar ve internet hizmeti de var. Öğrenciler dört saat boyunca bilgisayarları kullanabiliyorlar. Ruhat Parlak da bu öğrencilerden: "Evde çalışamıyorum ama burada benim gibi üniversiteye hazırlananları görünce rekabet duygum artıyor. Para da harcamıyorum" diyor ve ekliyor: "Hedefim hukuk fakültesine girmek."
ÖĞRENCİ DE VAR DOKTOR DA
Sırada Kariye Halit Refik Karay Kütüphanesi var. Kapıdan girer girmez, bekleme alanında onlarca gencin olduğunu görüyorum. İçeri girmek için sıra bekliyorlar. Hani "Bu kadar kütüphane doluyor mu? diye sormuştum ya kendime, işte bu gençler bana bu sorumun cevabını verdi. Anladım ki, bu kütüphaneler gerçekten ciddi bir ihtiyacı karşılamış. Yukarı katlara çıktığımda yabancı uyruklu gençlerle de karşılaştım. Birçoğu doktora öğrencisiydi. Hemen arkalarında uzmanlık sınavı için hazırlanan doktorlar vardı. Üniversiteye girmek için çalışan gençlerin en büyük motivasyonu da böyle meslek sahibi, idealist örneklerle aynı çatı altında çalışmaları ve onlarla sohbet imkânı bulmalarıydı.
Geleceğe yön vereceğiz
Kalenderhane Kütüphanesi'ne gittiğimde bu atmosferin gençler için ne kadar önemli olduğunu ve sosyal hayatlarına ne kadar canlılık kattığını kendi ağızlarından dinledim. Kütüphanenin kafeteryasında derin bir muhabbete dalmış üç genç, fark ettim. Hemen yanlarına gittim ve sohbet etmeye başladık. Muhammet, Yunus Emre ve Harun burada tanışmış. İktisat, işletme ve maliye bölümlerinden mezunlar ama hedefleri devam ediyor. Kütüphanede Sayıştay sınavlarına hazırlanıyorlar. Hem rakipler hem de birbirlerini fikirleri ile etkiliyorlar. Bu yüzden ders aralarında sık sık idealleri ve ülke gündemi ile ilgili sohbetler ediyorlar. Fatih'te oturan Muhammet: "İnsanlar çevresinden etkileniyor. Burada da oldukça yüksek profilde gençler var. En az 30 kişi ile tanıştım. Bakış açımı değiştirenler bile oldu. Birbirimizle bilgi alışverişi yapıyoruz. Rakibiz ama aynı zamanda yardımlaşıyoruz da. Burayı evimiz gibi görüyoruz. Kütüphaneyi biz kapatıyoruz neredeyse. Pazar günleri kapalı ama özlüyoruz. Keşke açık olsa. Bir yerlere gelmemiz gerektiğinin farkındayız. İktisat, hukuk, işletme fakültelerini bitirdiğimiz halde daha iyi mevkilere gelmek için burada çalışıyoruz. Aslında burada Türkiye'nin bir sonraki dönemine yön verecek gençler yetişiyor" diyor. Bu cümleler de bu kütüphanelerin hem gençlere fırsat eşitliği sağladığı hem de idealist gençlerimizin bir araya gelip nasıl yeni bir kültür profili oluşturduklarını gösteriyordu.
Başkana mektup var
Her kütüphanede 'Başkana mektup' adlı bir kutu var. Burayı kullananlar istek ve taleplerini kâğıtlara yazarak bu kutuya atıyorlar. Başkan Ergün Turan bu mektupları teker teker okuyor ve istekleri anında cevapladığını ve yeni fikirlere açık olduğunu söylüyor. Bu mektuplardan birçoğu böyle kütüphaneler yaptığı için Başkan'a teşekkür ediyor. Ancak evde çok kardeş olduklarını, ders çalışmak için yeterli kaynak bulamadıklarını ve kütüphanelere ilgili kaynak kitapların alınması gibi taleplerini yazan gençler de var.